GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ADLİ SİCİL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.04.2012

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 215 sıra sayılı Adli Sicil Kanunu Teklifi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu sicil kaydı, adli sicil denince hep aklımıza fişleme gelir, fişleme denince 12 Eylül gelir, 12 Eylül denince adil olmayan yargılamalarda haksız, hukuksuz hüküm giyen insanlarımız gelir. Keşke bununla kalsaydı, inanın bu adil olmayan olağanüstü yargılamalarda yargılanan, hüküm giyen insanlarımızın değil çocukları, torunları dahi bu adli sicil kayıtları ve fişlemeler nedeniyle hâlâ harp okullarına, polis akademilerine, hariciyeye, hassasiyeti olan hiçbir göreve alınmıyor ve üstelik enteresandır, Türk Ceza Kanunu'nun 141, 142 ve 163'üncü maddeleri kaldırılmasına rağmen hâlâ yönetmeliklerle -12 Eylül hukukunun yönetmelikleri çünkü yürürlükte- alınmıyorlar. Şimdi, bunu bu şekilde iyi okumak lazım. Evet, Anayasa Mahkemesinin bir iptal kararı var, ona uygun bir düzenleme yapılıyor.

Sayın Bakana buradan harbi bir şey sormak istiyorum: Neden işe girecek herkesten veya ehliyet alacak, pasaport alacak, bilmem nereye gidecek herkesten niye adli sicil belgesi istersiniz? Yani sabıka kaydını niye devlet ister herkesten? Sayın Bakan, sabıka belgesini devlet niye vatandaşından istiyor? Gidecek savcılığa dilekçe verecek, bilmem ne kadar yol parası ödeyecek ve gidecek savcılıktan "Sabıkam yoktur." diye belge alacak. Vatandaşı buna niye mecbur ediyorsunuz?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Dün itibarıyla kalktı o.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Temelli, an itibarıyla değil...

Bakın, bu sicil kayıtları, e-Devlet projesinden sonra zaten adliyede var, emniyette var, jandarmada var, Genelkurmayda var, nüfus işleri genel müdürlüklerinde var, kaymakamlarda var, karakollarda var, her yerde var. Onun için hiçbir işe adli sicil belgesinin istenmemesi lazım.

"Sabıkan var mı, yok mu?" Ya, vatandaş potansiyel suçlu mu? Beyanı yeterlidir. Benim sabıkam yoktur, aksini sen ispatla.

Yani 141'den, 142'den, 163'ten mahkûm olmuş, kanun kalkmış ama sabıkalı gözüküyor. Buna ciddi bir açıklama yapmanız lazım Sayın Bakan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Beyan usulü geldi, iki günden beri uygulamaya başlandı Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bundan sonra, -vatandaşa buradan çağrıda bulunuyorum, Sayın Bakan da açıkladı- iki günden sonra yani şu an itibarıyla hiçbir yere sabıka evrakı vermek zorunda değilsiniz, "Sabıkam vardır, yoktur." diye belge vermek zorunda değilsiniz. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, Sayın Bakan da şimdi açıklayacak çünkü bu kalktı. Ya bir hukuk devletinde bu olabilir miydi arkadaşlar? Vatandaşını potansiyel suçlu gören bir anlayış; bu bir.

İkincisi: Burada süreler azaltılıyor, ona bir şey demiyorum ama bir şey diyeceğim: Şimdi, adli sicil kayıtları siliniyor ama bir de hafızada kaydediliyor  bilgisayar gibi, cep telefonları gibi. Geri dönüşümlü bir  kayıt yeri var yani emniyette, jandarmada kırk sene öncenin kayıtları duruyor. Bunun silinmesi için bizi nasıl inandıracaksınız? Genelkurmay istihbaratının, JİTEM'in, jandarma istihbaratının, MİT'in istihbaratının, emniyetin istihbaratının ve bu istihbaratlar içindeki yanlış bilgilerin, yanlış kararların, yanlış fişlemelerin, adli sicilde olmayanların nasıl silindiğini nasıl kamuoyuna inandıracaksınız? Bunu da yapmak görevi üstümüzdedir, yapmak zorundayız, bunu kaldırmak zorundayız. Yani?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hafızasız devlet olmaz.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Efendim?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hafızasız devlet olmaz.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Hafızasız devlet olur, bazen de akıllar sonradan gelir ama hukukta bir eşitlik vardır, bir özgürlük vardır, bir adalet vardır.

Şimdi, ben bunu buradan, gerçekten bu fiş, sicil olayına? Kendini ötekileşmiş gören herkes, kimi zaman sağcı olabilir, kimi zaman solcu olabilir, İslamcı olabilir, "Kürt'üm." dediği için fişlenmiş olabilir, her farklılıkta bu fişlenme vardır ve bir düşünceden, bir şiirden? Sayın Başbakanın şiir okuyarak 312'den fiş kaydı var. Bunu sildiğiniz zaman, "Terörle Mücadele Kanunu'ndan, konuşan, şiir okuyan, yazan, çizen herkesin sabıka kaydı kalkmıştır." diye Sayın Bakanım burada açıklama yapın. Deyin ki: "Avrupa Birliği uyum yasaları, Anayasa 90, benim bürokratlarım da burada, bu fiş kayıtları kalkmıştır." Yani bunlar kalkmıştır, yasa değişmiştir, Anayasa değişmiştir.

Bu konuda teknik bir iki şey var. Yani ilçelerde adliye yok. Yani Güçlükonak'a kaymakamlık gelmiş, on beş senedir ilçe olmuş, adliyesi yok. Adliyesi olmayınca asliyesi de yok, hâkimi de yok, savcısı da yok. Nerede adliyesi? Cizre'ye bağlı. E, Cizre'de asliye hâkimliği var. Yani asliyenin olmadığı yer ne demek arkadaş ya? Asliyenin olmadığı mahkeme olur mu, Allah aşkına, bana bir tane gösterin. Asliyenin olmadığı yerde mahkeme olmaz. Bir sulh vardır, bir asliye vardır, bir de üst mahkemeler, ağır cezalar var, bir de onun üstünde özel yetkili mahkemeler var.

İşte, oraya gelince Sayın Bakan, bugün Avukatlar Günü, içim yanıyor; içim yanıyor, 12 Eylül darbesinde ben sıkı yönetimlerde ceza avukatıydım. Bir tek avukat içeri alınmadı 12 Eylül darbesinde görevinden dolayı ama şu an 40 tane avukat, avukatlık görevi nedeniyle görevinden alıkonuldu, tutuklandı, özel yetkili mahkemede yargılanıyor.

Eğer İmralı'ya gitmek, eğer Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapmak suçsa yasaklayın, "Gitmeyin." deyin, "Avukatlık yasak." deyin, "Şu şu şahıslar ve suçlarda avukatlık yapılmaz." deyin anlayalım. Değilse eğer, oradaki görüşme bir talimat ise şunu da söyleyeceğim: Vicdanlı olun. Adalet Bakanlığının yetkilisi de orada görüşme anında, onu da alın içeri. Eğer suç ise o da görüşmenin içinde tutanağa imza atıyor. Bırak onu, Genelkurmayı da alın içeri. Rahmetli Ecevit'ten bu yana Genelkurmay kriz masası bunu yönetiyor. Genelkurmayın hepsinin elinde kayıtlar var, onları da alın içeri. Hakan Fidan'ı da alın içeri. E, alamıyorsunuz da gücünüz niye avukatlara yetiyor? 40 tane avukatı Adalet Bakanlığının izni bile alınmadan tutukluyor özel yetkili mahkemeler. Şimdi, siz "Silahlar eşittir." diyebilir misiniz?

Özel yetkili mahkemenin savcısıyla İmralı'da avukatlık yapan avukatın eşit görev yaptığını kim iddia edebilir bu ülkede, bana söyleyebilir misiniz? Bir kişi söyleyebilir mi bunu? Hayatında bir defa adaya giden var. Hayatında bir defa avukatlık vekâletini aldıktan sonra gidip görüşen insanlar var onların içinde, geçen hafta hepsini ziyaret ettim. Bu züldür, zulümdür, hukuksuzluktur, adaletsizliktir, darbeci Kenan Evren'den de öte bir uygulamadır. Böyle savcılıklar, böyle özel yetkili mahkemeler, gizli tanık, gizli soruşturma, gizli delil ayaklarıyla? Bu ayakları bıraksın, bu ayak doğru ayak değildir. Bu ayakları terk edin. Bu cuntacılık, bu darbecilik, bu faşizm?

Bakmayın buradaki yargılamaya. Burada, bu yargılamada Kenan Evren tutuklu mu? Bu yargılamada Şahinkaya tutuklu mu? Bana son otuz yılın darbecilerinin darbe yaptığı ülkelerini gösterin. Hangi ülkede darbeci tutuklanmadan yargılanmış, hangi ülkede keyif çatarak yargılama yapılıyor? İnsanlar öldürülüyor, insanlar asılıyor, sağcısı asılıyor, solcusu asılıyor ve darbeciler ise yargılanmıyor.

Şimdi, arkadaşlar, böylesi bir günde benim içimden Avukatlar Günü'nü kutlamak gelmiyor. Otuz yılı aşkın süre ben avukatlık yaptım bu ülkede. 12 Eylül sıkıyönetiminde yaptım, bu zulmü görmedim; DGM'lerde yaptım, bu zulmü görmedim ama özel yetkili mahkemelerde bu zulmü fazlasıyla görüyorum. Dünyada en fazla savunma avukatının tutuklu olduğu bir memlekette yaşamak utanç vericidir. Ben özlük sorunlarına, işsizlik sorunlarına, güvencesizliğe, karakoldaki saldırılara, diğer taraftan da icra işlemlerinde fiilî saldırılar sonucu ölenlere, yargı vesayetine, onursuzluğa, dışlanmışlığa, hakaret edilmişliğe maruz kalan avukatlık mesleğinin neresi kutsal savunma hakkının görevini yerine getirebilir? Kutsal savunma hakkı öyle lafta olmaz arkadaşlar. Ben İtalya'da gördüm. Çıkarırdı böyle kimliğini avukat, polis, aynı millet gibi bir esas duruşa geçerdi, "Buyurun sayın avukatım." derdi. Burada avukat kimliğini gösterdin mi, gözünün üstüne vuruyorlar ülkemizde.

Böyle savunma kutsal olur mu? Böyle adalet adalet olur mu? Böyle adalet de olmaz.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.