| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 25.01.2012 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hrant Dink cinayetiyle ilgili görüşülen önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ben Türk siyasi yaşamında çok önemli yeri olan İsmet İnönü ve Turgut Özal'ın hemşehrisi olduğum kadar, nefret söylemlerinin kurbanları olan Ahmet Kaya ve Hrant Dink'in de hemşehrisiyim.
Hrant Dink'in katledilmesi kolektif bir faaliyetin ürünüydü. Aylarca planlandı, sağır sultan duydu ama dönemin iktidarı olan AKP duymadı. Katliam daha Hrant'ın kanı kurumadan millî duygular örgütüne havale edildi. Biz bu sözde örgütü yeni görmedik, yeni duymadık. Sabahattin Ali'den Uğur Mumcu'ya, Musa Anter'e, Hrant Dink'e uzanan faşist cinayetlerin faili bu hayalî örgüttü. Ne zaman bir davanın üstü örtülmek istense bu duygulara bağlandı. Mahkemeler de ona göre karar verdi. Cinayetleri akladı, sorumluları sakladı. Hrant Dink davası da bu tablodaki yerini aldı.
Mahkeme heyeti karar verdi, "Örgüt yok." dedi. Hrant Dink bu kararla bir kez daha vuruldu. Beşiktaş'taki duruşma salonuna boylu boyuna uzandı. Adalet yerini bulana kadar da öyle uzanacak orada. Ensesindeki kurşun yarası hep kanayacak. Gözleri gözlerimizde olacak. Gözleri zalimlerin efendisini arayacak.
Değerli milletvekilleri, bu karar yüz yıkama kararıdır. Katliamın masumlaştırılması için yürütülen çabanın bir ürünüdür. Cinayetten sorumlu valiyi milletvekili, emniyet müdürünü vali yapan ve cinayette rolü olanları birer birer terfi ettiren zihniyetten başka bir karar da beklenemezdi.
Vilayet, emniyet ve jandarma üçgeninin temize çıkarılması için mahkeme heyeti cinayeti 2 tetikçinin üzerine yıkmıştır. İşte verilen adaletsiz kararın özeti de budur.
Gelinen nokta ülkemiz açısından utançtır. Bu utançtan kurtulmak için dava insanlık suçu kapsamına alınarak zaman aşımı süresi işletilmeden vilayet, emniyet ve jandarma dâhil tüm sorumlular mahkeme karşısına çıkarılmalı ve gereken cezalar verilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Daha dün Erzurum'da "Parasız Eğitim" pankartı suç delili sayıldı. Gençlere örgüt üyeliğinden ceza verildi. Cihan Kırmızıgül'ün taktığı poşu suç delili sayıldı, yirmi iki yaşındaki Cihan'a kırk beş yıl ceza istendi. Bir öğrencinin çantasından çıkan yumurta başına kırk dört ay hapis cezası istendi. Saç kestirmek, şemsiye taşımak, konser bileti satmak örgüt suçunun delili sayıldı. Türlü bahanelerle gençleri, gazetecileri içeri tıkan, basılmamış kitabı örgüt üyeliği delili sayan zihniyet vilayet ve emniyet üzerinden yükselen örgütü görmedi, göremedi.
17 Ocakta bir duruşma da Malatya'da görüldü. Yargılananlar arasında bir de anne vardı, Hatice Harman. Hapishanede hayatını kaybeden kızının fotoğrafını taşıdığı için hâkim karşındaydı. Bir anneyi kızının fotoğrafını taşıdığı için yargılamak hangi vicdanla bağdaşır? Hangi hukuk bir annenin acısını hapse tıkmak ister? AKP ürünü olan özel yetkili mahkemelerden başka hiçbir şey bu kadar vicdansız olamaz. Hatice anaya örgüt propagandası suçundan dava açan zihniyet, Hrant Dink katliamında örgüt bulamayan zihniyet aynı körlerdir, aynı sağırlardır.
Uludere'de çoğu çocuk 34 insan katledildi. Aradan yirmi yedi gün geçti, tek bir kişi bile yargı karşısına çıkarılamadı, savcılık tek bir kişinin ifadesine bile başvurmadı. Öldürülen insanların ailelerine 123 bin lira verileceği müjdelendi. Parayla can mı satın alıyorsun? Yoksul yüreklerin acısıyla alay mı ediyorsun? Parayla böbürlenmek, ölümle alay etmek insanlığa sığar mı? Bakanlarınız akrabalık bağları dahi olmayan insanlara taziyeye giderken, kamera karşısında şov yaparken hiç mi yüreğiniz burkulmadı?
Hrant Dink davasındaki zalimlik ve aymazlık Uludere'de aynen karşımıza çıktı. Adaletsizliklerin efendisi aynı nakaratı okumaya devam etti, muhalefeti suçladı, Uludere'ye giden bizlere esip gürledi. Hrant Dink davasında karar çıktı, aynı tavırlar sergilendi, kararı beğenmedi. Bu beğenmediğin kararın çıkmaması için ne yaptın? Hrant'ı gazetelerde, televizyonlarda hedef gösterenlerin ifadesini mi aldın? Kara kampanyayı yapanları sorguladın mı? Hrant'ı tehdit eden valiyi görevden mi aldın? Hrant'ın öldürüleceği bilgisini saklayan yetkilileri mahkeme karşısına mı çıkardın? Cinayeti tetikçilerin üzerine yıkmaya çalışan emniyet müdürünü cezalandırdın mı? Hangi bürokrat, hangi yetkili hakkında işlem yaptınız? Cinayetin aydınlatılması için hangi belgeleri toplattınız, TİB'le ilgili kayıtları ne zaman verdiniz? Ne belge topladınız ne bilgi topladınız. Vilayeti Meclise, emniyeti vilayete taşıdınız. Vilayet, emniyet ve jandarma üçgenini terfilerle ödüllendirdiniz. Bunları yapmışken timsah gözyaşı dökmenin ne manası var?
Yüzlerce öğrenciyi, onlarca gazeteciyi, 8 milletvekilini hapse tıkan efendiler Hrant Dink katliamında neden ortada yoktu? Yoksa kendileri de o karanlık ilişkilerin içinde miydi? Nedeni neyse çıkıp açıklayın.
Faili meçhullerin aydınlatılması için neden harekete geçmiyorsunuz? Hakikatler komisyonu kurulmasını neden istemiyorsunuz? Hakikatin ortaya çıkmasından korkuyor musunuz? Eğer samimiyseniz, eğer "Bu olaylarda bizim parmağımız yok." diyorsanız işte size fırsat. Bir an önce faili meçhulleri, katliamları araştıracak bir komisyon kurulması için sunulan teklife "Evet." deyin.
Değerli milletvekilleri, Hrant Dink'in katledilmesinde nefretin de büyük payı vardır. Bu ülkede nefret suçları ciddi boyuta ulaşmıştır ve kanunlarda eksiklik vardır. Bu eksikliğin giderilmesi için nefret suçlarıyla ilgili kanun teklifi hazırladım. Yakında Meclise gelir. İşte o zaman samimiyetinizi göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, dün grup toplantınızda Musa Anter için ağlama ayini yaptınız! Musa Anter'in oğlunun yaşadığı sıkıntıları anlattınız. Siz grup salonunda ağlamadan bir gün önce savcılar, Musa Anter'in kitaplarını yasakladılar, ama buna hiç değinmediniz. Kurtla yiyip, koyunla şivan ettiniz. Böyle adalet olur mu? Ya da sizin adaletiniz ancak böyle olur, değil mi?
Bu ülkenin kaderi değilsiniz; nice krallar, nice şahlar, sultanlar gölgesiz göçüp gittiler. Adları zalimlikle özdeşleşti, Anadolu insanı onları nefretle andı ama Pir Sultanlar, Şeyh Bedreddinler, Mustafa Kemaller, Deniz Gezmişler, Uğur Mumcular, Hrant Dinkler ölmedi çünkü onlar iktidarın değil, gerçeğin gücüne güvendiler; doğru bildikleri yolda gururla yürüdüler, mazlumun yanında oldular, adaleti savundular; haksızlıkların, zulümlerin, adaletsizliklerin, katliamların efendisi olmadılar; o efendilere karşı durdular, Anadolu'nun derinliklerine kök saldılar, vuruldukları yerden doğrulup kalktılar, küllerinden doğdular. Onlar tarihimiz oldular, bize yol gösterdiler, geleceğimizin ışığı oldular, halkımızın umudu oldular; bir gittiler, bin geldiler; öldükçe çoğaldılar, dağları dolandılar, çölleri geçtiler ama adalet bayrağını indirmediler, cellatların korkulu rüyası oldular, karanlığı yırtan bir nehir gibi aktıkça aktılar, zulümlerin bentlerini yıktılar. İşte bu, Hrantların hikâyesidir; işte bu, bu ülkemizin aydınlık tarihidir.
Bakın şair ne diyor değerli milletvekilleri: "Ve cellat uyandı yatağında bir gece/ Tanrım dedi bu ne zor bilmece/ Öldükçe çoğalıyor bu adamlar/ Ben tükenmekteyim öldürdükçe?"
Değerli arkadaşlar, ben öldürüldükçe tükenenlerden değilim. Ben Maraş'ta Alevi'yim, Başbağlar'da Sünni'yim, otuz üç kurşunda Kürt'üm, Balkan topraklarında Türk'üm; ben gaz odasında Yahudi'yim, Gazze'de Filistinliyim, Şişli'de Hrant'ım, idam sehpasında on yedi yaşındayım, Mavi Marmara'da on dokuz yaşındayım, Afrika'da siyahım, Amerika'da yerliyim, Ebu Garip'te Iraklıyım yani bütün mazlumların yanındayım, bütün zalimlerin karşısındayım.
Hepinize içten saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)