GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN İLE DENETİMLİ SERBESTLİK VE YARDIM MERKEZLERİ İLE KORUMA KURULLARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.04.2012

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, gecenin bu saatinde bu kadar kalabalığa hitap etmek ilginç oluyor. Sanıyorum herkes yorgun, "Bir an önce şu görüşmeler bitse de seçim bölgesine ya da evimize gitsek." diye düşünüyorsunuz. Haklısınız ama bazı kaygılarımızı da dile getirmekte yarar var, millet bu amaçla bize oy verdi.

Çok fazla konuşmayacağım. Bir başka maddede daha konuşma hakkım vardı, ondan vazgeçtim ama iki değişiklik önergem var, onlarla ilgili kısa bir bilgi vereceğim.

Tabii, Avrupa'da uygulanan bir yöntemdir bu kelepçe uygulaması, kelepçe aracılığıyla izleme, gözetim ve denetim yapılabilmesi. Aslında, bize umut veren bir sözcük var. Bu madde "15/A" olarak yasaya yeni eklenen bir madde, o da "şüpheli" ve "sanık" ibarelerini taşıyor. "Acaba uzun vadede şüpheliler ve sanıklar açısından tutuksuz yargılanma anlamında bir gelişme olur mu?" diye umut taşıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu Meclise geldiğimden bu yana hep gözlemlediğim bir konu var: Bir tarafta muhalefet tarafı çıkıyor tutuklu vekillerden bahsediyor, iktidar partisinin ön sıralarında bulunanlar sürekli tepki gösteriyorlar, arkadakiler ise hemen -konuyla ilgisiz- önlerindeki bilgisayarlara  bakmaya başlıyorlar.

Evet, bu, sıkıcı bir konu. Belki, artık sıradan hâle gelmeye başladı ama herkes kendine sadece şu soruyu sorsun: Eğer Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekili tutuklu olsaydı şu anda nerede olurdu? Şu anda burada olurdu. Önemli olan nokta budur, önemli olan ilkedir. Gün gelir devran döner bu sözlerimi çok iyi anımsarsınız. Önemli olan budur. O insanlar suçlu olabilir, suçsuz olabilir. Bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize özellikle sunmak istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partili biri olsaydı şu anda Meclisteydi ama şu anda bizim arkadaşlarımız beton kokuyorlar. Sayın Engin Alan -demin, Kamer Bey'le de paylaştım- MHP'den milletvekili seçildi, cumhuriyet savcısı Balyoz adlı bir davada esas hakkında mütalaasını verdi. Bu, şu anlama gelir: Artık, toplanacak başka bir kanıt yoktur. Mahkeme de bu düşüncededir ki savcıya esas hakkında mütalaayı vermek üzere dosyayı tevdi etmiştir. Savcı da -yirmi gün mü, yedi gün mü süre içerisinde- 700 küsur sayfalık mütalaasını vermiştir.

Şimdi, o kişiyi artık "Deliller toplanmamıştır." diye tutuklu bırakamazsınız ama bu yapılıyor, keza Balyoz davasında? Hukuk fakültesinde "hukuk başlangıcı" dersinde daha birinci sınıfta öğretilir, savunma en kutsal haktır. Savunma şunu istiyor, diyor ki: "Benim savunma tanıklarım var, bunları dinle." "Hayır dinlemem." diyor. Basit bir arazi davasında bile bilirkişi incelemesi yapılır, bilirkişi incelemesine taraflar itiraz eder, bir yere birkaç inceleme daha yapılır ama bu denli önemli, on beş ve yirmi yılla cezalandırılması istenen kişilerin yargılandığı bir davada sanıkların ve avukatlarının bütün talepleri reddediliyor.

Buradan Sayın Bakanıma şunu sormak isterim: Diyarbakır'da, Ankara'da ve İstanbul'daki özel yetkili mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcılar hakkında kaç tane şikâyet oldu, kaç tanesine soruşturma izni verdi?

Evet, bazen yargıya bırakıyoruz bazı işleri, "İşte yargının takdiridir efendim." diyoruz ama yargıyı boş bırakıyoruz. İstediğimiz için boş bırakıyoruz, işimize geldiği için boş bırakıyoruz.

Size yine bir örnek vereceğim. Burada gerçi BDP'liler kalmadı. KCK davası, dikkatinizi çekmek isterim bu konuya...

ESAT CANAN (Hakkâri) - Buradayım.

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - Var.

KCK davasında şöyle bir olay var, Kürtçe savunma talepleri var. Evet, oradaki yargılanan sanıklar devlete kafa tutmak istiyorlar, buna hiç kuşkum yok, bir tavır koymak istiyorlar, ideolojik bir tavır koymak istiyorlar ama yine dediğim gibi savunma en temel haklardan bir tanesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Leyla Zana hakkında bir kararı var ve Ceza Muhakemesinde tercümanla ilgili maddeyi açın, ilk içtihat budur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Leyla Zana'nın Kürtçe savunmada bulunma talebini reddettiği için savunma hakkını ihlalden Türkiye'yi mahkûm etmiştir.

Şimdi düşünün değerli arkadaşlarım, KCK'dan 10 bin tane yargılanan sanık var şu anda. Bunların hepsi de Kürtçe savunma yapmak istiyorlar, mahkeme de ifadelerini almıyor. Eninde sonunda bu iş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidecektir ve Türkiye, milyonlarca, belki milyarlarca euro tazminata mahkûm edilecektir.

Peki, bu tazminat parası nereye gidecektir? Bu tazminat parası, evet, orada suçsuz olarak yargılanan varsa, Güneydoğu'da gelir düzeyi de son derece düşük, o insanların geçim parası olacaktır ama gerçekten terörist faaliyetler içinde olan, terör örgütü üyesi olanlara ödenecek tazminat nereye gidecektir? Kandil'e gidecektir ve bize geri dönecektir.

Şimdi, bunu bir hâkimin bilmemesi mümkün değil yani dediğim gibi içtihatlı bir ceza muhakemesi kitabını açtığı zaman bunu görebilir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, işin bu noktasına da dikkat çekmek istiyorum. Neden bu hâkimler, acaba bu kişilerin Kürtçe savunmasını almazlar? İlginç bir anekdotla anlatayım: Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinde birkaç sanık çıkıp dediler ki: "Biz Kürtçe savunma yapacağız." Hâkim taleplerini kabul etti. Duruşmaya tercüman çağırdı. Duruşmaya çağırır çağırmaz sanıklar dediler ki: "Biz Kürtçe bilmiyoruz, Türkçe savunma yapacağız." İşin bu boyutu da var. Bir de, tabii, umutlanmak istiyoruz. Dediğim gibi bu yasal düzenlemeyi sonuna kadar destekliyoruz ama keşke buna bir hâkim kaydıyla böyle bir çekince konsaydı yani bir boşluk bırakılmış. Bu kelepçe işini kim yapacak? Denetimli serbestlik müdürü mü yoksa bir yargıç mı? Yarın Anayasa Mahkemesinden, dikkat edin, dönebilir, böyle bir başvuru dönebilir. O konuda bir muğlaklık var. Yönetmeliğe atıf yapılmış. Yeni bir uygulamadır. Umarım geliştirilir diye destekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, umutlandığımız bir şey daha var. Gördüğüm kadarıyla bizim cenahta bir Haşim Kılıç hayranlığı var. Evet açıklamaları son derece dikkate değerdir. Lakin bir konuya dikkat çekmek isterim. Acaba bu bir ön alma olmasın. Haşim Bey böyle şeyleri çok sever çünkü. Bir bakarsınız, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı seçiminin yenilenmesi sırasında, bir anda Cumhuriyet Halk Partisine saldırır, bir bakarsınız son derece ılımlı, demokrat mesajlar verir. Dilerim, Anayasa Mahkemesinin önümüzdeki dönemde alacağı ve iktidar partisinin işine yarayan birtakım kararlar nedeniyle Sayın Başkan ön almıyordur, ciddi bir yaklaşım içindedir diye düşünüyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aldan.