| Konu: | ÇEK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 26.01.2012 |
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 137 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın geneli hakkında şahsım adına söz aldım, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada toplumun önemli bir kesiminin çok ciddi bir sorunu hâline gelmiş bir meseleyi, yüz binlerce insanımızı ilgilendiren bir konuyu görüşmekteyiz. Çek Yasası diye ifade edilen ve ticari hayatımızda önemli bir yer tutan bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Toplumu okuyan, toplumsal talepleri çözme iradesini en net hâliyle ortaya koyan bir ekibiz. O yüzdendir ki her kesimin taleplerine kulak kabartan Hükûmetimiz binlerce insanımızın beklentisi olan mezkûr konuyu masaya yatırmış ve ilgili tüm kuruluşlarımızdan gerekli çalışmaları talep ederek nihai kararı vermiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bu düzenlemenin dünden bugüne, aceleyle yapılmadığını belirtmek isterim. Ekonomiyle ilgili bakanlarımız, ekonomi koordinasyon toplantıları, ilgili meslek örgütleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, esnaf odaları, Bankalar Birliği gibi tüm sosyal taraflarla iki yılı aşkın süredir önemli çalışmalar sürdürülmüştür.
Bildiğiniz gibi, çekle ilgili asıl ve köklü değişiklik 2009 yılında yapılmıştır. O günkü görüşmelerde sürekli "Çekte hapis yasağı olamaz." denmiş ancak risk kontrol merkezi kurulamadığından bir anlamda bu talep ertelenmiştir. Şimdiki düzenlemeyle bu Risk Merkezi kurulmaktadır. Bu Merkez hayata geçirilemeyecek olsa bu düzenleme bugün görüşülemezdi. Bu düzenlemeyle çek bir dolandırıcılık aracı olmaktan çıkarılmakta, dünyadaki uygulamalara paralel hâle getirilmeye gayret edilmektedir. Dünyada neyse bizde de öyle olması hedeflenmektedir.
Değerli arkadaşlar, Anayasa'nın 13'üncü maddesi bize temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında ölçülülük ilkesi gösterir. Türk Ceza Kanunu'nun 3'üncü maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi vazgeçilmezdir. Ceza hukukunda, adli ceza, düşünülebilecek en son infaz yöntemidir. Hukuki veya idari sorumluluğun yeterli olabileceği hâllerde adli nitelikte cezaların verilmemesi, hem Anayasa'nın hem de Ceza Kanunu'nun amir hükmüdür.
Ayrıca, taraf olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin Ek 4 No.lu Protokolü'nün 1'inci maddesi de "ekonomik suça ekonomik ceza verilmesi" diye özetlenebilir.
Anayasa'nın 38'inci maddesi de "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz." hükmünü içerir.
Yine, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme'nin 11'inci maddesinde de "Hiç kimse, salt bir sözleşme yükümlülüğünü yerine getiremediği gerekçesiyle özgürlüğünden yoksun bırakılamaz." hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla, artık, hem Anayasa'ya hem uluslararası sözleşmelere hem de ceza infaz hukukundaki birtakım genel ilkelere göre karşılıksız çeklerle ilgili olarak düzenleme yapılması kaçınılmaz olmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu genel değerlendirmeden sonra uygulamayı kısaca hatırlayalım. Önce, şunu belirtelim: Zaten, yürürlükteki Çek Yasası'nda da direkt hapis cezası zaten yoktur. Cebri icradan sonra, karşılıksız çek şikâyetinden sonra hâlâ alacak tahsil edilmezse adli para cezası veriliyor yani alacak devlet alacağı oluyor, devlet hiç katkısı olmayan bir ilişkinden bir anda alacaklı oluyordu. Bu alacak ödenmezse hapis gündeme geliyordu. Dolaylı da olsa bahsedilen adli nitelikteki ceza, bahsettiğim ve benzer ilkeler dolayısıyla zaten doktrinde uzun zamandır tartışılmaktaydı. Bu dolaylı cezanın insani olmadığı, hukuka mugayir olduğu hep söylendi. Kaldı ki borcunu ödeyemeyen kişi hakkında infaz aşamasında hapis cezası verilmesi kişinin ticari hayatının tamamen bitirilmesi anlamına gelmektedir. Bir anlamda altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi hikâyesini hatırlatmaktadır. "Efendim, kötü niyetliler var." Tamam da "Suimisal emsal olmaz." derler. Yani ticari sıkıntı nedeniyle çekini ödeyemeyip çek kullanma hakkını kötüye kullanan insanlar istisnadır. Bunlar için de kanundaki diğer cezai müeyyideler meridir. Fiilin durumuna göre dolandırıcılıktan emniyeti suistimale, sahte belge tanziminden başka birçok suça kadar birçok suç tanımı fiilin durumuna göre söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, peki, çekin ifa ettiği görevde bir zafiyet yaşanmaması için karşılıksız çek keşide etme eyleminin cezasız kalması düşünülemez. Bu düzenlemeyle on yıla kadar çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı getirilmiştir. Üstelik bu ceza uzun mahkeme süreçlerine tabi olmayacak, şekil şartları yerine gelmişse savcılık kararıyla derhâl olacaktır. Bilenler bilir, en büyük ceza, en büyük sorun ticari itibardır. Bu itibarın kaybolması şahsın ticaretten ayrılması anlamına gelir. Sistem içinde kalmak isteyen her aktör borcunu ödemek zorunda kalacaktır yani çek alan kişi çek verenin Merkez Bankasındaki bilgilerine yani Risk Kontrol Merkezindeki bilgilerine ulaşabilecek ve ona göre çek kabul edecek; borçlu da o Merkezdeki kaydının kötü olmaması için azami gayret sarf edecek, on yıl çek alamama tehlikesi de hep göz önünde olacaktır. Bunlar ciddi tedbirlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; borçlunun ödeme gücü olmadığı için hapse atılması borcun tahsili yolu değildir. Zaten 2009 düzenlemesinden önce, yani çeke hapis cezası varken piyasadaki karşılıksız çek sayısı 1 milyon 900 bin civarındaydı. Hapis cezasının kaldırılıp "dolaylı hapis" dediğimiz şu anki uygulama başlarken bazı arkadaşlar "Piyasa mahvolacak, tahsilatçı çetelere gün doğacak." demişlerdi. Oysa, karşılıksız çek 2010 yılında 900 bin, 2011 yılında ise 500 bin civarında oldu. Yani, çeke itibar kazandırmanın ve çeki güvenilir bir ödeme aracı hâline getirmenin yolu, karşılıksız çek keşide edenler için hapis öngörülmesi değildir; çek defterlerinin, ekonomik durumu itibarıyla onu kullanmaya ehil olanlara verilmesidir.
Dolayısıyla tasarıda öngörülen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağıyla, ekonomik durumu itibarıyla çek kullanmaya ehil olmayanların çek kullanabilmelerinin yolu kapatılmış olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düzenlemede ayrıca birkaç önemli hususu daha zikretmekte fayda görüyorum.
Yürürlükteki kanunda çeklerle ilgili olarak bankaların yükümlülükleri konusunda bir süre sınırı öngörülmediğinden, bankalar ile çek defteri sahipleri arasındaki gayrinakdi kredi ilişkisi uzun yıllar belirsizce sürmekteydi. Uygulamadan gelen arkadaşlar bilir; kaybolan çekler, kime verildiği bilinmeyen çekler, mahkemede delil olduğu için bankaya ibraz edilemeyen çekler hep bankayla çek defteri sahibini karşı karşıya getirmekteydi. Yeni düzenlemeyle, çek defterine basım tarihi yazılmakta ve sorumluluk da beş yıl süreyle sınırlandırılmaktadır.
Diğer bir düzenleme, çek keşide edenleri koruma maksatlı olarak, piyasadaki çeklerin çok büyük bir kısmının ileri tarihli çek olduğu düşünüldüğünden, çeklerin üzerinde yazılı tarihten -aslında olmayan vadeden- önce ibraz edilmelerinin önüne geçilerek bu engel 31 Aralık 2017 tarihine kadar uzatılmıştır.
Bir diğer düzenleme de, israf olunmaması gerekçesiyle, elde bulundurulan çeklerin 31 Aralık 2012'ye kadar kullanılabilme imkânıdır.
Bir diğer ilave düzenleme de, tahsilatı yapılamayan her bir çek yaprağı için banka sorumluluğu 600 lira iken, düzenlemeyle bu sorumluluk bin liraya yükseltilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim siyaset anlayışımızın merkezinde yer alan en önemli parametre insandır. O yüzden "İnsanı yücelt ki devlet yücelsin." düsturunu kendimize şiar edindik. Toplumun her kesiminin sesine kulak veriyoruz. Ufuk çizgimiz milletimizin selametidir. O yüzden bu adımı da milletin talebi doğrultusunda atıyoruz. Tabii ki adaletin kılıcı keskindir ve her kararın bir memnun olanı, bir de memnun olmayanı olacaktır. Adaletten yana, insan haklarından yana, daha az mağdur oluşturmaktan yana, uluslararası sözleşmelere, Anayasa'ya uygun görev yapmak hepimizin görevi. O yüzden kronik hâle gelmiş bu sorunu masaya yatırıyor ve doğruluğuna inandığımız için de bu düzenlemeyi yasalaştırıyoruz.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının tüm milletimize hayırlı olmasını ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.