GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SÖZLÜ SORU ÖNERGELERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:92
Tarih:10.04.2012

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Zonguldak Çaycuma'da ve Elâzığ Maden'de hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Yine, Amasya'daki şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Türk polis teşkilatının 167'nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, şehit polislerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, başsağlığı ve gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Bu arada, sanatçı Meral Okay'a, Medine Haberal'a ve Havva Çağlayan Tüzel'e Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına sabırlar diliyorum.

Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru'nun sorusuna cevabımız: Tekel binasının üzerinde bulunduğu parsellere Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca düzenlenen 1/5.000 ölçekli nâzım imar planı ile 1/1.000 ölçekli uygulama imar planları Özelleştirme Yüksek Kurulunun 14 Aralık 2009 tarih ve 2009/69 sayılı Kararıyla onanarak Tokat Belediyesine bildirilmiştir. İlgili parseller sit alanı içerisinde değildir, koruma paftalarında yer almamaktadır, üzerindeki binaların korunmasına ilişkin herhangi bir şerh de mevcut değildir. Ayrıca, Tekel binasının satışıyla ilgili tüm işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca gerçekleştirilmiştir.

Yine, Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru'nun 164'üncü sırada yer alan sorusuna cevabım: Millî Eğitim Bakanlığının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu'na 16 Nisan 1987 tarih ve 3358 sayılı Kanun'la eklenen ek 7'nci madde hükmü gereğince Millî Eğitim Bakanlığınca ihtiyaç duyulan branş ve öğretmen miktarının bildirilmesi ve Genelkurmay Başkanlığınca da uygun görülmesi hâlinde her yıl ağustos ayı yedek subay celp döneminde silah altına alınan ve Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki öğretmenlerden ihtiyaç kadarı test ve mülakat sonucu yedek subay öğretmen statüsüne ayrılmakta ve temel askerlik eğitimini müteakip askerlik hükümlülüğünü Millî Eğitim Bakanlığı emrinde öğretmen olarak yerine getirmektedirler. Bunların atamaları Millî Eğitim Bakanlığınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki illerimize yapılmaktadır. Mevcut uygulamaya devam edilmekte olup, bu konuda bir başka çalışma bulunmamaktadır.

Milletvekilimiz Alim Işık'ın 173'üncü sırada yer alan sorusuna cevabım: İki yıllık ön lisans mezunlarının askerlik sürelerinin lise mezunlarına göre daha kısa olması konusunda herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in sorusuna cevabımızdır, 234'üncü sırada yer alan: Askere alma işlemleri 1111 sayılı Askerlik Kanunu ve 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu, Er Olarak Askere Sevk Edilecek Yükümlülerin Sınıflandırma İşlemlerine Ait Yönetmelik ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin İhtiyaç Duyduğu Yedek Subay Adaylarının Seçimine İlişkin Şekil ve Esaslar ile Celp Usulleri Hakkında Yönetmelik'e göre yürütülmektedir. Yükümlülerin sınıf, birlik ve görev yerleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları, yükümlülerin sağlık, öğrenim, meslek, gördüğü kurslar ve buna benzer nitelikler değerlendirilmekte, şifreli kayıtlar üzerinden bilgisayar ortamında yapılmakta ve sisteme herhangi bir şekilde müdahale edilmemektedir.

Asker alma faaliyetleri, Millî Savunma Bakanlığı İç Denetim Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı Teftiş Daire Başkanlığı ve Askeralma Dairesi Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından denetlenmektedir.

İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi'nin 270'nci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Bilindiği üzere, Kuzey Atlantik Anlaşması'nın en önemli maddelerinden biri, müttefikler arasında müşterek savunma müessesesini tesis eden 5'inci maddedir. 2010 Kasım ayında düzenlenen NATO Lizbon Zirvesi'nde yeni bir stratejik konsept kabul edilmiştir. Bu belge, ittifakın önümüzdeki on yıl zarfında ve mevcut uluslararası güvenlik ortamında izleyeceği yol haritasını ortaya koymaktadır. Yeni stratejik konsepte göre NATO'nun savunması ağırlıklı olarak caydırıcılığının kuvvetlendirilmesine dayanmaktadır. Bu da olası füze saldırıları dâhil, geniş yelpazedeki tehditlere karşı koyacak güçlü bir savunma sistemi geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu çerçevede, müttefik ülkeler halklarının topraklarının ve birliklerinin korunmasına yönelik olarak, adil risk ve külfet paylaşımı temelinde bir NATO füze savunma sistemi geliştirilmesi kararı Lizbon Zirvesi'nde alınmıştır. Bu sistem, ittifakın mevcut imkânları temelinde ve müttefiklerin katkılarıyla inşa edilecektir ve tamamen savunma amaçlıdır, sistemin herhangi bir ülkeye karşı kullanılması hedeflenmemektedir. Savunma amaçlı bu sisteme iştirak edilmesi ülkemizin güvenliği açısından katkı sağlayacak olup, küresel balistik füze tehdidinin önlenmesi amacıyla füze savunması yeteneğinin geliştirilmesi ve caydırıcılığının kuvvetlendirilmesi yönünde bir müttefik olarak ortaya koyduğumuz iradeyle de uyumludur.

Diğer taraftan, mevcut füze savunması, teknoloji çerçevesinde saldırı amaçlı füzelerin önleyici füzelerle öncelikle atmosferin üzerinde tahrip edilmesi öngörülmektedir. Yapılan teknik çalışmalar, bir füze saldırısına maruz kalınması durumunda etkin bir önlemenin sonuçlarının füze saldırısının başarılı olması durumundaki yıkıma nazaran çok daha az olacağını ortaya koymakta, serpinti ve diğer risklerin en aza indirgenmesini sağlayacağı belirtilmektedir. Sürekli geliştirilen ve güncellenen füze savunma sistemine ilişkin çalışmalarda etkin bir önleme sonuçlarının en aza indirilmesi hususu da dikkate alınmaktadır.

Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun 386'ncı sıradaki sorusuna cevabımızdır: Millî Savunma Bakanlığında -Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları hariç- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre 2010 yılında çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 189, çalıştırılan özürlü personel sayısı ise 204'tür. Yasayla çalıştırılması gerekenin üzerinde bir özürlü personel çalıştırılmaktadır. 2011 yılında ise çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 192, çalıştırılan özürlü personel sayısı 202'dir. Merkez teşkilatının özürlü personel açığı bulunmamaktadır.

Bakanlığımıza bağlı kurum ve kuruluşlarda ise, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olup Kurumda özürlü çalıştırılmasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, geçmiş yıllardaki mevzuat çerçevesinde Kuruma özürlü personel alımı yapılmıştır. Bu bağlamda, 2010 yılında 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye ek-1 sayılı cetvelle belirtilen kadrolarda çalışan personelin mevcudu 282 olup çalıştırılan özürlü sayısı 27'dir. 2011 yılının mevcudu 266 olup çalıştırılan özürlü sayısı 25 kişidir. Ayrıca, Kurumda mevcut mevzuatın öngördüğü sayı üzerinde özürlü personel istihdam edilmektedir.

Yine, Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığında özürlü personel sayısı 2010 yılında 5, 2011 yılında 4'tür. Ayrıca, Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığının 5 özürlü personel açığı bulunmakta olup 4 Kasım 2011 tarihinde Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığına özürlü memur seçme sınavı sonucuna göre atama talebinde bulunulmuştur.

Savunma Sanayii Müsteşarlığında 657 sayılı Kanun'a göre 2010 yılında çalıştırılan personel sayısı 292, çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 9, çalışan özürlü personel sayısı 2'dir. 2011 yılında çalışan personel sayısı 280, çalıştırılması gereken özürlü personel sayısı 8, çalışan özürlü personel ise 2 kişidir. 657 sayılı Kanun'un özürlü personel çalıştırma yükümlülüğü çerçevesinde müsteşarlığın özürlü sayısı açığı 6'dır. Söz konusu eksikliğin giderilmesine yönelik girişimde bulunulmuştur.

Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğru'nun 515'inci sıradaki sorusuna cevabımızdır: 3238 sayılı Kanun'un 12'nci maddesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonun sağlanması ve Türkiye'de modern savunma sanayisinin kurulması için gerekli kaynağın genel bütçe dışında devamlı ve istikrarlı bir şekilde temini amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde ve müsteşarlık emrinde Savunma Sanayii Destekleme Fonu kurulmuştur. Savunma Sanayii Destekleme Fonu kaynakları, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanından teşekkül eden Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından alınan kararlar çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu ve savunma sanayisinin geliştirilmesi amacıyla kullanılmaktadır.

3238 sayılı Kanun'un 12'nci maddesinde belirtildiği üzere, Savunma Destekleme Fonu'nda toplanan kaynaklar, 4842 sayılı Kanun'un 38'inci maddesiyle gelir ve kurumlar vergisi tahsilatı üzerinden ayrılan pay, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinden modern silah araç ve gereçleri için ayrılan ödenek, Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un kamu payının dağıtımını düzenleyen 7'nci maddesinin ikinci bendi kapsamında Maliye Bakanlığı bütçesine konulan ödeneğin fona ait kısmı, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun kapsamında ithal edilen hafif silahların satışından elde edilen gelir, her yıl bütçeye bu maksatla konulacak ödenek, Türk Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla kurulmuş vakıflardan fona yapılacak transferler, Türk Hava Kuvvetlerinin Güçlendirilmesi ve Millî Hava Sanayimizin Kurulması Amacıyla Katılma Payı İhdası ve Millî Piyango Hasılatının Bu Gayeye Sarfı Hakkında Kanun'a göre ayrılan payın tamamı, kanunla kurulan fonlardan Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktarda aktarmalar, fon mal varlığı gelirleri, Askerlik Kanunu 10'uncu maddesi gereğince elde edilecek gelirler, bağış ve yardımlar, diğer gelirler.

Bu çerçevede Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nda: 2010 yılında gelir 138 milyon dolar, gider 1 milyar 832 milyon dolar. 2011 yılında gelir 984 milyon dolar, gider 1 milyar 402 milyon dolar. Savunma sanayisi projeleri yıllara sair yürütüldüğünden kaynak kullanımı yılı bütçesi içinde gerçekleşmeyebilir, önceki yıllardan birikmiş kaynak söz konusu olacağından bir yıla ilişkin olarak toplanan kaynak ile harcama tutarı arasında dengesizlik olabilmektedir.

Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekilimizin 3'üncü sıradaki sorusunun cevabıdır: KFOR Harekâtının caydırıcı varlık aşaması kademe 1'den kademe 2'ye geçmiştir. KFOR Harekâtına katılan ülkeler tarafından kuvvet indirimine gidilmiştir. Bu kapsamda KFOR Harekâtında ülkelere radyo yayını yapılması görevi verilmemesi, yeni yapıda kuvvet indirimine bağlı olarak kadroların kapatılması ve bu kadrolarda görevlendirilecek uygun nitelikte personel bulunamamasından dolayı Mehmetçik FM'in radyo yayınlarına 15 Temmuz 2011 tarihinden itibaren son verilmiştir.

Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık'ın 112'nci sıradaki sorusunun cevabı: 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesine ve 4924 sayılı Kanun'a tabi olarak istihdam edilen sözleşmeli personelden şartları taşıyanların öngörülen sürede başvurması hâlinde memur kadrolarına atanacakları düzenlenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarında 19 Mart 2012 tarihi itibarıyla 198.307 sözleşmeli personelin memur kadrolarına atamaları gerçekleştirilmiştir. Sağlık Bakanlığına 72.254, Millî Eğitim Bakanlığına 62.303, Adalet Bakanlığına 15.174, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına 8.334, Kültür ve Turizm Bakanlığına 837, İçişleri Bakanlığına 566, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına 139, Maliye Bakanlığına 89, Dışişleri Bakanlığına 78, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına 74, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına 104, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 20, Ulaştırma Bakanlığına 17, Yükseköğretim kurumları ve üst kuruluşlarına 15.728, diğer kurumlar toplamı da 19.590 olmak üzere bir önce söylediğim gibi 198.307 sözleşmeli, memur kadrosuna geçirilmiştir. Sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilenlerin memur kadrolarına atanmaları kanunla yapılabilecek bir işlem olup bu maksatla Devlet Personel Başkanlığınca yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır.

Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık'ın 269'uncu sıradaki sorusunun cevabı: Medeniyetler İttifakı 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İspanya Hükûmet Başkanı Jose Lois Rodriguez Zapatero'nun öncülüğüyle dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından başlatılan bir Birleşmiş Milletler projesidir. Medeniyetler İttifakı, kültürler ve medeniyetler arasında anlaşmazlıkların ve çatışmaların önlenmesi, uzlaşma çabalarının desteklenmesi, barış, hoşgörü ve iş birliğinin geliştirilmesini hedeflemektedir.

Medeniyetler İttifakı hâlen görevde olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından da benimsenmiştir ve desteklenmektedir.

Kültürler arası gerilimlerin azaltılması, çatışmaların önlenmesi ve diyaloğun geliştirilmesine yönelik proje ve etkinlikler ve bu alanda ortaya konulacak her türlü çaba, diğer ülkeler için olduğu kadar Türkiye'nin de lehinedir.

Bu çerçevede, Türkiye daha önce karikatür krizi ve "Fitne" filmi gibi Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızı ve genelde Müslüman göçmen nüfusu olumsuz etkileyecek gelişmeler karşısında girişimlerde bulunmuş, bu tür girişimlerin Medeniyetler İttifakı'nın öncelikleri arasına alınmasını sağlamıştır.

Medeniyetler İttifakı girişimi Türkiye'nin uluslararası düzlemdeki saygınlığına katkıda bulunan bir projedir. Kültürler ve medeniyetler arasında barış ve diyaloğu hedefleyen bir projenin eş sunucusu olarak İspanya ile Türkiye'nin isminin uluslararası camia tarafından dile getirilmesi bile Türkiye açısından faydalı olmuştur.

Medeniyetler İttifakı bağlamında ülkemizde gerçekleştirilen proje ve etkinlikler, hoşgörü ve birlikte yaşama kültürünün korunması ve geliştirilmesi açısından da önemlidir.

Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu, Birleşmiş Milletlere üye ülke ve uluslararası kuruluşlardan oluşmaktadır, Dostlar Grubu'na üye 110 civarında ülke ve 20 civarında uluslararası kuruluş Medeniyetler İttifakı'na destek vermektedir.

Söz konusu ülkelerin veya kuruluşların resmî dinlerine göre dağılımları üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ülkemizde ve Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu'na üye ülkelerin çoğunda resmî din olgusu da esasen mevcut bulunmamaktadır. Medeniyetler İttifakı, nüfusun çoğunluğu hangi dinden olduğuna bakılmaksızın Dostlar Grubu'na üye ülkeler ve kuruluşlarla iş birliğini hedeflemektedir.

Medeniyetler İttifakı bir dinler arası diyalog girişimi değildir, dinler arası diyalog girişimleri geçmişi geçen yüzyılın başlarına kadar giden, günümüzde farklı ülkelerde ve farklı kuruluşlar tarafından sürdürülen bir etkinliktir.

Medeniyetler İttifakı özü itibarıyla dinî değil, kültürel ve siyasi bir girişimdir, bununla birlikte dinler kültürlerin önemli bir unsurunu oluşturur, Medeniyetler İttifakı kültürler arası barış ve diyaloğa hizmet eden her türlü çabayı desteklemektedir.

Medeniyetler İttifakı, 2005 yılında, dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından tesis edilen Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grubu tarafından hazırlanan raporda belirtilen tespitler ve öneriler çerçevesinde yapılanmaya gitmiştir. İttifak faaliyetlerini raporda belirtilen hususlar çerçevesinde sürdürmektedir.

Medeniyetler İttifakı'yla ilgili faaliyet tamamen gönüllülük esası üzerinden yürütülmekte olup, ülkeleri veya kurumları bağlayıcı herhangi bir madde veya hüküm söz konusu değildir.

Medeniyetler İttifakı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından atanan Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi ve Yüksek Temsilciye destek veren Medeniyetler İttifakı Yazmanlığı tarafından hazırlanan dönemlik uygulama planları çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. İttifak son olarak üçüncü uygulama planını hazırlamış olup, söz konusu plan kamuoyuyla paylaşılmıştır. Medeniyetler İttifakı tarafından yürütülen sınırlı sayıda proje söz konusudur. Bu projelere İttifak'ın çalışmalarına ilgi duyan tüm ülke, grup ve bireyler katkıda bulunabilir.

Ülkemizde de Medeniyetler İttifakı alanında daha önce bir ulusal plan hazırlanıp uygulanmaya konulmuştur. İkinci eylem planı hazırlık çalışmaları tamamlanmış olup, söz konusu plan 2012 yılında kamuoyuyla paylaşılarak uygulamaya konulacaktır.

Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Raporu'na ve eylem planlarına İttifak'ın İnternet sitesinden ulaşılabilir.

Tunceli Milletvekilimiz Kamer Genç'in 148'inci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Millî Eğitim Bakanımız hakkındaki ilk iddia Yardımcı Doçent Doktor Yahya Fidan ile birlikte yazdığı "İşletme Yönetimi, İstanbul 1996 Beta Yayınları" kitabında Profesör Doktor Tamer Koçel'in "İşletme Yöneticiliği" kitabından intihal yapıldığı iddiasıdır. Bu iddiayı gündeme getiren gazete aleyhine Millî Eğitim Bakanımızın açtığı davada "İşletme Yönetimi" kitabı ile Koçel'in "İşletme Yöneticiliği" kitabı üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yapılmış, Tamer Koçel'in kitabından intihal yapılmadığı 28 Temmuz 2005 tarihli bilirkişi raporuyla belirlenmiştir.

Ortaya atılan intihal iddiasının haksız ve yanlış olduğu tespit edilince, amaçlarına ulaşamayanlar bu kez Sivas Cumhuriyet Üniversitesine bir ihbar dosyası gönderip, Yardımcı Doçent Doktor Yahya Fidan hakkında intihal iddiasıyla soruşturma açılmasını sağlamış, bu soruşturmanın konusu birinci iddiadaki kitaptan farklı bir kitap olan ve yine Yardımcı Doçent Doktor Yahya Fidan ile birlikte yazmış olduğu "İşletme Yönetimine Giriş" isimli kitaptır. Bu kitabın 2003 yılı Kasım ayında basılan altıncı baskısında intihal yapıldığı iddia edilmiştir.

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kimya Anabilim Dalından bir öğretim üyesi ile Tıp Fakültesinden bir beyin cerrahı ve bir halk sağlığı uzmanı soruşturmacı olarak atanmıştır. Dikkatlerinizi çekiyorum "İşletme Yöneticiliği" kitabına bilirkişi olarak atananlar, bir kimya anabilim dalı öğretim üyesi, bir beyin cerrahı, bir halk sağlığı uzmanı. Kimyacı ve tıp doktoru olan soruşturmacıların hazırlamış olduğu 6 Eylül 2005 tarihli rapor üzerine -AK PARTİ hakkında açılan kapatma davası Anayasa Mahkemesinde görülmekte iken- Sayın Başbakana hakaret içeren ifadeleri basına yansıyan zamanın YÖK Başkanı Erdoğan Teziç tarafından 8 Eylül 2005 tarihinde Millî Eğitim Bakanımız hakkında disiplin soruşturması açılmıştı.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu 03/10/2005 tarihinde savunma istemiş, 10/10/2005 tarihinde savunma sunulmuştur. Yükseköğretim Denetleme Kurulu Millî Eğitim Bakanımız hakkındaki soruşturmayı iki günde tamamlamış, dosyayı Yükseköğretim Disiplin Kuruluna havale etmiştir. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı 13/10/2005 tarihinde savunma istemiş ve yazılı savunma için yedi gün süre vermiştir. Sözlü savunmanın ise sekizinci günde yapılması istenmiştir.

Yazılı savunma 20/10/2005 tarihinde teslim edilmiş, sözlü savunma ise avukat aracılığıyla 21/10/2005 tarihinde YÖK Yüksek Disiplin Kurulunda yapılmıştır.

Disiplin cezası kararı 31/10/2005 tarihinde tebliğ edilmiştir. Yönetmeliğe uygun olarak cezaya 07/11/2005 tarihinde Yükseköğretim Yüksek Disiplin Kuruluna itiraz edilmiş, süresi içinde de dava açılmıştır. Ancak, Yükseköğretim Yüksek Disiplin Kurulu itirazı gündeme alarak görüşmemiş ve inceleme de yapmamıştır.

YÖK'e yazılı savunma verileceği son gün olan 20/10/2005 tarihli gazetelerde "İntihalle Suçlanan Başbakanlık Müsteşarı Dinçer'in Öğretim Üyeliğine de Son Verilecek." "Unvanı Gidiyor" gibi başlıklarla haberler yaptırılmış ve YÖK'ün, Millî Eğitim Bakanımıza kasıtlı davrandığı, savunmanın usulen alındığı, cezanın zaten belli olduğu bir gün önceden açıkça basın yoluyla da ilan edilmiş oldu.

İntihal yapıldığı iddia edilen kitap, 2003 yılında basılan altıncı baskısının yayınlandığı tarihte Millî Eğitim Bakanımız öğretim üyesi değildir, Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapmaktadır. Başbakanlık Müsteşarı olduğu dönemde personeli olmadığı bir kurum tarafından disiplin cezası verilmiş olmuştur.

Kitap 314 sayfa olup, toplam 324 dipnotla atıf yapılmıştır. Bibliyografyada ise 241 adet eser belirtilmiştir. İntihal yapıldığı iddia edilen tüm eserler ve yazarlar dipnot ve bibliyografyada mevcuttur. İntihal yapıldığı iddia edilen yazarların hiçbirisinin bugüne kadar "İntihal vardır." şeklinde bir iddiası da olmamıştır.

İntihal yapıldığı iddia edildiği tarihte zaten Millî Eğitim Bakanımız profesördü. Kitabı, ders kitabı olup, akademik bir yayın değildi. Dolayısıyla, herhangi bir yükselme müracaatında da kullanılmamıştır. "İşletme Yönetimi" isimli kendi kitabından dahi intihal yaptığı iddia edilmiştir.

Hakkında intihal iddia edilen kitabından sonra yayınlanmış olan "İşletme Yönetimi ve Organizasyon", "İşletme Biliminin Temel İlkeleri" isimli bir yazara ait iki kitaptan ve başka bir yazara ait "Temel İşletmecilik Bilgisi" isimli kitaptan intihal yaptığı iddia edilmiştir. Görüleceği üzere yayınlanan kitaptan daha sonra yayınlanan kitaplardan intihal edilmesi gibi akla, mantığa aykırı bir iddia gündeme getirilmiştir.

Bir örnek vermek istiyoruz. "Kooperatifler bu bakımdan kârın temel amaç olduğu şirketlerden ayrılmaktadır. Şirket yönetiminden yönetim kurulu sorumludur. Yönetim kurulu en az 3 kişiden oluşur." gibi ifadeler intihal olarak kabul edilmiştir. Eğer bu mantıkla gidilirse "Güneş doğudan doğuyor." diyen herkesin sözünün de bir intihal olduğu iddia edilebilir.

İntihale ilişkin o tarihe kadar yayınlanmış olan bütün Danıştay ve Yargıtay kararları dosyaya sunulduğu hâlde emsal kararlardaki kıstaslar dikkate alınmamıştır. Mahkeme aşamasında dosyaya sunulan bilirkişi raporunda tüm bilirkişilerin "İntihal vardır." şeklinde mutabık kaldıkları tek iddia dahi bulunmamaktadır. İntihal iddialarına ilişkin detaylı açıklamalar ve  bu iddiaların niçin yapıldığına ilişkin görüşler "omerdincer.com" adlı şahsi İnternet sitesinde de yer almaktadır.

YÖK Disiplin Kurulu, 23 Aralık 2010 tarihli toplantısında idari dava açmadan önce, 7 Kasım 2005 tarihinde Yüksek Disiplin Kuruluna yapılmış olan cezanın kaldırılması yönündeki itirazı o güne kadar incelenmeyen diğer tüm itirazlarla birlikte değerlendirmeye almış ve bu noktada dikkat edilmesi gereken husus Millî Eğitim Bakanımız tarafından yapılmış yeni bir müracaatın olmadığıdır. Zamanın YÖK yönetimi itirazı inceleyip reddetmiş olsaydı, 23 Aralık 2010 tarihli toplantıda Millî Eğitim Bakanımız ile ilgili bir karar alınması da mümkün olmayacaktı. Disiplin cezasının verildiği zaman görevde olan YÖK Başkanı Erdoğan Teziç itirazın görüşülmesi aşamasında cezanın kaldırılarak hukuksuzluğunun giderilmesinden endişe ettiğinden itirazı gündeme almamış ve inceletmemiştir. O dönemde ulusal basında yayınlanan haberlerde bu konu da yer almıştır. Zamanında incelenmeyen itiraz YÖK'te o güne kadar incelenen diğer tüm itirazlarla birlikte resen incelenmeye alınmış ve intihal iddialarının doğru olmadığına karar verilmiş ve disiplin cezası da kaldırılmıştır. Disiplin cezasını verenle kaldıran aynı kurumdur. Disiplin cezasının kaldırıldığı tarihte de kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmamaktadır.

Antalya Milletvekilimiz Gürkut Acar'ın 134'üncü sıradaki sorusuna cevabımız: 29 Şubat 2012 tarihi itibarıyla İşsizlik Sigortası Fonu toplam varlığı 54 milyar 816 milyon TL'dir. Mart 2002 - 29 Şubat 2012 döneminde 2 milyon 491 bin 910 kişiye 4 milyar 702 milyon 303 bin 485 TL ödeme yapılmıştır. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde, 2008 yılına münhasır olmak üzere fonun mevcut nema gelirlerinden 1 milyar 300 milyon TL'nin, 2009 ve 2010 yıllarında fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte 3'ünün, 2011-2012 yıllarında dörtte 1'inin fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın on beşine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılacağı ve ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedileceği belirtilmiştir. Kanunda, ayrıca, aktarılacak kaynak ile gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek, oranı kullanılacak kaynak tutarını aşmamak kaydıyla fona geri aktarılacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda, fon nema gelirlerinden 15 Mart 2012 tarihi itibarıyla toplam 10 milyar 615 milyon 668 bin 826 lira 95 kuruş Hazine Müsteşarlığı İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesabına aktarılmıştır.

Kıdem tazminatı fonu oluşturulmasına yönelik sonuçlanan bir çalışma bulunmamaktadır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız sosyal diyalog mekanizmasının en iyi işletildiği kurumların başında gelmektedir. Yapılan her türlü mevzuat çalışması sosyal tarafların görüşüne sunulmakta ve sosyal tarafların da mutabık olması hâlinde son şeklini almaktadır.

Antalya Milletvekilimiz Gürkut Acar'ın 135'inci sıradaki, F klavyeyle ilgili sorusu: Millî Eğitim Bakanlığımızca 31 Mart 2003 tarihli ve 2003/20 sayılı Genelge'yle Millî Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar ile her derece ve türdeki okul ve kurumlarda, TS 2117 numaralı Standart Türk Klavyesi (F klavye) kullanılacağı Millî Eğitim Bakanlığı birimlerine duyurulmuştur. Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığınca gerçekleştirilecek her türlü bilgisayar alımına ilişkin şartnamelerde de klavyenin F klavye olacağı belirtilmektedir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakika?

------------------------------------------

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Medeniyetler İttifakı bir kültürel projedir. Bir yabancı kültüre kendi kültürünüzü tanıtmanın yanlışlığı neresindedir? İki tane asli medeniyet varsa, -öyle diyelim, dinler arası bir diyalog değil de kültürler arası diyalog- bir tarafta Hristiyan kültürü, bir tarafta İslam kültürü varsa, bunları da temsilen birisi İspanya seçilmişse, birisi Türkiye seçilmişse bundan rahatsız olmanın hiçbir anlamı yok. Ne kazandırmıştır? Eski Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı olarak diyorum ki Türkiye'nin tanıtımına çok büyük bir katkısı olmuştur.

İhsan Özkes'in 149'uncu sıradaki sorusuna cevabımızdır: Yapılan araştırmalar neticesinde 12 Haziran 2011 tarihinden bugüne kadar Kuleli Mahallesinde Üsküdar Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğü tarafından herhangi bir yıkım çalışması yapılmadığı bildirilmiştir.

Sayın Namık Havutça'nın 151'inci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Hükûmetimizin gündeminde il kurulması ile bu il kurulmasına yönelik herhangi bir kanun çalışması bulunmamaktadır. Büyükşehirle ilgili bir çalışma da yapılmaktadır, neticelendiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilecektir.

Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın 204'üncü sıradaki sorusuna cevabımız: 8 Mart 2012 tarihli ve 28227 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 1 Mart 2012 tarihli ve 6283 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la 5510 sayılı Kanun'a eklenen geçici 39'uncu madde gereğince emekli aylıkları arasındaki eşitsizliği gidermeyi amaçlayan düzenleme yasalaşmış olup, düzenlemeyle ilgili süreçte sosyal tarafların da görüşleri alınarak sürece katılımları sağlanmıştır. Bu düzenlemenin yaklaşık maliyeti 2,7 milyar TL'dir.

Eskişehir Milletvekilimiz Kazım Kurt'un 222'nci sıradaki sorusuna cevabımızdır: 2011 Kasım tarihi itibarıyla kamu yararına çalışan dernek sayısı 409 olup, bunlardan 22'si Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin iktidara geldiği 2002 yılından sonra kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanmıştır. Bizim dönemimizde 22 tane derneğe kamu yararı statüsü verilmiştir. Kamu yararına çalışan dernekler, 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 27'nci maddesi gereğince en az iki yılda bir denetlenmektedir. Bu denetimler sonucunda, şu ana kadar kamu yararına çalışan derneklerden 187 derneğe idari işlem, 8 derneğe adli işlem uygulanırken, aynı maddenin beşinci fıkrası gereğince de 17 derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılma statüsünün kaldırılması için Bakanlar Kuruluna sevk işlemi yapılmıştır. Bu bağlamda, Halkevleri Derneğiyle birlikte 17 derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılma statüsü kaldırılmıştır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Halkevlerini kaldırdınız mı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Kamu yararına çalışan derneklerden sayılan Deniz Feneri Derneği 2007, 2009, 2010 yıllarında denetlenmiş ve denetim sonucunda, söz konusu derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılma statüsünün kaldırılmasına yönelik herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığı bildirilmiştir.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in 232'nci sıradaki sorusuna cevabımızdır: Van ili merkez mahalleleri ve merkeze bağlı köyler ile Erciş ve Edremit ilçelerinde orta hasarlı konutların, itirazlar sonrası, yeniden hasar tespitine yönelik, üniversitelerle ortak yürütülen çalışmalar devam etmektedir. Nihai hasar tespit sonuçları, incelemenin tamamlanmasının ardından açıklanacaktır.

İhsan Özkes'in 233'üncü sıradaki sorusuna cevabımız: Van ili merkez mahalleleri ve merkeze bağlı köyler ile Erciş ve Edremit ilçelerinde orta hasarlı konutların, itirazlar sonrası, yeniden hasar tespitine yönelik, üniversitelerle ortak yürütülen inceleme ve çalışmalar devam etmektedir; nihai hasar tespit çalışmaları sonuçları bundan sonra açıklanacaktır.  Kamu yapıları yapı denetiminden muaf olmayıp yapı denetimine tabidir.

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in 235'inci sıradaki sorusuna cevabımız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, süremizin sonuna geldik, çalışma süremizin de sonuna geldik.

Size çok teşekkür ediyoruz. Sağ olunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, cevaplanmayan sorular gündemde kalacaktır, daha sonra tekrar cevaplanabilecektir.

Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, Sayın Yılmaz?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlayayım cümlemi.

BAŞKAN - E, tabii ama yani?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Gördüğünüz gibi biz cevaplandırmak istiyoruz, süre vermiyorsunuz.

BAŞKAN - Evet? Bir daha, zaman içine?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Süre verilirse gece 24.00'e kadar cevaplandırırız.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Teşekkür ederim.