GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:58
Tarih:31.01.2012

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin faili meçhul cinayetler ve kayıplar konusundaki bu sarsılmaz karşı koyuşu devam ettikçe biz de burada bunları konuşmaya devam edeceğiz. Gerçekten benim için zül bir daha bunları burada konuşmak. İkinci konuşmam benim burada bu konu üzerine. Umarım bir daha konuşmayız ve burada gerçek anlamda bir komisyon kurar ve Türkiye'deki bütün faili meçhul cinayetleri aydınlatırız.

Bu iradeyi bu Meclis ortaya koymalıdır. Eğer bu Meclis bu iradeyi ortaya koyamazsa Türkiye'de barışı, Türkiye'de toplumsal mutabakatı ortaya koyamayız, ortaya çıkartamayız.

Değerli arkadaşlar, ben size bir kayıpla ilgili bir hikâye anlatarak konuşmama başlamak istiyorum. 7 Haziran 1995'te gün ortasında kendilerini polis olarak tanıtan iki telsizli şahıs, İnsan Hakları Derneği üyesi Edip Aksoy ve arkadaşı Orhan Cingöz'ü alıp "ölüm arabaları" olarak bilinen Toros marka bir otomobile bindirdiler. Aksoy ve Cingöz'den bir daha haber alınamadı. Edip kaybedildiğinde kızı henüz kırk günlüktü, eşi de yirmi beş yaşındaydı.

Genç kadın, Edip'in eşi, yirmi beş yaşındaki eşi, eşinin kaybolduğuna dair dilekçeyi ancak altı yıl sonra cumhuriyet savcılığına teslim edebildi. Altı yıl mücadele etti ki dilekçesini savcılığa teslim edebilsin. Ancak o dilekçe şimdi nerede, hangi dosyanın içerisinde onu da bilmiyoruz.

Genç kadın kırk günlük bebeğiyle bu dünyada yalnız kaldı. Kocası bir gün geri gelir diye kendisine bir hayat da kuramadı ve babasının nerede olduğunu da oğluna anlatamadı. Ne yas tutabildi ne de bir dua edebildi. Edip'in kızı, babası kayıtlara "ölü" olarak geçmediği için, bürokraside birçok sorunla karşı karşıya kaldı. Bunlar belki sizleri çok ilgilendirmiyor olabilir, arkanızı dönüp bizi dinlemiyor olabilirsiniz ama o kızın yaşadığı travmayı onların yakınları ve bizler, avukatlar insan hakları savunucuları olarak çok iyi biliyoruz ama sizlerin kayıtsızlığı hâlen bu Mecliste maalesef devam ediyor.

Edip'in kardeşi Mehmet aynen şöyle diyor, aynen okuyorum: "Hangi kapıyı açmaya çalışsak yüzümüze çarpıyorlar. Biz suçlu değiliz, mağduruz."

"Bir tane çocuğun yaşını büyütüp idam etmişler bir zaman da. Hâlâ herkes o çocuğu konuşuyor. Bence de konuşsun. Edip'in kaybolması da bir tür idamdır ama kimse çıkıp sormuyor. Edip nerede? Ne yaptınız ona?

Peki, Edip'in karısı ne istiyor arkadaşlar? Aynen şöyle söylüyor: "Biz kimseden ne para istiyoruz ne de başka bir şey ama bari Edip'in kemiklerini verin bize. İnsan, kemiklerini bulamadığı bir yakınını her gün, dönecek diye bekliyor. Taş olsa dayanamaz bu acıya." diyor Edip Aksoy'un eşi. Timur Şahan ve Uğur Balık'ın "İtirafçı" adlı kitabında Abdülkadir Aygan Edip Aksoy'un JİTEM tarafından infaz edildiğini söylüyor ama hâlen kemikleri yok.

Değerli arkadaşlar, üzerilerini örtmeye çalışsak bile kayıplar ve kayıpların kemikleri her gün yakamıza yapışıyor. 11 Ocak 2012 günü de Diyarbakır'da Saraykapı'da üzerimize yapıştı bu kemikler, fışkırdılar. Ne olduğunu bilmiyoruz henüz, ne olduğunu bilmiyoruz. Orayı çok iyi biliyorum, JİTEM'in merkeziyle adliye binası arasındaki ve Cumhuriyet Başsavcısının makamı arasındaki mesafe sadece 10 metreydi. Çok iyi tanıdığım Fikri Özgen yetmiş yaşında, JİTEM'in sorgu odasındaydı. Orada olduğunu biliyordum. Başsavcıya gittim, savcılara gittim ama maalesef, 10 metre ötedeki JİTEM'in sorgu merkezine ne Başsavcıyı götürebildim ne savcıyı götürebildim. Fikri Özgen hâlen kayıp ve yetmiş beş yaşındaki eşi Dilşah teyze onun kemiklerini arıyor dua edebilmek için ve biz burada bir komisyon kurma iradesini ortaya koyamıyoruz. Dilşah teyzemize ve başka annelerimize ve kadınlarımıza, kardeşlerimize, babalarımıza "Bir gün adaleti getireceğiz. Bu Meclis adaleti size sağlayacak." diyemiyoruz, o iradeyi ortaya koyamıyoruz. Yazıklar olsun hepimize!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ayıp! Böyle konuşma olmaz Sayın Başkan.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Yazıklar olsun hepimize!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sözünü geri alsın Sayın Başkan. Meclise bu şekilde hakaret edemez.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Eder, eder.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Meclise bu şekilde davranamaz. Kendisine yazıklar olsun Sayın Başkan! Konuşmasını bilmiyor.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Oturur musunuz yerinize, oturur musunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Meclise, milletin temsilcilerine böyle hitap edilmez.

BAŞKAN - Sayın Canikli, bir saniye?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar?

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, siz de daha dikkatli bir dille lütfen?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Efendim, kendimi katarak konuşuyorum.

BAŞKAN - Biliyorum ama dikkatli bir dille lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Kendimi katarak konuşuyorum. Üzerinize alınacağınıza gelin komisyon kuralım. Gelin kuralım bu komisyonu. Niye üzerinize alınıyorsunuz? Ben hepimizi katarak söylüyorum ve bu Meclis diyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Siz meramınızı anlatın, meramınızı düzgün bir şekilde anlatın. Sizin göreviniz o. Benim irademe karışamazsın, benim irademe müdahale edemezsin.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Eğer bu Meclis adaleti sağlayamazsa, barışı sağlayamazsa hepimiz altında kalacağız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sen konuşmanı yap, açıklamanı yap, meramını anlat, o kadar.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sizin milletvekiliniz "Orada bir heyelan oldu." diyor. Evet, orada bir heyelan oldu ama o insanların vicdanına karşı bir heyelan oldu. Eğer bugün burada biz komisyon kurmazsak, o heyelanın altında başta Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere hepimiz kalacağız, hepimiz kalacağız, bunu bilin. O heyelan insanların vicdanına karşı bir heyelandı, bunu da bilin.

Değerli arkadaşlar, Radikal gazetesinde geçenlerde bir toplu mezar haritası yayımlandı. Gösteriyorum size değerli arkadaşlar, bakın. Bugün Başbakan Mecliste "Biz toplu mezarların üzerlerine gidiyoruz?" Ne Diyarbakır'da ne Diyarbakır'da yapılan bir kazıda ne Cizre'de ne Tunceli'de ne Dersim'de, hiçbir yerde Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasal iradesi yok, tesadüfen ortaya çıkan mezarlar var?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Bunlar on yıl önce niye çıkmadı? On beş yıl önce niye çıkmadı tesadüfen? Bu tesadüf hep bizim dönemimize mi denk geliyor?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - ?insan hakları savunucularının iradesiyle, savunucularıyla ve mücadelesiyle ortaya çıkan mezarlar var. Hiçbir iradeniz yok, hiçbir iradeniz! Bunu bilmenizi isterim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Bu tesadüfler niye yirmi yıl önce olmadı, on beş yıl önce olmadı, otuz yıl önce olmadı? Bu, sadece AK PARTİ İktidarı dönemine mi denk geliyor? Ayıptır ya!

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Siz bunun hesabını Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna sorun, bize değil.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - "Faili meçhul cinayetler yoktur." diyorsunuz. Türkiye İnsan Hakları Vakfının raporları burada, gocunmayın, burada raporlar. Bakın, Türkiye İnsan Hakları Vakfının raporları geçen hafta Meclis İnsan Hakları Komisyonuna verildi. Bunları görün, 2002'den itibaren kaç faili meçhul var, kaç kayıp var, kaç yargısız infaz var, bunları bilin, görün. O nedenle, açık açık söylüyoruz, gelin, burada bu komisyonu kuralım, insanlara adalet getireceğimizi bu Meclisten ilan edelim, kaçmayın bundan. Meclisteki yasama görevi sadece yasa yapmak değildir, araştırma komisyonu kurmak da bir yasama faaliyetidir. Bizim önerilerimize bu şekilde karşı çıkarak Türkiye'de barışı, Türkiye'de adaleti, Türkiye'de özgürlükleri, Türkiye'de insan haklarını getiremezsiniz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bu sizin öneriniz değil.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Her şey sizin bildiğiniz doğrular değildir. Bizim de doğru söyleyebileceğimiz ihtimalinden hareket ediniz. O nedenle dört şey vardır arkadaşlar yapacağımız, dört şey.

Bakın, 20 Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Kayıplar Sözleşmesi kabul edildi, 92 ülke imza attı, 30 ülke de onayladı. Hükûmet değil misiniz, getirin o kayıplar sözleşmesini, burada beraber imzalayalım, bu Meclisin onayından geçsin. Niye getirmiyorsunuz, neden çekiniyorsunuz?

Dün bir gazetede İspanyol bir profesörün İspanya deneyimiyle ilgili anıları vardı, görüşleri vardı. O görüşlerinde şunu söylüyorlar: İspanya'da üzerlerine gidemediler. Niye gidemediler biliyor musunuz? Çünkü failler hâlen yaşıyordu. Hepsi önemli görevlerdeydiler, hepsi, o yüzden üzerlerine gidemediler. Ne zamanki öldüler o zaman üzerine gittiler. Siz de sizin içinizde de bulunan görevliler nedeniyle mi bunların üzerine gitmiyorsunuz, burada komisyon kurmuyorsunuz?

Birinci yapacağımız, bu sözleşmeyi imzalamaktır. İkinci yapacağımız, zaman aşımıyla ilgili süreleri kaldırmaktır. Üçüncü yapacağımız, veri bankası kurmaktır. Dördüncü yapacağımız, komisyon kurmaktır. Bunlardan kaçamayacaksınız. 24'üncü Dönemde burada, bu Meclis çatısı altında bu komisyonları kuracağız, Türkiye'ye adaleti, barışı, özgürlüğü, kardeşliği beraber getireceğiz ve bir arada yaşamayı her beraber savunacağız.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.