GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:59
Tarih:01.02.2012

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; lehinde mi, aleyhinde mi olduğunu bilmediğim bir konuşma yapacağım kamyoncularla ilgili.

Kendim Trabzon Şoförler Cemiyetine kayıtlı bir kamyoncu olmam hasebiyle konuşacağım. Çalışma karnem Trabzon Şoförler Cemiyetinden alınmadır. Hapishaneden çıktıktan sonra belli bir müddet kamyonculuk yaparak evime ekmek götürdüm. Beni geçelim ama büyük bir şair var, Sabahattin Ali, o da ömrünün son zamanlarında kamyonculuk yapmıştır. Ölüme giderken de, Adalet Cimcoz'un kefil olarak alıp Sabahattin Ali'ye evine ekmek götürmesini sağladığı kamyonla son yolculuğuna çıkmıştır muhtemelen. Devlet eliyle öldürülmüştür, malum. Fakat cezaevinden çıktıktan sonra bu ekmek derdine düşmüştür. Cezaevine giriş sebebini de şöyle anlatalım, hafızalara biraz şerbet olsun: Cemal Kutay tarafından ihbar edilmiştir arkadaşlar ve suçu, Atatürk'e sövmektir. Sabahattin Ali'nin o "Aldırma Gönül"ü yazdığı Sinop Hapishanesinde yatmasına sebep olan mahkûmiyeti, Cemal Kutay tarafından bir dost sohbetinde "Gazi Hazretlerine birden çok defa sövmüştür." yollu yapılan ihbarı neticesindedir.

Şimdi, kapitalizmin dini para, imanı yoksullaştırmadır. Bundan payına en çok düşen de bizim gariban kamyoncular oldu. Biraz tane tane anlatmakta fayda var; burada "K1, D4, SRC" falan dediğimizde kamyoncular bunu anlamıyorlar, halkımız da anlamıyor. Hadise şudur arkadaşlar: Bir taşıma belgesi, nakliye belgesi alabilmek için 25 ton taşıma kapasitesinde araca sahip olmanız lazım. Bu, en az iki kamyon demektir arkadaşlar. Kamyoncuların birçoğu senede çalışır. Borca giderler, kamyonu alırlar, ondan sonra onun senetlerini ödemek için gece gündüz, uykusuz, bulabildikleri her yükü ve istiap hadlerini de aşma pahasına Anadolu'nun yollarında cirit atarlar. Otoyollar onlara haramdır çünkü bir kamyoncu eğer bin kilometrelik bir yola giderse yaklaşık bin lira mazot parası verir. Hâl böyle olunca otoyol kullanımı falan kamyoncu için çok lükstür. Otoyol kullanımında kamyonculara böyle bir muafiyet, indirim sağlamamak onları eski, tali, bakımsız yollara mahkûm etmek demektir. Soyutlama yeteneğinden kabız olan sistem bütün bunları yok sayar. Vergisi ödenmiş, KDV'si de eklenmiş yakıt fiyatına bir de ÖTV eklemek gibi bir garabetle dünyanın en pahalı yakıtını kullanmasını yok sayar. Ardından, "Katil kamyoncu" der bu şartlarda çalışan kamyoncuya, işin içinden sıyrılır. Ondan sonra, biz, kamyoncuya "katil", enflasyona "canavar", teröre "bela" gibi soyutlamaya rahmet okutturacak kavramlarla bu meselenin rüknüne, bu meselenin aslına vâkıf olamadan bu dertlerle uğraşır dururuz.

Kırk bir tane belge zorunluluğunu bizden önceki konuşmacılar dile getirdiler. Dile getirilmeyen en önemli şey sigortanın çok pahalı olmasıdır. Yüksek risk grubunda sayılırlar ve akıllara seza poliçe bedellerine mahkûm edilirler.

Bütün bunlara, bu kadar taşıma meselesinin kamyona yüklenmesinin sebebine bakmak lazım. Sağcı bakış, eskiden trene bakıp bakıp ondan komünistlik sezerdi. Yıllarca, "tren" ve "komünistlik" birlikte anılan iki kavram oldu. Şimdilerde, yüksek hızlı trenle meseleye yeni bir feraset getirilmekte fakat işin nakliye boyutu, yük taşımacılığı boyutu yine ihmal edilmektedir. Esasen, kara yollarımızı işgal eden kamyon sayısı ortalama 800 bin civarındadır. Bunlar bir iki yıl öncesinin rakamları. Bunlar Avrupa Birliği ortalamasının bir hayli üzerindedir. Demek ki burada bir garabet var, öncelikle buna bir el atmak lazım.

Şimdi, kaçak yakıt meselesinde 10 numara yağ kullanımı var. Bu ülkede yaklaşık -yine sanırım 2010 rakamlarında- 2,5 milyar dolar civarında bir kaçak yakıt piyasası olduğu söyleniyor; yüzde 22'si ile yüzde 17'si arasında gidip geliyor fakat herkesin ısrarla gözden kaçırdığı ya da bu kürsüde dile getiremediği bir şey var: Petrol dağıtım şirketlerinin, büyük tekellerin buradaki temsilcilikleri milyonlarca liralık cezalara çarptırılmışlardır. Yani bu memlekette bu kaçakçılığı da Kürtlere yıkmak isteyen bir anlayışa karşı söylüyorum. Bu memlekette en büyük iki kaçakçı söz konusudur: Birincisi devlet, ikincisi bu dağıtım tekelleridir. Bizatihi AK PARTİ'nin Vahit Kiler arkadaşımız vasıtasıyla verdiği önergede bunlara verilen cezalar zikredilmektedir, sanırım 2005 ya da 2006 yılında verilmiş olan bir önerge. Şimdi, devlet niye kaçakçıdır? Çünkü bir malın kendi değerinden, reel değerinden yaklaşık 4-5 kat fazla vergi verdiniz mi size "Deli Dumrul" dememek için "Kaçakçı" demek lazım. Bu anlamda, bütün bunları yok sayıp ve bu gariban taşımacıların bunun dışında, 10 numara yağ kullanımının dışında ya da kaçak mazot kullanımının dışında para kazanmalarının mümkün olmadığını görmeden onları suçlamak büyük bir vicdansızlıktır.

Bu mesele büyük bir güvenlik sorununu da beraberinde, can güvenliği sorununu da beraberinde taşımaktadır. Bilenler bilir, mazotun içine kibrit yakıp atsanız tutuşmaz ama 10 numara yağ öyle bir şey değildir. 10 numara yağ, mevcut araçların yakıt sistemi buna göre yapılmadığı için her zaman büyük tehlikelere gebedir, hele çarpışma anında da kaçak mazotta kullanılan solvent bileşenleri böyle bir büyük tehlikeye davetiye çıkarmaktadır.

Belki vicdana gelirsiniz diye, Ulu Önder Atatürk'e atfedilen bir sözle devam etmek istiyorum, "Türk şoförü en asil duyguların insanıdır." diyor. Gerçi bu sözü söylediği zaman ya da söylediğinin iddia edildiği zaman, yani ölmeden hemen önce, şoför esnafını kabulünde söylemiş, o zaman Türkiye'deki toplam şoför sayısı 300-400 civarında. Buradan nasıl bir asalet çıkmış onu anlamak mümkün değil. Ama ben, büyük şair, hepinizin bildiği bir şairin dizesiyle meseleye biraz açıklık getireyim "Kamyonlar yine kavun taşır ama içimdeki şarkı bitti." diyor. Şimdi, büyük şairin dediği gibi kamyonlar artık kavun taşımıyor çünkü bu ülkedeki nakliyenin navlununun bu kadar pahalı olması hayatı da pahalılaştıran bir işleve sahip çünkü her şey bir başka yerden buraya nakledilmek zorunda ya da tüketicinin bulunduğu yerlere nakledilmek zorunda. Üreticinin, tarım üreticisinin birçok ürünü tarlada kalıyorsa bunda nakliye bedelinin üzerine bindiğinde kurtaramamasının da büyük bir payı var. Evet, "Kamyonlar yine kavun taşıyorlar." diyebilmeyi çok isterdik ama kamyonlar artık kavun bile taşıyamıyorlar, dert taşıyorlar çünkü üzerlerindeki vergi yükü onları yoksullaştırıp, proleterleştirip büyük kargo şirketlerine ya da büyük sermaye sahiplerine köle etmeye dönük dizayn edilmiş bir sistemdir. Artık kamyonculara dair literatürümüz, Sabahattin Ali ve Cahit Külebi'nin nostaljik şiirleriyle sınırlı kalacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Önder.