| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ESENDERE VE SERO KARA HUDUT KAPILARININ ORTAK KULLANIMINA DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 24.05.2012 |
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uludere'de katledilen 34 yurttaşımızın ölümlerini âdeta meşru gören, suçu öldürenlere değil ölenlere yükleyen ve "Özür dilenecek bir şey yok." diyen İçişleri Bakanını huzurunuzda kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, sizlere bir film anlatacağım. Bu film başka bir film. Bu film yazılır yazılır bitmez, çekilir çekilir bitmez. Bu filmde oyuncu efendisinin elinde oyuncaktır, efendisi yazdıkça oyuncusu da oynayacaktır. Bu film AKP'nin Kürecik filmidir. Bu film bir ayak oyunudur. Bu filmde ABD'nin kılıcı, İsrail'in kalkanı olduk. Kürecik'e yüz karası bir üs kurdunuz, ayak oyunlarıyla onurumuzu ayaklar altına aldınız.
Bu film bir entrikadır; yirmi yıl önceki ABD projesine NATO makyajı yapılarak AKP eliyle başımıza örülen bir entrikadır. Şimdi, makyaj silindi gerçekler ortaya çıktı, takke düştü kel göründü, entrika filmi gösterime girdi.
Bu film bir yalan rüzgârıdır; Lizbon'a uçarken "Kumanda bizde olacak." diyen dillerin Lizbon'da dönme dolap gibi dönüp "Kumanda NATO'da olacak." dediği filmdir. Bu film kediye kedi diyemeyenlerin yalan rüzgârıdır.
Bu film iftira filmidir; Malatya'ya füze kalkanı kurulmasına karşı çıkanlara demediğinizi bırakmadınız, cazgırlık, yalancılık iftiralarını attınız ama gerçek ortada, yabancılar gelip çoktan yerleşti. Nihayetinde Obama itiraf etti. Onun için, bu film iftirayla itirafın kardeşliği filmidir.
Bu film bir komedidir; kumanda görevi yerine koruma görevinin alındığı bir komedi filmidir.
Bu film bir kumpastır; Türkiye ve Orta Doğu halklarına karşı emperyalistlerin çıkarları uğruna çevrilmiş bir kumpas filmidir.
Bu film bir komplodur; efendisine "Hayır." diyemeyenlerin geleceğe ve barışa karşı kurduğu bir savaş komplosudur. İsrail kalkanının imzasını müsteşara attıran bir komplo filmidir.
Bu oyun bir aksiyondur; ansızın füze kalkanını kurma aksiyonudur. Yabancıları gizlice Malatya'ya yerleştirme aksiyonudur. Bu film, at izinin it izine karıştığı aksiyon filmidir.
Kürecik filmi, yalan, dolan, iftira, komedi, kumpas, aksiyon ile baş döndürücü değil, mide bulandırıcı bir filmdir. Bu çirkinlikler, bu olaylar bu filmin içindeyse, o filmde ancak mide bulanır.
Son otuz yılın en önemli anlaşması olarak ABD'li yetkililer ve gazeteciler tarafından kabul edilen bir anlaşma, hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilip tartışılabilmiş değildir. Uganda'yla, Tanzanya'yla yapılan ikili anlaşmalar bile Meclise gelirken, bu füze kalkanıyla ilgili anlaşma Meclise getirilmemiştir, müsteşara imza ettirilmiştir. Meclisin iradesine ABD ipoteği koydurulmuştur. 1 Mart tezkeresi için özür dilenmiş ve diyet borcu ödenmiştir.
Yabancı askerlerin Malatya'ya geldiğini bile yabancılardan öğrendik, ya haberiniz yoktu ya da halktan gizlediniz. Memleketten bu kadar mı bihabersiniz, yoksa 53'üncü eyalet olma yolunda hayaliniz mi var?
Değerli arkadaşlar, defalarca soru önergesi verdim, defalarca araştırma önergesi verdim, defalarca İsrail kalkanına hep beraber "Hayır." dedik ama nafile, AKP inkârcılığı tutturdu gitti, üssün NATO üssü olduğunu söyledi. Ama bunun yalan olduğu maalesef ortaya çıktı.
AKP, Kürecik filmini çevirirken biz de boş durmadık, 2 Ekimde Kürecik dağlarına çıktık, 10 Martta 10 yürekli kadın milletvekiliyle beraber Malatya'ya gittik. 2.300 metredeki İsrail kalkanına yürürken karşımıza Türk askerleri çıktı, yolumuzu Türk askerleri kesti. İçeride yabancılar, dışarıda Mehmetçikler. Bize karşı Kürecik'deki üssün kumandasını ABD'ye veren AKP, Ankara'daki Meclisin kumandasını verdi mi o da bilinmez.
Millî iradeyi dilinden düşürmeyen AKP, Kürecik konusunda Amerikan kumandalı hareket etmeyi tercih etti. Biz "Asker var mı?" diye sorduk; cevap Almanya'da bir yabancı generalden geldi. "Üssün sahibi kimdir?" diye sorduk; cevap Chicago'dan geldi, Obama "Biziz" dedi. Kürecik'in fiyatını sorduk , "Kaça sattınız?" dedik; cevap bir gazeteciden geldi, "6-7 milyar dolar." dendi.
İzin istedik, değerli arkadaşlar, grup başkan vekilimiz ve milletvekilleriyle beraber izin istedik, Genelkurmay Başkanlığı -neye yetkisi varsa bilinmez- "Üsse girme izni verme yetkimiz yok." dedi. Millî Savunma Bakanlığına yazdık, "Yetkimiz yok, izin veremeyiz." dedi. Dört kez izin istedik, dört kez reddedildi, beşinci kez başvurduk, cevap alamayınca, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, Pentagon'a yazdık çünkü sizin Kürecik'i Pentagon'a bağladığınızı biz biliyorduk.
ABD Başkanı, değerli arkadaşlar, Türk milletini üzmüştür. Kürecik'teki füze kalkanının, Başbakanın, Dışişleri Bakanının ve Millî Savunma Bakanının iddia ettiği gibi bir NATO üssü olmadığını, ABD üssü olduğunu hepimizin önünde söylemiştir ve bizim yetkililerimizi yalancılıkla suçlamıştır maalesef.
Kürecik bir mahremdir arkadaşlar. Kürecik kimin mahremidir? ABD'nin mahremidir. Kürecik, ABD'nin yatak odası olmuştur. Anlaşmaları istiyoruz, bu Kürecik'le ilgili yapılan anlaşmaları "Mahremdir", diye "Gizlidir." Diye? Sayın Milletvekilimiz Mahmut Tanal da istedi, ben de defalarca istedim ama "Gizlidir" diye verilmedi. Kürecik yani ABD'nin bir yatak odası olmuştur arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, gelinen noktada bir şey açıkça ortaya çıkmıştır. Bu anlaşma, ABD Büyükelçisi ile üsteşarın imzaladığı bir anlaşmadır. Bu anlaşmayla birlikte Anayasa'nın 92'nci maddesi açıkça ihlal edilmiştir. Anayasa'nın 92'nci maddesinde der ki: "Bir tane yabancı asker gelse bile Türkiye Büyük Millet Meclisinin izin vermesi gerekir." Ama değerli arkadaşlar, sizler bu izni vermediniz. Bu önemli bir suçtur ve bu suç cezasız kalmaz. Belki özel yetkili mahkemeler sizi yargılamaya cesaret edemezler ama bir gün halkın sizi yargılayacağından en ufak kuşku duymuyorum. Topraklarımızın egemenlik haklarının nasıl ihlal edildiğinin, yuvarlak masalarda nasıl pazarlandığının ortaya çıkacağına inancım tamdır.
Değerli arkadaşlar, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık şeffaf olmak zorundadır. Niye? Mecbur kaldıysanız, bizimle paylaşmalısınız. Neden "Hayır." diyemediklerini veya neden "Evet." dediklerini gelip anlatsınlar. Korkmasınlar, biz varız, Cumhuriyet Halk Partisi var. Biz koruruz, biz ülkemizi de koruruz, geçmişte yaptığımız gibi sizleri de koruruz.
Değerli milletvekilleri, gelinen noktada, ülkemizin hem film çevirenlerden hem de ABD üssünden kurtulması gerektiği açıktır. Yapılacaklar da bellidir. ABD, halka ve Meclise hesap vermelidir. Bu utancın sorumluları, mevkileri ve makamları ne olursa olsun, derhâl istifa etmelidir. Sıcak ve yumuşak koltuklarını da alıp gitmeliler. Böylelikle, hiç değilse, vicdanları nezdinde verilmiş cezayı kısmen çekmiş olurlar. Halktan ve Meclisten özür dilemeliler. Çevirdikleri filmden duydukları pişmanlığı dile getirmeliler. Kürecik'teki Amerikan üssü derhâl kapatılmalıdır, yabancı askerler evine gönderilmelidir. Gizli anlaşmalar ve satışlar kamuoyuna açıklanarak iptal edilmelidir.
Kürecik radar üssü yani Amerikan üssü, İsrail kalkanı, bu ülkenin sırtında bir kambur olarak kalmaya devam edecektir. O üssün kaldırılması vatanseverlerin boynunun borcudur. Filmciler kaldırır mı, kaldırabilir mi? Hayır, çünkü onlar için esas olan özgür topraklar değildir, onlar için esas olan pazarlanabilir topraklardır; aramızdaki fark da budur. Onun için, bu üssü kaldırma görevi bizim omuzlarımızdadır.
Değerli arkadaşlar, vatan toprağını ABD'ye yuva, millete yabancı yaptınız. Bizler orada yabancıyız. Bizlere, seçilmiş milletvekilleri olarak oraya girmemize izin vermediniz ama bir gün gelecek, o üssün kapatılması, o üssün oradan kaldırılması da bizlere nasip olacaktır.
Önce "Buton bizde olacak." dediniz, "Butona biz basacağız." dediniz, sonra butona basma görevini de size vermediler. Çünkü biz, burada, her zaman olduğu gibi, maalesef taşeronluk göreviyle yetindik.
Değerli arkadaşlar, Kürecik'te radar filmi çevrilebilir ama o ülkenin onurlu evlatları, vatanseverleri hiçbir çıkar gözetmeden yola çıkmak için tereddüt etmeyecektir. Fransız kurşunu, Amerikan çuvalını unutanlar herkesi kendileri gibi sanmasınlar, unutmayanlar da vardır, bir gün karşısına çıkacaktır. Ömrünüz yetecek, siz de göreceksiniz.
Değerli arkadaşlar, 30 Mayısta ODTÜ'den, Sinan Cemgillerin yola çıktığı yerden hareket edeceğiz. Önce Nurhak'a gideceğiz, daha sonra Kürecik'e gideceğiz. Onların geçtiği yollardan geçeceğiz ama onların varamadığı yere varacağız. Bir kez daha Kürecik dağlarına çıkacağız, Amerikan üssünün kapısına dayanacağız.
Parti farkı gözetmeksizin, gelebilecek bütün milletvekillerini davet ediyorum, burada bulunan bütün milletvekillerini. Hep beraber gidelim, birlikte halkımızı savunalım, çocuklarımıza onurlu bir ülke bırakmanın mücadelesini verelim.
Değerli arkadaşlar, bu üssün, İran'la, Irak'la, Suriye'yle ilişkilerimizi bozan bu üssün bir an önce kapatılmasını diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.