GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:112
Tarih:29.05.2012

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 259 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında söz aldım Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii AK PARTİ İktidarı 10'uncu yılında ustalaşınca grev hakkını yasaklamayı marifet sayıyor şimdi. Grev hakkını yasaklayan bir anlayış, sendikal haklara, toplu sözleşme haklarına kökten karşıdır. Grev yoksa sendikanın anlamı yok zaten, sendikanın bir gereği de kalmıyor. O zaman, sendikaları kapatın, grevi yasaklamanıza gerek yok, sendikaları kapatın. Maşallah var, bakıyoruz, bugün grev var Atatürk Havalimanı'nda. Türk Hava Yollarında çalışan kabin memurlarını, teknik elemanları, sendikalı üyeleri SMS'le işten atan bir iktidar. Sizi takdir ediyoruz, ustalığınızı. SMS'le, çalışan işçilerin işten atıldığı bir iktidar olarak tarihe geçeceksiniz. Tarih sizi affeder mi etmez mi bilemeyiz, halk sizi affeder mi etmez mi bilmeyiz ama emeğin hakkına gelince, çalışanın alın terine gelince, Türk Hava Yollarını dünyada marka eden o emekçilere bu zulmü reva gördüğünüz için inanın, her havaalanında VIP'ten bindiğinizde, her kabin memuru gözlerinizin içine baktığında AK PARTİ İktidarı milletvekillerinin, size iyi niyetle ve gözle bakmayacaktır. Sizi grev yasakçıları, sizi emekçi düşmanları, sizi, çalışanların karşısına dikilmiş, sadece ve sadece sermayeye çalışan, biat eden bir ustalaşmış iktidar olarak görecekler.

Bakın, havada grev var. Niye? Bu yasayı getirdiğiniz için. Ne diyorsunuz? "Grev çok etkili bir yol olmasına rağmen, hassas iş kollarında biz bunu getiriyoruz." Getirirken de kitabına uydurmaya çalışıyorsunuz, uymuyor, ne yaparsanız yapın uymuyor. Ne sosyal devlete uyar ne hukuk devletine uyar ne adalet terazisine sığar ne insafa sığar ne de vicdana sığar. "Biz Avrupa Birliğine gireceğiz." diye meydanlarda tur atmış bir iktidarsınız, çıraklık döneminde üstelik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hatta "Girdik." bile dediler, havai fişek attılar.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu Başkanı geliyor, üç senedir sınıfta çakan öğrenci muamelesi çekiyor size, farkında mısınız? Üç senedir, Avrupa Birliği müzakere sürecinde sınıfta çakmış muamelesi yapıyor size. Beklemeli? Yakında tasdikname alırsanız şaşmayın. Çünkü çalışma yaşamına saygı yok, sosyal haklara saygı yok, sosyal devlet olayına saygı yok, işçiye saygı yok, emekçiye saygı yok.

Şimdi, Avrupa Sosyal Şartı'nı basıyorsunuz, üstelik de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, Avrupa Parlamentosu. Şimdi de Egemen Bağış bunları bastırıp bastırıp dağıtıyor. Dağıttığınız şeylerin içinde ne yazıyor, okuyor musunuz Allah aşkına? Bu Meclisten imzaladığınız, onay verdiğiniz sözleşmelerde ne yazıyor? Bakın, okuyun: "Menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve işverenlerin daha önce yapılan toplu sözleşmelerden doğabilecek yükümlülüklere bağlı olmak şartıyla grev hakkı dâhil toplu eylem hakkını tanır." Siz tanıyor musunuz şimdi bu yasayla? Tanımıyorsunuz. "Grev hakkını verdik." diye referandumda meydanlara çıkan siz değil miydiniz? Sizlerdiniz. Yani halka söz verdiniz, halktan oy aldınız, halkı cezalandırıyorsunuz sonra. Böyle bir iktidar anlayışını da ustalık pişkinliği, ustalık şişkinliği, ustalık arsızlığı, ustalıkta emeğe saygısızlık olarak tezahür ettiriyorsunuz. Böyle bir ustalık olur mu? Ustalık, kazık atma sanatı mı arkadaşlar? Ustalık, çalışan emekçinin alın terine göz dikme sanatı mıdır? Ustalık, Türk Hava Yollarını marka yapan, dünyada en hatırı sayılır ve en çok kâr yapan şirket durumuna getiren o çalışanları cezalandırma sanatı mıdır ustalık? Yapmayın efendiler; vatandaşın ekmeğine, aşına, emeğine, alın terine göz dikmeyin. Bir kabin memuru günde kaç tur uçuyor, biliyor musunuz? Haftada kaç gün uçuyor, biliyor musunuz? O teknik elemanları, o yer hizmetlerini, o turizm sezonunda durmadan çalışan o insanların hak mücadelesini düşünün. Bakın, ne diyorlar? "Bu yasa nedeniyle biz yirmi dört saatlik uyarı görevi yaptık." diyorlar.

Şimdi, bakıyoruz, Sayın Bakan da burada, "Türk Hava Yolları özel bir kuruluştur." diyor. "Anadolujet de şirkettir." diye daha önce soru-cevapları almıştık. Toplu sözleşme görüşmelerinde olmadıklarını ifade ediyor Hükûmet, "Yokuz." diyor, "Olmamız da gerekmiyor." diyor. Sayın Bakan bunu söylüyor. Doğru ama? Aması var ya, işte bu üç kelime bundan sonra ustalığınızı çalıştırdığınız alana dönüyor. "Ama" diyorsunuz, "Gerekirse önlem alırız." Zaten Atatürk Havalimanının etrafına Çevik Kuvveti konuşlandırmışsınız. Yalova'da bir gaz bombasından, oradan geçen bir astımlı genç hayatını kaybetti, bitkisel hayatta şu an. Gaz bombalarıyla polis gücünü de yığmışsınız havalimanının etrafına. Ee, bir işaret? E, İdris Naim Şahin'in de eline vermişsiniz bu yetkiyi. Ondan sonra, "Sen, meşru mu hakkın? Grev mi yapmak istiyorsun?" deyip yarın havalimanında taarruza geçebilirsiniz ustalık sanatınızı konuşturarak. Kime? İşte bu çalışanlara. Türk-İş'e bağlı bir sendikaya taarruza geçeceksiniz; ustalığınızı çalıştıracaksınız, ustalığınızı. Bu zulümdür arkadaşlar.

Vatandaşa hizmet önemlidir, "Bir şeyler aksamasın" önemlidir ama Avrupa'nın bütün ülkelerinde hava iş kolunda çalışan sendikaların grev hakkı var. Hepsi, hatta bu hakkı öyle zamanlarda kullanıyor ki, turizm sezonunun en yoğun olduğu dönemlerde kullanıyor. Bu bir hak, bir mücadele aracı ve bunu kullandıkları için havayolları Paris'te, Londra'da, Roma'da durduğu zaman kimse çevik kuvvet, gaz bombaları, gaz fişekleri göndermiyor. SMS'le? Bakın, şu alet çıkmış ya, bunun üzerinden vatandaşa diyorsun "Seni işten attım." Tık, tık, attım seni. Yirmi yıl, otuz yıl bu sektörde çalışıp emek vermiş. Sizin iktidarda on yıl ustalaştığınız yerde o yirmi sene çalışmış ama bir SMS'le, bir SMS'le bir çalışanın, onun ailesinin, onun emeğinin? Onun istikbalini, onun geleceğini, onun dünyasını altüst ediyorsunuz, işsiz bırakıyorsunuz, işten atıyorsunuz. İşten atılma nasıl bir duygu? Bu aralar o kadar çok işten atılmalar var ki.

Bakın Türkiye'de SSK'dan emekli olanların sayısı 5 milyonun üstündeydi, BAĞ-KUR'dan 2 milyon küsur -Sayın Sinan Aygün belki daha iyi bilir- Emekli Sandığından da 1 milyon 700 bin civarında. İşçilerin çoğu sendikasız, bu yasalar yüzünden. Emekliler 8 milyonun üstünde, doğru dürüst sendikaları yok. Hani diyeceksiniz "Ya, emekli neyin grevini yapacak?" Emekli neyin grevini yapacak; onun da sendikası olsa, elbet sizin bakanlıkların önünde münasip bir eylem tarzı geliştirir. Herkesin kendine göre, gücüne göre, yaşına göre eylem tarzı var. Ama dolaylı vergileri dayatacaksınız çalışana, otomatik zamları dayatacaksınız, özel tüketim vergilerini dayatacaksınız, bütün bu  son zamanlarda çıkarılan vergileri de üst üste koyup krizin yükünü de yükleyeceksiniz, sonra kâr edecek, kâr edecek, bunun karşısında kendi hakkını arayan vatandaşa, sendikal haklarını kullanmak isteyenlere "Ben seni işten atacağım." diyeceksiniz.

Şu an itibarıyla, bakın, eyleme katılan işçiler atılıyor. İzliyor musunuz? Hepiniz İnternet'e girin. İnternet'e girin, ustalığınızı ve icraatınızı görün. Öyle bir görürsünüz ki, orada çalışan insanların şu yaklaşımlarını da görürsünüz; aynen şöyle diyor Türk-İş'e bağlı Metal-İş Sendikası, Hava-İş Sendikası, bütün bunlar: "Meşru hak olarak görüyoruz bunu." Meşru hak; evet, işçilerin, emekçilerin en meşru hakkıdır bu, direnme hakkıdır. Tarih onlara direne direne kazanmayı öğretmiştir. Hiçbir patron, hiçbir işveren, hiçbir sermaye, işçisine "Al sana hak ettin, bu kadar bana kazandırdın fazladan, sana şunu veriyorum." dememiştir. İşçi tarihine bakın, 1 mayıslardan bugüne gelin.

Şimdi, siz bunu yapmayın, yapmayın? Adınızı ya değiştirin "adaletsiz partisi" koyun ya da adaletliyseniz adaletli olun. Hazreti Ömer'in adaletini istemiyoruz sizden. Hazreti Ömer'in adaleti nerede, siz neredesiniz? Adalet terazisizine koyarsak, vallahi de, billahi de komik rakamlar çıkar.

Şimdi, yine son haberlere bakıyoruz, memur zammıyla ilgili. İşçiler bir yanda, memurları harekete geçiriyorsunuz. "Niye iş bırakma eylemi yapıyorlar?" diyorsunuz.

Şimdi "İş bırakma eylemini niye yapıyorsunuz?" dediğiniz alanda sendika temsilcileri bakın ne diyor: Grev yasağının aniden gündeme ve hızla Meclise getirildiğini belirterek Türk Hava Yolları çalışanlarının haklarıyla oynandığını ileri sürüyorlar. 23'üncü Dönem toplu iş sözleşmesi işverence on sekiz aydır, Türk Hava Yolları Teknik A.Ş. Sözleşmesi on iki aydır engellenmektedir, on iki aydır engellenmektedir. 14 bin çalışan, aileleriyle 50 bin kişinin haklarıyla oynanması haksızlıktır arkadaşlar. Size bu talihsiz yasa teklifiniz nedeniyle?

Sayın Külünk, sen nasıl bu oyuna geldin? Ben, sana acıyorum. Bütün kabin memurları sana servis yaparken, ben onların yerinde olsam her seferinde bir tane kolayı üstüne, kahveyi üstüne boca ederim. Hak edersin. 

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sıcak kahveyi?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Sıcak, tam istediğin gibi, şekersiz, sade. Hak ediyorsunuz. Yani onlara bunu yapmayı nerede aklınıza getirdiler, yoksa size emir mi buyurdular? Partide genellikle öyle, sizde kimse yaratmıyor artık, birileri hazırlıyor, getiriyor, imza atıyorsun. Niye bu oyuna geldin?

Sayın Külünk, gelmemeliydin. Vallahi billahi ben AK PARTİ'de milletvekili olsam bu oyuna gelmezdim. Nasıl bineceksin VIP'ten kabine geçince uçağa, o kabin memurlarının gözlerinin içine nasıl bakacaksın?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Bakarız?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakarsın değil mi? "Ben sizi işten attırdım." diye bakarsın. Ondan sonra, ben böyle  ceberut bir milletvekiliyim mi diyeceksin? Demeyeceğini biliyoruz, güler yüzüne yakışmıyor çünkü. İnanıyoruz buna.

Şimdi, bu personeli ayakta tutan en önemli değerleri tehdit, ceza, işten çıkarma, kural çiğnemeye bağlarsanız "Allah size beterini buldurmasın." diyeceğim sadece, sadece diyebileceğim bu çünkü bu yasanın içinde sadece o yok. Korsan taksicilikle mücadele ediyorsunuz. Madem o kadar çok seviyorsunuz taksiciliği, kökten bir değişim getirin kardeşim, kökten, kökten. Bakın, otopark mafyasıyla bir de değnekçilerle mücadele edeceksiniz ama öyle bir düzenleme getiriyorsunuz, kendi değnekçilerinize ve mafyanıza vereceksiniz, el değiştireceksiniz. Vallahi helal olsun size! Üç seçim var önümüzde, yüzde 70, 60 oy almanız lazım değil mi? Mafyaya da, değnekçiye de el attınız helal olsun size! Ne yapacaksınız? O değnekçinin tuttuğu sokağı ondan alacaksınız bir başkasına vereceksiniz. Kaldı mı, park yeri mi var İstanbul'da arkadaşlar? Soruyorum size, park yeri var mı? Maşallah, 95'ten bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi sizin. Yaptığınız otoparklar kat kat, yaptığınız otoparklar gani gani, asansörle çalışıyor, otomatik, apartmanların üst katları da hep otopark olmuş, otopark sorunu bırakmamışsınız İstanbul'da, çözmüşsünüz. Öyle büyük büyük projeleriniz olmuş ki Başbakanınız Başkanken şimdiye kadar, şu ana kadar. Büyükşehir Belediyesi sizde. Gidin, İstanbul'un içinde araba park edecek yer bulamazsınız. Araba park edecek yer bulamıyorsanız siz demek ki on beş yılda ustalaşmamışsınız. Siz on beş yılda acemi acemi yerinizde sayıyorsunuz. Gidin Almanya'ya, Avrupa'ya bilmem nereye, bütün parkların altı otoparktır arkadaşlar, parkların altı otoparktır, kavşakların altı otoparktır. Sizin yaptığınız binalarda otopark şartı da yok, proje şartı da yok. Bütün, ne kadar kaçak proje, kaçak hazine arazisi varsa kondurmuşsunuz, sonra af çıkartmışsınız, bunun üstüne üstünüze yok. Otopark olayını da böyle çözeceksiniz değil mi?

Bir de uçak kiralama firmalarına finansal kiralamayı getirmişsiniz. Hangi şirketleriniz bundan nemalanacak? Kaç tane şirketiniz var böyle iki yıllığına? Finansal sisteme leasing'i de soktunuz değil mi? Vallahi helal olsun, siz usta değil, uyanık bir iktidar oldunuz on sene sonra, uyanık, uyanık. Çok uyanıksınız, uykusuzluktan dikkat edin bir gün gidebilirsiniz. Arada bir?

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Metin'in işi bu, Metin'in.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, Metin Külünk otobüsçüleri bize getirdi, havacılara grev yasası çıktı. Otobüsçüler ne oldu, ben de şaşırıyorum, bunun içinde yok. Otobüsçülere sözler vermişti, bir baktık?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Gönderdim onu.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bir olay daha: Allah'tan korkun, dünyanın en masum, en çalışkan insanları itfaiye erleridir, en riskli meslek grubudur. Onlara niye şantaj yapıyorsunuz? Yakışıyor mu size? On yıldır ustalaştınız, itfaiye erine şantaj yapıp, bu yasayı çıkarıp "Davalarını geri alsın." diye mi ya? Allah'tan korkun ya! Bu kadar işçi düşmanı olmayın ya! Emekçi, çalışan düşmanı olmayın. Yani hepiniz patron olacak değilsiniz ya, 326 tane milletvekili. Ya, aranızda çalışarak gelen yok mu Allah aşkına? Yoksa her biriniz bir dönem sonra patron mu olmayı düşünüyor? Bu itfaiye erlerine var ya ne verseniz haktır, hak. Onlara şantaj yapmayın, "Davalarınızı geri alın." diye yasa çıkarmayın; onların hakkını teslim edin, saklı tutun ama bunu yapmayın.

Biz size önergeler vereceğiz, sizi düzeltmeye çalışacağız, düzeltirseniz iyi olur, hizmete, hayra geçer, düzeltmezseniz Allah size müstahakını versin diyorum. İyi geceler diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaplan.