GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:61
Tarih:03.02.2012

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle tüm İslam âleminin mevlidini kutluyorum, hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük'ün 38, 80 ve 181'inci maddesinden kaynaklanan aykırılıkları iki günden bu yana tartışıyoruz. Bu konulara girmeyeceğim tekrara girmemek amacıyla. Ancak, bu konuyla bağlantılı olarak ifade etmek istediğim başka hususlar var. Değerli milletvekilleri, 23'üncü Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen dört siyasi partinin müşterek çalışmasıyla ortaya çıkarılan İç Tüzük değişikliğine ilişkin taslak metin 11 Nisan 2011 tarihinde Meclis Başkanlığı tarafından Anayasa Komisyonuna havale edildi. Bu taslak metnin hazırlanmasında bugün de Parlamentoda görev yapan dört siyasi partinin temsilcileri görev yaptılar, emek harcadılar, özveri gösterdiler, çok ciddi bir çalışma yaptılar, üç ülkeyi ziyaret ettiler. Bu çalışmalar esnasında Meclis bütçesinden harcama yapıldı. Bu şartlarda hazırlanan ve gerçekten Meclisin müşterek iradesini yansıtan bu nitelikteki bir metin üzerinde çalışmak ve bu metni olgunlaştırmak mümkün iken, tamamen konjonktürel yaklaşımlarla ve dayatmacı bir anlayışla, iktidar grubunun dayatmacı anlayışıyla bir oldubitti yaratması süreciyle karşı karşıyayız. En başta Parlamentonun emek ve hafızasını önemsemeyen gayriciddi bir anlayışla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz, Parlamentonun sürekliliğini yok eden bir zihniyet ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Bir diğer önemli husus, değerli milletvekilleri, çoğulcu ve demokratik bir Anayasa söyleminin dillerden düşürülmediği bir dönemde, iktidar grubunun 5 grup başkan vekilinin ortak imzasıyla böyle bir metnin hazırlanmış olması, ayrıca sorgulanması gereken bir olaydır. Bu teklif ile bir anlamda Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sabote edilmektedir, bu çalışmalar bloke edilmektedir.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının kalıcılığı ve güvenilirliği konusunda Cumhuriyet Halk Partisinde, şahsımızda ve kamuoyunda bu konuda mevcut olan kaygıların daha da bariz bir hâl aldığını görüyoruz ve yine bu noktada, Sayın Başkan, Sayın Meclis Başkanımız, sizi bu anlamda da göreve davet ediyoruz.

Şayet, Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının gerçekten inandırıcı olmasından söz edeceksek, kalıcı olmasından söz edeceksek Meclis Başkanı olarak bu tür girişimlere izin vermemeniz, bu konuda Meclis adına tavır koymanız ve mutlaka bir çözüm arayışına girmeniz gerektiğini yeri gelmişken ifade ediyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin kanun ile yeni Kenan Evrenleri yaratan ve böylece Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını bloke eden siyasi iktidar, getirilen bu teklifle de bir taraftan muhalefetin söz hakkını tümden kesmenin arayışları ve çalışması içindedir.

Değerli milletvekilleri, düşük yoğunluklu demokrasilerde ve Orta Asya tipi demokrasilerde örneği görülebilecek bir Meclis içi darbeyle karşı karşıyayız. Getirilen teklifin özü budur, anlamı budur.

Tarihe not düşmek ve siyasi iktidarı bu anlamda, siyasi iktidarın yönetim anlayışını bu anlamda teşhir etmek amacıyla önerilerimizi, kaygılarımızı ve eleştirilerimizi bir kez daha ifade etmek gereğini duyuyoruz.

Muhalefetin konuşabilmesini, söz hakkını ve kendisini ifade etmesini sağlayan maddelerin başında İç Tüzük'ün 19, 29, 31, 37, 63, 65, 98, 102, 104, 146 ve 160'ıncı maddeleri gelmektedir.

Muhalefet, gündemde dile getirilmesini istediği önemli konuları, ivedi konuları, biliyorsunuz, 19'uncu maddedeki grup önerisi yoluyla dile getirmektedir, grup önerisi yoluyla halkımızı ve kamuoyunu bilgilendirmektedir. Bu hak tümüyle yok edilecek ölçüde yeni bir düzenleme getiriliyor. Böylece, muhalefetin sınırlı ve yetersiz de olsa mevcut olan yetkileri tümüyle ortadan kaldırılıyor.

20'nci madde düzenlemesi, aslında çevre katliamının himayesi ve itirafı niteliğindedir.

31'inci madde düzenlemesiyle, milletvekilleri arasında tasnif ve sıralama anlamına gelecek ayrımcı bir anlayış söz konusudur. Milletvekillerinin varlık sebebi olan önerge verme gücü ellerinden alınmaktadır.

37'nci maddede yapılan değişiklik ile muhalefetin vermiş olduğu kanun tekliflerinin gündeme getirilmesinde yeni bir kısıtlama yaratılmaktadır.

63'üncü maddede yapılan düzenlemeyle, "usul" ve "tartışma" kavramı tümden ve kaynağında yok edilmektedir. "Müzakere" kavramının içeriği ve özüyle bağdaşmayacak bir şekilde, dayatmacı bir anlayışla milletvekilinin kürsü hakkı ortadan kaldırılmaktadır. Birleşimi yöneten Meclis Başkanının keyfî takdiri ve iktidar grubunun çoğunluğuyla milletvekili konuşamaz hâle gelmektedir.

65'inci maddedeki düzenlemeyle milletvekilinin kendisini ifade etme yöntem ve araçları ortadan kaldırılmaktadır. Bilindiği gibi, kişi, görüş ve düşüncelerini sadece söz ile ifade etmez. Sözün yanında işaretler ve sembollerin kullanılması gereken durumlar da söz konu olabilir. Bu sembol ve işaretlerin kullanılmasını engellemek, söz ve düşünce özgürlüğünün milletin kürsüsünde yok edilmesi anlamına gelir.

102 ve 104'üncü maddelerdeki düzenlemelerde ise kamuoyu ve halkın Meclis çalışmalarından bilgilendirilmesi engellenmektedir değerli milletvekilleri. Hükûmet, halkın Meclis çalışmalarını izlemesinden korkar hâle gelmiştir. TRT-3 yayınlarındaki süreye ilişkin kısıtlama, Hükûmeti artık tatmin etmemektedir, artık içeriğe yönelik müdahale dönemi başlamıştır. Tam anlamıyla faşizan süreç bütün unsurlarıyla varlığını göstermeye başlamıştır.

146'ncı maddede getirilen karar yeter sayısına ilişkin düzenleme de yasama faaliyeti kavramıyla bağdaşmamaktadır. Her hâlükârda karar yeter sayısını sağlamak durumunda olan siyasi iktidarın artık bu faaliyeti de angarya olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Siyasi iktidar, kendince bu angaryayı ortadan kaldırmak ve bir taraftan da muhalefetin denetim hakkını yok etmek istemektedir.

160'ıncı maddedeki düzenleme ise değerli milletvekilleri, bir Deniz Feneri düzenlemesidir. Zekât hırsızlarını himaye eden zihniyet, bu hırsızlıkların Meclis kürsüsünden işaret ve sembollerle dile getirilmesini engellemek istemektedir, fotoğraf bu kadar açıktır. Bu madde bir suçüstü maddesidir, bu madde bir Kamer Genç maddesidir değerli milletvekilleri.

Değerli milletvekilleri, bu nitelikteki düzenlemelerin demokrasiye vereceği zararlar, aslında, bakıyoruz, 2001 yılında Meclis tartışmalarında hep dile getirilmiş. 2001 yılında o dönemdeki sözcüler ne demiş bunlara bir temas edelim değerli milletvekilleri. Aynen şunları söylemişler, 2001 yılındaki tutanaklardan okuyorum: "Demokrasiyi imha eden sebepler daima topla, tüfekle, darbeyle gerçekleşmez. Bazen adına `hukuk' denilen ve Profesör Muammer Aksoy'un tarifiyle -Profesör Muammer Aksoy'un hatırası önünde saygıyla eğildiğimi yeri gelmişken ifade ediyorum- `cibilliyetsiz' olan `kurallar' da sosyal felaketi hazırlayabilir. Bu girişim, bilgi ve tecrübi akıl temelinden yürümeyen çoğunluğun rejim için nasıl tehlikeler ürettiğinin eşine rastlanmaz bir örneğidir, emsal oluşturacak suimisaldir."

91'inci maddedeki özel yasama yöntemi hukukun gücün elinde oyuncak olması demektir. Anayasal düzen Meclis iç hukukuna süratle avdet etmelidir. Belirtelim ki hukuku araç gören ve onun üstünlüğünü sindiremeyen, gücüne güvenen patolojik zihniyet yalnızca kadroları değil, kural ve gelenekleri doğrayan darbeler hukuk istikrarını da yok etmektedir. Dava konusu İç Tüzük değişikliği ihtiyaca ve istikrara hizmet görüntüsü içinde iç hukukumuzu tahrip eden talihsiz bir girişimdir. Çoğunlukçu ve dayatmacı yöntemler düşük yoğunluklu demokrasilerde görülür. Bu anlayış uzlaşmayı sayı gücünün verdiği rehavet ve otorite içinde teslimiyet ve zafiyet olarak görür. Oyunda uygulanacak kuralı oyuncuların birlikte yapması yerine gücünün emriyle üretir. Kavga, hukuk benim diyen parmak gücüyle hukuku arayan demokrasi arasındadır.

Bu sözleri söyleyenler, o dönemde söyleyenler aynen şu şekilde devam ediyor değerli milletvekilleri. 57'nci Hükûmetin Başbakanına atıfta bulunarak o Hükûmetin Başbakanının 1957 yılında yazdığı makaleye atıfta bulunuyorlar, diyorlar ki? O makalede ne demiş, 57'nci Hükûmetin Başbakanı 1957 yılındaki makalesinde ne demiş, o sözcülerin ağzından tekrarlıyorum: "O hâlde, bir yandan çok partili rejim devam ederken bir yandan da icraya tek parti rejimindeki kolaylıkları, rahatlık ve serbestliği sağlayabilmenin çaresi, Meclis İç Tüzüğü'nü ve gerekirse Anayasa'yı değiştirmek, hatta Anayasa'yı değiştirmeksizin Anayasa'ya aykırı İç Tüzük ve kanun değişikliklerini yapmaktır." derken aslında bugün günümüzde sergilenen yöntemi ve özü mahkûm ediyordu. 57'nci Hükûmetin Başbakanının 1957 yılındaki makalesinde günümüzdeki siyasi iktidarı tanımladığını hayretle ve ibretle görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Peki değerli milletvekilleri, bu sözleri kimler söylüyordu, 2001 yılında bu uyarıları kimler yapıyordu? Değerli milletvekilleri, bu sözleri İyimayalar, Arınçlar, Kapusuzlar, Şahinler söylüyordu. Yani bugün AKP'yi yöneten yönetim kadroları söylüyordu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sözlerin tümüne, bugün demokrasi adına, millî irade adına, çoğulcu anlayış adına ve toplumsal barış adına aynen iştirak ettiğimizi  ve bu ilkelerin mücadelesini verdiğimizi, vereceğimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz.

Bugün getirilen düzenlemeyle 2001, 2005, 2007 değişikliklerinden daha da geriye giden, söz hakkını tümden kısıtlayan Meclis içi bir darbeyle karşı karşıyayız değerli milletvekilleri. Bu sözleri 2001 yılında dile getiren ve kadro hareketi yoluyla demokrasi mücadelesi verdiklerini kendilerince ifade edenler, bunun hamasetini yapanlar bugün nerede değerli milletvekilleri? Neredeler biliyor musunuz? Bakın, 2001 yılında bu söylemleri dile getirenler bugün farklı bir konumdalar. Artık muktedirler. Suçluluklarını, yanlışlıklarını saldırgan bir üslupla kamufle etmeye çalışıyorlar. Artık üstünlerin, güçlülerin, zalimlerin hukukunu uygulamakla meşguller. Cumhurbaşkanlığı Kanunu'yla yeni Kenan Evrenleri yaratmakla meşguller. Düşük yoğunluklu demokrasiyi ve Orta Asya tipi demokrasiyi inşa etmekle meşguller. Meclis dışında gerçekleştirdikleri "parti devleti" ve "polis devleti" yapılanmasını, bunun Meclis ayağını hayata geçirmekle meşguller.

Hukuku ve demokrasiyi araç olarak gören ve onun üstünlüğünü hiçbir zaman sindiremeyenler, sayısal gücüne güvenenler, patolojik ve narsist bir zihniyet bugün millî iradenin mabedinde demokrasiyi katletmekle meşgul değerli milletvekilleri.

2001 yılında demokrasi söylemini dillerinden düşürmeyen İyimayalar, Arınçlar, Şahinler, Kapusuzlar bugün demokrasinin katledilmesinin ve bir ejderha tarafından yutulmasının başaktörleri olarak karşımıza çıkıyorlar değerli milletvekilleri.

2001 yılındaki bu mücadeleleri takdirle karşılanan bu zihniyet, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisini sipariş üzerine seri imalat yapan bir kuruma dönüştürmek istiyor değerli milletvekilleri.

Bugün Türkiye'yi yöneten siyasetin ve zihniyetin gerçek kimliği aradan sekiz-dokuz yıl geçmeden bütün gerçekliğiyle ortaya çıkıyor. Tarihin tanıklığıyla ortaya çıkıyor. Tarihin tanıklığında faşizan zihniyet, omurgasız zihniyet, ilkesiz zihniyet bir kez daha mahkûm oluyor. Adalet ve Kalkınma Partisi tarihi kandıramıyor değerli milletvekilleri.

Bunların da ötesinde AKP aslında gerçek yüzünü artık gizlemiyor. Gizlemeye gerek de görmüyor. AKP sayısal çoğunluğun verdiği cüret ve rehavetle hareket ediyor.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak AKP eliyle yaratılmak istenilen bu zillete tahammül etmemiz ve sessiz kalmamız elbette söz konusu olamaz. Emperyalizmin ve faşizmin bu anlamda da temsilcisi olanlar amaçlarına ulaşamayacaklardır. (CHP sıralarından alkışlar)

Kanun ve kural giysisiyle ve parmakların sayısal gücüyle yaratılmak istenilen bu demokrasi katline "Hayır" diyoruz. Tarih önünde siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri; mutat bir muhalefet söylemi içinde değiliz. Türkiye'de toplumsal, siyasi, etnik, inanç ve kurumsal temelli bir ayrışmaya gidiyoruz. Belli bir süre sonra geriye baktığınızda "Eyvah nelere yol açmışız" dememek için, bu vicdani sorumluluğu yaşamamak için sizi öz eleştiriye davet ediyoruz. Şu anda çıkarlarınıza ve konjonktüre uygun görünen bu düzenlemeler, şundan emin olunuz ki yarın, gelecekte sizi de bizi de sivil toplumu da savuracaktır. Böyle bir sürecin toplumsal barışa, üniter yapıya, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere hizmet etmesi mümkün değildir değerli milletvekilleri. Onun için, geldiğimiz noktada, sizleri, akılcı bir şekilde muhakeme yapmaya, sorgulama yapmaya, öz eleştiri yapmaya bir kez daha davet ediyoruz değerli milletvekilleri. Burada konjonktürün getirdiği rehavetle, iktidar gücünün getirdiği şımarıklıkla -bunu her aşamada maalesef görüyoruz, bunu gerçekten dehşetle ve kaygıyla izliyoruz- dayatmacı bir anlayış içine girmenin yarattığı sonuçları, bunları tasavvur etmek istemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, şunları görmeniz gerekiyor: Faşizan süreçler, toplumsal meşru direniş hakkını da beraberinde getirir. Toplumların zulme karşı direnme hakları meşru bir haktır. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, unutulmamalıdır, Bolu Beylerinin olduğu yerlerde Köroğulları hep olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, Hızır Paşaların olduğu yerlerde Pir Sultan Abdallar olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, Derviş Mehmetlere karşı Kubilaylar hep olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, AKP faşizminin olduğu her yerde cumhuriyet ve demokrasiye ve aydınlanma devrimine sahip çıkan Cumhuriyet Halk Partisinin olduğunu hiçbir zaman unutmayınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, burada gerçekten bir hamaset kompleksi, arayışı içinde değiliz, böyle bir ezikliğin içinde değiliz; tamamen bir sorumluluk duygusuyla sizleri çok ağır tarihî bir veballe, bir sorumlulukla baş başa bırakmamak amacıyla, bir muhalefet partisi olarak, sorumluluk sahibi bir muhalefet partisi olarak yapıcı bir anlayışla sizleri bir kez daha tarihî sorumluluğunuzla ve anlayışınızla baş başa bırakıyoruz, sağduyuya ve öz eleştiriye davet ediyoruz.

Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.