| Konu: | TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 03.02.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüştüğümüz İç Tüzük Meclisimizin bir anayasası, düzenlemesi, nasıl çalışacağını gösteren bir yol haritası. Komisyonlar nedir, nasıl çalışır? Kanunlar nasıl hazırlanır, nasıl Meclise gelir? Grupların, üyelerin hakkı hukuku nedir, bunlar nasıl kullanılır? Bunların hepsi çok çok önemli kurallar. Ancak şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum: Bir iç tüzük, yani Parlamento eğer demokrasinin kalbiyse onun nasıl işleyeceği konusundaki iç tüzük de yol pusulasıdır, haritasıdır. Ancak 12 Eylül darbesinden bu yana bu Meclis iyi sınav vermemiştir. Bakın, yüzlerinize karşı açık konuşacağız. Bu Mecliste iki dönemdir bağımsız milletvekili olarak seçilip geliyorum; arkadaşlarım da, oturanlar da öyle. Her bağımsız milletvekili bir parti gibi çalışır, tek tek seçmene gider, oyunu alır, seçilir gelir buraya. İstanbul gibi bir yerde bağımsız milletvekili arkadaşlarımız 150 bin oyla seçildiler, 150 bin. Aday oldukları zaman oy pusulasına karınca duası gibi yazılan isimlerinin, okunmayan isimlerinin, küçücük oy pusulalarının puntolarının, Kenan Evren'in seçim barajlarının, yüzde 10 seçim barajı yani 6-7 milyon barajlarının? Burada bütçe yaparken üç siyasi partinin rahatlıkla aldığı hazine yardımıyla seçim çalışması yaparken, partimizin -o dönem Demokratik Toplum Partisinin- kapatılması, grubunun 2 üyesinin düşürülmesi ve hazine yardımının verilmemesi demokrasinin ayıp ve utanç sayfaları olarak bu Meclisin tutanaklarında yerini almıştır. Bundan hepiniz sorumlusunuz.
Oy pusulasında 460 mıydı, neydi; nasıl da buluşmuştunuz, bağımsızların isimleri, soyadları oy pusulasında küçük yazılsın diye, oy pusulasında yer alsın diye nasıl uzlaşmıştınız. Yüzde 10 barajında nasıl uzlaşmıştınız. Hazine yardımı almayalım diye nasıl uzlaşmıştınız.
Şimdi, arkadaşlar, herkes kendine bakacak, iğneyi kendine çuvaldızı ondan sonra başkasına batıracak. Biz bu objektiflikle eleştiriyoruz, bu gözle bakıyoruz. Eğer siz kendinize demokrasi, başkalarına da yasak, sansür, ayrımcılık, ötekileştirme, dışlama isterseniz tabii ki bir dönem statükodan zarar görürsünüz, onunla mücadele edersiniz, sonra statükoyu ele geçirirsiniz, siz zulmetmeye başlarsınız. İşte, çıraklık kabinesiyle ustalık kabinesi arasındaki farkınız bu. 2001, çömez bir muhalefet grubu dönemiydi. "Çırak" demiyoruz çünkü iktidar değildiniz o zaman. O dönemde kıyametleri koparmıştınız İç Tüzük tartışmalarında, buradan birkaçını okudum. 2002'de yüzde 10 barajı sayesinde -AK PARTİ, CHP- iki partili bir tahterevalli siyaseti yaptınız, iki partiydiniz. Orada da güzel güzel uzlaştınız.
Bakın, 10/12/2002 tarihli bir tutanak okuyorum, bu İç Tüzük'le ilgili. O dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma yapan Sayın Önder Sav 87'nci maddeyle ilgili düzenlemeye dikkat çekiyor, önerge haklarını tartışıyor ve 91'inci maddeye getiriyor, bu temel kanun olayına.
Şu gördüğünüz -18 madde ama 2'si yürürlük, çıkar, 16- 16 maddelik İç Tüzüğü bile temel kanun yaptınız. Sizin yaptığınız Temel fıkralarından bile daha ilginç bir pozisyondur. 16 maddelik bir temel kanun yaptınız. Bunun neresi temel kanundur Allah aşkına? Yani burada bu kanunu görüşürken bile muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorsunuz, maddeler üzerinde görüşmeyi kısmaya çalışıyorsunuz, soru sormayı, denetim yapmayı kısıtlamaya çalışıyorsunuz. Bakın, o tarihte bu tartışmalar ne kadar önemle yapılmış, deniliyor ki: "Temel kanun olması için Danışma Kurulu kararı yoksa nitelikli çoğunluk olsun, beşte 3."
Arkadaşlar, bu fasulyeden bir kanun, temel kanun değil bu, bakın, açık söyleyeyim. Böyle kanunlar yasak, sansür, kısıtlama, muhalefeti dışlama, üyeyi dışlama aslında milletin iradesini dışlamaktır, milletin iradesini temsil eden vekili dışlamak şu kürsüyü dışlamaktır, şu kürsüye haksızlıktır, zulümdür. Milletin iradesini temsil ediyoruz. Kimin hakkı var kayıtsız şartsız egemenliği bir gruba, zümreye vermeye?
"Şipşak demokrasi" diye bir demokrasi yok, her demokrasinin kuralları var. "Ben yaptım oldu." misali olmuyor. Muhalefet olacak ki adı demokrasi olsun. Muhalefet olmadığı zaman adı padişahlık olur, krallık olur, Saddam'ın yönetimi olur, Mübarek'in yönetimi olur, Kaddafi'nin yönetimi olur, Bin Ali'nin yönetimi olur, Yemen'de Salih'in yönetimi olur? Ne farkı var? Şimdi, biz demokrasiyi yanlış yerinden alıyoruz arkadaşlar.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin insanlık suçundan tutuklama kararı verdiği El Beşir'i getirip bu kürsüde konuşturttuk. Yaptık mı bunu? Yaptık ama dünyaca tanınmış bir yazara "Türkiye'ye gelmesin, aman, ne yazar!" diyor Başbakan. El Beşir gelince yazıyor! Ama basın özgürlüğü nedeniyle dünyaca tanınmış bir yazar diyor ki: "Cezaevleriniz basın mensuplarıyla dolu." "Hayır, ırza geçmekten içerideler veya şiddetten, terörden." diyorsunuz. Açıklarsa ırza geçenin kararını, hangi cenahlarda turlar attığını herkes görecek ama "Şiddetten ve terörden içeridedir." dediği, "Silah, cephane taşıyor." dediği tek bir basın mensubunu bulamayacaksınız. Yok öyle bir karar. Düşüncesini açıklamış, kamerasına el koymuşsunuz, fotoğraf makinesine el koymuşsunuz, yazdığı makaleyi suç yapmışsınız, basılmamış kitabına el koymuşsunuz. Bu yasak zihniyet dışarıda.
Bu yasak zihniyeti? Ragıp Zarakolu Nobel Barış Ödülüne aday gösteriliyor. Bütün dünya yazarları, yayıncıları ayakta, Ragıp Zarakolu cesur bir yayıncı olduğu için. Şimdi, bu dışarıdaki yasakları, basın özgürlüğüne yasağı, siyasi partilere yasağı, seçim barajlarını, bütün dışarıdaki yasakları bu sefer getirip Mecliste, Genel Kurulda, milletin iradesinin kalbinde bu yasakları hayata geçireceğiz. Bizim kendimize de saygımızın olması lazım. Her üyenin bu Mecliste, sonra grubun, sonra partinin ve her partinin demokrasiye saygısının olması lazım.
Neden diyeceksiniz: Geçen dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının talebi üzerine "dört konuda Meclis ortak uzlaşma komisyonu kurulsun" talebi gelmedi mi? Sizin döneminiz, iktidarınız kalfalık dönemiydi. Kalfalık döneminde, Köksal Toptan sonrası Sayın Şahin döneminde bir tek komisyon kuruldu, o da Meclis İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu. Şimdi diğer komisyon, Sayın Başkan Çiçek döneminde, o da Anayasa Uzlaşma Komisyonu. İki tane komisyon var. Bakın, İç Tüzük Komisyonu ile Anayasa Komisyonu birbirinden ayrılmaz, eş güdüm içinde çalışması gereken iki şeydir. Yani Anayasa'yı yenilerken İç Tüzük'ünüzün de ona uyumlu olması lazım. Anayasa ve İç Tüzük birbiriyle uyumlu olmak zorunda. O İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu, 23'üncü Dönemde çok güzel bir taslak hazırladı, o taslak da Meclis Başkanlığına sunuldu ancak 24'üncü Döneme girilince iptal oldu, şimdi yeniden kurulması gerekiyor. Biz öneriyoruz: Yeniden kurulsun. Niye? Yeni anayasa yapacağız. Neden? Şimdi onun gerekçelerini açıklayacağım, çünkü burada açıklamamız gereken konu son derece önemli bir konu.
Arkadaşlar, şu gördüğünüz, İç Tüzük Komisyonu en az 15 tane Anayasa maddesinde değişiklik öngörüyordu yani İç Tüzük'ün taslağında iyi bir İç Tüzük olması için Anayasa'nın değişmesi gerekiyordu. O zaman yeni anayasa yapıyoruz. Temelden İç Tüzük'ü "a"dan "z"ye alalım ki, "a"dan "z"ye aldığımız zaman bu temel kanun olur. Onu konuşalım, tartışalım, uzlaşalım, ortak bir ürün elde edelim, ortak bir İç Tüzük yapalım, bununla da iftihar edelim. Diyelim ki bir dönem çalıştık, bunu yaptık.
Şimdi, siz Anayasa değişikliklerini yapmıyorsunuz ama bu kanunla "Karar yeter sayısı, yoklama sayısı? Anayasa'nın aradığı zorunluluklarda 15 üye istesin karar yeter sayısını." diyorsunuz yani Anayasa'nın resen aradığı bir konuyu düzenlemeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, burada bu Anayasa değişikliklerinin içinde çok önemli iki konuya dikkat çekeceğim. Bunlardan birisi Danışma Kuruluyla ilgili, bu tüzük, taslak çalışmaları içinde ve Danışma Kurulunu daha işlevsel, etkili kılmak için bir düzenleme yapıyor. Bu İç Tüzük teklifiyle Danışma Kurulu yok edilmek isteniyor arkadaşlar. İlginç bir şey. Şimdi, bir Tüzük Komisyonu iki yıl çalıştı, çabaladı, yurt dışına gitti, başka parlamentolara gitti, iç tüzüklerini inceledi, bütün deneyimleri aldı, geldi, bir iç tüzük hazırladı. Bu Danışma Kuruluna bakan da katılabiliyor, komisyon başkanı da katılabiliyor, görüşlerini verebiliyor, komisyonlar teklif getirebiliyor ama şu an bunu sümen altına koyuyoruz. Yazık günah değil mi üç sene Meclisin bütçesinden para harcadık buraya, emek harcadık, zaman harcadık. Bu Meclis için yaptık, 5 tane arkadaşımız bir teklif yapıp iki günün içinde jet bir teklif getirsin diye yapmadık bunu. Üç sene çalışılmış bir emek var bir yerde, üç günde çalışmış 3-5 tane arkadaşımız bir teklif getirmiş.
Şimdi, komisyonları yeniden düzenliyoruz. Niye? İlginç bir şey, onu açayım. Kanun hükmünde kararnameyle bakanlık kurduk. Peki, bakanlıkları görüştünüz mü burada? Yani kararnameleri burada görüştünüz mü? Yok. Bir yıl içinde görüşme zorunluluğu var mı? Var. Ne kadar kaldı? Üç dört ay. Bu kanunlaşmadı ki!
Şimdi, İç Tüzük Komisyonunda fazladan komisyonlar önerilmiş, sadece ikisini okuyacağım ve size bu ikisinin anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum. Birisi "Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu" adına "Fırsat" da eklendi, kuruldu, iyi ki kuruldu. Bu, o İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu var ya, onun bir önerisidir. Bakın arkadaşlar, kırmızıyla yazılan iki yeni komisyon. Bir tane daha var: "Bilişim, Bilgi Teknolojisi, ARGE ve Gelecek Komisyonu." Çağdaş bir komisyon. Yeni zamanlara, yeni demokrasilere, yeni ufuklara, antenlere, uydulara, parlamentolara, e-maillere, SMS'lere açılın arkadaşlar, Twitter'dan açılın, Facebook'tan açılın, sosyal medyadan açılın, ufkunuz açılsın, dünyayı kavrayın; sonra getirin, bu yüce çatının altında, bu kutsal çatının altında, demokrasi adına, idealleriniz adına, özgürlük adına yapın güzel yasaları, yapın ama 2001'de eleştirdiğiniz gibi parmaklarla yapmayın yasaları Allah aşkına!
Sayın Arınç, dün -buradan çıkarken arkamdaymış- ben konuşmalarını, tutanakları aldım, "Aynen arkasındayım konuşmalarımın." dedi. Ustalık döneminiz, yine arkasında durun arkadaşlar.
Bakın, yine altını çizdiğim birkaç konu var, ondan önce şu İç Tüzük'ün hedefi, amaçları konusunda iki üç başlık atmak istiyorum. Etkin denetim ve etkin yasama hedeflerinden biriydi geçen dönem İç Tüzük komisyonunun. Sayın Korkmaz da sanıyorum sonradan çıkıp anlatacak daha güzel, içinde olan bir arkadaşımız olarak. Araştırma, soruşturma, gensoru müesseseleri korunuyor, diğer denetim mekanizmaları artırılıp güçlendiriliyor. Soru, işlem, denetim, zaman ayrılıyor fazladan. Soru müessesesi çeşitlendiriliyor, acele soru ve soru, komisyonlarda cevaplanacak soru, Genel Kurulda cevaplanacak sorular durumuna çevriliyor. Ah keşke o ARGE komisyonunu kursak da şu bize Meclisten dağıttığınız çalışmayan tabletlerden direkt bakanlara ikide bir soru sorabilsek, onlar da şu e-devlet düzenini iyi kullansa da doğru dürüst bize cevap verse.
Yazılı gönderiyoruz, on tane soru soruyoruz, bize dalga geçer gibi cevaplar geliyor arkadaşlar. Geçen, TRT'yle ilgili, "BDP Grubunun, parti başkanının, üyelerinin kaç konuşmasına yer verdiniz, diğer partilerin kaçına yer verdiniz?" diye bir soru yönelttim. Bana cevap geldi, iki sayfa sorum vardı, bir paragraf "TRT bağımsız yayıncılık yapıyor." Seçimlerden önce 2 tane üyeniz onar dakika konuşmuş. Allah'tan korkun ya! Şimdi, muhalefet olarak biz hangi denetimi yapacağız?
Şimdi, yine, istenmeyen tutanaklar var, iki kez okunuyor, biz "Kaldırılsın." diyoruz ama yerinden söz isteme, sataşma nedeniyle söz isteme? 37'nci madde, arkadaşlar, muhalefetten başka? İktidar buraya direkt komisyonu atlayarak kanun getirmiyor ki iktidar zaten kanunları direkt komisyona götürebiliyor, öyle bir sıkıntısı yok. Ha, o zaman 37'nci maddede haftada bir beş dakika artı beş dakika konuşuluyor, o beş dakikaya göz diktiniz. Olmaz arkadaşlar.
Şimdi, öngörülebilir ve şeffaf yasama süreci, daha çok şey var.
Arkadaşlar, bu İç Tüzük tartışmasına salıdan sonra devam edeceğiz. Bütün gruplar uzlaşmak için Sayın Başkanımızın Başkanlığında sabahtan beri toplantı yapıyoruz. En son 13.45'te bir orta yol bulduk. Genel görüşmelerden sonra bütün gruplar tekrar bu konu üzerinde konuşacak, salıdan sonra tekrar bu gündeme döneceğiz. Sanıyorum iki üç madde dışında diğerlerinde -akıl mantık bir- uzlaşıyoruz. Yani doğrular birdir arkadaşlar, iki değildir. Başkası, neyse doğru olana hepimiz beraber karar veririz ama bu kararı verirken iktidar partisinin ustalık döneminde bize numara çekmemesini bir kez daha uyarıyoruz. Bakın, muhalefet, üç parti grubu iki gündür bu İç Tüzük'le ilgili bir çalışma yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.