| Konu: | AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; 7, 14, 21 VE 28 MAYIS 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE BİR SAAT SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMESİNİ MÜTEAKİP DİĞER DENETİM KONULARININ GÖRÜŞÜLMEYEREK GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA YER ALAN İŞLERİN GÖRÜŞÜLMESİNE; 8, 15, 22 VE 29 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE; 450 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 07.05.2013 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meclisi çalıştırmak iktidarın görevidir ama köle gibi çalıştırmak, maalesef, hem milletvekillerine, özellikle de burada Meclis çalışanlarına köle gibi bakmak da doğru bir şey değildir. Bu bile AKP iktidarının işçiye, emekçiye nasıl baktığının en açık göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, ben bir konuya değinerek sözlerime başlamak istiyorum. Grup konuşmalarında -muhalefet partisi olduğunu unutup- iktidarı eleştirmek yerine iktidarı bırakıp ana muhalefet partisini eleştiren muhalefet partilerine bir hatırlatma yapmak isterim. Seçildiğimiz günden beri Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel, Muğla Milletvekilimiz Nurettin Demir ile birlikte 50'den fazla cezaevi -yaklaşık 110'a yakın cezaevi- ziyareti yaptık. Hiç ayırmadan herkese gittik, hiç ayırmadan. Bakın, Bakırköy Cezaevinde, iki gözü görmeyen, tek isteği kaymaz bir terlik olan Hediye Aksoy'u da ziyaret eden, onları gündeme getiren parti Cumhuriyet Halk Partisidir, Urfa'dan milletvekili seçilip haksızca Urfa Cezaevinde tutulan İbrahim Ayhan'ın da yangın esnasında yanında bulunan parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Size hatırlatmak isterim, hiç ayırmadan herkesi ziyaret ettik. Ama marifet? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz: Muhalefete muhalefet edilerek muhalefet yapılmaz arkadaşlar. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Muhalefete muhalefet edilerek muhalefet yapılmaz. Eğer muhalefet yapacaksanız iktidar burada, AKP burada. On iki yıldan beri ülkeyi yöneten, cezaevlerini eza evlerine çeviren, hiç ayırmadan işkence yapan, bunlara göz yuman, Pozantı'daki çocuklara tecavüz edilmesine göz yuman iktidar burada arkadaşlar.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - İktidarı da eleştiriyoruz Veli Bey.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Onun için, grup toplantılarında grup başkan vekillerine ve parti başkanlarına hatırlatmak isterim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Savaş ısrarcısı kim olursa onları eleştiririz, o konuda rahat olun. Kim savaş isterse onu da eleştiririz.
VELİ AĞBABA (Devamla) - İlk kez, bakın, ilk kez bu Mecliste "hasta tutuklu" diye bir rapor yazıldı Sayın Başkan. Bu konuyu da dikkatlerinize sunuyorum yani bunu da bir milletvekili olarak, bu konuda emek vermiş bir milletvekili olarak sizlere hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta 1 Mayısta Taksim'de yaşatılan terörü kınıyorum. Taksim'i söke söke, bedel ödeyerek alan ve "Yine Taksim emekçilerin olacak." diyen emekçilerin üzerine TOMA'larla, gaz bombalarıyla saldıranları kınıyorum. Bir buçuk yıldan beri hak mücadelesi veren Hey Tekstil işçisinin 17 yaşındaki kızının kafasını gaz bombasıyla kıranları, atanamayan öğretmenlerden biri olan Meral Dönmez'i gaz bombasıyla yaralayanları, Cumhuriyet Halk Partililerin, sendikaların, emekçilerin ve diğer partililerin ve daha birçok yurttaşımızın hastaneye kaldırılmasına sebep olanları, "Fevkalade orantılı ve dengeli bir mücadele gerçekleştirdik." diyen İstanbul Valisini ve kendi halkına uyguladığı bu zulüm yüzünden iktidarı bir kez daha kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, İstanbul Valisinin yaptığı açık. Bunun adına ne diyorlar? "Führer'e doğru çalışmak." Ne demek yani? Vali diyor ki: "Ben böyle davranayım, bu göstericilerin kafasını kırayım, gaza boğayım, coplayayım, susturayım, tutuklayayım çünkü Führer'im böyle yapmamı isterdi. Onun düşünceleri, onun fikirleri bunu yapmamı gerektirir." diyor. İşte, bu, Führer'e doğru çalışmak.
Yani Führer rejimi öyle bir rejimdir ki tüm bürokratlar, iş adamları Führer'i örnek alır, ona yaranmaya çalışır. Nasıl mı? Değerli milletvelleri, Führer "Batsın sizin gazeteciliğiniz." der, medya patronları gider gazetecileri işten atar. Örnek mi istersiniz? Daha düne kadar "Hasan Ağabey" dediği Hasan Cemal, Can Dündar, Nuray Mert, Uğur Dündar. Şimdi, yeni dönemde bir de Führer'in gazetecileri ortaya çıktı. Bunların görevi de Başbakanın, Führer'in her yaptığı şeyi onaylamak, ona zemin oluşturmak. Führer "Batsın sizin gazeteciliğiniz." der, muhalif medyada çalışanlar tutuklanır, cezaevine gönderilir. Türkiye'nin en etkili gazetecileri sadece ve sadece gazetecilik yaptıkları için cezaevine atılır, yargılanır. Örnek mi istersiniz? Mustafa Balbay, Soner Yalçın, Ahmet Şık, Hikmet Çiçek.
Führer "Bunların öğrencilikle alakası yok." der, 5 bin polis ile ODTÜ basılır, öğrencilerin kafası kırılır. Führer "Bunların öğrencilikle alakası yoktur." der, okul yöneticileri -tırnak içerisinde- rektörler öğrencilere disiplin soruşturması açar, mahkeme ceza vermeden rektörler öğrencileri cezaevinden atarlar. Örnek mi istersiniz? Diyarbakır Dicle Üniversitesi. Örnek mi istersiniz? Ankara Üniversitesi. Örnek mi istersiniz? Hacettepe Üniversitesi.
Değerli arkadaşlar, Führer "Onlar sendikacı değil." der, bürokratlar gider sendikacıları gaza boğar, cezaevine gönderir ve bu dönemde Türkiye'nin en büyük sendikacılarının yattığı bir cezaevi hâline gelir Türkiye. Führer demokratik haklarını kullananlara "Kadın mı kız mı belli değil." Der, polis gider müdahale eder, o kadının kalçasını kırar ve o, kalçasını kıran insan hakkında hiçbir soruşturma açılmaz. İşte Führer'e doğru çalışmak, işte Führer rejiminin bürokratı olmak böyle bir şey.
Değerli milletvekilleri, Führer "Eyleme izin vermeyin." der, illerde görev yapan emniyet müdürleri, valiler Anayasa'yı hiçe sayarak, insanların seyahat özgürlüklerini ellerinden alarak eyleme gitmelerini önlerler. Daha geçen yıl yaşadığımız 4+4+4, Cumhuriyet Halk Partisi dışında bütün partilerin desteklemiş olduğu bir yasayı protesto etmek isteyen öğretmenlerin, öğrencilerin illerinden çıkmalarına izin verilmedi, kimi otobüste ceset torbası arandı, kimi otobüste Atatürk resmi, Türk Bayrağı arandı, gelenler ise maalesef, Kızılay'ın meydanında coplanarak, gazlanarak dağıtılmaya çalışıldı.
Değerli milletvekilleri, işte bugün ülkemizde Führer'e doğru çalışan bürokratlar, gazeteciler, iş adamları ve yöneticiler var, maalesef siyasetçiler de var. Bunlar bir zihniyet inşa ediyorlar. İşte biz de, demokrasiye inanan, her koşulda demokrasiyi savunan, insan haklarını savunan milletvekilleri de bu zihniyete karşı mücadele ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Vali diyor ki: "Uçurum kenarında eylem mi yapılır?" Bakın daha dün, pazar akşamı, sarı kırmızı formayı giyerek binlerce Galatasaray taraftarı Taksim'de kutlama yaptı. Hiç duydunuz mu 1 kişinin çukura düştüğünü? Hiç duydunuz mu çukura düşen insanları? Hayır. Peki, bahane ettiğiniz o çukurlara kimler düştü? O çukurlara değerli arkadaşlar, İstanbul Valisi düştü, o çukurlara iktidar düştü, Taksim'in çukurlarına bu yasakları destekleyen, bu yasaklarla ilgili yazılar yazan sözde gazeteciler düştü.
Değerli arkadaşlar, önce çukuru bahane ettiniz ama şimdi Başbakan yeni büyük bir meydan yapıp, Taksim'de bundan sonra gösteriye izin verilmeyeceğini söyledi. Gerçek niyet açığa çıktı. Daha geçen hafta, sadece ve sadece bu sene yasaklıyordunuz. Biz bunun Taksim'i ebediyen yasaklamak olduğunu söylüyorduk. Şimdi 1 milyon kişilik yeni meydan yapılıyormuş Yenikapı'ya.
Değerli arkadaşlar, 1 milyon kişilik, denizin kıyısında, kimsenin bir yere kaçamayacağı, herkesin kameraya alınacağı, muhaliflerin otomatik olarak fişleme sistemine tabi tutulacağı bir yer işte orası. Orası hatta kişiye özel ya da toptan gazlama tertibatlarının kurulacağı bir meydan.
Değerli arkadaşlar, niyet ortada, niyet ortada, her şeyi tayin eden Führer şimdi muhalefetin nerede eylem yapacağını, nerede muhalefet yapacağını da tayin etmeye çalışıyor. Belki düşünmemişsinizdir o meydanla ilgili ne isim verelim diye. Biz düşündük. Bence, değerli milletvekillerim, semtin adı "yeni biber" olsun, meydanın adı da "gazlı çeşme" olsun. Böylece uslu çocuklar Kazlıçeşme'ye, yaramaz çocuklar da gazlı çeşmeye giderler. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu kürsüden defalarca söyledim, "Boynuz kulağı geçti, Kenan Evren sizinle gurur duyuyor." dedim. Kenan Evren sizinle gurur duyuyor. Değerli arkadaşlar, niye gurur duyuyor? Bakın, Türkiye'deki demokrasinin geldiği noktayı kendimizden örnek vererek açıklamak istiyorum. Ben ve arkadaşlarım Sayın Özgür Özel, Nurettin Demir, bizler tüm dünyada örnek parlamenterleriz maalesef. Niye? Bizler dünyada en çok tutuklu milletvekili ziyaret eden milletvekilleriyiz, dünya parlamentoların örneğimiz yok. Bizler dünyada en çok tutuklu gazeteci ziyaret eden milletvekiliyiz. Bizler dünyada en çok tutuklu avukat ziyaret eden milletvekiliyiz. Bizler -maalesef, geçen ay da o unvanı aldık- dünyada en çok tutuklu sendikacıyı ziyaret eden milletvekiliyiz ve bizler dünyada en çok tutuklu siyasetçiyi ziyaret eden milletvekilleriyiz. Türkiye'deki durum bizim geldiğimiz noktayla, kırdığımız rekorlarla ölçülebilir.
Ben beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)