GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ADANA MİLLETVEKİLİ ÖMER ÇELİK?İN BDP GRUBUNA SATAŞMASI NEDENİYLE
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:26.04.2012

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; iki tane bu konuda önergemiz var reddedilen, önce bunu belirterek başlayayım. Sonra, burada meselenin logaritmasını çözen hiçbir değerlendirme yapılmadı gerek iktidar gerek muhalefet partileri tarafından.

Askerî olarak test edilmeyen hiçbir siyasi güç, siyasi güç değildir. Bu savaşı Türkiye'deki büyük sermaye istiyor. Bu sıkıntıyı ihraç edecek bir alan açma projesi bu.

Sayın Ömer Çelik, "Büyük Atatürk" diyerek  -hani ben, insanlarda böyle "büyük, küçük" diye bir rütbeye hiç alışamamışım- "Yurtta sulh cihanda sulh"u olumlayarak bu politikaya müstenit yaptı, o konuda da tarihsel bilgilerini bence yenilemesinde fayda var. Birinci Lozan'dan ikinci Lozan'a geçerken İzmir İktisat Kongresi'nde esas olarak formüle edilmiştir. O söz bir barış havariliği falan değildir, bunu herkes yanlış biliyor. Biz, yurtta sulhu istiyoruz, cihanda da sulhu istiyoruz değil; o bir teslimiyetin ve aczin ifadesidir. Bu topraklarda elimizde kalan bakiyeye?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne alakası var?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Dinlerseniz anlarsınız. Öyle slogan olarak konuşmak kolay, metafor olarak da kulağa hoş geliyor. Şudur?

Söyleyeyim, birinci Lozan'la ikinci Lozan arasındaki farkı biliyor musun da buna itiraz ediyorsun?

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Her şeyi sen mi biliyorsun?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Biliyorum da anlatıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Biliyoruz, senin bilgine ihtiyacımız yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bu, Misakımillî'den vazgeçme durumunun formüle edilmiş hâlidir. Yani "Biz Hatay'la, Suriye'yle, Irak'la, Musul'la ilgili bütün taahhüt ve taleplerimizden vazgeçiyoruz"un Atatürkçesidir, Atatürkçesidir. "Yurtta sulh, cihanda sulh!" öyle bir barış havariliği değildir. Aldınız bunu, bir ton yanlış anlam yüklediniz siz de iktidar da, böyle çevirip duruyorsunuz.

Onun için bu savaş, Türkiye'de Türkiye işbirlikçi sermayesinin bu ülkedeki sıkıntılarını ihraç edeceği bir alan açma meselesidir. Bu kadar sınıfsal, bu kadar net, bu kadar emperyal bir amaç taşımaktadır. Böyle konmazsa daldan dala uçulur gidilir ve meselenin aslına, rüknüne tekabül eden bir değerlendirme yapılamaz.

Biz zannettik ki, Sayın Bakan bizi bu konularda bilgilendirecek ama Sayın Bakan azarlamaya gelmiş. Dolayısıyla bundan  beklenen fayda bizler açısından hasıl olmadı. Azarımızı işittik ama yerimize oturacak değiliz. Bu, sınıfsal bir meseledir; bu, Orta Doğu'daki bütün halkların zararınadır. İnsani de değildir, İslami de değildir, hiçbir kitapta da karşılığı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Sayın Önder.