| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 02.05.2012 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Değerli arkadaşlar -bunu, bilmem, daha önceki dönemde anlatmıştım- bizde çok anlatılır bir olaydır, "şambalot" şirketi olayı. "şambalot" Kürtçe'de "kestane" demek. Kestane şirketi -bilinmeyen bir dil olarak da geçebilirsiniz artık- 3-5 ortaklı bir şirket. Bunlar ortaklık yapıyor, hayvan alıyorlar, satıyorlar Antep'te, başka yerde. 10'a alıp, 9'a peşin satıyorlardı. Sonra da zarar ettiler, iflas ettiler. Böyle bir vakanın hikâyesidir.
Şimdi, şirketler gelecek, Türkiye'de mülk edinecekler. Her ülkenin şirketler hukuku farklıdır. Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerin bir denetimi vardır, o da Lüksemburg Adalet Divanı Ekonomi Mahkemesinde bu denetim yapılır, bir tek denetim orada var. Yargısal denetim orada var, siyasi denetimi de Bakanlar Komitesinde var. Onun dışındaki ülkelere gelince, hepsinin hukuki statüsü "şambalot" şirketinden farksızdır; hiçbirisinin güvencesi yoktur, hiçbirisinin vergisel denetimi, mali denetimi mümkün değildir.
Şimdi, böylesi birisi gelip Türkiye'de, Türkiye'den ortaklar da bulup, aynı parayla, yüzde 51'ini Türkiye'deki ortaklardan oluşturur, yüzde 49'unu kendi oluşturur, gelir burada mülk edinir. 60 hektara kadar da mümkün bu. On-on beş tane de böyle şirket kurduğu zaman 6-7 bin, 10 bin dönüme çıkar.
Şimdi, bazı ilçelerde yüzde 10. İlçeden ilçeye fark var. Bazı ilçeler vardır, nüfusu 5 bin bile değildir ama Mersin'in Akdeniz ilçesi de ilçedir, Adana'nın Seyhan ilçesi de ilçedir, İstanbul'un Kadıköy'ü de ilçedir. Hadi buyurun şimdi. "İlçelerin yüzde 10'u" dediğiniz zaman, birinde binlerce dönüm olur, birinde de birkaç yüz metrekare olabilir. Burada bir ölçü yok.
Burada dikkatinizi çekmek istiyorum çünkü bütün ilçelerin sınırları oluşturulurken tamamen siyasi saiklerle, seçim saikleriyle, bilmem ne saikleriyle ilçe sınırları çizilmiş. Bir bakıyorsunuz bir ilçenin nüfusu 600-700 bindir, arazi alan genişliğine bakıyorsunuz iki üç vilayetinkinden büyüktür. Biliyorsunuz, yüzün üstünde ilçemiz illerinden büyüktür.
Şimdi, siz böyle bir kategoride hangi kriteri, hakkaniyeti uygulayacaksınız, tutturacaksınız? Şimdi, burada, şirket hisseleri devir olabilir, batabilir, tasfiye olabilir, iflas edebilir; iflas ettiği zaman bunu nasıl çözeceksiniz?
Şimdi, Sayın Bakanın iyi niyetine, ekibinin de iyi niyetine, insafına bırakırsa yasama, yasama görevini yapmış sayılmaz arkadaşlar. İyi niyetle korunacak bir konu değil, hukukla korunur. Türk Ticaret Kanunu'nu da yeni yaptık. Daha TÜBİTAK'ın çalışmaları tamamlanmadı, uygulama alanları netleşmedi kadastrosal olarak. Böyle bir sıkıntılı durumda bir güvence, bir denetim gerekliliği var.
Hatırlayın, "Bağımsız Türkiye" mitinglerinden bugüne gelindiğini iyi bir düşünün veya o gün bu sloganı söyleyenlerle bugün o gün farklı düşünenlerin geldiği noktayı da iyi düşünün. O gün "Bağımsız Türkiye" sloganını atanlar -işte Deniz Gezmişlerin 6 Mayısta, dört gün sonra ölüm yıl dönümü var- bedelini ödediler, Türkiye için, "Bağımsız Türkiye" dedikleri için. O zamanlar "Bağımsız Türkiye" diyenlere karşı çıkanlar, benzer zihniyetleri. Şimdi sermaye dolaşmıyor mu? Para dolaşmıyor mu? Dünya küreselleşmedi mi? Ufalmadı mı? Elbette ki bunların hepsi oldu ama bir yandan bunun garantisini, hukuki, mahalli, siyasi açıdan garantisini de yasama oluşturmak zorunda. Bizim buradaki uyarımız bu, başka bir nedeni yok. Yoksa Seyşel Adalarından, Togo Cumhuriyeti'nden bütün şirketler de buraya gelir. Böyle bir keşmekeşe de izin vermemek gerekir diye düşünüyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.