| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 02.05.2012 |
CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yabancıya mülk satışı, arsa satışı konusu, benim için, milletvekili olmadan önce de, Sanayi Odası Başkanlığı yaptığım dönemde de çok önemli bir konuydu ve sürekli olarak bu konunun üzerinde çalışıyorduk ve bu süre içerisinde çocuklarımızın geleceği, ülkenin geleceği adına, yabancıya satılan her bir toprak parçası, her bir mülkiyet benim vücudumdan koparılan bir parça gibiydi ve biz "Nasıl yaparız da mütekabiliyete rağmen, mütekabiliyet şartı olmasına rağmen yabancıya toprak satışının, mülkiyet satışının önüne geçeriz?" diye düşünürken, çabalarken, bugün önümüze mütekabiliyet şartının kaldırılması ve yabancıya arsa, arazi satışının önünün açılması maddesi geldi.
Değerli arkadaşlar, bakın, daha önce bu kürsüye çıktığım zaman söylemiştim "Kürsüye her çıktığımda bir şeyden bahsedeceğim." diye. "Türkiye'nin ekonomisinin, Türkiye'nin önündeki en önemli sorun cari açık." demiştim. Cari açıktan dolayı Türkiye başını belalardan kurtaramaz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkanım, Hatibi dinleyemiyoruz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Hatibin insicamı da bozuluyor, uyarmanız lazım Başkanım.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Onlar dinlemesin, halkımız dinler; yarın dinler, bugün dinlemezse yarın dinletiriz, sosyal medyayı kullanırız.
Değerli arkadaşlar, daha önce mütekabiliyet olmasına rağmen, "Yabancıya arsa satışının önüne nasıl geçeriz?"in peşindeydik. Ama daha önce söylemiştim "Cari açık, cari açık, cari açık? Cari açık kapatılmazsa veya kapatılma sürecine girmezse eğer, bu ülkenin başı beladan kurtulmaz." diye.
Bakın, daha önce söyledim, sürekli olarak, hâlâ, şu anda halkımızı kandırmak adına ihracat rakamları açıklanıyor ve bir türlü ithalat rakamı açıklanmıyor. 2002'yi kriz yılı sayarsak, kriz yılının devamı sayarsak, 2003 yılında 36 milyar dolar ihracattan 135 milyar dolara getirdiniz ve bunu sürekli olarak cumhuriyet tarihinin rekoru olarak açıkladınız, ama öte yandan 2003 yılında 56 milyar dolar olan ithalatı da 240 milyar dolara getirdiniz. 2011 yılında dış ticaret açığı 105 milyar dolar. Bunun bir kısmı turizm geliriyle, bir kısmı da yabancı müteahhit gelirleriyle kapandı ama cari açığımız hâlâ, 2011 yılı itibarıyla 77 milyar dolar. İşte, Türkiye'nin başını belaya sokan ve bugün önümüze yabancıya arsa satışının önündeki engelleri kaldırmak üzere gelen yasa bunun sonucu.
Mütekabiliyet varken zaten yabancıya arsa satılıyordu. Biraz önce bazı arkadaşlarımız mütekabiliyet şartının kaldırılmamasını ve yabancıya satışının ancak mütekabiliyetle olmasını savundu.
Değerli arkadaşlar, neyi değiştirdi mütekabiliyet varken? Yani Abu Dhabi'yle, Dubai'yle, İsrail'le, Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki diğer emirliklerle, Arabistan'la mütekabiliyet anlaşması yapsanız ne olacak? Ya da daha önce yaptınız ne oldu?
Bakın, size bir rakam vereyim, iki üç sene önceki rakamla söylüyorum. Abu Dhabi'nin önümüzdeki süreçte tarım alanları almak üzere kurduğu bir kamu kuruluşu var, Abu Dhabi Investment Authority. Bunun bütçesi 785 milyar dolar. Adamların elinde 785 milyar dolar var ama toprak yok, çöl var, kum var; sizin elinizde tarım toprakları var, turizm toprakları var, koylar var ama paranız yok. Mütekabiliyet olsa ne yazar, olmasa ne yazar? Zaten geçmişte mütekabiliyet olduğu dönem de Türkiye'deki toprak satışlarının arttığı dönem. Bakın, şu elimdeki liste Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ve Sayın Bakanın bir soru önergesine verdiği cevabın içerisinden gelen resmî rakamlar. Daha önceki yıllarda yani 94, 95, 96 yıllarında satılan miktar 403 bin metrekare, 447 bin metrekare, 332 bin metrekareyken; AKP İktidarında, 2002'de 1 milyon 280 bin metrekare, 2003'te 1 milyon 800 bin, 2004'te 4 milyon, 2005'te 3 milyon 388 bin, 2006'da 6 milyon 200 bin diye gidiyor ve 2011'de 18 milyon metrekareye geliyor.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca satılan 89 milyon metrekare arsanın sadece 82 milyon metrekaresi sizin iktidarınız döneminde satıldı. Bunlar devletin resmî rakamları.
Bundan bir süre önce Bakanımız müjde veriyor, diyor ki: "Mütekabiliyeti kaldırıyoruz." Bunu müjde gibi sunuyor. Burada bir başka yaptığım konuşmada şunu söylemiştim: Bu satılan arazilerden ve gayrimenkullerden gelen paralar da Türk halkına, Türkiye'ye dünyanın güveni ve doğrudan yabancı sermayenin gelişi olarak aktarılıyordu. Bu, aslında övünülecek bir şey değil; bu, aslında utanılacak bir şey. Ürettiğiniz malı satamıyorsunuz, sanayi mamullerini satamıyorsunuz, tarım mamullerini satamıyorsunuz, turizminizi satamıyorsunuz, topraklarınızı satıyorsunuz ve ondan sonra da bu Türkiye ekonomisine güvenden bahsediyorsunuz.
Bu kürsüde şunu iddia etmiştim, demiştim ki: "2007 Türkiye'ye en çok yabancı sermayenin geldiği yıldır, 20 milyar dolar geldi, verin yetkiyi bana 200 milyar dolar getireyim." Bu yasayla, buna benzer yasayla 200 milyar dolar getiririm. Tek başına Topkapı Sarayı 200 milyar dolar eder. Bunun neresiyle övüneceğiz? Bu yasa doğru bir yasa değil.
Bakın, biraz önce biraz kısık seslerle işte "Türkiye'ye yabancı sermaye gelecek, üretim yapacak." filan dendi ama mütekabiliyet yasasının kaldırılmasıyla ilgili şu andaki Hükûmetimizin bakanlarından gelen bütün demeçleri basından takip edin, hepsinin demeçlerinde şu var: "8 milyar dolar gelecek", "7 milyar dolar gelecek."
Değerli arkadaşlar, bu yasa, Türkiye'de üretimi artırmak, tarımı artırmak, yeni yatırımlar kurmak amacıyla değil, sadece ve sadece cari açığın kapatılmasına yönelik, döviz açığının kapatılmasına yönelik bir yasadır ve yanlıştır ve çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği adına çok yanlış bir karardır.
Tabii, burada kanıma dokunan şeyler de var. Bakın, basından gidin, inceleyin. Çinliler hopluyor şimdi, basında çıkıyor; diyor ki, Çinliler: "Türkiye, Mütekabiliyet Yasası'nı kaldırıyor." ve Çin'de çok büyük sermayeli emlak şirketleri Türkiye topraklarını pazarlamak üzere büyük kampanyalar açtılar. Büyük reklam kampanyaları açtılar; kanıma dokunan bu. Oradaki uluslararası ticaret şirketleri Türkiye'de üretilen biberi, Türkiye'deki buğdayı, Türkiye'deki pamuğu pazarlamak üzere sevinmiyorlar, Türkiye'de üretilen sanayi mamullerini pazarlamak üzere sevinmiyorlar. Türkiye'de mütekabiliyet kalkıyor, artık top atan tüccarın malı gibi bizim topraklarımızı pazarlamak üzere kampanyalar ve reklam kampanyaları açıyorlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, toprak satışının, yabancıya mülkiyet satışının çok önemli sakıncaları var. Bir konuşmamda zaman çok dar olduğu için birkaç cümleyle bahsettim. Şimdi, dedim ki o zaman, yabancılar Türkiye'ye geliyor. Alanya'da, Antalya'da, Datça'da, Fethiye'de arsa alıyor. Bunu mantıklı bulabiliriz yabancılar açısından, bizim açımızdan değil. GAP bölgesinden de arazi alıyor, Hatay bölgesinden de alıyor; onları da kendileri açısından mantıklı sayabiliriz ama onlar açısından baktığımız zaman Yozgat'ta, Kırşehir'de, Orta Anadolu bölgesinde, bizim bilmediğimiz yerlerden niye toprak aldıklarını çok fazla şu anda bilemiyoruz. Kırşehir'de 2 milyon 695 bin metrekare, Batman'da 2 milyon, Kayseri'de 2 milyon, Yozgat'ta 2 milyon, Tekirdağ'da 1 milyon 900 bin gibi araziler.
Peki, değerli arkadaşlar, burada sadece İç Anadolu'da bir arazi olmanın dışında, orada önümüzdeki süreçte değerli madenler çıkabilir mi? Onların teknolojisi şu anda bizden daha önce onları tespit etme imkânına sahip olabilir mi? Ve tespit etmeye, onlardan dolayı bunların üzerine gidiyor olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Şu anda bizim MTA'nın teknolojisi yetmiyorsa yirmi sene sonra oradan çok kıymetli madenler çıkarsa oturup dövünmeyecek miyiz?
Bakın, bizim milletvekilimiz Sayın Oktay Ekşi soru önergesi vermişti, demişti ki: "Ordu ilinin sahillerindeki kumlarda stratejik önem taşıyan nadir toprak elementleri demir mineraliyle uranyum tespit edildiği doğru mudur?" MTA'dan gelen cevap: "Şöyledir, böyledir, tenörü düşüktür." filan. Ama gerçekten onlarda uranyum varsa ya da biraz önce saydığım illerde, şu anda, gelecekte dünyanın en önemli yakıtı olabilecek bor madenleri varsa ne olacak o zaman? Bundan bir ay önce Adana'nın Aladağ bölgesinde 3 milyar dolar değerinde krom tespit edildi. Eğer oradaki arazileri yabancıya satmış olsaydınız, tarla fiyatına, kıraç tarla fiyatına satmış olsaydınız -oradan 4 milyar dolarlık, 3 milyar dolarlık krom çıktı- şimdi yabancıların elinde olacaktı. İşte önemli sakıncalardan bir tanesi bu.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Vekilim hatırlatma. İki hafta sonra da bor gelecek, aman hatırlatma bunlara, hazırlanıyorlar.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Kıyıların satışı: İstediğiniz kadar siz ilçelerin yüzde 10'uyla sınırlayın, Alanya'da, Antalya'da, Datça'da, Fethiye'de sahilden içeriye doğru 300 metre mesafedeki, 400 metre mesafedeki kuşağı sattıktan sonra geri kalan sizin olsun. Bu tempoyla gidilirse otuz sene, kırk sene sonra bu toprakların çocukları denizi göremez. Maliye Bakanı ya da onu savunanlar "Ben havaalanında sırtına toprak almış, ev almış götüren turist görmedim." diyor. Gülünecek bir şey değil. Otuz sene, kırk sene sonra denizi göremeyiz. Bakın, şu anda Belediye Seçimleri Yasası'nı değiştirirseniz, Antalya'da şu anda Almanlar belediye başkanı olur; Datça'da, Fethiye'de İngilizler olur. Mersin bölgesindeki bir bloku olduğu gibi Ruslar aldı. Bu süreç devam ederse Orta Anadolu'ya yerleşirsiniz.
Daha önemli bir şey var, gıda arzı güvenliği, sürekli bunu söylüyorum, petrolden çok daha önemli. Şu anda küresel ısınmadan dolayı toprağı olmayan bütün ülkeler sermaye biriktirip tarım toprakları almaya çalışıyor. Elbette, toprağı buradan götürmezler ama otuz sene sonra, elli sene sonra bizim çocuklarımız o tarlalarda üretilen ürünler tırlara yüklenirken arkasından bakar ve aç kalırlar.
Değerli arkadaşlar, bir başka şey daha var, bakın, "Türkiye öyle itibarlı, böyle itibarlı." diye sürekli olarak burada konuşuyorsunuz, "Sayın Başbakan dünyanın gıpta ettiği Başbakan." diye konuşuyorsunuz, "Ekonomimiz şöyle, böyle." diye konuşuyorsunuz ama bir de bunun itibar meselesi var. Bugün, dünyada itibarlı hiçbir ülke toprağını satmıyor ve toprağını kiraya da vermiyor. Toprağı sattığınız zaman ya da kiraya verdiğiniz zaman, bir defa gelişmiş ülkeler liginden bir alt lige düşüyorsunuz, itibar da kaybediyorsunuz. Biraz önce konuşan arkadaşımız "Avrupa'da birçok ülke toprağını satıyor." dedi. Bu bilgiler doğru bilgiler değil. Yıllarca bunların hepsini tek tek inceledik. Şu anda, Avrupa'da, bakın ben size söyleyeyim, Macaristan'da, Çek Cumhuriyeti'nde, Slovakya'da arsa satışı yasak; Polonya'da 2016 yılında, şimdi bitiyor ama devam edip etmeyecekleri belli değil; Bulgaristan'da, Hırvatistan'da yasak; İspanya'da sadece daireleri satıyorlar, toprak satışı, tarım toprağı satışı yasak; İsrail'de bırakın yabancıya kendi ülkesinin vatandaşlarına bile vermiyor. Şimdi satamadığınız yerleri kiraya veriyorsunuz. Bu, itibarsızlaşmadır. Türkiye Cumhuriyeti'ni bu duruma düşürmeye hakkınız yok. Şu anda dünyada toprağını kiraya veren, işleyemeyen ülkeler Uganda, Sudan, Mali. Ama Sudan bile, şu anda geri kalmış hâliyle topraklarını satmıyor ve tarımı öğreninceye kadar, gen teknolojisini öğreninceye kadar topraklarını kiraya veriyor; onun da yüzde 70'inin dışarıya çıkmasına izin verip, yüzde 30'unu kendi ülkesinin halkına bırakma şartı getiriyor. Türkiye'yi topraklarını satarak ve kiraya vererek bir alt lige düşürmeye kimsenin de hakkı olmadığını düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, toprak satmak bir politika olabilir; çok liberalsinizdir, topraklarınızı satarsınız ama bunu açıkça yaparsınız. Bakın, şimdi, bundan bir, bir buçuk ay önce 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü vardı. Okuyayım buradan size Sayın Başbakanın konuşması: "Akif'in ifadesiyle sıksan `şüheda fışkıracak' bu topraklar aziz şehitlerimizin hatırasıyla huzur ve emniyet içerisindedir. Elbette şehitlerimizi ebediyen hatırlayacak, onların mirasına da aynı şekilde sahip çıkacağız." Burada Başbakana cevap vermek benim görevim değil, bunu Türk halkının değerlendirmesine bırakıyorum. Başbakan Yardımcımız da anlatıyor. Ondan sonra diyor ki: " `Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda/ Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.' dizelerinin de belirttiği gibi canımızdan, malımızdan vazgeçebiliriz ama asla vatanımızdan vazgeçmeyiz."
Geçiyor musunuz, geçmiyor musunuz? Vatanı satıyor musunuz, satmıyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
"Alsan da dünyaları, verme vatanı." diyor. Bırakın dünyaları, çantayla döviz getirene vatanı satıyor musunuz, satmıyor musunuz?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) - Hangi vatanı? Kim satıyor? O senin fikrin.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, tarih sizi dostlarını satanlar olarak yazdı; Müslümanları sattınız Irak'ta, dostunuz Kaddafi'yi sattınız Libya'da, dostunuz Esad'ı sattınız Suriye'de. Şimdi, hiç olmazsa, tarihe kendi vatanını satan bir parti olarak geçmemenizi öneriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.