GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÖMER FARUK ÖZ'ÜN, VAKIFLAR HAFTASI'NA İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ'IN CEVABI
Yasama Yılı:3
Birleşim:101
Tarih:08.05.2013

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem dışı konuşmalarda Malatya Milletvekilimiz Ömer Faruk Öz Vakıflar Haftası dolayısıyla düşüncelerini ifade ettiler, diğer arkadaşlarımız da farklı konularda konuşmalar yaptılar. Öncelikle, Vakıflar Haftası münasebetiyle duygu ve düşüncelerini paylaşan Sayın Öz'e teşekkür ediyorum. Kendisinin, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün de bir mensubu olarak geçmişte başarılı çalışmaları olmuştu. Bu hizmetler sebebiyle de kendilerine teşekkür ediyorum.

Gerçekten, pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tören salonunda Vakıflar Haftamızın açılış törenini yapmıştık. Burada, sadece konuşmalar değil, bu sene "vakıf ve şehir" teması çerçevesinde pek çok ilmî toplantıların da yapılacağı, vakıflara sponsor olarak katkıda bulunan değerli şahsiyetlere verilen ödüllerle birlikte, vakıfların yurtlarında okuyan başarılı öğrencilerimizin takdimleri de yapılmıştı. Bu, bir hafta boyunca devam edecektir ve 25 bölge müdürlüğümüz kendi bölgelerinde de Vakıflar Haftası'nı çeşitli etkinliklerle kutlamaktadırlar.

Bu sene şehircilik perspektifiyle vakıf medeniyetine bakmak istedik. Özellikle son yıllarda, kısmen TOKİ, kısmen de özel çabalarla şehirleşme konusunda yeni atılımlar, yeni modeller içerisindeyiz. Bu vizyona tarihî bir perspektif olarak bakmak istedik. Şüphesiz, tüm hizmetlerin içerisinde az çok fakat mutlak bir şekilde yer işgal eden vakıflar, şehirlerin genel fonksiyonları olarak nitelendirilen iktisadi, idari, siyasi ve kültürel açıdan pek çok hizmetlerle değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Günümüzde şehirleşmeyle ilgili konulara "şehir" ve "şehircilik" kavramlarıyla yaklaşılıyor. Oysa, şehirleşme ve toplum arasındaki ilişkiyi kuran temel kavram "kültür ve medeniyet anlayışı"dır. Vakıf konusunun bir medeniyet hâline dönüştüğü Osmanlı Dönemi'nde "şehir" kavramından çok "mahalle" kavramı ön plana çıkmıştır. Şehirleşmelerin, şehirlerin gelişimi daha çok mahalleler çevresinde olmuştur. Daha sonra vakıflar eliyle kurulmuş ticaret merkezleri, bedestenler, kervansaraylar da yine şehirleri oluşturan, daha da ilerisinde şehirlere kimlik katan yapılardır. Vakıf öyle bir medeniyet oluşturmuş ki. fakirlerin parasız yıkandığı hamamlardan, sebillerde buzlu su, hatta şerbet dağıtılmasına kadar sayısız hizmetler verilmiştir. Şehirlerin imar edilmesine yol açan yol, kaldırım ve köprü yapımını sağlayan onlarca vakıf kurulmuştur. Vakıf şuurunun derinliklerini yansıtan en güzel örneklerden birisi de vakıf geliri ile kandil ve yağ alarak kandilciler marifetiyle sokakların aydınlatılmasıdır. Sokakların temizlenmesi için kurulan vakıflar, sokak bekçilerinin ücretlerini ödeyen vakıflar da ecdadın hassasiyetine örnektir.

Diğer taraftan, şehirler arası ulaşımın temini için sayısız yol, köprü, fener ve kalelerin inşası, büyük ticaret yolları üzerindeki konak yerlerinin, kervansarayların tesisi vakıflar sayesinde gerçekleşmiş ve tüm bakım masrafları da vakıf gelirlerinden sağlanmıştır. Bütün bunların yapımı, tüccar ve hacıların seyahatini kolaylaştırmak, yol emniyetini temin etmek, yolcuları barındırmak ve doyurmak içindir. Mesela, bir Selçuklu hanının vakfiyesinde hana gelen her sınıf ve her dinden yolculara yiyecek, ayakkabı ve hayvan yeminin verilmesi şart kılınmıştır. Bu örnek vakıf medeniyetimizin geniş bir hoşgörü ve vizyona sahip olduğunun da en önemli göstergesidir. Yollar üzerinde veya şehirlerde kurulmuş olan han veya kervansaraylar, ortası avlu ve çevresi geniş kerevetlerle çevrili, etrafı bir nevi surla koruma altına alınmış yerlerdir. Bu tesisler sayesinde misafirlerin ve tüccarların emniyet içinde seyahat etmeleri sağlanmıştır, ticari hayatın canlanmasında önemli bir rol oynamıştır.

Eski şehirlerde umumiyetle vakıflar yoluyla hizmetler gerçekleştirilmiştir, bugün belediyelerin yaptığı pek çok hizmetler. Bunların başında şehirlerin su ihtiyacının temini de gelmekteydi. Bu gaye için vakıf kurmak suretiyle su bentleri, kuyular, çeşmeler inşa edilmiş ve yazın soğuk su dağıtılması maksadıyla sebiller yapılmıştır. Sebillerin suyunu soğutmak için bazı vakıflar buzluklar tesis ederken, diğerleri vakfiyelerinde bu iş için uzak yerlerden bile kar getirilmesini hükme bağlamıştır.

Bütün bu konular tarihî, sosyal, kültürel, teknik boyutlarıyla ele alınarak bir hafta boyunca sempozyum ve diğer çalışmalarla enine boyuna tartışılacaktır.

Değerli arkadaşlar, özetle, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün son yıllarda takdire şayan hizmetlerinin bulunduğunu biliyoruz. Genel Müdürlüğümüz son on yılda ülkemiz ekonomisine 2 milyar 600 milyon liralık yatırım yapmış ve bununla 70 bin kişiye de istihdam sağlamıştır. 2003 ve 2012 yılları arasında ülkemiz genelinde il ve bölge ayrımı yapılmaksızın 3.750 vakıf eserin onarımı tamamlanmıştır. Genel Müdürlüğümüz ecdadımızın emanetlerine sahip çıkma gayretini hakkıyla ortaya koymaktadır. Bu çabaları sebebiyle Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün tüm personeline ve vakıf eserlerine sahip çıkan tüm milletimize teşekkür borcumuz olduğuna inanıyorum. Bu bir heyecan işidir, hizmet etme şuuru, sahiplenme işidir. Bu düşünceyle, emeği geçenlere her zaman teşekkürlerimizi ifade ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, vakıflar konusu, yani yüzyıllar boyunca ecdadımızdan bizlere intikal eden hayır ve hizmet işleri bir ibadet şuuruyla bugüne kadar gelmiş ve bu eserlerin korunmasına, restorasyonuna, onarımına büyük gayretler sarf edilmiştir.

Meclisimiz içerisinde tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin vakıflara sıcak bir duyguyla baktığını, bu emanetleri koruma noktasında kendilerini görevli bildiklerini, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesi ve bu bütçenin kullanımı konusunda da hassasiyetle davrandıklarını biliyorum. Bütçe Plan Komisyonundan başlayarak Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin konuşulduğu ve hatta herkesin kendi bölgesinden restorasyona ihtiyaç duyulan eserlerin tarafımıza bildirilmek suretiyle takiplerinin yapıldığını da samimiyetle müşahede ediyorum. Bu fevkalade önemlidir, bu gayretin devam etmesini, bizlere bu konuda yön gösterilmesini, yol gösterilmesini, haklı eleştirilerle belki ihmal ettiğimiz konuların da gündeme getirilmesini samimiyetle arzu ediyorum.

Sayın Başbakanımız dün grup toplantısında, ben de pazartesi günü hafta münasebetiyle yaptığımız toplantıda ifade etmiştim, önemli bir çalışma herhâlde önümüzdeki günlerde Meclisimizin komisyonlarında görüşülecektir. O da şudur: Belli dönemlerde dağıtılmış veya dağılmasına karar verilmiş olan vakıfların belli bir prosedür içerisinde yine eski kurucuları tarafından

ortaya konulması, kanunen tescil edilmesi ve bunlardan gayrimenkulleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal edenler varsa -ki vardır tespitlerimize göre- bunların da bu vakıflara tekrar iadesi konusunda bir maddelik bir değişiklik tasarımız önümüzdeki günlerde Meclisimize gelecektir.

Bir de bugüne kadar sıkıntısı ve şikâyeti duyulan bir konuyu çözememiştik. O da şudur: Kiraya verilen veya tahsis edilen mazbut vakıf taşınmaz malların sigortalandırılması konusuydu. Maalesef, bazı sigorta şirketleri bu eserlerin sigorta edilmesinden imtina ediyorlardı. Belki yıkılmaları, yakılmaları veya bir şekilde ortadan kaldırılmaları sebebiyle sigorta primlerinin yüksek olacağı konusunda böyle bir imtina etmeyle karşı karşıyaydık. Yine, getirdiğimiz bir maddeyle... Maddeyi aynen okumak istiyorum: "Kiraya verilen veya tahsis edilen Genel Müdürlük ve mazbut vakıf taşınmaz malların, yangın, hırsızlık ve doğal afetlere karşı, kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması zorunludur. Bu sigorta işlemlerinde bedel Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılan yapı yaklaşık birim maliyetleri 5'inci sınıf D grubu yapılar birim fiyatı ile taşınmazda yer alan taşınırların devri dikkate alınarak Genel Müdürlükçe belirlenir." Teknik bir düzenleme yaparak, bunların sigortalanması konusunda bir mecburiyet getiriyoruz. Şüphesiz, komisyon görüşmeleri ve Genel Kurul gündemi içerisinde -Genel Kurul kendi gündemine hâkim olarak- istedikleri değişiklikleri de yapmak suretiyle vakıfların bu eksiğini de gidermiş olacağız.

Değerli arkadaşlarım, dün Genel Kurulda bir tartışma yaşandı, izin verirseniz birkaç cümleyle de o tartışmaya temas etmek istiyorum. İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve arkadaşları bir Meclis araştırma komisyonu açılmasıyla ilgili bir teklifte bulunmuşlar. Ben de konuyu, doğrusu, bulunduğum yerden, ekranlardan takip ettim. Tartışma o kadar farklı bir noktaya geldi ki asıl unutuldu ve istenmeyen, arzu edilmeyen konuşmalar da yapıldı. Dolayısıyla, izninizle, birkaç cümleyle bu konuyu tekrar bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bir defa, İhsan Özkes ve arkadaşlarının bu konuda bir Meclis araştırması talebi bence yerinde bir taleptir. Şu açıdan: Çünkü, gerekçesini okudum, gerekçesi hemen hemen 1,5 sayfa ve ta bidayetten itibaren mahkeme kararlarıyla bu işin ne şekil aldığını arkadaşlarımız yazmışlar. Yani konuyu gündeme getirme açısından arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ama bence bu bir Meclis araştırma komisyonunun görevi değildir, çünkü gerekçesine baktığımız zaman, esasen safahatı fazlasıyla burada görmek mümkün. Konu üzerinde verilmiş mahkeme kararları var, bu mahkeme kararlarını dikkate alarak bir yasal düzenleme yapılabilirse... Bunun teklifinde bulunmak gerekirdi diye düşündüm.

Şimdi burada ifade edilen konular, belki dün komisyon kurulması için imza veren arkadaşlarımızdan Sayın Özkes'in dile getirdiği, buna karşılık diğer arkadaşlarımızın da konuyu açıklama gayretleriyle bir nebze anlatıldı. Mesele şudur çok basit olarak: Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerinin buralarda kira karşılığı kalmaları veya kira ödemiyorlarsa kendilerinden ecrimisil istenmesine yönelik bir taleptir. Bu talep çok yeni de değildir, eskiden bu yana devam ediyor. Biz kira almaya devam ediyoruz, ecrimisil davalarını da açıyoruz. Şu sebeple: Değerli arkadaşlar, vakıflar konusuna bakarken Millî Emlakin sahibi olduğu diğer gayrimenkuller sadedinde düşünmemek gerekir. Bu işin bir özelliği var, çünkü vakıf konusu "vakıfların anayasası" tabir edilen vakfiyelere dikkat edilmek suretiyle takip edilmelidir. Yani bir vakfın kurulmasında... Sizler yeni vakıflar kurabilirsiniz, geçmişten kalan mazbut vakıflar var, yine kişiler tarafından yönetilen mülhak vakıflar var, yine cemaat vakıfları var; bunların her birisinin anayasası kendisinin vakfiyesidir. Bu vakfiyede neyi amaçladığını, bu amaca uymak için neler yapılması gerektiğini yazarlar, halefiyyet yoluyla intikal eder. Mahkemeler de bu vakfiyeleri doğru, yerinde, haklı kabul ederlerse bu vakfiyelere uymak da önemlidir. Hatta dinî bakımdan derler ki: "Şartı vakıf -vakfın şartı- nass gibidir." Yani dinî inanca sahip insanlar açısından uyulması mutlak ve mecburi olan kurallardır. Şüphesiz, laik bir ülkede yaşadığımızın bilinci içindeyiz ama her vakfın bir vakfiyesi varsa, o vakfı vakfiyesine uygun kullanmak ve yönetmek gerekiyor.

Bakınız, bu vakfiyeler bizim için önemlidir, bir. İkincisi, yürürlükteki mevzuata yani Vakıflar Kanunu'na da bakmamız gerekir. Vakıflar Kanunu bu vakfiyelerin ne şekilde yürürlükte olacağını da gayet güzel bir şekilde, dikkatle ortaya koymuş. Bize bu talepler geldikçe, biz bu konular üzerinde ilgililere, daha çok Diyanet İşleri Başkanlığına ve bu konudan mağdur olduğunu iddia eden din görevlilerine durumu çok açık bildirdik. Ancak, bu bildirimlerimize karşılık onlar, ödedikleri kiradan veya ödemedikleri işgalden dolayı para vermek istemediklerini ifade ederek bunların parasız hâle getirilmesi talebinde bulundular. Kendileri açısından haklı bir talep olabilir ama biz bunlara hep ret cevabı verdik. Hatta, işin garibi, Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendisine bağlı olduğu Sayın Bakanımız Bekir Bozdağ, Başbakan Yardımcımız, bir kanun teklifi hazırlayarak bize uygunluk açısından gönderdi. Biz, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, hazırlanan kanun teklifinin uygun olmadığına karar verdik. Yani kendi Başbakan Yardımcımızın uygun bularak bize gönderdiği kanun teklifini biz "Uygun değildir." düşüncesiyle kendisine iade ettik.

Dün belki bu konu görüşülmedi ama bilginize sunmak bakımından bir iki önemli ayrıntıyı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Şimdi, biz, bu talepler karşısında ve en son...

Sayın Özkes, buyurun lütfen. Sizden bahsediyordum, dünkü araştırma komisyonu teklifinizden.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda en son gelen teklife olumsuz cevap vermemiz Vakıflar Meclisimizin kararıyla oldu. Kısaca şöyle kararımız: Daha evvelki şu tarihli, şu tarihli, şu tarihli kararların gereğince, bir, herhangi bir vakfiyede -yani bir cami kurulmuş, çevresine başka şeyler yapılmış, onun vakfiyesinde- şurası da meşruta olarak kullanılacaktır denen bir yer varsa yani o vakfiyede meşrutahane bulunması hâlinde, bir hüküm varsa vakfiye şartlarına uyacağız. Meşrutayı kim kullanıyorsa, içinde kim oturuyorsa herhangi bir bedel ödemeyecek çünkü vakfiyenin kendisi esasen bunu öngörmüş.

Vakfiyelerde meşrutahane olarak kullanılacağına dair hüküm varsa ancak yıkılmışsa, sonradan özel veya tüzel kişiler tarafından aynı yere yapılan ve meşrutahane olarak şu anda kullanılan binalar varsa -yani meşrutahane olarak kullanılması gereken bir yer gösterilmiş vakfiyede ama yıkılmış, sonra orada özel veya tüzel kişiler bir yer yapmışlar, meşrutahane olarak kullanılıyor- o takdirde bu yapılan, sonradan yapılan meşrutanın da yine vakfiye şartlarına uygun olarak kullanılacağı hükme bağlanıyor. Yalnız, bu meşrutada o caminin imam ve müezzininin oturmaması hâlinde, Vakıflar bölge müdürlüğü komisyonlarınca belirlenecek bedel üzerinden, vakfiye şartları doğrultusunda kullanılmak üzere, tahsisle ilgili mevzuat hükümlerine göre, öncelikli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edilmesi veya tüzel kişiliğe tahsis etmişsek onarımlarının da onlar tarafından yapılması... Yani bir cami var, imam ve müezzinine meşruta olarak bir yer ayrılmış fakat onlar orada oturmuyorlar. Oturmuyorlarsa, başka camilerin imam ve müezzinleri 1'inci sırada olmak üzere başka kurumlara da tahsis edilebilir diye hükmümüz var.

Şimdi, hayrat vakıflar ve akar vakıflar bizde farklıdır. Akar, kira getirmesi suretiyle vakfın temadisine yani devam etmesine yarayan vakıflardır. Vakfın hayrat nevinden olan arsa ve arazilerinin üzerine özel ve tüzel kişiler tarafından bizim idaremizin izni olmaksızın meşruta olarak yapılan binaların idare tarafından değerlendirilmesi veya tahsis hükümlerine göre, yine öncelikli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsis edilmesidir. Vakfın -bu farklı- akar nevinden arsa ve arazileri üzerine yapılmış meşrutahane nitelikli binalarının ise 2886 sayılı Kanun kapsamında kiraya verilmesine karar verilmiştir. Yani öncelikler o camilerin imam ve müezzinlerine olmak suretiyle, hayrat ve akar cinsinden vakıflarda ve vakfın vakfiyelerinde bu hükmün bulunup bulunmamasına göre nasıl davranılacağı konusu Vakıflar Meclisimizin geçmiş örneklerine de bakarak aldığı bir karardır. Bu kararımız da 25 Nisan 2013 tarihinde Başbakan Yardımcılığına yani Diyaneti temsil eden Başbakan Yardımcılığına bildirilmiş ve gönderilen kanun teklifinin bu şartları taşımadığı için kabul edilemeyeceği kendilerine duyurulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, basit olarak şu söylenebilir: Yani, bu yerlerde imam ve müezzinler hiçbir kira vermeksizin otursunlar. Bu güzel bir şey ama bu, vakfiyelere ve bizim mevzuatımıza uygun değil. Dolayısıyla, vakfiyede ve mevzuatta uygun bulunmayan bir şeyi "Canım, bunlar imam ve müezzinlerdir, yani otursalar ne olacak." diyemeyiz. Hiç kimse kusura bakmasın. Onlar da devletin memurlarıdır, kendi teşkilat kanunlarına tabidirler,. haklarındaki özlük hakları vesaireler de üçbeş yıl evvel yapılan düzenlemelerle en iyi noktaya da çıkarılmıştır.

Şu sözümü de söylemek istiyorum, bunu ifade etmek istemezdim: Şu ana kadar bizim bu şekilde ecrimisil uygulamak istediğimiz veya kira almak istediğimiz din görevlilerimizden alınan kira bedelleri 50 ile 160 lira arasında değişmektedir. 50 ve 160 lira arasında bir kira bedelinin ısrarla verilmek istenmemesini ben takdirlerinize sunmak istiyorum.

Vakıflar Haftası dolayısıyla bu konuyu da belki izah etmek zorunda kaldığım için özür diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)