| Konu: | JİTEM VE DOĞU/GÜNEYDOĞU BÖLGESİNDE YAŞANAN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER VE KAYIPLARIN ARAŞTIRILARAK ALINACAK ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 3/11/2011 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİN AYNI BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 03.11.2011 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi olarak faili meçhul cinayetlerde defalarca araştırma önergeleri verdik ve bugün de bu araştırma önergesinin görüşülmesini talep ederek Türkiye'de JİTEM'in, itirafçıların, çetelerin, darbecilerin, hukuk dışına çıkanların, terörle mücadele ediyorum bahanesi adı altında cinayet işleyen organize şebekelerin tamamının açıklığa, aydınlığa kavuşturulması, darbecilerin 12 Eylülden 12 Marta kadar hepsinden hesap sorulması, Sabahattin Ali'den günümüze kadar, Ape Musa'dan Milletvekili Mehmet Sincar'ın öldürülmesine kadar binlerce faali meçhul cinayetin işlendiği ülkemizde Meclisin, gerçek gündemini artık hatırlaması gerektiğini düşünüyorum.
Şu olaya iyi bakın, bellekleriniz, hafızalarınız bilgisayar CD'leri gibi silinmesin. Çok uzak değil, bundan on beş sene önce, 96'da bir Susurluk kazası yaşandı. Bunun altından çete, darbe, siyasetçi, bürokrat, yargı iş birlikleriyle işlenen cinayetlerin tamamı çıktı ortaya.
Bu bir rapor. Bu rapor, dehşet şeyleri ifade ediyor. O dönemin başbakanları, müfettişlerine böyle bir rapor hazırlatabilmişler. Daha sonraki koalisyon dönemlerinde, Erbakan döneminde Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu kurulmuştur Mecliste ve cinayetlerin uzatmalı çavuşlar düzeyine kadar nasıl düştüğünü, beyaz Renaultların nasıl cinayet işlediğini, 17 bin faili meçhul cinayetin nasıl işlendiğini, Hizbullah gibi örgütlerin nasıl kullanıldığını, kayıp silahların neler olduğunu, Batman Valisinin kendi başına o silahları nereye götürdüğünün hâlâ tespit edilemediğini, hukuksuzluğu, OHAL'i, sansür, sürgün kararnamelerini, bütün dönemin bütün rezaletlerini bu raporun içinde görebilirsiniz.
Peki, 1996'da bu kaza yaşanmamış olsaydı ve ezkaza bu raporla bu cinayet ilişkileri belgelenmemiş olsaydı çıkmayacaktı ortaya ki bunun temelinde Millî Güvenlik Kurulunda kararlaştırılmış cinayetlerin, Kürt iş adamları listelerinin yayınlandığı ve enselerinden birer kurşunla Diyarbakır'da, Batman'da öldürüldükleri günlerde hukuk yoktu, hukuk rafa kaldırılmıştı ve olağanüstü hâlde yaşanan bu süreci, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 93-97 arasını "Türkiye'de hukuk yoktur." diyerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine iç hukuk yollarının tüketilmesine gerek görmeden başvuruların kabul edildiği dönemdir. O dönem, bu cinayet zanlıları "Terörle mücadele ediyorum. Vatan, millet, Sakarya" edebiyatının arkasına sığınıp bu cinayetleri işliyorlardı.
Bugün Hükûmet bu konuda kararlılığını ortaya koyuyorsa niye faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına karşı çıkıyor, anlamakta güçlük çekiyoruz. Bugün, o dönemin faili meçhul cinayetlerini, suç organize şebekelerini, kumarhanelerin ilişkilerini, kaçakçılık yapanları, şehit cenazeleriyle uyuşturucu taşıyan görevlileri, bürokratları? Bakın, Almanya'nın istihbarat raporlarında devletin çok üst düzeyinde olan kişilerin isimleri kırmızı bültenlerin içinde geçiyor. Şimdi, bir dönemin, bu karanlık dönemin hiçbirini aydınlatamayan Türkiye, hesaplaşamayan bir Türkiye, kendi demokrasisini de kuramaz, yeni bir anayasayı da bu temel üzerinde şekillendiremez arkadaşlar.
Dikkat edin İspanya'ya, GAL çeteleriyle nasıl hesaplaşıldı? Orada Baltasar Garzon gibi yargıçlar vardı, hükûmetin, iktidarın içişleri bakanından emniyet genel müdürüne kadar cinayet işleyen şebekelerinin memurlarını örtülü ödenekten nasıl beslendiklerini teker teker ortaya çıkarırken benim İçişleri Bakanım "Profesör Büşra Ersanlı bölücülük dersi verdi, halkı isyana teşvik için eğitim verdi." diyor.
Bu kürsüden davet ediyorum İçişleri Bakanını, eğer yirmi dört saat içinde bunun belgelerini çıkarıp ortaya koymazsan ve bunu koymadığın takdirde müfteriliğini kaldırmazsan, istifa etmezsen sen insan değilsin diyorum. Senin Susurluk çetelerinden, onu koruyan ve kollayanlardan hiçbir farkın yok. Sen TCK savcısı mısın? Elinde belge mi var? Dinledin mi?
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen...
HASİP KAPLAN (Devamla) - Evraklar mı var elinde? Hangi belgeye dayanarak çıkıyorsun? Avukatının bile ulaşamadığı bir suçlama karşısında 21'inci yüzyılda Susurluk'a rahmet okuturcasına profesörleri, öğretim üyelerini, üstelik de bütün profesörlere hakaret edercesine "Binlercesinden birini aldık, ne olmuş?" diye söylerseniz...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkanım, Hükûmet yok. Böyle bir Meclis olur mu? Hükûmet yok orada. Nerede Hükûmet? Hükûmet gitsin yerinde otursun, orada ne işi var?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, faili meçhul cinayetlerle hesaplaşmak hukukla olur, insan haklarıyla olur, demokrasiyle olur, bağımsız yargıyla olur. Siz bağımsız yargıyı, özel güvenlik mahkemelerini, DGM'lerin yerine koyarak, sıkıyönetim mahkemelerinin yerine koyarak, örfi idarelerin yerine koyarak atadığınız savcılarla, atadığınız hâkimlerle senelerce süren uzun tutukluluklarla, milletvekillerini, aydınları, yazarları tıpkı Susurluk döneminde olduğu gibi içeri atarsanız sizin Susurlukçulardan ne farkınız var, ne farkınız kalır, nedir ayrımınız söyler misiniz? Susurluk'ta da hukuk yoktu, şimdi de hukuk yok. Susurluk'ta da yargı yoktu, şimdi de yargı yok. Susurluk'ta da gizli dinleme vardı, şimdi dinleme var. Susurluk'ta da gizli soruşturmacı vardı, şimdi de var. Susurluk'ta işkenceci vardı, şimdi de var. Ne değişti arkadaşlar, ne değişti?
Üç yıl yargılamadan insanları içeride tutmanın vicdanı nedir, insanlığı nedir, adaleti nedir, hukuku nedir? Siz bu ülkeyi korku imparatorluğuna çevirdiniz. Bu ülkeyi korku imparatorluğuna çevirmekle kalmadınız, bu ülkenin insanlarının başına, herkesin başına bir Susurlukçu gibi bir tane görevli, bir silahlı diktiniz. Burada neden korkuyorsunuz? Çünkü araştıramazsınız. Bunu araştırırsanız şu fotoğrafa bakacaksınız: Bu fotoğraftan birkaç tanesini kendi içinizde çok önemli görevlerde görürsünüz. Araştırırsanız failleri AK PARTİ'nin içinde görürsünüz. Araştırırsanız failleri Hükûmetinizin içinde görürsünüz. Araştırırsanız bürokratlarınızın içinde görürsünüz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Aynaya bak, aynaya.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bunun için yüreğiniz el vermiyor. Bunun için cesaretiniz yok. Bunun için tutturmuşsunuz bir KCK, Kürt aydınlarını içeri, siyasetçilerini içeri, seçilmişlerini içeri alırsınız. Tutturmuşsunuz bir Balyoz, Ergenekon; orada da adil yargılamayı beceremeyip yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Bu Meclisin 8 tane milletvekili üç senedir içeride, 8 tane milletvekiliyle ilgili burada bir irade tezahür edemiyorsunuz. Yargı yoksa, hukuk yoksa, adalet yoksa, vicdan yoksa en temel hakların ve hürriyetlerin başında gelen yaşam hakkı da yoktur, temel hak ve özgürlükler de yoktur, demokrasi de yoktur; insanlık da ölür orada, vicdan da ölür orada ve öylesine bir kara tehlike musallat olur ki bu ülkeye sizin getireceğiniz yönetim tarzı, Başkanlık tarzı padişahlıktan da daha otokratik, ondan da öte insanlarını vatandaş değil tebaa olarak gören, ondan da öte "Benden başka kimsenin bu ülkede yaşama hakkı yoktur." diyen bir anlayışa sığınır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sen de Ergenekoncusun.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ape Musa'nın eli yakalarınızdadır, Ape Musa gibi bir aydının, bilgenin eli yakanızdadır. Onun katillerini araştırmaya karşı çıkıyorsunuz. Bu Meclisin bir üyesini öldürdü Susurlukçular? Bakın, MehmetSincar'ı öldürdüler. Bu Meclisin üyesini öldürenlerin araştırılmasına karşı çıkıyorsunuz. Gelin, bu hukuksuzluklar karşısında gelin hep beraber cinayetlere karşı, hep beraber karanlığa karşı "Vatan, millet, Sakarya" edebiyatını bırakın. Terörle mücadele adı altında insan haklarına saldırıyı bırakın. Hukuka, hukuksuzluğa karşı gelin birlikte hareket edelim. Burada yürek ister, cesaret ister, inanç ister, kararlılık ister. Eğer siz bunu araştıramıyorsanız sizin her şeyiniz beraber hikâyedir. Hikâyeyle uyutmaya devam edersiniz ama size faturası da an gelir öyle ağır olur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?sizi yargıladığı zaman Uluslararası Ceza Mahkemesinden kurtaracak bir kişi bulamayacaksınız ve ve suçunuz insanlık suçu olacak?
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen? Lütfen kürsüyü terk ediniz.
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?soykırım suçu olacak, insanlar karşınızda olacak.
Hepinizi vicdana davet ediyorum.
Saygılarımla. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)