| Konu: | POSTA HİZMETLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 08.05.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bize kaldık. Arkadaşlarımızın bir kısmı da henüz aradan dönemedi, kendi kendimize bir kanun çıkarıyoruz. Az önce de söyledim...
RECEP ÖZEL (Isparta) - Tutanaklara geçiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tabii, senin söylediklerin de geçiyor, tarih oluyor onların hepsi. Sayın Elitaş, özellikle de size söylüyorum, aşağı yukarı bunun... "Sataşma" diye şimdi söz alabilirsin, her taraf kapalı, istediğin kadar Başkan verebilir de, Meclisin yasama faaliyetlerinin kamunun önünde olmasını engelleyenlerden biri de sizsiniz. O da tutanaklara geçti. Tam dört defa üst üste -tebrik ediyorum- söz alarak bu saatlerde bizim sadece birkaç tane ilgili veya mecburiyetten kalan arkadaşımıza konuşmamızı sağladığınız için. Oysa bunlar çok önemli şeyler. Demin, bazı sorular sorduk Sayın Bakana, dün akşam sorduk. Burada bütün arkadaşlarımız, maddelerde konuşanlar, bazı şeyler söylediler.
Tabii ki, bütün kurumlarımızın gerekli düzenlemelerinin yapılması, daha etkin çalışması için düzenleme gerekiyorsa yapılması hepimizin arzusu. Onun için söylüyorum zaten, yapmamız gereken yasama çalışmaları yerine gereksiz birtakım şeylerle burayı işgal ederek ondan sonrasında da gece yarısı belli bir saate kadar zorlamayla geçiriyoruz. Az önce yukarıda, Komisyonda Sayın Faruk Çelik'e yeniden sordum: "Siz Çalışma Bakanısınız, milletvekilleri insan mı değil mi?" dedim, güldü. "İnsan hakları var mı?" "Var." "ILO'yu siz imzaladınız mı? İmzaladınız. Biz dün saat birden sonra çıktık." Şimdi, bunun nedeni de işte sizin dayatmacı tutumunuz değerli arkadaşlar. Eğer kanun çıkacaksa bunun önceden belli ölçüde görüşülüp olgunlaştıktan sonra gelmesi lazım. Mesela, bu kanun tasarısının neyini konuşuyoruz? Özerkleştiriliyor mu, özelleştiriliyor mu diye konuşuyoruz, yani yapısal olarak, mali boyutunu konuşuyoruz. Dün Sayın Bakan yoktu burada. 2008'den beri Sayıştay diyor ki: "Muhasebe, finansman şubesi, malzeme daire başkanlığı -neyse- hiçbiri denetlenmemiş." Şimdi, finansmanını konuşuyoruz.
İki: Ne sordum? Personelle ilgili özlük hakları ne olacak? Teşvik verilecek, bilmem şu kadar. Peki, neymiş bu? Parayla ilgili, bütçeyle ilgili ama Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmedi. Onun için, bunların önceden görüşülmesi, gerekli komisyonların, gerekli kurumların, hatta sendikaların görüşü alındıktan sonra personelle ilgili çalışmaların yapılması gerekiyordu. Bölümden sonra Sayın Bakan cevap verirse, sorduğumuz sorular da vardı, bizatihi onu da sorarız ama.
Sayın Bakanım, bir defa daha uyarmayı görev biliyorum siz buradayken, dün başka bir bakanımız vardı, bürokrat arkadaşlarımız not almıştır ama. Özellikle, ben, bu PTT Bank hikâyesini pek sağlıklı bulmuyorum. Yani diğer, personel konusunda yine özelleştirme olduğu zaman "Normal yaparız, havuza koyarız." diyebilirsiniz, "Sonra çözülür, şimdilik özelleştirmiyoruz." diyebilirsiniz ama "PTT Bank" hâlen daha benim anlamadığım bir kavram. PTT, banka mı? Bankacılık hizmetlerini nasıl veriyor? Yaptığı sözleşmeleri onlarla neye göre yapıyor? Hangi bankayla yapıyor, hangi bankayla yapmayabiliyor? Türkiye'de faaliyette bulunan bütün bankalar isterse bunlarla banka hizmetleri sunma anlaşması yapıyor mu? PTT Bank tabelası, izin, izin öncesi, izin sonrası; bu işlemler nasıl oluyor? Yani, izin olmadan, nasıl, banka işlemi yapar gibi adına "banka" diyoruz, sonrasında da çıkan şeylerde uyduruyoruz? PTT'nin işi bankacılık işi değil dedim çünkü Ziraat Bankası duruyor, Halk Bankası duruyor, "Özelleştireceğiz." diyorsunuz. İşte efendim, "Vakıfbankın payını, Vakıflarınkini hazine alıp satacak." diyorsunuz, öbür taraftan, PTT bank... Nasıl yani bank? Ne veriyor? Efendim, orada uydurmuşuz bir şey, Bankacılıktan da dolaylı bir izin almışız baskıyla. "Şu, şu hizmetleri yapacak, diğer bankacılık hizmetlerini yapmayacak." İyi de banka adına yapıyorsunuz zaten ama sizin göreviniz bankacılık mı, posta hizmetleri mi? Yani bütün kurumları özelleştirirken diyorsunuz ki: "Devlet eliyle yapılmıyor." Yahu, niye giriyorsun o işlere, senin işin değil ki! Bankacılık zaten özelleşmiş, istiyorsa oralarda Ziraat Bankası da var, onun için bir uyarıda bulunmuştum.
Sayın Bakan, dün, "Western Union"la ilgili -örnek olarak söyledim, şirket adı olarak söylemiyorum- havale sisteminin, dünyada kara para aklamanın önemli araçlarından biri olduğunu ben yurt dışında milletvekili olmadan önce de yaptığım bir ortak, Türkiye'yle Almanya'nın yaptığı "workshop" sırasında teknik yetkililerden öğrendim ve hâlen de bu sistemin kullanıldığını biliyorum. Dolayısıyla, PTT'nin bu kadar çok şubecilik yapmasını, şubesi olmayan bankalar yerine şubecilik yapmasını, hatta Türkiye'de 5-6 şubesi olan, 10'u bulmayan bir bankanın kârında ne kadar payı olduğunu da merak ediyorum açıkçası. Bizim işimiz değil bu, bırakın bunu. Hem özerkleştiriyorsunuz, neredeyse özelleştirmeye hazırlıyoruz İller Bankası gibi ama hâlen daha bazı hizmetleri biz verelim diye bakıyorsunuz. Bırakın başkalarının işini yapmayı, düzenleme yapın. Telekomünikasyon Kurumuna yetki veriyorsunuz, bunları düzenleyelim varsa bir şey denetleyelim. Ama BDDK'nın izin vermediği "Sen bankacılık yapamazsın." dediği yerde kulağımızı tersinden gösterip biz onların adına gişe işlemleri yapalım! Niye yapalım, ne kadarını yapıyorsunuz? Yani Antalya'yla ilgili Sayıştayın şeyi vardı. Şimdi, arkadaşlar bana resim gösterdiler. Bakın, şöyle size de göstereyim. Bu, PTT'nin gişelerini gösteriyor Sayın Bakanım. Yani çok güzel yapılmış, sorun yok ama başta 2 tanesi var -normal çalışma saatinde çekilmiş- yani 2-3 tanesinde var. Bu tarafta 8-10 tanesi boş, bir şey yok yani. 2 tane ayrı açıdan şey gönderdiler, sizlerin de dikkatine. Ha, şunu söylüyorum. Olan yer var, olmayan yer var, fazla olan yer var. Hatta eleştirmişler, "Bunlar eskidi." dedikleri de var. Sayın Genel Müdürüm biliyor çünkü Sayıştay raporuna da girmiş. Onların yerine işte "Merkezden yer bulun." falan diyorlar da, benim derdim o değil. Ben, esas itibarıyla PTT'nin bu kadar ayrı hizmetlere girmesini, bankacılık işlemleri yapmasını doğru bulmuyorum. "Efendim, öbür fonksiyonlarımız kalmadı." E, bir taraftan kargo işlemlerini, taşıma işlemlerini özel sektöre "outsource" ediyorsunuz, beri taraftan "Bankaların adına biz bankacılık yapıyoruz." Ben bunu anlamıyorum. Yani PTT'nin amacı kâr etmek mi, bir özel sektör olarak birilerinin işini görerek kâr etmek mi yoksa Anayasa'da bize verilmiş olan -demin belirttiğim- haberleşme hakkımızın, iletişim hakkımızın sağlanması için bir kamu görevi görmek mi? Onun için, gelin bunu yeniden... Hani "Ne yapıyorsunuz? Amacımız ne, ne yapmaya çalışıyoruz?" diye en başta sormuştum. Onun için, kaygımız bundan. İşimiz, üzerimize vazife olmayan şeyi kendimiz üstlenip işimizi çoğaltmaya çalışmayalım. Bir taraftan "etkinlik" diyorsunuz, bir taraftan "Tekelleşmeyi önleyelim." Güzel ama öbür taraftan, başka işlemleri yeniden kamulaştırıyoruz, başka işleri yapıyoruz. O zaman, bizim işimiz bu değil. İsteyen banka gider, istediği yerde şubesini kurar. Şubesi olmayan banka, Ziraat Bankasının yaygın ağı var, gider orada muhabirlik anlaşması yapar, kendisi yapar. PTT'nin görevi bankacılık yapmak değil. PTT'nin görevi gidip sadece tahsilatçılıkla fatura... Diyecek ki şimdi: "Ben ondan para kazanıyorum." Ya, birinci görevin senin para kazanmak değil ki. PTT olarak, bir ticari işletmeye işini dönüştürüyorsun, "Ticaret Kanunu'na göre para kazanacağım." O zaman sürekli olarak her konuda kamu, şirket kurabilir, para kazanacak bir sürü alan var. Yani sattıklarımızın yerine de kendimiz yeniden devlet tekeli kurabiliriz, yaparız düzenlemeyi. "Avrupa Birliği" falan diye de -maalesef, dün belirttim- bize gerekçede bunu söylüyorsunuz, işte tekelleşme kalkıyormuş. Bir taraftan, o tekelleşmeyi kaldırırken özel tekel yaratıyoruz. Rekabet hukukuna aykırı, Anayasa'ya aykırı, BDDK'nın normal düzenlemesine aykırı, dolaylı olarak bir izin sonradan alınmış, böyle istisnai bir şey, tırnak içerisinde.
Dolayısıyla, gelin, bunları, az önce belirtmiş olduğum, personelin sıkıntılarını da giderecek şekilde yeniden düzenleyelim. Aceleyle "Biz yaptık, oldu." mantığıyla geliyorsunuz. Yukarıda bir tane daha torba görüşüyoruz. Şu anda arkadaşlarımız Plan ve Bütçe Komisyonunda. 12 madde olarak geldi, 22 mi çıkacak, kaç çıkacak bilmiyoruz. Yarısı Çalışma Bakanlığıyla ilgili, diğer geri kalan yarısı 4-5 tane ayrı bakanlığı ilgilendiriyor. Ve kaçıncı defa değiştiriyoruz? Sayıştay Kanunu yukarıda bekliyor, değiştirilmeyi bekliyor. Daha çıkalı kaç sene oldu? Kavga dövüşle, zorla çıkarttık; üstüne bir değişiklik, bir daha değişiklik. Dolayısıyla, bunları böyle görüşmeden, amacına bakmadan, arkadaşlarımızın getirdiği şeyleri alelacele sokunca sürece, maalesef, hilkat garibesi kanunlar çıkıyor. Sonrasında sakıncalar ortaya çıktığında da değiştirmek maalesef istediğimiz anda mümkün olmuyor. Onun için, gelin, burada Meclisi düzgün bir şekilde çalıştıralım, bunlar da milletin gözünün önünde olsun. Gündüz belli bir şeye kadar kayıkçı kavgalarıyla gündemi tıkayıp ondan sonra gece on iki'ye kadar, bir'e kadar, iki'ye kadar -kaça kadar giderse- kanun görüşmeleri yapmaktan vazgeçelim diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)