GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:03.05.2012

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, pazar günü 6 Mayıs, biliyorsunuz pazar günü Genel Kurul toplantımız yok. 6 Mayıs Türkiye tarihinde çok önemli bir gün. Daha önce bazı konuşmacı arkadaşlarımız da değindi. Bundan kırk yıl önce 6 Mayıs 1972'de ulusal bağımsızlık için, tam bağımsız Türkiye için mücadele eden ve bu uğurda yirmi beş yaşında gözünü kırpmadan darağacına gidebilecek kadar yurtsever olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilişinin 40'ıncı yıl dönümü. Kendilerinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum ve bu ülkede, bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele eden, tüm bu mücadelede canını verenlerin anısı önünde bu vesileyle saygıyla eğiliyorum.

Değerli arkadaşlar, onlar tam bağımsız Türkiye için mücadele ettiler, bağımsızlık inancı için mücadele ettiler, tıpkı doksan yıl önce bu ülkede bu toprakları korumak üzere vatan toprağı için gözlerini kırpmadan şehit olanlar gibi ve bugün, bundan kırk yıl sonra, 2012 yılının Türkiyesi'nde "Vatan topraklarını nasıl kolay satabiliriz"in kanununu bu Meclisten maalesef geçiriyoruz.

Değerli arkadaşlar,  bir kere daha ciddiyetle düşünelim, bir kere daha ne yaptığımıza bakalım. Bakın, bir ülkede yabancılara gayrimenkul satabilirsiniz, bu bir tercihtir. Dünyanın birçok ülkesinde yabancılara gayrimenkul satışı vardır ve bizim ülkemizde de yabancılara gayrimenkul satmak, esasen, külliyen yasak değildir. Bu kanunla yapılmak istenen yabancılara gayrimenkul satışının önünü açmak değil, bu kanunla yapılmak istenen yabancılara kontrolsüz biçimde topraklarımızı satışa açmaktır. İtiraz ettiğimiz şey bu, karşı çıktığımız şey bu. Birçok örnek verebilirsiniz. "Filanca ülkede var, falanca ülkede var, Avrupa'da satılıyor, başka yerde satılmıyor." Önce şunu söyleyeyim: Dünyanın hiçbir çağdaş, büyük, kararlı, rekabet edebilen devletinde, ülkesinde bu ölçüde kontrolsüz toprak satışı yoktur; bu birincisi.

Bakanlığın, Adalet Komisyonu sırasında bize dağıttığı notlarda, broşürlerde de göreceksiniz ki karşılıklılık esası kabul etmiyor, yok denen ülkelerde bile toprak satışı belli kurallara bağlanmıştır. Bunun da ötesinde, velev ki, diyelim ki bir kerecik onlar sınırsız satıyorlar?

Değerli arkadaşlar, hani o şiiri çok seversiniz ya. Şairin dediği gibi: "Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır." Başkalarının toprağının uğrunda ölen olmayabilir ama bu toprak vatan oluncaya kadar onun uğrunda dökülen kanı hep beraber döktük. Değerli arkadaşlar, bu, işin bir boyutu.

Bir başka boyutu şu: Buradan çıkıp küreselleşen dünyada büyük devlet olmanın, dünyayla rekabet edebilmenin koşulu sanki vatan topraklarını kontrolsüz ve sınırsız biçimde yabancıların alımına, yabancılara satmaya açmakmış gibi bir anlayış var. Böyle bir anlayış doğru değil.

Değerli arkadaşlar, dünyada 21'inci yüzyıla girerken, evet, küreselleşme önemli bir olgu ama küreselleşen dünyada dahi millî devletlerin önemi artarak büyüyor. Millî devletlerin önemi ortadan kalkmadı. Sadece millî devletlerin öneminin ortadan kalktığını söyleyen ideolojik hegemonya dünyada hâkim olmaya başladı. Bu anlayışla Balkanları parçaladılar, Orta Doğu'yu parçalamaya çalışıyorlar ve bu anlayışla dünyada bir taraftan dünya sürecinde etkin olan Rusya, Çin, İran, ABD etkin biçimde, dünyada bölgesel süreçlerde Almanya aktif olarak rol alırken, Türkiye gibi ülkeleri de "yabancı sermayeyi taşıyacağız" adı altında uluslararası pazara kontrolsüz şekilde açan bir anlayışı yerleştirmeye çalışıyorlar. Bunun karşısında durmak zorundayız.

Bakın, Türkiye büyük bir ülke. Türkiye genç nüfusuyla önemli bir ülke. Türkiye kaynakları çok zengin bir bölgede. Türkiye'de, gerçekten, Türkiye ekonomisinin dinamikleri, potansiyel itibarıyla güçlü, sadece bunları bir araya getirip harekete geçirebilmemiz lazım ve Orta Doğu yeniden şekillenirken, dünya yeniden şekillenirken, küreselleşen dünyada 21'inci yüzyılda, hiç şüphe duymuyorum ki Türkiye'nin rolü çok daha büyük olacak. Bu rolü yerine getirebilmek için, burada Türkiye'yi hak ettiği noktaya taşıyabilmemiz için millî devleti zayıflatmak değil, güçlendirmek zorundayız. Bunun için toprak bütünlüğü ve toprağa sahip çıkma konusunda her zamankinden daha etkili, daha kıskanç, daha aktif olmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, bakın, buradan sık sık söylenen bir şey var, bu kontrolsüz toprak satışını meşrulaştırmak için. Bu yasa niye geliyor önümüze? Bir kere, yabancılara tarım topraklarını kontrolsüz biçimde satabilmek isteniyor, satma niyeti var. Bunun arkasında yatan bu. Tarım topraklarını, imara açılmamış alanları, bölgesel olarak köy, kent ayrımı yapmadan Türkiye'nin dağını taşını yabancılara satmanın, peşkeş çekmenin kanunu bu önümüzde konuştuğumuz kanun.

Değerli arkadaşlar, bir şeyi ilginç buluyorum, ibretle izliyorum ve dinliyorum. "Canım, bu toprağı alıp götürecekler mi?" diyorlar. Bu söz yeni değil. 80'li yıllardan beri en az üç sefer, dört sefer bu kanun geldi benzeri şekilde, Anayasa Mahkemesinden döndü, her seferinde aynı şey söylendi: "Toprağı alıp götürecekler mi?" Evet, toprağı alıp götürmeyecekler. Zaten korkumuz toprağı alıp götürmeleri değil. Sorun da bu. Alıp götürebilecekleri bir şey olsa, lanet olsun, alsınlar da götürsünler ama toprağa gelip oturacaklar. Toprağa gelip oturacaklar ve gitmeyecekler. Derdimiz bu, sıkıntımız bu. Toprağı bunun için korumak zorundasınız.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir şeyler oluyor, bir şeyler. Bu kanun teklifiyle, biz, bütün tarım topraklarını, imarlı olup olmamasına bakmadan yabancı sermayeye satmaya çalışıyoruz, satışa açıyoruz.

Kilis'te -Maliye Bakanı burada yok- 2.500 hektar (25 bin dönüm) araziyi teknopark yapmak üzere kamulaştırdılar; kamulaştırdınız, AKP İktidarı yaptı. Bu araziyi bir süre önce teknopark alanından çıkardınız, vazgeçtiniz Maliye Bakanlığının bölgeye baskısıyla. Soru önergesi verdim Maliye Bakanına, dedim ki: "Niye çıkardınız bunu teknopark yapmaktan?" Bölgede bu işin neden yapıldığı biliniyor, bölgeden haberler geldi. O bölgede, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetiminde etkili kişilere, içinde Barzani'nin de gizli ortağı olduğu iddia edilen bir şirkete bu teknopark için ayrılan toprakları vermenin planlandığı söyleniyor; bunun için teknopark yapımından vazgeçildiği söyleniyor. Hâlâ Maliye Bakanlığı bu soru önergeme cevap vermedi.

Şimdi, getirilen bu kanun teklifiyle tarım arazilerini yabancı sermayeye, yabancıların alımına açıyorsunuz; imarlı alan olup olmamasına bakmaksızın açıyorsunuz ve bölgede, özellikle güneydoğudaki verimli topraklar üzerinde Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimindeki etkili otoritelerin ve oradaki ciddi sermayenin bölgeden toplu toprak alma girişim ve niyetlerinin olduğu söyleniyor, biliniyor. Bu kanunu alelacele getirme sebebiniz, alelacele geçirme sebebinizin arka planında yatanlardan birisi de bu mu?

Değerli arkadaşlar, tekrar söylüyorum: 21'inci yüzyılda güçlü ve etkili bir Türkiye istiyorsak, toprağına sahip çıkan, toprağına ve insanına sahip çıkan bir ülke olmak zorundayız. Bunun için aklımızı başımıza alalım, bu kanun teklifini derhâl geri çekin, bu kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak reddedelim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.