| Konu: | BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 12.06.2012 |
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 271 sıra sayılı bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemiyle ilgili görüşülmekte olan tasarının birinci bölümünde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün öncelikle 12 Haziran ve 12 Haziran 2011 seçimlerinden bir yıl geçti. Bu bir yıllık süre içerisinde pek çok yasa yaptık, pek çok uygulama yaptık ve bunların tamamı sermayeyi, kapitali korumak ve kollamak adına oldu. Ancak yapamadığımız, gündeme dahi sokamadığımız bir nokta var. O da "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazılı bir Mecliste millî egemenliği, millî iradeyi oluşturan seçim sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde yansımasını, temsil edilmesini sağlayamadık. O nedenle, aslında bir yıllık milletvekilliğimiz süresi içerisinde ezikliğimizi, burukluğumuzu her daim hissettik ve bunu kendimizce savunmaya çalıştık ama ne yazık ki sizlere bunu anlatamadık. Özellikle ileri demokrasi uygulamasının, özellikle çağdaş ve uygar bir toplumda yaşayan ve millî iradeyi tecelli ettirecek seçim sonuçlarının buraya yansıması konusunda neden ısrarla geri durdunuz, beri durdunuz, bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Cumhurbaşkanı şikâyetçi, Başbakan şikâyetçi, bakanlar şikâyetçi, milletvekilleri şikâyetçi, ama 12 Haziranda seçilen 8 milletvekili hâlâ tutuklu. Özel yetkili mahkemelerden de şikâyetçiyiz, özel yetkili mahkemelerin yanlış olduğunu da çok net biçimde söylüyorsunuz ama yine de bu konuda iki ileri atmak da maalesef mümkün olmadı, mümkün olmayacak.
Bu eziklikle, bu buruklukla Türkiye Büyük Millet Meclisi dört yıllık süreyi tamamlayamaz. Türkiye'de millî irade gerçekten seçimle tecelli ediyor ise, hiçbir engeli olmadığı için Türk milleti tarafından seçilen 8 milletvekilinin Türk milleti adına karar verdiğini iddia edenlerce tutuklu bırakılmasının izah edilebilir bir tarafı yoktur. Bu ayıbı, bu eksikliği bir an önce düzeltmek ve bunu düzeltmek için hepimizin birlikte adım atması gerekmekte. Bu adımı muhalefet attı, hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının çağrısı üzerine yapılan görüşmelerle attı, ama maalesef ve ne yazık ki, ileri demokrasinin temsilcisi olduğunu iddia eden Adalet ve Kalkınma Partisinin Başbakanı bu adımın atılmasına çelme taktı, engel oldu ve milletvekillerimizin tutukluluğunun devamı sadece ve sadece Başbakanın iradesiyle gerçekleşmektedir. Bunun düzelmesi ve bunun yeniden özgür bir biçimde yasama görevlerine dönmesinin sağlanmasını gerçekleştirmek durumundayız. Sermayeye, kapitale, finans kapitale gösterdiğimiz ilgiyi biraz da demokratik bir seçim sonucunda seçilen milletvekillerine göstermek durumunda olduğumuz gibi.
Değerli arkadaşlarım, bu bir yıllık süre içerisinde gerçekten yapılan yasalara baktığınız zaman emeği koruyan yok, üretimi koruyan yok, üretimi teşvik eden yok ama yoksul, geçim standartlarının altında neredeyse açlık sınırındaki insanların bile "bireysel emeklilik" adı altında üç kuruşunu dahi almanın ve onu sermaye birikiminde kullanmanın hesaplarını yapıyoruz. Nasıl yapıyoruz? Teşvikle, destekle, ileri açılımlar getirmekle. Burada asgari ücreti artıralım dediğimiz zaman artırmıyoruz. Memura zam verelim, maaşını ayarlayalım; artırmıyoruz ama bireysel emekliliği teşvik etmek için devletin katılım payını getiriyoruz. Bu primlerin yüzde 25'ini devlet ödeyecek. Şimdi, bu ne lahana ne perhiz. Böyle bir yaklaşım, böyle bir açılım olur mu? Memurlarımızın toplu sözleşme yapmak üzere oturdukları masada yarım puanlık bir ücret artışının "Ekonomiyi allak bullak ediyor." dediğiniz bir ortamda bireysel emeklilikte 2 milyon 800 bin kişinin priminin bir bölümünü devlet üstlenir ve bundan sonraki dönemde kaç kişiyle bu işi yapacağınızı da hesaplamamışsınız, bilmiyorsunuz. Kaç kişinin daha primini devlet o bir yerlere yatıracak da oradan finans, kapital nemalanacak? Bunun hesabını yapmadan, bunun değerlendirmesini yapmadan bir yasayı getirip, hem de bir gecede 70 maddelik bir yasayı bitirelim diye bir dayatmayla milletvekillerini zora sokmanın insan haklarıyla da bağdaşır bir tarafı olmadığı çok net biçimde ortada.
Bunu yapan, bunu değerlendiren Hükûmetiniz, Meclisimiz şunu değerlendirmeli: Sosyal sigortalar emekliliğinin yaşını altmış beşe çıkarıyorsunuz ama bireysel emeklilik yaşını elli altı bırakıyorsunuz. Böyle bir ortamda bireysel emekliliği teşvik eden bu sistem, korkarım, sosyal sigortaları, sosyal bir emekliliği ikinci plana bırakacak tedbirleri, yasaları da zamanla getirecektir.
Böyle bir yaklaşımı eğer bu Meclise iki yıl sonra getirecek olursanız, beş yıl sonra getirecek olursanız gerçekten Türkiye'de, biraz önce arkadaşlarımızın söylediği o baskıcı dikta rejimini, yüzde 50'yle, yüzde 60'la, 70'le, her neyse, seçilmeyi engelleme şansı olmaz. Yüzde 70 de oy alsanız demokrasiye saygı göstereceksiniz, size oy vermeyen yüzde 30'un haklarını korumak da demokrasinin içinde olacak.
Eğer bu değerlendirmeyi yapmadan "Biz yüzde 50 oy aldık, canımız ne istiyorsa onu yaparız." derseniz o zaman bu Meclisi çalıştırmaya gerek yok, bu Meclisin görev yapmasını istemeye de gerek yok. Bu Mecliste altı saatte 70 maddelik bir yasayı tartışalım, sağlıklı bir sonuç çıkaralım ve bunun sonunda da demokrasiyi işletmiş oluruz diye bir yargı taşıyor iseniz bunu değiştiriniz, böyle bir mantık olmaz. 70 maddelik bir yasayı bir gecede çıkarma şansımız yoktur. Bunu tekrar gözden geçiriniz, tekrar değerlendiriniz ama yapılan işlerde üretimi, çalışanı, emeğin hakkını korumayı unutmayınız.
Ürün mevsimi geldi. Şu anda Türkiye'de köylünün satacağı ürünün kaç lira olacağını hiç kimse bilmiyor. Belki de bu piyasada bu kadar önemli işleri yapıyoruz görüntüsü içerisinde tabanda yoksul ve yokluk çeken insanlarımızı düşündüğünüzü gösterecek bazı formülleri geliştirmeniz lazım, onu da değerlendirmeye tabi tutmadan yeni bazı icatlarla işte yatırım melekleriyle, İslami tahvillerle, varlık kiralama şirketleriyle sermayeye yeni kapılar, yeni oluklar açmanın yolunu bulan bir yasanın, bir tasarının bu Mecliste kabul edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kurt.