GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ESKİŞEHİR 2013 TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:03.05.2012

CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olmasıyla ilgili yasa tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bildirmek üzere huzurlarınızdayım.

Öncelikle, 2013 Kültür Başkenti olarak Türk dünyasının ve Türk yetkililerin Eskişehir'i seçmiş olmasından dolayı teşekkür ediyorum, Eskişehirli olarak. Eskişehir, her alanda bu hizmete layık ve hazır bir şehir. Geçmişi, tarihten gelen bağları, Kafkasya'dan, Kırım'dan, Rumeli'den ve Balkanlardan gelen göçleriyle de gerçekten Türk dünyasının bir mozaiği olarak Eskişehir bugün Türkiye'nin sayılı şehirlerinden birisi.

Yasa, umarım Eskişehir'e önümüzdeki yıl için kalıcı bazı eserler bırakır ve Eskişehir'in şimdiye kadar geliştirmiş olduğu kültür altyapısını daha da geliştirmesine ve daha da büyütmesine imkân hazırlayacak bazı hizmetleri Eskişehir'e getirir çünkü Eskişehir, gerçekten, merkezî hükûmetten bazı destekleri almaya ihtiyacı olan, bazı eksiklikleri tamamlaması gereken illerimizden birisi.

Özellikle Kalkınma Bakanlığının bir anketinden aldığım şu rakamı vurgulamak istiyorum: Eskişehir, 2011 yılında kişi başına 1.446 lira 4 kuruş vergi vermiş ama 246 lira 3 kuruş kamu yatırımı almış. Dolayısıyla, 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti hizmetleri kapsamında yapacağımız yatırımlarla Eskişehir'i biraz daha hak ettiği yere getirebiliriz.

Bugün, 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak ilan edilmekle isabetli bir iş yapılan Eskişehir'de yasayla ilgili bazı beklentilerimiz var, bu beklentilerimize tam olarak yanıt alamadık. Geçmişte yaşadığımız İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti uygulaması ve o dönemde çıkarılan 5706 sayılı Yasa'da meydana gelen aksamaların, tam olarak dikkate alınmadan hazırlandığı anlaşılıyor.

Daha da dar kapsamda bir yasal düzenleme yapılmak suretiyle yetkinin tamamını Bakanlar Kuruluna bırakmak belki pratik anlamda kolay hareket etme imkânı sağlar ama denetim açısından ve Parlamentonun yasama yetkisini Bakanlar Kuruluna devretmesi açısından sakıncaları olan bir noktadır. Kamuoyu bu konuda endişelerle, kuşkuyla olaya yaklaşacaktır.

Koordinasyon kurulu kimlerden oluşacak, görevleri neler olacak, sorumlulukları ne olacak, danışma kurulu nasıl oluşturulacak ve hangi iş ve işlemler danışılacak, yönetim kurulu kaç kişi olacak, kimlerden oluşacak, görevleri ve sorumlulukları neler olacak, bunlar belli değildir. Genel sekreter kimdir, özellikleri nedir, hangi arkadaşımız olacaktır, bu da belli değil ve bunların hiçbirinin belli olmadığı ortamda, tamamen "Göç yolda düzelir." hesabıyla, çıkacak soruna göre hareket edebilmeyi hedefleyen bir yasa tasarısı olup Bakanlar Kuruluna fazladan pek çok yük yüklemektedir. Oysa kültür başkenti gündeme geldiğinde Haziran 2011 seçimlerinden hemen sonra olacak zannettik ancak bugüne sarktı; ona da gene de şükür.

Herkes gibi ben de kentin canlanan kültür, sanat ortamının bu sayede daha da coşup taşacağını, tüm engellerin ortadan kalkacağını düşünmeye başlamıştım, hâlâ da öyle sanıyorum. Yeni salonlar, yeni kültür merkezleri açılacak, bağımsız sanatçı grupları desteklenecek, genç, çağdaş sanatçıları destekleyecek bir kurum ya da galeri, genç sinemacıların, filmlerini gösterebileceği sinema salonları yapılarak kalıcı eserler bırakılacak diye umuyorum.

Geçmişte, önümüzde, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti uygulaması fiyasko ile sonuçlandı. 2010 projesinden aklınızda kalan etkinlikleri sayabilir misiniz? 2010 projesinin İstanbul'a kazandırdığı kalıcı eserleri biliyor musunuz? 2010 etkinliklerinin içerik ve ekonomik olarak liyakat, adalet ve hakkaniyet sınırları içerisinde şaibesiz bir biçimde gerçekleştirildiğine inanıyor musunuz? İstanbul halkına ve Türk entelektüellerine sorulacak bu üç küçük sorunun yanıtları 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ile ilgili olarak gerçeklere ulaşmak için yeterlidir.

İstanbul örneğinde yaşanan tüm olumsuzlukların kaynağında, ajans örgütlenmesinin üyeler bazında liyakat, akçalı işler bazında da denetim eksikliği yatmaktadır. Aynı sistem şimdi Eskişehir'de de kurulmak istenmektedir. Üstelik bu kez hareket daha da kolay olsun diye 5706 sayılı Yasa'dan daha kısa ve basitleştirilmiş bir yasa yapılarak. Neyin ne olacağına işler yapılırken karar verilecektir. Oysa doğrusu şöyle olmalıdır, böyle olursa biz Eskişehirliler olarak minnet duyarız:

1) Ajansın yapısının bilim, kültür ve sanat çevrelerinde geniş tabanlı bir platform içinde oluşturulması.

2) Etkinlik programının bir an önce belirlenip yüklenicinin yeterliliği, maliyetlerin kabul edilebilirliği, kente sağlayacağı kalıcı katkıların fayda-maliyet analizleri ile şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaşılması için gerekli mekanizmaların kurulması.

3) Akçalı işlerin bağımsız kuruluşların denetimine açık olması kaçınılmaz olarak görülmektedir.

Eğer bu düzenlemeler yapılmaz ise Eskişehir'de de şaibeler oluşacak, kayırmalar gerçekleşecek, yandaş gönüllemeler, adam kayırmalar gerçekleştirilecektir. Denetimden kaçmak AKP'nin en büyük özelliğidir. Burada da aynısı gerçekleşmektedir. Eskişehir İl Özel idaresi, Büyükşehir Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Anadolu Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesi bütçelerinden para ayıracak ve ajansa aktaracak ama nasıl harcandığını bilmeyecek ya da karışmayacak. İşte, bu yasanın en olumsuz tarafı budur. Oysa, ajans bürokrasisi Eskişehir'den atanmalı, sivil toplum, devlet, özel sektör iş birliği sağlanmalıdır. Hangi sivil toplum örgütünün, hangi özel sektörün işin içine ne kadar dâhil olacağı önceden ve demokratik katılım ile belirlenmelidir, belli olmalıdır, belirsizlik başarısızlığın nedeni olacaktır. Katılımcı bir yapı yaratılmadığı takdirde başarı sağlanamayacaktır.

Eskişehir'de zaten var olan etkinliklerde festivallerin etiketlerine 2013 logosu koyup devam etmekle yetinilmemelidir. 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti oluşumunun gerekçesine uygun yenilikler sağlanmalıdır. Sadece kent merkezinde yapılacak etkinlik ve gösteriler yerine ilçelerimizde de o ilçenin özelliğine uygun gösteriler düzenlenmelidir. Tarihî mekânların bakımı, onarımı bu çerçevede sağlanmalı ve gösteri alanı olarak kullanılmalıdır.

Yöre halkı kalıcı yatırımları hissedebilmelidir. Hepsinden önemlisi, dışarıdan gelecek konukların Eskişehir'de kendilerinin birer parçasını bulabileceğini görmeleri sağlanmalıdır. Bu da, halkın organizasyonlara katılımıyla olur. Sadece protokol yetkililerinin zorunlu olarak katılacağı etkinlikler olmaktan çıkarıp halkı işin içine katacak demokratik yapı yaratılmalıdır. Bunun için, bilimin, sanatın ve özgürlüğün sonuna kadar tadına varılmalıdır. Devlet talimatıyla düzenlenecek gösteriler yerine sanatçıların özgürce hazırlayacağı gösteriler teşvik edilmelidir.

İşte, bu çerçeveler doğrultusunda, Eskişehir'in kültür başkenti olması yararlı sonuçlar doğuracaktır ancak eleştirilerimizi 2014 yılında yinelememek için yapının çok düzgün ayarlanması gerekir.

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.