| Konu: | SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 08.05.2012 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, çok önemli tasarılardan bir tanesini daha müzakere ediyoruz. Yurt dışında bulunan yaklaşık 6,5 milyon insanımızın gözü bu müzakerelerde, onlar da bizi izliyorlar çünkü kendileri lehine birtakım düzenlemeler, birtakım imkânlar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından getirilecektir.
SİNAN OĞAN (Iğdır) - Sayın Bakan, televizyondan izleyemiyorlar, televizyon vermiyor efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu tasarının içerisinde üç tane ana konu düzenleniyor: Bir tanesi, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın milletvekili genel seçimlerinde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmalarına ilişkin yaşadıkları sorunları aza indirmeyi hedefliyor. Bir diğer yönüyle de çifte vatandaşlık imkânı vermeyen ülkelerde kendi çıkma izni almak suretiyle vatandaşlığımızdan çıkmış bulunan insanlarımızın Mavi Kart uygulamasına ilişkin yaşadıkları sorunları azaltan bir başka kısmı var. Bir diğer yönüyle de Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha etkin, daha iyi çalışabilmesi için ihtiyaç duyulan düzenlemeleri içermektedir.
Benden önce konuşan değerli konuşmacılar bu tasarıya ilişkin değişik eleştirilerde bulundular, tasarıyla alakalı görüşlerini sizlerle paylaştılar. Uygun görürseniz, bunlara hem cevap vermek hem tasarının daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmak amacıyla, eleştiriler üzerinden giderek cevap verirsek, konuşursak, o zaman belki daha faydalı bir neticeyi elde etmiş bulunuruz.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın büyük bir kısmı maalesef bugüne kadar oy kullanamamış. Baktığımız zaman, 95 genel seçiminde 87.677 vatandaşımız, 99 genel seçiminde 66.097 vatandaşımız, 2002 genel seçiminde 115.459 vatandaşımız, 2007 genel seçiminde 228.019 vatandaşımız -ki, bu seçimler yaz tatiline rastladığı için bu artışın biraz oradan kaynaklandığını tahmin ediyoruz- 2011 genel seçiminde de 129.283 vatandaşımızın oy kullandığını görüyoruz. Bunun anlamı şu: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çok ama çok az bir kısmının sandığa gidip Türkiye'nin yönetimine dair söz söyleme hakkı bulunuyor. Demokrasilerde bu hakkı genişletmek, herkese vermek ve herkesin uygun ortamda, arzu ettiği biçimde oy kullanmasının tedbirini almak ilgili ülkenin görevidir, Anayasa'mız da bize bunu görev olarak yüklemiştir ama maalesef, bugüne kadar gümrük kapılarında kurulan sandıklarda vatandaşlarımız giriş ve çıkışlarda oy kullanmış, gelemeyenler oy kullanma hakkından mahrum kalmıştı. 2008 yılında yapılan düzenleme ile yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları mahallerde oy kullanmalarına, mektupla veya elektronik ortamda veya sandık mahallinde kurulmak suretiyle oy kullanmalarına imkân veren yasal değişikliği Parlamentoda yaptık ancak Anayasa Mahkemesi mektupla oy kullanmayı gizlilik ilkesine aykırı görerek iptal etti. Şu anda elimizde 2008'deki düzenleme itibarıyla mahallinde kurulacak sandıkta, elektronik ortamda veya gümrük kapılarında ayrı ayrı veya birlikte bunların uygulanması suretiyle yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy kullanmasına imkân veren yasal altyapı var ancak Yüksek Seçimi Kurulu 2011 seçimlerinde bunu uygulamadı. 2010'da halk oylamasında da bunu uygulamadı çünkü halk oylamasında da vatandaşın oy hakkı var. Gerekçesi ise "Bu yasal altyapıyla benim bunu uygulamaya fiilen imkânım yok." Hakikaten konuyu incelediğimiz zaman, biz, yurt dışı seçmenlerin oy kullanmasına ilişkin düzenlemeler yapmışız ama bu düzenlemelerin altını, ortaya çıkabilecek aksaklıkları giderecek biçimde düzenlememişiz, büyük eksiklikler var. Esasında, bu düzenleme, bu eksiklikleri gidermek, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın daha fazla oy kullanmalarını temin etmek amacını taşımaktadır.
Bir defa, burada, Dışişleri Bakanlığının bilişim altyapısından istifadeyi getiriyoruz. Neden getiriyoruz? Çünkü yurt dışında ne kadar vatandaşımız var, nerede vatandaşımız var, bunun kayıtları Dışişleri Bakanlığının elinde. Tıpkı, Türkiye'de ne kadar insanımız var, bunun kayıtları Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün elinde ise yurt dışındaki vatandaşlarımızın kayıtları da orada. Bundan yararlanmak kadar doğal bir şey olamaz. Bizim, nerede kim var, bunları bilebilme imkânımız var mı? Yok. Öyleyse, bundan istifade edeceğiz ancak burada sorun çıkmaması için, seçim güvenliği aleyhine bir husus olmaması için, ilgili maddede diyor ki burada: "Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği usul ve esaslar doğrultusunda kullanılacak olan bilişim altyapısının oluşturulması ve güvenliği için gerekli tedbirleri alır." Kim alır? Yüksek Seçim Kurulu ile Dışişleri Bakanlığı birlikte alır. Esasları, usulleri Yüksek Seçim Kurulu belirleyecek ve bu çerçevede bilişim altyapısından istifade edilecek, yoksa Dışişleri Bakanlığının kendi tasarrufuna göre bir hareketin içerisine girilmeyecek. Orada Dışişleri Bakanlığı görevlileri var, kamu görevlileri olacak, 1 tane başkan, 1 tane kamu görevlisi. Türkiye'de de baktığınızda 1 başkan, 2 tane memur var sandıkta. Türkiye'deki sandıklarda da kamu görevlileri var. O zaman, kamu görevlisi olduğu zaman, her seçime "Bunlar hile karıştırdı." diyor muyuz? Demiyoruz. Neden demiyoruz? Çünkü seçimin yürütülmesini bizim sistem esasında siyasi partilere bırakmış. Sandıklarda 3 tane kamu görevlisi var ama aynı zamanda siyasi partilerin temsilcileri de var, müşahitleri de var, vatandaşın gözlemi de var; hep beraber bu işin güvenlik içerisinde yürütülmesini denetliyoruz, takip ediyoruz, kontrol ediyoruz. Yurt dışında da orada görevlilerin bulunması zaruretten kaynaklanıyor, ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Aynı yerde siyasi partilerimizin temsilcileri de olacak ve onlar da bu işi takip edecek. Türkiye'nin içinde yapılan seçimlerde seçim güvenliğine ilişkin bir sorun nasıl yaşanmıyorsa orada yapılacak seçimlerde de seçim güvenliğine ilişkin herhangi bir sorun yaşanmayacaktır.
Yurt dışında kurulacak sandıklarda en fazla oyu alan üç siyasi partinin temsilcisi bulunacak. Bu çok eleştirildi, sanki bir ayrımcılık yapılıyormuş gibi de dile getirildi. İşin doğrusu, uygulamaya bakmak lazım. "Şu anda gümrük kapılarında vatandaşımız oy kullandığında gümrük kapılarındaki sandıklarda kim var?" diye baktığınızda, 1 başkan var, 2 tane memur üye var, 2 tane de siyasi partinin temsilcisi var. Biz ne yapıyoruz burada? 2 olan siyasi parti temsilcisini 3'e çıkarıyoruz, lehe bir düzenleme yapıyoruz. Daha fazla da artırma imkânı var, artırılabilir ama yurt dışında sadece konsolosluklarda oy kullanıldığı zaman -çünkü oyun nerede kullanılacağına ilgili ülkeyle varılacak mutabakat çerçevesinde karar verilecek- mekân darlığı nedeniyle ciddi sıkıntılar var, ciddi sorunlar var. Bu nedenle, bu sorunları minimize etmek adına biz mevcut uygulamadan daha ileri bir adımı attık, 2 olan sayıyı 3'e çıkardık. Bu nedenle de bu önemli bir değişikliktir, iyileştirmedir; ayrımcılık değil, ihtiyaca göre atılmış bir adımdır.
Bir başka konu elektronik ortamda oy kullanmayla alakalı. Elektronik ortamda oy kullanma konusu bir imkân meselesidir. Biz yasaya bunu 2008'de koyduk, bu tasarıyla gelmiyor bu, mevzuatımızda var. Ne zaman uygulanacaktır? Tabii Yüksek Seçim Kurulunun karar vermesi hâlinde. Bunun finans boyutuyla ilgili Hükûmet açısından herhangi bir sorun, sıkıntı bulunmamaktadır. Yüksek Seçim Kurulu bunun teknik altyapısıyla ilgili çalışmaları yapıp, "Türkiye buna hazır, ben bunun kullanılmasına karar veriyorum." dediği zaman yasada bu imkân var. Anayasa Mahkemesine de bu konu gitti ama Anayasa Mahkemesi bu hususu Anayasa'ya aykırı bulmadı. Ne zaman karar verir Yüksek Seçim Kurulu, onu bilemiyoruz ama karar verdiği zaman bu uygulanabilir. Ama önümüzdeki seçimde uygulanır mı diye sorduğunuzda? Bana göre yetişmez, çünkü bu çok büyük bir teknik altyapıyı, önemli oranda bilimsel çalışmayı gerektiriyor ve bu çalışmaların kısa sürede bitmesi mümkün değil. Ama yasada böyle bir hüküm bulunmazsa Yüksek Seçim Kurulunun bu yönde çalışma yapması, kendini hazırlaması, günün birinde "Ben böyle bir imkânı da kullanabilirim" diye kendine durumdan vazife çıkarması mümkün olmazdı. Şimdi bu bir nevi talimattır, Türkiye'de bu sistemi sağlıklı ve güvenli bir şekilde kurup işletebilecek mekanizmayı oluşturma noktasında Yüksek Seçim Kuruluna bir imkân veriyoruz.
Bir başka konu: 8'inci maddede iki yıllık olan dava açma süresini biz altı aya çekiyoruz burada, böyle bir düzenleme getirdik. Bunu getirirken de düşüncemiz şuydu: Açılan davalara baktığınız zaman, rakamları buradan CHP adına konuşan arkadaşımız verdi, 2009'da rakam yüksek ama diğerlerine baktığınızda, vekil seçimlerinde, halk oylamasında rakam düşük. 2009'da niye yüksek? Mahalli seçimler, muhtar seçimleri var, belediye seçimleri var.
Seçim Kanunu'na muhalefetten yargılanan kişilerin dağılımına baktığınız zaman, bunların büyük bir kısmının köylerde yaşayan vatandaşlarımızdan, diğer bir kısmının beldelerde yaşayan vatandaşlarımızdan? Ve daha çok muhtarlık seçimi ve beldelerdeki akrabalar arası belediye yarışlarında akrabalardan birinin başkan seçilmesi konusunda kullanılan oylardan kaynaklanan problemler var. Pek çok dram yaşanıyor. Gariban var, orada cahil insanları kandırıyor birisi, aldatıyor, oy kullandırıyor, sonra şikâyet ediyor. Bir sürü sıkıntı var bu noktada. Şehirlerde baktığınızda bu yönden yaşanan ciddi bir sorun söz konusu değil. Daha ziyade gariban kesimde, maalesef o küçük yerlerde birtakım yarışlar ve gayretler nedeniyle birbirlerini şikâyetle bir oy yüzünden insanlar herhangi bir partiye veya şeye değil, şahıslar kazansın diye yapılan yanlışlardan çok ağır bedeller ödüyorlar.
Bu düzenleme, böylesi gariban insanları bu tür rekabet nedeniyle hapse yollayan kişilerin oyununa bir son vermek, bir nevi devleti kullanarak birilerini cezalandırma anlayışına son vererek bu noktada bir imkân getirmek. Eğer zaten gene bir suç varsa altı ay içerisinde soruşturma yapılabilir, dava açılabilir, cezasız kalacak diye bir şey yok ama altı ay içinde şikâyet etmiyor, yedinci ay gidip şikâyet ediyor, sekizinci ay gidip şikâyet ediyor, bir sene sonra gidip şikâyet ediyor, arası bozuluyor gidip şikâyet ediyor, tehdit ediyor. Başka türlü bunu kötüye kullanan da bir yapı var. Onun için dedik ki biz: "Bunu koyalım suçlu olanlar cezasını alsın, savcılar bu süre içerisinde soruşturma yapıp dava açabilir. Eğer açamazlarsa o zaman dava düşer ama bu süre kâfi bir süredir, açabilir." Ama siyasi partilerimiz buradan birilerine af getiriyormuşuz gibi çıkardılar. Ben Komisyonda da söyledim: "Bu konuda uzlaşma olmazsa biz geri çekeriz." dedik. Nitekim partiler arasında uzlaşma yok, BDP, MHP ve CHP bu düzenlemeye karşı. O yüzden, ben de Komisyonda söz verdim: "Biz bu maddeyi geri çekeceğiz. Eğer bir mutabakat olursa o çerçevede bunu koyacağız. Kimseye örtülü af getirme düşüncemiz kesinlikle yok."
"Devam eden davalara uygulanmıyor da, dava açılanlara sadece uygulanacak, adaletsizlik var, biz o yüzden karşıyız." argümanı da doğru değil. Lehe olan hüküm uygulanır ama eğer bir tereddüt varsa geçici bir madde koyup devam eden davalara uygulanmasını da biz bunun, temin edebiliriz, bu bizim elimizde, aksi takdirde biz bunu çıkaracağız.
Tabii, çifte vatandaşlıkla ilgili konuda da şunu ifade etmem lazım: Bizim yasalarımız çifte vatandaşlığa imkân veriyor. Çifte vatandaşlıktan korkmamak lazım. Biz, Avrupa'da Türklere çifte vatandaşlık konusunda yapılan ayrımcılıktan şikâyet ediyoruz. Almanya'da, Avusturya'da bugün bu ayrımcılık yapılıyor, başka ülkelerin vatandaşlarına çifte vatandaşlık verilirken Türklere çifte vatandaşlık verilmiyor. Biz, bunun insan hakları ihlali olduğunu söylüyoruz, hukuk devletine aykırı olduğunu söylüyoruz ve bunun düzeltilmesini istiyoruz. Bizim yasalarımızda çifte vatandaşlık var. Bundan rahatsız olmamak lazım.
Bugün Almanya'da Türk asıllı milletvekilleri var mı? Var. Avusturya'da Türk asıllı milletvekilleri var mı? Var. Belçika'da Türk asıllı milletvekilleri var mı? Var. Hollanda'da Türk asıllı milletvekilleri var mı? Var. Peki, niye oluyor? Demokrasi var, ondan oluyor, vatandaş olmuş, orada imkân veriyor, ülke kendine güveniyor ve "Buyurun, burada siyaset yapın." diyor.
Türkiye'de, başka ülkenin vatandaşıyken vatandaş olanlardan burada milletvekili var mı, Parlamentoda? Yok. Bizim kendi vatandaşımıza, Hükûmet olarak, devlet olarak, sadece AK PARTİ döneminde değil, bizden önceki hükûmetler döneminde de yabancı ülke vatandaşlığına geçme tavsiye edilmiş en üst düzeyde, teşvik edilmiş ve vatandaşlıktan çıkma izinleri verilerek insanlarımız vatandaş yapılmış. Sonra buraya gelip burada onlara ayrımcı bir muameleyi savunmak millî iradeye, millete karşı saygılı bir yaklaşım olmaz. Böyle şey olur mu? Ayrımcılık yapacağız kendi vatandaşlarımız arasında, "Sen başka ülkenin vatandaşı olmuşsun?" Aynı zamanda benim kanunum çifte vatandaşlığa izin verecek "Sen git oranın vatandaşı ol, ben sana benim vatandaşlarımın sahip olduğu hakları da tanıyacağım." diyecek, sonra da kalkacaksınız "Bu yanlış." diyeceksiniz. Olacak iş değil. Türkiye'nin bütün tezlerine aykırı şey. Biz dünyanın her yerinde çifte vatandaşlığı savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz.
Egemen Bağış'ın da, Sayın Mehmet Şimşek'in de, Sayın Merve Kavakçı'nın da bu millete, bu devlete sadakatini, sevgisini, saygısını herhâlde bu Mecliste kimse tartışmaz, tartışamaz, tartışmamalıdır da. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sonra Sayın Merve Kavakçı'nın başına gelen hadiseyi de demokrasiyle, hukukla izah etmeyiz, edemeyiz de. Vatandaşlığın iptalinin seçimden sonra nasıl hukuksuz ve keyfî bir şekilde yapıldığını, o dönemde mahkemenin nasıl keyfî bir şekilde karar verdiğini cümle âlem biliyor. Vatandaş seçiliyor, yemin yapacak, yaptırılmıyor milletin temsilcisine, ondan sonra araya birileri giriyor, Bakanlar Kurulu çıkıyor vatandaşlığı kaybetme kararı veriyor, sonra mahkemeye gidiyor, mahkeme bunu onaylıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bir hakkın zorla, demokrasiye rağmen, hukuka rağmen, insan haklarına rağmen gasbıdır, ayıptır. Bu Meclisin yaşadığı ayıplardan bir tanesidir o. Onun için de onu savunmak, bunların doğru olduğunu söylemek fevkalade yanlıştır. Biz bunun yanlışlığını ifade ettik, etmeye de devam edeceğiz çünkü Türkiye demokrasi olacaksa, hukuk devleti olacaksa demokrasi dışı, hukuk dışı her şeyin karşısında beraber durmamız lazım.
Mavi Kartla ilgili konuya gelince: Biz Mavi Kartla ilgili konuyu niye getirdik? Tam da bu çifte vatandaşlık sorunu nedeniyle getirdik. Bazı ülkeler çifte vatandaşlığa izin vermiyor. Türklere zulmediyor tabiri caizse bu yönüyle. Öyle olunca biz vatandaşlıktan insanlarımızın çıkmasına ülke olarak muvafakat ediyoruz. Çıkma izni alıyor Alman vatandaşı oluyor, çıkma izni alıyor Avusturya vatandaşı oluyor veya çifte vatandaşlığı tanımayan başka ülkelerin vatandaşı oluyor. Ama bizim insanımızın burada birtakım işleri var, onları kullanmakta problemleri var. Türkiye'yle bağları güçlü olsun istiyoruz. Onun için de bizden önceki dönemlerde Pembe Kart uygulaması başlatılmış ama bu sorunları çözmekte yeterli kalmamış, yeteri kadar sorunları çözücü olmamış. Biz Mavi Kart veriyoruz şimdi, yurt dışında yaşayan vatandaşlıktan çıkan insanlarımıza. Çıktığı anda kim varsa ona veriyoruz. Daha sonra evlendi, eşine vermiyoruz. Çocukları oldu, çocuklarına vermiyoruz. Daha sonra başka şeyler oldu, torunları oldu, onlara da vermiyoruz. Bunların bir kimlik numarası da yok. Ailelerin birleşmesi zorlanıyor, başkaca problemler oluyor. Şimdi diyoruz ki: "Biz bunların üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarına Mavi Kart verebilelim." Bu imkânı getiriyoruz, daha fazlasına verme konusunda da Bakanlar Kurulunu yetkilendiriyoruz. Bunların, vatandaşlıktan çıktığı için kimlik numaraları kapatılıyor, nüfus kütükleri kapatılıyor, Türkiye'de bir kaydı yok; bankada işlem yapacak, bilgi isteniyor, yok; noterde işlem yapacak, bilgi isteniyor, yok; tapuda işlem yapacak, sorunlu; başka sorunlar var, problemli, bir sürü sıkıntılar yaşıyorlar. Dedik ki: "Bir kimlik numarası verelim, bunların kayıtları?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bitiriyorum.
?orada olsun, Türkiye'de yapacakları işlemlerde rahatlasınlar, işlemleri vatandaşlarımız gibi yapsınlar."
Ayrıca çalışma imkânı da getiriyoruz. Kamuda sözleşmeli işçi olarak ve başka şekillerde -memur olması hariç, o Anayasa'ya aykırı- çalışma imkânı da getiriyoruz ve onların durumlarını güçlendiriyor, Türkiye'yle irtibatlarını daha kuvvetli hâle getiriyoruz, doğru bir adım atıyoruz.
Ben, bu vesileyle bu yasaya destek veren herkese, çünkü muhalefet partileri de destek verdiler, onlara, bütün Genel Kurala ayrı ayrı teşekkür ediyor, yasanın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.