GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:104
Tarih:09.05.2012

AYŞENUR İSLAM (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet tiyatrolarının yaşadığı sorunların araştırılması hakkında Meclis araştırması açılmasının aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde, cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren sanat devlet himayesine alınmış ve kültür politikalarının itici gücü kabul edilmiştir. Bu durum, yeni bir devletin inşası aşamasında sınai ve ticari alanlardaki gibi bir mecburiyetten olduğu kadar, devletin bir kültür, sanat politikası yaratmak amacından da kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla 1930'lu yıllardan bu yana, ülkemizde kültür ve sanat etkinlikleri devlet eliyle gerçekleştirilmekte, Kültür ve Turizm Bakanlığının ve yerel yönetimlerin bünyesinde kurulan bazı sanat kurumları aracılığıyla da ağırlıklı olarak topluma sunulmaktadır.

Bugün gelinen noktada, devlete bağlı kurumlar eliyle sanat etkinliği gerçekleştirmek ihtiyaçtan fazla sanatçı istihdamı, memur sanatçıların randıman eksikliği, rekabete açık olamamak, bürokratik hantallık, çağdaş sanatsal gelişmeleri takip edememek gibi sebepler dolayısıyla son derece pahalı ve verimsiz bir hâle gelmiştir. Oysa ekonomik gelişmişliğin yükselmesi ve sosyal hayatın canlanmasıyla ülkemizde kültür ve sanat faaliyetlerine giderek daha çok ihtiyaç duyulmakta, sanatsal faaliyet türleri çeşitlenmekte, bu faaliyetlerin belli merkezlerde toplanmak yerine ülkenin bütününe yayılması beklenmekte, devletin en büyük işveren olduğu kültür ve sanat alanında çalışmak isteyen çoğu eğitimli kişi ve grupların sayısı da giderek artmaktadır.

Konuya dünya ölçeğinde bakıldığında, sanat ve kültür sektörlerinin devlet himayesinden çıkmakta olduğu, sanatsal yaratıcılık alanlarının gelişip çeşitlendiği açıkça görülüyor. Bu çerçevede, dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde sorun, devletin sanat kurumları açmak yerine özel sanat kurumlarını desteklemesi suretiyle çözümlenmektedir. Bir önceki konuşmacının işaret ettiği gelişmiş Avrupa ülkelerinde devletler sanat kurumu kurmazlar, devletler memur sanatçı istihdam etmezler, devletler özel sanat girişimlerini, sivil sanat girişimlerini desteklerler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ülkemizde ise Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle belli ölçülerde destek sağlanan sinema sektörü ve özel tiyatrolar aldıkları maddi yardımın çok üstünde sanatsal faaliyetlerin üretilmesine ve topluma sunulmasına vesile olmaktadırlar. Bir örnek vereyim sizlere: Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2011 yılı bütçesi, gişe gelirleri hariç, 140 milyon liradır; 2011 yılı itibarıyla sahneleme sayısı da yaklaşık 5.800'dür. Aynı yıl itibarıyla devlet  tarafından 162 özel tiyatroya 3,5 milyon lira destek verilmiştir. Destek alan özel bir tiyatronun sezon boyunca 25 temsil vermesi gerektiğinden yaklaşık 4 bin temsile destek verilmiş olmaktadır. Şimdi tekrar ediyorum bu rakamları arkadaşlar: Devlet kasasından Devlet Tiyatrolarının 5.800 temsili için 140 milyon lira, özel tiyatroların 4 bin temsili için 3,5 milyon lira çıkmaktadır. Özel tiyatroların temsillerinin yarısının yapılmadığını düşünelim, yarısının istenen kalitede olmadığını düşünelim, geriye kalan bin temsil için devletin kasasından 3,5 milyon lira çıktığını düşünelim. Buna karşılık, Devlet Tiyatrolarının 5 bin temsili için harcanan para yine 140 milyon liradır. Başka bir anlatımla söylersem, devlet mekanizmasına konu olan sanatsal etkinliğin 5 katı için devlet yaklaşık 40 kat para harcamaktadır.

İkinci örneğim sinemadan. 2004 yılında çıkarılan 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Desteklenmesi Kanunu'yla devletin sinemaya olan desteği kurumsallaştırıldı biliyorsunuz. Bu kapsamda devletin sinemaya olan desteği, on dört yıllık dönemde yani 1990-2004 arasında yaklaşık 5 milyon 750 bin dolar. Bu rakam, son yedi yılda yani 2004-2011 döneminde yaklaşık 108 milyon 500 bin dolar. Arkadaşımızın devleti suçlarken kullandığı ifadelere geri dönersek "sanatı sevmeyen, sanatçıyı sevmeyen, sanata hakaret eden, sanatçıya hakaret eden devlet", son yedi yılda, sinemaya olan desteğini tam 40 kat artırmış bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Başka bir rakam vereyim: 2002 yılında, yerli film sayısı 9. 2002 yılında yerli film sayısı 9; 2011 yılında, yerli film sayısı 70 ve 2011 yılında, Türk sineması "Fetih 1453" gibi 18 milyon dolar bütçeli filmler yapabilecek duruma gelmiş durumda. Bunu, beğenmediğiniz Hükûmet yaptı arkadaşlar.

Devlet Tiyatrolarının yapısına kısaca bir göz atmak istiyorum ilgili sorulara cevap verebilmek için. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kuruluş olan Devlet Tiyatrolarında istihdam edilen sanatçılar, 1949 yılında çıkarılan kuruluş kanununda "sanatkâr memurlar" olarak anılıyorlar, kanun böyle. Bu arkadaşlarımız sanatkâr memurlar. Yaklaşık 1.300 civarında, Devlet Tiyatrolarında sanatkâr memurumuz var. Bu memur sanatçılar başlangıçta sözleşmeyle alınmışlar ama mevcut durumda memur gibi çalışıyorlar. Başlangıçta performansı artırmak için, sanatçılar arasında rekabeti sağlayabilmek için birtakım teşvikler ve primler konulmuş. Ancak bugün bu teşvik ve primler kazanılmış hak durumunda ve herkese eşit derecede dağıtılıyor. Dolayısıyla, çalışanla çalışmayan arasında bir fark yok. Benzerlerinin en iyisi olması gereken değerli sanatçılar da sıradan bir memur muamelesi görüyor.

Özellikle televizyon dizilerinin çoğalmasından sonra azımsanmayacak sayıdaki kaliteli sanatçı, özel izinlerle televizyon sektörüne kaymış durumda. Biraz önceki konuşmacı dedi ki: "Bu arkadaşlar televizyona kaydılar da bunların oraya gitmesiyle açılmayan perde mi var?" Yok. Niye yok biliyor musunuz? Çünkü, televizyon sektörüne kayan bu sanatçıların yerine Devlet Tiyatroları, proje bazlı yeni sözleşmeler yaparak yeni sanatçılar alıyor. Yani hem televizyonda oynayan sanatçının parasını veriyor hiçbir oyununda oynatmadığı hâlde hem de onun yerine piyasadan sanatçı ikame ediyor, bir de ona maaş veriyor. Onun için perdeler açık bugün. Yani sanatçı maliyeti 2 katına çıkarılmış durumda.

Dolayısıyla, devlet bünyesindeki sanat kurumlarıyla milletin arasındaki bağ kopmuş durumda.

Repertuarların nasıl yapıldığını biliyorsunuz. Sürem daraldı onun için kısaltarak konuşuyorum. Halkın hiçbir şekilde katkısı yok, yerel aktörlerin katkısı yok, STK'ların katkısı yok, izleyenlerin katkısı yok, hatta devletin katkısı yok. Biraz önce sözünü ettiğimiz memur sanatçılar, repertuarı hazırlıyorlar, onun için de izlenme sayıları sınırlı, gişe gelirleri düşük. Bazı devlet kurumlarının izleyici sayıları, sahnede performans gösteren sanatçı sayılarından maalesef daha düşük.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sizler gitmiyorsunuz seyirci düşüyor!

AYŞENUR İSLAM (Devamla) - Bu yukarıda özetlenen, çok çok özetlenen durumlar dolayısıyla devlete bağlı sanat kurumlarının ömrünün tamamlandığını açıkça görüyoruz.

Devletin sanatın işvereni konumundan biran önce çıkması gerekiyor. Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, sanata ve sanatçıya ciddi destekler sağlayan, ancak memur sanatçı ve kendisine doğrudan bağlı sanat kurumu istihdam etmeyen bir konuma çekilmesi gerekiyor.

Devlete bağlı sanat kurumlarının küçültülmesi, bunların yerine özel sektöre destek verilmesi, bir kültür ve sanat sektörünün, ekonomisinin, endüstrisinin oluşturulması, şimdiye kadar desteklenmeyen sanat dallarının kapsama alınması, üstün yetenekli gençlerin desteklenerek dünya çapında sanatçılar yetiştirilmesi, ülkenin tümünde sanat hayatının canlandırılması, sanat sponsorluğunun teşvik edilmesi gibi konular bugün ilgili kurumlar ve devletin ilgili birimleri tarafından çalışılıyor.

Bu açıdan, arkadaşlarımızın Meclis araştırması açılması teklifinin aleyhinde oy kullanacağımızı bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyoruz Sayın İslam.