GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET SİGORTALARI KANUNU TASARISI VE ZORUNLU DEPREM SİGORTASINA DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
Yasama Yılı:2
Birleşim:104
Tarih:09.05.2012

CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dünyada doğal tehlikeler artıyor mu, azalıyor mu; bu tartışılabilir ama tartışılmayan bir gerçek var, tartışılamayacak bir gerçek var; o da dünyada büyük kentlerin ve doğal tehlikelerin, endüstriyel tehlikelerin olduğu bölgelerde muazzam bir nüfus artışı var. Dünya nüfusu artıyor ve bazı yerlerde de yığılmalar var. Dolayısıyla, doğal ve endüstriyel tehlikelerin kayıpları da bu kentleşme sürecine koşut olarak artıyor gözüküyor.

1970'lerde dünyada doğal felaketlere dayalı sigortaların yıllık maliyet ortalaması 5 milyar dolarken, bu rakam 2010'da 40 milyar doları geçti.

Dünya genelinde sigortacılık sektörüne yönelik öngörülen risklerin öncelik sıralamasında doğal afetler 5'inci sırada iken, bugün Türkiye'de öngörülen risklerde doğal afetler 1'inci sırada.

Saat 20.49'da İnlice, Simav'da 4,5 büyüklüğünde bir deprem oldu. 3 kez gittim Simav'a. Gerçekten deprem açısından şanssız bir jeolojik ortam. Türkiye'de bu anlamda depremden kaçmak olanaksız ancak riskleri azaltmak bizim elimizde. Bunun yolu ise, bilime ve akla dayalı yerleşme stratejisi, plan ve denetimdir. Sigorta da bu riskleri azaltma ve karşılama yönünde bir enstrüman.

1950'den sonra izlenen plansız sanayileşme politikaları hızlı göç sürecini başlattı biliyorsunuz. Geçim derdine düşmüş, yerleşme derdine düşmüş düşük ücretli emekçi için, nerede oturursa otursun, nasıl yerleşirse yerleşsin, hem ben ucuz çalıştırayım hem de oyunu alayım yaklaşımıyla gelinen durum bugün intihar havuzlarına dönüşen bina stokudur.

Ülkemiz, doğal afetlerin yanı sıra yanlış sanayileşme politikaları yüzünden günümüzde endüstriyel afet risklerinin de arttığı bir konuma geldi maalesef. Plansız ve denetimsiz nüfus ve yatırım yoğunlaşmaları, deprem faylarıyla döşenmiş bu ülkede afetler yıllık yüzde 1'den fazla gayrisafi millî hasılada kayba neden olurken, büyük depremler için ülkemizde gayrisafi millî hasılanın yüzde 10'u kaybedilmektedir ve büyük ölçekli ölümlere de neden olmaktadır.

UNDP'ye göre büyüklüğü 5,5'tan büyük depremler ülkemizde 1 milyon kişide 16 kişinin ölümüne neden olurken, bu oran Japonya'da 2, İtalya'da 4'tür.

1959 tarihli Afet Yasası'yla oluşturulan Afetler Fonu, vatandaşlar arasında uzun yıllar bir devlet güvencesi olarak görülmüştür, ancak bu bir anlamda doğal afetlerle ilgili risklerin devlet taahhüdünde vergi mükellefleri arasında bölüştürülmesidir. Ancak devlet yara sarma türü afet risklerini azaltma anlayışından kurtulamadığı için Afet Fonu sorunu çözmez, yetmez ve deprem riskleri azaltılamaz duruma gelmiştir. İşte bu koşullarda zorunlu deprem sigortası 1999 depremlerinden sonra o zamanki hükûmetin ve bürokratların aldığı en önemli kararlardan biridir. Ancak, 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, birçok raporda, deprem şûrasında belirtilmesine rağmen kanun hâline getirilememiştir. Meclis Plan Bütçe Komisyonuna gelen ise 2008'deki hâlidir. Dolayısıyla güncellenmesi gerekmektedir ve buna çalışılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi de elinden geleni bu konuda yapmıştır.

Depreme karşı sigorta sisteminin kullanımının ülke çapında yaygınlaştırılması, ülkenin gelir düzeyinin yükselmesi, enflasyonla mücadelenin sonuç vermesi, mali  piyasaların derinleşmesi, eğitim düzeyinin yükselmesi ve sigortacılık sektörünün kendi iç dinamiklerini harekete geçirerek atılımda bulunması gibi uzun vade programlarıyla olanaklıdır.

Devlet bütçesinden bağımsız tutularak, Doğal Afet Sigortaları Kurumunun deprem sigortası havuzuna yapılan katkıların toplumun her kesimi tarafından yaygın ölçeklerde ve zamanında yapılmasını sağlayacak yeni yöntemler ve yollar bulunması gerekmektedir. Taşınmaz sahiplerinin öz katkı ve tasarruflarıyla oluşturulan ve yıldan yıla büyümesi  beklenen zorunlu deprem sigortası kaynaklarının bir bölümünün düzenli olarak iyileştirme amaçlı -risklerin azaltılmasına yönelik- kullanılması gerekiyor ama  bu kanun, maalesef bunu sağlayamamaktadır.

Hane halkının ancak büyük bir bölümünün sigorta yaptırması durumunda birikimler etkili bir ölçeğe ulaşabilir ve bir depremin açtığı zararlar karşılanabilir, riskler azaltılabilir. Sigorta sisteminde yaygınlaştırma hedefi, katılımın genişletilebilmesini ve dolayısıyla kaynağın depremlerden etkilenmeyecek büyüklüklere kavuşmasını; etkinleştirme hedefi ise, deprem öncesinde risklerin azaltılması için yapılacak yatırımlarla deprem sonrası tazminat ödemelerinin küçültülmesini sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, diğer bir konu ise, sigorta yaptıranların kendilerini güvende hissedip, risk azaltıcı önlemler almaktan uzaklaşma olasılığıdır. Bir büyük afet sonrasında  sigorta kurumlarını finansal açıdan çözümsüz bırakabilecek ve istenmeyecek bir durum ortaya çıkabilir. Depremlerden dolayı ölüm ve yaralanmaların bir bölümü de -maalesef ülkemizde çok sık rastlanıyor- yapısal olmayan hasarlardır ancak kanun bu olguyu görmezden gelmektedir. Bu konu en kısa zamanda ele alınmalıdır. Sigortaya katılan yapı sahibinin sayısı artırılabilirse Türkiye'de daha büyük ölçeklerde bir havuz kaynak sağlanabilir. Bu durum giderek ruhsatsız yapıların da sisteme katılmak üzere tasfiyesini özendirecektir. Ne var ki henüz bilimsel açıdan yeterli bir risk değerlendirmesine dayalı olmayan ve vergi gibi prim ödeme programları gerektiren bu sigorta, yeterli bir prim farklılaşması yaratmamakta, sigortanın önemli bir üstünlüğünden yararlanmamakta, yurttaşları güvenli yapılarda ve kentsel çevrelerde oturmaya yönlendirecek yeterli bir güç oluşturmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, sigorta kaynakları, yalnızca deprem sonrası zararları tazmin etme ödevi üstlenmiştir yani buradaki uygulamada, sigorta bu durumuyla, can kayıplarını ve bu kayıplara yol açan güvenliksiz ve niteliksiz çevre ve yapılaşmanın iyileştirilmesi gereklerini göz ardı etmektedir. Sigorta kaynakları, bu edilgen tutumla pasif bir birikim ve yalnızca tazminat parasını güvenceye alan bir sistem oluşturmaktadır. Oysa yasa taslağının ilgili maddelerine bir hüküm eklemekle yıllık sigorta gelirlerinin belirli bir oranının, deprem zararlarını, deprem risklerini azaltmak üzere yapı ve çevre güvenliği proje ve yatırımlarına ayrılması sağlanabilir. Önemli olan, bu kanunun yasada bağlayıcı bir biçimde düzenlenmesi ve bu işleyişin kurumsallaştırılmasıdır.

Özellikle, sigorta yükümlülerinin katkıları oranlarında sigorta kaynaklarından yararlandırılması, buna karşılık bu kaynakların yalnızca deprem güvenliğini artırmak üzere çevre ve yapı sağlamlaştırma proje ve yatırımlarına ayrılacağı gibi bir hükme yer verilebilir. Buna başka kurumsal bir kimlik kazandırılabilir.

Değerli milletvekilleri, bu yasada gördüğümüz diğer bazı eksiklikler şunlardır: Deprem dışında afet türlerine karşı korunma getirilmesi, işleyişi olumsuz etkileyebilir. DASK, öncelikle deprem sigortasıdır. Aksi takdirde, bu riski uluslararası reasürans piyasasında plase etmek çok zor hatta olanaksız olabilir.

Yasa taslağıyla getirilen değişimin çerçevesi belirsizdir. Hâlen kanun hükmünde kararnameyle yürütülen hizmet, bu sefer pek az tadilatla kanun altına alınmış ise de yaptırımlar konusu yeterli değildir.

Diğer önemli bir husus: Bu kanun -Yapı Denetimi Kanunu- hâlihazırda yürürlükte olan ve değiştirilmesi de gündeme gelecek olan Yapı Denetimi Kanunu'ndan bağımsız bir metin olarak hazırlanmıştır. İlgili maddeler, Yapı Denetimi Kanunu'na uyumlu hâle getirilmelidir.

Gelir düzeyi düşük bölgelerde devlet katkısının mutlaka sağlanması çok önemlidir. Aksi hâlde, devlet şu anda olduğu gibi ilk afette yasayı mutlaka yine delecek, DASK'ın cazibesi kalmayacaktır.

Deprem sigortası yönetimi yalnızca bir dizi finansal işlemler ailesinden ibaret olmamalıdır. Bu kurumsallaşma, deprem sigortası?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HALUK EYİDOĞAN (Devamla) - ?anlayışını içselleştiren çok yönlü sosyal ve ekonomik düzenlemeleri amaçlayan bir uğraş olarak algılanmalıdır.

Yüce Meclise saygılarımı sunarım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.