GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:120
Tarih:14.06.2012

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; dün tam kapanırken bir beş dakikalık konuşma yapmıştım. Aslında bu kanunun temel dayandığı nokta Osmanlı Devleti'ydi. "Osmanlı Devleti'yle ilgili idari yargı sisteminin olmaması" diye başlıyordu gerekçe ama idari yargı sistemi Osmanlı Devleti'nde var. Bırakın devlet organlarının yargılanmasını, padişah bile bu yargı sistemi içerisine girer çünkü Osmanlı Devleti'nde padişah iki sebeple tahttan indirilebilir, bunlardan birincisi cinnet geçirme, yani sari hastalık vesair gibi birtakım hastalıkları varsa, yani görevini yerine getiremeyecek birtakım hastalıkları varsa, ikincisi de dinden dönmüşse tahttan indirilir. Mesela, burada bile yargı sisteminde yeri vardır Osmanlı Devleti'nde, bir defa yok denilemez.

Kısaca dün bulunmayan milletvekilleri için açıklayayım, Kadiul-kudât sistemi Osmanlılarda yoktur, Abbasi Döneminde vardır, dolayısıyla Kadiul-kudâta bağlanması da kanunun yanlıştır. Kadiul-kudât yerine Osmanlı Devleti'nde kazaskerlik sistemi gelmiştir ama ombudsmanlık sistemi de kazaskerlik sistemiyle alakalı değildir.

Yine "Dîvân-ı Mezâlim" adı altında bir meclise bağladı dün Sayın Burhan Bey ama Dîvân-ı Mezâlim de Osmanlı Devleti'nde yoktur. Dîvân-ı Mezâlim de yine Osmanlı Devleti'nden önceki İslam devletlerinde vardır, bunun yerine Osmanlı Devleti'nde Divân-ı Hümayûn vardır.

Şimdi, gelelim Osmanlı Devleti'nin bu sistemi nasıl uyguladığına. Bundan önce şunu söyleyeyim, Osmanlı Devleti'nde önemli bir kadılık sistemi vardır, yani hukuk sistemi vardır. Osmanlı Devleti'nde bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin veya Bakanlar Kurulunun yerine kurulmuş olan kurum Divân-ı Hümayûndur. Bütün kararlar, kanunlar Divân-ı Hümayûnda alınır ve nitekim Osmanlı arşivlerine baktığınız zaman, Osmanlı arşivlerinde bununla ilgili mühimme defterleri kurulmuştur, mühimme defterleri vardır. Alınan karar padişahın onayına sunulur, padişah bunu kabul ederse başına tuğra çekilir yani Resmî Gazete'de yayımlanmış olur ve kanun hükmüne girer ama eğer böyle bir uygulama yoksa o uygulama yani padişah bu kanunu Şeri Şerif'e yani Anayasa'ya aykırı görürse -ki Osmanlı Devletinde Şeri Şerif sadece dinî kurallara göre değildir, onun dışında Kanunname-i Örfi Osmani vardır, bunlara aykırı görecek olursa- şeyhülislamdan fetva ister. Yani şeyhülislam bugünkü anlamda Anayasa Mahkemesi Başkanıdır. Dolayısıyla şeyhülislam en yüksek dereceli bir memur olmasına rağmen Divân-ı Hümayûnda bunun için yer almaz yani onun üyesi değildir. Dolayısıyla sistem çok farklıdır. Osmanlı Divân-ı Hümayûnuna doğrudan doğruya bugünkü ombudsmanlık dediğimiz sistem bağlıdır, onu biraz sonra, bir sonraki şeyde açıklayacağım çünkü zamanım yetmez. Dolayısıyla Osmanlı Devleti'nde bu sistem, Demirbaş Şarl tarafından alınırken söylendiği gibi Kadiul-kudâtlık üzerinden alınmamıştır. Dolayısıyla bunu farklı bir şekilde göreceksiniz.

Şöyle bir düşünün: Osmanlı İmparatorluğu üç kıtada yayılmış, 23 milyon kilometrekare toprağa sahiptir. Böyle bir devlet, bugünkü telefon, teleks vesair olmadığı hâlde nasıl olur da altın oranı yakalayan bir imparatorluk olabilir yani adaleti, her türlü sistemi en iyi şekilde yürütmüş olabilir? Bunu bu şekliyle düşündüğünüz zaman Osmanlı Devleti'ndeki bu, işte, ombudsmanlık dediğiniz sistem yani kamu denetçiliği sisteminin önemi ortaya çıkıyor. Bunun nasıl yürütüldüğü, bunun bu şekliyle nasıl yürütüldüğü meselesine gireceğim ancak şunun üzerinde durmamız lazım: Bir defa, Osmanlı Devleti'nde kadılık sistemi çok farklı bir sistemdir, bugünkü hukuk sistemimizden bile farklıdır. Bana göre daha adil uygulamalar yapılmıştır.

Şöyle ki: Osmanlı devletinde ilk kadılar yine imtihanla alınır, 20 akçalık, 30 akçalık, 50 akçalık, 100 akçalık ama bunlar yevmiyedir, günlüktür. En yüksek kadılık Osmanlı Devleti'nde "mevleviyet" denilen taht kadılarıdır yani İstanbul'daki "Biladi Selase" denilen Eyüp, İstanbul ve Galata kadılıklarıdır. Onun ötesinde, Edirne ve Bursa da mevleviyet kadılıkları mesabesindedir ve günlük 500 akçadır. Kadıların geliri, maaşı 500 akçadır, yani bugünkü anlamda söyleyecek olursam 7 altındır, 7 cumhuriyet altınıdır günlükleri.

Dolayısıyla, işte, taht kadılıklarından, mevleviyetten Anadolu kazaskerliğine geçilir. Anadolu kazaskerliği süresini tamamlayanlar Rumeli kazaskeri olur, Rumeli kazaskerlerinden veya bunların mazûllerinden, emeklilerinden şeyhülislam atanır. Yani şeyhülislam din adamı değildir, kadıdır, hukukçudur. Dolayısıyla, sistemi Osmanlı Devleti'nde bu şekliyle ortaya koyduğumuzda?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Bundan sonraki konuşmamda devam edeceğim. 

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.