GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:120
Tarih:14.06.2012

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, burada ben gerçekten bugün görüşmüş olduğumuz Kamu Denetçiliği Kanunu Tasarısı'yla ilgili sakıncalı gördüğüm konuları sizlere anlatmak için söz almıştım ama gündem o kadar fazla ve yoğun ilerliyor ki bu nedenle de gündemdeki bu adliyelerin kapanması, yargıç, savcı atamalarını konuşmadan geçmek mümkün değil.

Benim de ilimde Karahallı ilçesi ve Ulubey ilçesinin adliyeleri kapandı. Bunlar yıllardan beri, Uşak'ın neredeyse il olmasından beri adliyeleri olan  ilçeler ve bu ilçelerdeki adliyelerin kapanması oradaki insanlar açısından o kadar zor durumlar yaratacak ki bunu hepiniz, belki kapanan ilçelerdeki AKP milletvekili arkadaşlarımız da yaşayarak görecekler ya da bu tepkileri alıyorlar.

Türkiye çapında, yani bizim öğrendiğimiz bilgiye göre, yüz kırk sekiz tane adliye kapandı. Bu yüz kırk sekiz adliyenin kapanma gerekçesi tasarruf olsa gerek. Şimdi, bu tasarruf nasıl bir tasarruf? Devlet tasarruf edecek belki, orada fazladan personel çalıştırmayacak ama vatandaş ne yapacak? Dava açarken bir başka ilçeye gitmek durumunda kalacak, keşif yapılırken daha fazla masraf yatacak, tanık dinletirken yine daha fazla masraf yapılacak. O zaman bunun neresi tasarruf? Devlet bir taraftan tasarruf ederken vatandaş kat kat fazlasıyla bunun fazlasını harcayacak. Şimdi, bu şekilde yaparak, vatandaşı bu kadar zarara sokarak adalete bir ticaretmiş gibi yaklaşarak neyi düzeltebileceğiz?

Şimdi, biz burada konuştuğumuz yasalarla, tasarılarla  -geçen hafta ara buluculuğu konuştuk, bu hafta kamu denetçiliğini görüşüyoruz- vatandaşın adalete erişimini kolaylaştırmaya çalışıyoruz ama bu adliyeleri kapatarak o adalete erişimi ortadan kaldırıyorsunuz, sosyal yaşamı yok ediyorsunuz, oraları köyleştiriyorsunuz ve oralarda adil yargılama ilkesini hiçe sayıyorsunuz. Bir kere bu nedenle bu kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca, 61 yılından beri, elli yıldır, bu kadar büyük bir atama, hâkim, savcı ataması olmamış, böylesine bir kıyım şimdiye kadar yaşanmamış. Şimdi, bu kıyımı, işte bu adliyeleri kapatarak, insanları istemedikleri yerlere vererek, AKP düşüncesinde olmayan yargıç ve savcılara gözdağı vererek bugün bu işleri yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

İsim de verebilirim ben sizlere: Erhan Özen. İstanbul Savcısıyken, hiçbir talebi yokken, hakkında hiçbir soruşturma açılmamışken ve şimdiye kadar çok başarılı bir savcıyken Elâzığ'a gönderiyorsunuz.

Ömer Faruk Eminağaoğlu'nu artık hepiniz tanıyorsunuz; YARSAV Başkanıydı, şu anda YARGI-SEN Başkanı. Hakkında uyduruk davalar açılıyor, uydurma senaryolar yazılıyor ve HSYK tarafından yer değiştirme kararı veriliyor, onun da yeri değiştiriliyor.

Buna benzer, hakkında hiç soruşturma dahi açılmayan pek çok insanın, hâkim ve savcının yerini değiştiriyorsunuz, onlara gözdağı veriyorsunuz, ondan sonra da bu yasaları getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz adalete erişimi kolaylaştıracağız, insanların haklarına, özgürlüklerine, adalet duygularına biz sesleneceğiz." Bunların hepsi yalan arkadaşlar! Asıl, yargıçları siz böyle yok etmeye çalışarak, savcıları yok etmeye çalışarak insanların adalet duygusunu yok ediyorsunuz, incitiyorsunuz insanları.

Şimdi burada çok az bir zamanım kaldı, birkaç tane konuya değinmek istiyorum ben size. Burada, bu tasarının 18/2 fıkrasında diyorsunuz ki: "Eğer kamu başdenetçisi istiyorsa devlet sırrını gidip yerinde inceleyebilir." Ama biliyor musunuz arkadaşlar, dün biz Adalet Komisyonunda Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı'nı görüştük. Orada, Başbakan ve bakanlar karar veriyorlar devlet sırrı olduğuna. Buna ilişkin İdari Yargılama Usulü Kanunu gereğince hiçbir yargıya dahi başvuramıyoruz. Yani bir konuda bilgi almak istiyorum ben, Başbakan diyor ki: "Bu devlet sırrıdır." Buna karşı idari yargıya bile başvurma hakkım yok. Yani bu devlet sırrı niteliğindeki bilgileri siz mahkemelerden saklıyorsunuz ama kamu denetçisine gösteriyorsunuz. Böyle bir özensizlik olabilir mi, böyle bir çelişki olabilir mi? Mahkemelerden gizlenip de kendi yandaşınız olduğuna güvendiğiniz kamu denetçisine bu devlet sırrını açmak nasıl bir mantıktır, ben bunu anlayamıyorum sevgili arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bunun yanında, şimdiki söz almış olduğum bu 20'nci maddede diyorsunuz ki: "Eğer öneriyi idare kabul etmezse otuz gün içinde cevap verir." Yani kurumun önerisini idare kabul etmeyecekse altı ay boyunca vatandaşı neden süründürüyorsunuz? O zaman bu tasarının anlamı ne? Kamu başdenetçiliğinin ve kamu deneticiliğinin anlamı ne? Bir yaptırımı olması lazım. Kurum bir şey söylüyorsa, bu konuda olumlu bir gelişme varsa, vatandaşın talebini kabul ettiyse, bunu da idare keyfî bir şekilde kabul etmiyorsa bunun bir yaptırımının olması lazım. Yaptırımı olmayan hiçbir şeyin anlamı yoktur -Recep Bey, oradan bakıyor- değil mi? Değil mi sevgili arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Yaptırımı olmayan bir sözün bir anlamı var mıdır? İşte, bunların ben düzeltilmesi gerektiğini söyleyecektim ama zamanım yetmedi değerli arkadaşlarım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.