| Konu: | AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 107 |
| Tarih: | 16.05.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın kafası çok karışık arkadaşlar. O kadar karışık ki Meclise indirdiği tasarı, Hükûmet tasarısı daha yeni görüşülmüşken durmadan önergelerle maddeleri değiştiriyor, maddeleri kaldırıyor; yetmiyor, yeni maddeler ihdas ediyor.
Biz 22'nci maddeyle ilgili bir önerge vermiştik. Tam bunu konuşacağız derken bir baktık, iktidar partisi yeni bir madde ihdas ediyor. Şimdi, bu tür yasama çalışmalarında, temel kanun olarak görüşeceksiniz, sınırlayacaksınız, sonra da 19'uncu maddeye yirmi tane fıkra ekleyeceksiniz, her fıkrayı ayrı bir madde olarak görüşeceksiniz, ayrı bir madde olarak görüşüp ayrı önerge konusu yapacaksınız, arkasından da madde ihdasıyla ilgili önerge vereceksiniz. Kafanız karışık, temel yasalarınız karışık, maddeleriniz karışık. Birinde yirmi madde var, birinde bir fıkra var; birinde yirmi fıkra var birbiriyle bağlantılı olmayan; bir bakıyorsunuz, bir maddeyi kaldırmışsınız, yeni bir madde koymuşsunuz. İnanın, bu yasa çıktıktan sonra bu karmaşa uygulamada da devam edecek ve devam edecek bu uygulamanın da müsebbibi sizler olacaksınız.
Afet riski var ülkemizin, bunu inkâr etmiyoruz. Yıkacaksınız binaları, yerine de yeni şeyler yapacaksınız. O zaman mühendis odalarından niye korkuyorsunuz? Yerel yönetimlerden niye korkuyorsunuz? Niye sivil toplumdan kaçınıyorsunuz? Niye ihale denetiminden kaçınıyorsunuz? Niye bu şeffaflığı, bu saydamlığı, bu akçeli, 1 trilyon dolarlık? 1 trilyon dolarlık bu alanda niye kamuoyuna açık, şeffaf bir yasal düzenleme yapmıyorsunuz? TOKİ'ye bağlıyorsunuz, TOKİ'yi Başbakana bağlıyorsunuz, emlakçılık yapıyorsunuz resmen. Her şeyde özelleştirmede üstünüze yok, afet işlerini yapma konusunu da devlet ihalesi olarak, emlakçılığı olarak da yapmanızda üstünüze yoktur. Yani hangi yanınız mı doğru Allah aşkına? Özelleştirme yanınız mı doğru, devletleştirme yanınız mı doğru bu yasada?
Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak afet riskini bahane edip rant kapısı yapmanıza müsaade etmeyeceğiz, buna şiddetle muhalifiz. Çok açık söylüyoruz, bunu yapmayın. Bunu yapmak istiyorsanız şeffaf olun. Bütün, 75 milyon insanımıza karşı, yıktıklarınızın bedelinde şeffaf olun, ihalede şeffaf olun, yapacaklarınızda şeffaf olun, kıyı turizminde şeffaf olun, turizmde şeffaf olun, kültürde şeffaf olun, demokrasinin gereği budur. Kapalı kapılar ardında ve merkezîleştirilmiş güçleri kullandığınız zaman "Bu rantı yalnız ben ve kendi parti ve yandaşlarıma kullanacağım." anlamı çıkar. Bunun bugün uygulaması budur.
Biz size izin vermeyiz. Biz sizi burada 75 milyon halkımıza şikâyet ediyoruz, kamuoyuna şikâyet ediyoruz. 75 milyon halkımıza sesleniyoruz: Ey halkımız, "afet riski" adı altında çıkarılan bu tasarıyla Hükûmet sizin evinizi yıkacak ama yerine size yuva yapmayacak, sizin yuvanızı yapacak, açık söylüyorum! Burada bu kadar açık bir şey söylüyorum. 1 trilyon dolar? Turizm bölgeleri Antalya'dan Mersin'e, İstanbul'a kadar bütün bu yetkileri toplayan bir merkezî Hükûmetin demokrasi iddiası palavradan öteye gitmez. Bütçesi denetlenmeyen, Sayıştayın görev yapmadığı bir alanda afet riski karşısında halkı koruyacağınıza halkı soymaya çalışacaksınız. Böyle bir anlayış mümkün mü?
Her şeyde bir yanlıştır gidiyor. Uludere katliamında da yanlış yaptınız, orada da kafanız karışık. 34 tane yurttaşımız Uludere'de kendi savaş uçaklarımız tarafından bombalanırken bugüne kadar hep zikzak çiziyorsunuz çünkü doğru konuşmuyorsunuz, doğru konuşmadığınız için de her olayda karşınıza çıkıyor. Bakın, en son olarak ne çıktı karşınıza: Uludere katliamının arkasından Millî İstihbarat, MİT çıktı, dedi ki "Bizim istihbaratımız yok." Sonra Meclis İnsan Hakları Komisyonuna Millî Savunma Bakanlığının, Genelkurmayın verdiği dokuz sayfalık raporda denildi ki: "İstihbarat millî ama soruşturma gizli. Biz size bilgi veremeyiz. Meclise veremeyiz çünkü özel yetkili bir savcı gizlilik kararı koymuş bu soruşturmanın üstüne." Ne oldu? Balonunuz patladı işte. Patladı, hemen, çabucak patladı. Sormuştuk istihbaratı size: Herondan mı, MOSSAD'dan mı aldınız, yoksa predatorlardan, CIA'dan mı aldınız? Açık sormuştuk ve anlaşılıyor ki Amerika Büyükelçisi "Bu konular hassastır, gizlidir, biz bunun cevabını veremeyiz." dese bile işte bu gün Amerika medyasında patlak verdi, Wall Street Journal'da çok açık söylüyor. Evet, istihbarat millî değil, istihbarat ithal arkadaşlar, ithal. Predatorlar bilgiyi vermiş, Türkiye uygulamış. Bunun çarşaf çarşaf açıklamaları var. Ne diyorlar? "Ankara'da Ortak İstihbarat Bütünleşme Hücresi merkezinde ABD'li ve Türk subaylar yan yana oturarak çalışıyor." diyor, bunu çok açık söylüyorlar. "Yan yana..." diyor. "Biz bilgileri veriyoruz, bilgileri de yanlış uygulayan Türkiye, yani Hükûmet." diyor. Yani Hükûmetin emri, yani Hükûmetin emrettiği, Genelkurmayın, EDOK'un, savaş uçaklarına emri verenler? İşte, suçüstü yakalanma bunun adıdır. Şimdi, vicdan, insan? İnsanlıktan, vicdandan azıcık nasibini alan bir kişi bunun karşısında söylemez mi savcılara: "Ey gizlilik kararı koyan muhteşem özel yetkili mahkemelerin muhteşem özel yetkili savcıları, işte kaynak, Predatorları size bilgiyi veren kim? Meclis İnsan Hakları Komisyonu hepsini izledi. Bunu yanlış değerlendiren kim? Ondan sonra emri veren kim? Hangi general o gün görevdeydi? Kimler görev yapıyordu? Hangi pilotlar bombaları yağdırdı? Kim Hükûmete yanlış bilgi verdi?"
Bakın, o gün, gece saat 03.00'te ben haber aldım olayı, Başbakanı aradım, İçişleri Bakanını aradım, Adalet Bakanını aradım. Bana özel kalemden şunu geçtiler: Beyefendileri istirahatteler." Sonra deniliyor ki: "06.00'da İçişleri Bakanının bilgisi oldu. " 06.00'da bilgisi oldu ama Valisi de Ankara'daydı, Ankara'da akşam Valinin haberi olmuştu. Şimdi, çıkıp burada, İçişleri Bakanı -akşam Vali Vahdettin Özkan buradaydı- gece saat 23.00'te sivillerin öldürüldüğünü haber aldı mı, almadı mı, açıklaması lazım. 03.00'te ben arıyorum, bir Grup Başkan Vekiliyim, Mecliste grubu olan bir partiyi temsil ediyorum, gecenin o saatinde "çok vahim" notunu düşüyorum. İçişleri Bakanına soruyorum: Niye dönmediniz? Ölen 34 tane koyun değil arkadaşlar, insan, insan! İnsanlar orada parçalanıyor, can veriyor. İnsanlar cenazelerini almaya sınır ötesine gidiyor, insanlar ambulanslarını kendileri götürüyor, kendi yerel yönetimlerine seçtikleri belediyelerden on beş tane ambulans gidiyor, il örgütlerimiz gidiyor, ilçe örgütlerimiz gidiyor, o cenazeleri alıyor ve iki gün boyunca devlet ortada yok arkadaşlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır ve soruyoruz? Predatorların bu bilgisinden sonra savcılar bu soruşturmadaki gizlilik kararını kaldırsın artık, bütün sorumluları ifadeye çağırsın, en başta, Başbakana fezleke hazırlayacaklar mı? Başbakana fezleke hazırlayacak yürekli bir savcı var mıdır bu ülkede acaba merak ediyorum. Burada her şey çok açık, çok net. Uludereliler, Amerikalıları mahkemeye verecek. Bunun yasal olanağı var uluslararası hukukta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Uludereliler? Amerika'daki yetkililer ihmali sonucu her mağduriyetten hesap verirler. Bu hesabı görecektir Amerika da ve Türkiye ayağı da bu şekilde aydınlığa kavuşacaktır. Öncelikle Hükûmet bunu çözsün diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.