| Konu: | İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 121 |
| Tarih: | 19.06.2012 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli parlamenterler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün hayatını kaybeden askerlerimize Tanrı'dan rahmet ve yaralılara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bunlardan bir askerimiz de Kütahya Gediz Akkaya köyünden ve İzmir Buca ilçemizin Yeşilbağlar Mahallesi'nde oturmaktadır. Yarın toprağa verilecek, kendilerine Tanrı'dan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı olarak önümüze geliyor ama bu kanunun gerçek ismi, 1973 yılında, 1475 sayılı Kanun ile İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası'ydı. Bu bir İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası'ydı fakat 2003 yılında, AKP'nin iktidara geldiğinin hemen birinci yılında, 4857 sayılı yeni İş Kanunu'yla birlikte İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası kaldırıldı, yerine de İş Sağlığı ve Güvenliği olarak değiştirildi. Böylece burada görülüyor ki AKP'nin işçiye, çalışana baktığı perspektif ve mantık açık ve net bir şekilde ortada görülüyor.
Şimdi, vermiş olduğumuz önergeyle kısa bir düzeltme yapıyoruz ve Sayın Bakan ve Komisyon da buna katılmadığını söylüyor. Ne diyor? Kanun tasarısında diyor ki: "Bu Kanunun amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlenmektir." Biz buraya, Sayın Bakan, "iş kazaları"nı getiriyoruz ve "çalışanların korunması"nı getiriyoruz. Siz "iş kazaları"na karşı değilsiniz. Buna, daha önceki hem Komisyondaki konuşmalarınızda hem geçtiğimiz Perşembe günü Mecliste yapmış olduğunuz konuşmada iş kazalarına vurgu yaptınız. Biz bu paragrafa "iş kazaları"nın eklenmesini getiriyoruz. Bunun hiçbir maliyeti, hiçbir külfeti yoktur ve bu maddeye mutlaka eklenmesi gerekiyor ama siz buna "Hayır." diyorsunuz ve okumadan buna "Hayır." diyorsunuz.
Ama son yıllarda, değerli arkadaşlar, madenlerde yaşanan ölümlerin çoğunun özelleştirme, taşeron maden ocaklarında yaşandığı dikkatlerden kaçmıyor. Madenlerdeki taşeron, alt işveren uygulamalarının ve özelleştirmenin ölümleri artırdığı bir gerçektir. Ancak Hükûmet bu itirazlara kulaklarını kapatıp meseleye kader ve fıtrat üzerinden yaklaşıyor.
30 maden işçisinin yaşamını yitirdiği 2010'daki iş cinayetinin ardından bölgeyi ziyaret eden Sayın Başbakan ölümleri madencilik mesleğinin fıtratına ve kadere bağlamış ve inanılması zor bir üslupla şunları söylemişti arkadaşlar: "Kader konusu malum çevrelerde hemen istismar konusu yapılmaya başlandı. Ben kaza ve kadere inanmayı anlatmadım. Bu konuda sizin meşrebinizi ve cibilliyetinizi de biliyorum. Benim anlattığım şey şu: Bu mesleğin fıtratında bu var. Grizu patlaması dünyanın her yerinde oluyor. Tutturdular taşeron, taşeron, taşeron..." diye Sayın Başbakan söylüyor. "Senin kazaya, kadere imanın yoksa o ayrı mesele zaten. Onu ben seninle tartışacak değilim, onu git sen Diyanet İşleri Başkanı ile konuş, benimle konuşma. Benim söylediğim mesele başka. Yani bu olayın fıtratında bu var, kaderinde bu var." Yani Türkiye'deki iş kazalarını ve iş güvencesinin olmadığı yerlerdeki ölümleri Sayın Başbakan bu ülkede bir fıtrata bağlıyor ve bir kadere bağlıyor arkadaşlar.
Geçtiğimiz Perşembe günü Sayın Çelebi burada konuşurken söyledi, "Her an burada biz konuşurken bir iş kazası olabilir." dedi ve Meclisin kanalizasyonunu bağlayan iş yerinde çalışan yirmi dört yaşındaki Nadir Kekilli kardeşimiz, burada, Meclisin hemen dibinde hayatını kaybetti arkadaşlar.
Şimdi, biz iş kazasında hayatını kaybeden Nadir Kekilli'yi burada hem anmak hem de maddeye iş kazalarını eklemek istiyoruz ama sayın Komisyon ve Sayın Bakan buna "Hayır." diyor. Bunu doğru bulmuyoruz arkadaşlar. Neden eklenmesin? Niçin eklenmesin? Sayın Bakanın burada çıkıp bunu söylemesi gerekiyor.
Sayın Bakandan önceki Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Dinçer, madende ölenlerden sonra "Güzel öldüler. Bu konuda ben acı çekmediklerini ve fiziki olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim" dediği o meşum konuşmasında taşeron sistemine toz kondurmuyor ve özel sektörde meydana gelen kazaların kamudan daha düşük olduğunu iddia ediyor Sayın Bakan.
Yine Sayın Dinçer, hastaneden otopsi yapılmadan alelacele ailelere verilen ve karışan cenazeler için "İlk 19 madencimizin bedeninde herhangi bir yanık yoktu, güzel öldüler. 8 madencimizde ise hafif yanıklar vardı, onların kimlik tespitlerinde sorunlar yaşandı. Maden işçileri ailelerine teslim edildi, aileler huzur içinde. Sadece 2 madencimize ulaşamadık, onlara da ulaşabilmek için çaba harcıyoruz" diyor. Yani buradaki madenlerdeki ölümü de "Son derece iyi öldüler" diyebiliyor.
Sayın Bakan da "İş kazası meydana geliyor, meydana gelen iş kazası, size samimiyetimle söylüyorum, çalışma hayatından sorumlu bir bakan olarak yüreğimi titretiyor. Omuzlarıma öyle bir yük biniyor ki?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) - ?o gün yerin altına geçmek istiyorum" diyor Sayın Bakanımız. Madem ki yerin altına geçmek istiyorsunuz Sayın Bakan, bu cümleyi lütfen düzeltin ve önergemizi kabul edin diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.