| Konu: | İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 121 |
| Tarih: | 19.06.2012 |
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 9'uncu maddesindeki önergeyle ilgili söz aldım. Saygıyla selamlıyorum hepinizi.
Kişisel söz hakkım sırasında da bazı açıklamalarda bulunmuştum. Bu önergenin içeriğinden çok, ben bazı kavramlar üzerinde durmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, artık çok açık bir şekilde tartışmak, konuşmak zorundayız, o da şu: "Devlet" olarak tanımladığımız aygıt, ne yazık ki, küreselleşmenin son on yıllık bölümünde sermayenin talepleri doğrultusunda son dönüşümlerini tamamlamaya çalışmaktadır. Bu yasaya konu olan kavramlar da bu dönüşüme katkı sunacak değişikliklerdir. Birçok kanun söylemiştim, İş Yasası, Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı, bu sermayeyi ihya eden, güya korumaya dönük ama demokrasinin en temel unsurlarını göz ardı eden torba yasalar, işçi sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile birlikte iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı istihdamını gereksiz harcama olarak yorumlarken sermayenin sorumluluğunu hep hafifletmeye çalıştılar. İş yeri sağlık hizmetleriyle birlikte iş yeri hekimi ve iş güvenliği eğitimleri de serbest piyasa anlayışı ile taşeron şirketlere bırakıldı. Bu konuda piyasa koşulları olgunlaştırıldı ve şimdi de son imza atılmak isteniyor. Burada mesleki kitle örgütlerinin hiçbirinin temel görüşleri göz önüne, maalesef, alınmadı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, demokrasinin sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. Demin de söyledim, bugün sizler "ileri demokrasi" olarak tanımlıyorsunuz, bazı Avrupa ülkelerinde de "güçlü demokrasi" artık "temelli demokrasi" olarak tarif ediliyor fakat buna baktığımız zaman, insanlar parlamenter demokrasiyi, temsilî demokrasiyi sorgulamaya başlıyorlar. Nasıl sorguluyorlar? Oylarıyla yürütmeye getirdikleri iradelerin, kendi talepleri doğrultusunda, kendi çıkarları doğrultusunda çalışmadıklarını görüyorlar yani uluslararası finans merkezlerinin, güçlü şirketlerin CEO'larının, yönetim kademelerinin, devletlerinin iktidar yapıları içerisinde birebir yürütmenin içinde olduğunu görüyorlar ve yıllardır oluşturdukları sosyal kazanımların, hakların, yavaş yavaş, kendi getirdikleri, oylarıyla getirdikleri iktidarlar tarafından ellerinden alındığını görüyorlar. Dikkat edin, Avrupa'da yapılan tüm seçimlerde -buna Fransa'daki parlamento seçimlerinin ikinci turu da dâhil- katılımların yüzde 50'ler civarında olduğu görülüyor ve oy tercihlerinde -Fransa'daki sistem çoğunluk sistemi olduğu için Sosyalist Partinin egemenliği söz konusu ama- uç partilere yani ırkçı partilere, dışlamacı partilere insanlar tepki oylarını yöneltiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, şu soru hep soruldu: "Demokrasiyi güçlü kılmak için devlet aygıtını esnetmemiz lazım, gevşetmemiz lazım. Devlet olarak tarif ettiğimiz kurumların mutlaka güçsüzleştirilmesi lazım ki bizim tarif ettiğimiz demokrasi güçlenebilsin."
Bütün yaşadıklarımızdan sonra insanlar bu sisteme karşı artık inançlarını yitirmeye başladılar. Bizde de aynı tartışmalar olacak. İnsanlar oy verdiler, üç dönemdir size oy verdiler fakat verdikleri oylarla sosyal haklarının yavaş yavaş ellerinden gittiğini görmeye başladılar. Burada yapılması gereken? Oluşturdukları iradelerin parlamentolarda -demin de vurguladım- finans çevrelerinin ve yüksek gelirli, kâr amaçlı şirketlerin yönlendirmeleriyle, reçeteleriyle, tavsiyeleriyle, gerekirse siyasi yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldığını gördüler.
Şimdi, burada, bu kanunla ilgili kişisel söz hakkım sırasında da söylemiştim, maalesef katılımcı bir kanun tasarısıyla karşı karşıya değiliz. Son Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın bu alandaki tamamlayıcı bir rolü karşımıza çıkıyor. Ne yaparsak yapalım yani akan suyun geriye dönmesi söz konusu değildir. Bir süreç yaşıyoruz, "Devleti zayıflatıp demokrasiyi güçlendirmek" kavramının terse döndüğü bir döneme giriyoruz. Demokrasi güçlenecek, insan hakları, özgürlükler temelinde güçlenecek ama bu, finans çevrelerinin, uluslararası büyük sermaye çevrelerinin güdümünde devlet karar alarak, kanun çıkartarak değil, halkın taleplerini mutlaka yasama hayatına geçirerek güçlenecek. Yani güçlü demokrasi için güçlü devlet aygıtı tekrar kurulacak.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.