GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı'nın 16'ncı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz burada bugün işçilerin yaşama hakkını konuşuyoruz yani en temel insan hakkını. Yükselen refah seviyesine karşın işçi ölümlerinin önüne geçilememesi, insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük çelişkilerden biridir.

ILO kaynaklarına göre, her yıl 1,8 milyon kadın ve erkek, 12 bin çocuk işçi iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Türkiye'deki tablo yüz karası olarak nitelendirilecek durumdadır. Her gün ortalama 3 işçinin yaşamını yitiriyor olması, yaşananların birer cinayet olduğunu ortaya koyuyor.

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün önergesine yanıt veren Sayın Bakan tüyler ürpertici tabloyu ortaya koydu. 2002-2011 yılları arasında meydana gelen 735.803 iş kazasında 10.804 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Buna 2012'de kaybettiğimiz emekçiler dâhil değildir.

Dikkat ederseniz, bu yıllarda iktidarda hep AKP vardı. Bir başka deyişle, AKP, işçi sağlığıyla ilgili tasarıyı hazırlayana kadar 11 bine yakın insan ölmüştür. Ne yazık ki Türkiye'de iş kazalarının birçoğunun kayıt altına alınamıyor olması da meselenin büyüklüğünü görmemize engel oluyor. 83 milyon nüfusa sahip Almanya'da yılda 800 binden fazla kaza rapor edilirken 74 milyon nüfusa sahip Türkiye'de bu sayı 70 bin civarındadır.

Geçen hafta bölgemde bir işçi kardeşimden telefon aldım, iş kazasında yaralanmış ama bunu belgelendirebilmek için ne yapması gerektiğini soruyor. Yani Türkiye'de işçi, iş kazasından sonra da çoğu zaman yapayalnız.

Sayın milletvekilleri, ev hizmetlerinde çalışanlar bu kanunda neden yok? Oysa onlar "Ev işçisiyiz, toz bezi değil." diyerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Farkındaysanız medyada sık sık cam silerken düşüp yaşamını yitiren temizlik işçilerinden bahsediliyor. Onları görmezlikten gelmeye hakkımız yok. Bu artık klasikleşmiş bir AKP yasa yapım mantığıdır. Kadın örgütlerine sormadan kadınlar hakkında yasa hazırlamaya çalışıyorsunuz, eğitimcilere sormadan eğitim sistemi değiştiriyorsunuz, çalışma koşulları hakkında fikri bile olmadığı emekçileri iş güvenliği şemsiyesine almıyorsunuz. Yalnızca ev hizmetlerinde çalışanlar değil kendi hesabına çalışanlar da yok ama onlar aslında en çok korunması gerekenler arasında.

Söz aldığım 16'ncı maddede işverenin iş yerinde karşılaşılacak sağlık ve güvenlik riskleri konusunda işçileri bilgilendirmesinden bahsediliyor. Neden yalnızca riskler konusunda bilgilendiriliyor? Riskleri ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek şekilde bilgilendirmesi gerekmez mi? Bu basit üslup farkı bile AKP'nin bu konuya işçinin değil sermayenin ve patronun gözlüğüyle baktığını gösteriyor.

Sayın milletvekilleri, tasarıda bir piyasa mantığı göze çarpıyor oysa insanlığın geldiği bu noktada bu kadar çok işçinin her gün canını yitirmesi zaten bir örümcek ağı gibi her yanı saran piyasa mantığından kaynaklanıyor.

Tasarıda hekimlik hizmetlerinin esas olarak piyasaya yaptırılması öngörülüyor.  Meslek örgütlerinin devreye konulması gereken eğitimler için yeni bir  sektör oluşturuluyor. Eğer işçilerin canları her şeye piyasa mantığıyla bakarak korunsaydı milyonlarca doların kazanıldığı madencilik, gemi  yapımı, inşaat gibi sektörlerde işçi ölümlerinin önüne geçilirdi oysa kazanılan milyonlar giden bir ayağı, giden bir kolu ve maalesef giden bir canı geri getirmiyor. Son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde atık su çalışması yürüten işçilerden biri olan Nadir Kekilli'nin artık geri gelmeyeceği gibi.

Önce insan yaşamı, önce işçi güvenliği diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.