| Konu: | TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 20.06.2012 |
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve milletvekili koltukları; şöyle salona bakıyorum, milletvekili koltuklarına konuşuyoruz gecenin bu saatinde.
Ben önce bir şeyden şikâyetçiyim, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Muharrem İnce'den şikâyetçiyim. Kendisi de burada. Gecenin saat ikisi oldu, ikide bir "Yoklama istiyorum.", ikide bir "Karar yeter sayısı istiyorum." diye hem de insan haklarını konuştuğumuz bir gecede AKP milletvekili arkadaşlarımızın haklarına tecavüz ediyor. Tam yoklama saatinde bir bakıyorum kimisi duvara çarpıyor, kimisi sandalyeye çarpıyor, kiminin bacağına bir şey oluyor; Allah muhafaza? Yani bu kurul kurulduğu zaman eminim ilk önce bu kurulun karşısında Grup Başkan Vekilimiz Sayın Muharrem İnce sorguya çekilecek. Kendisinden şikâyetçiyim, kayıtlara geçmesini istiyorum, sataştım kendisine burada Meclisin önünde.
Değerli arkadaşlar, insan hakları ihlalini konuşuyoruz ve İnsan Hakları Kurumunun kuruluşunu, buna karşı nasıl önlem alacağımızı konuşuyoruz gecenin bu saatine kadar. Bakın, insan haklarını esas olarak kim ihlal eder, insan hakları ihlalini kimler yapar? Esas olarak insan haklarını devletler ihlal eder, literatürde de bunun adı böyledir. Dolayısıyla, insan hakları mücadelesi, aslında sivil toplumun devletlere karşı mücadelesidir. Şimdi, uzun yıllardan bu yana insan hakları mücadelesi böyle şekillenmiştir ve doğrusu da budur. Devletler hak ve hukuku korumak üzere önlemler alabilirler ama bunun adı "insan hakları mücadelesi" değildir; devletleri insan hakları örgütleri, sivil örgütlenmeler önlem almaya zorlarlar, insan hakları mücadelesi budur. Şimdi, bu çerçeveden baktığımızda insan hakları bahçesini düzenlerken kerim devlet penceresinden bakamazsınız, kerim devlet penceresinden bakarak insan hakları bahçesi düzenlenmez. Tam tersine, insan hakları alanını düzenlemek için sivil inisiyatife geniş ölçüde yetki ve imkân vermek zorundayız. Şimdi, bu getirilen tasarıyla, bakıyoruz, insan hakları ihlallerine karşı çalışma yapacak, denetleyecek, bu konuda araştırma yapacak kurul, İnsan Hakları Kurulu doğrudan doğruya devletin uzantısı olan bir kurul, doğrudan doğruya siyasi iktidarın kontrolündeki bir kurul. 11 üyesi var. Bu 11 üyenin 1'ini barolar seçiyor, 1'ini YÖK seçiyor, geriye kalan 9'unu yürütme organı, Hükûmet tayin ediyor.
Değerli arkadaşlar, böyle insan hakları kurulu oluşur mu? Zaten insan haklarını ihlal eden esas olarak siyasal iktidardır. İnsan hakları ihlali siyasal iktidarın kendisini hukuk dışı tarif etmesiyle, hukuk dışı alana taşımasıyla ortaya çıkar; dolayısıyla buna karşı insan haklarını koruyacak kurulun siyasal iktidardan tamamen bağımsız olması gerekir, bir sivil inisiyatif olması gerekir. Dünyanın her yerinde, çağdaş ülkelerde bu böyledir. Temel insan hakları mücadelesi veren savunma örgütleri barolara siz nasıl olur da 11 kişilik kurulda 1 üye verme hakkı verirsiniz? Tabip odaları nerede? İnsan hakları örgütleri nerede?
Bu getirdiğiniz kurul dahi, aslında, insan hakları ihlallerini önleme niyetinizin olmadığını gösteriyor; tam tersine, Avrupa'ya cilalı bir ambalajla, "Biz bu konudaki sorumluluğumuzu yerine getirdik." geçiştirmesi içinde hareket ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı dönemi Türkiye'de insan hakları ihlallerinin kurumsallaştığı bir dönem olmuştur ve maalesef, bu tasarıyı getirirken bu konuda niyetinizin hiç de iyi olmadığı ve bu kurumsallaşmanın devam edeceği niyetinizi ortaya koydunuz. Bu nedenle yasaya karşıyız. Bu yasa insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmayacaktır.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.