| Konu: | TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 20.06.2012 |
HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 279 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 16'ncı maddesiyle ilgili olarak görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyor, yüce heyete saygılarımı sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, konuşmamda, şu andaki iktidarımızın kadının insan haklarına ne kadar önem verdiğini anlatacağım. Öncelikle "Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyin." diyen bir bakış açısıyla kadınlarımızın hakları baştan kısıtlanıyor. Yine biliyorsunuz "Kadın tecavüz eden kişiyle evlendirilsin." diyen hâkimlerimiz var. Aslında böyle diyerek hâkimler kadınlara şiddet uyguluyorlar. Hak dağıtması gereken hâkim, hakları ihlal ediyor. Bu kanun tasarısı ile de insan hakları ihlali azalmayacak, artacaktır. Yurt dışında okuyup da denkliği kabul edilmiş okullardan mezunlar ülkemizde ayrı bir sınav ve eğitime tabi tutulmazlarsa insan hakları ihlali daha da artacaktır.
Görüyoruz ki -bugüne kadar gördüklerimiz, yaşadıklarımız- ülkemizde kadınlar yaşamın her alanında şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalmaya devam etmektedirler. Taşlanarak öldürülen, namus cinayetine kurban giden, tecavüze uğrayan, nedeni belirsiz bir biçimde intihar eden kadınlara ilişkin haberleri izliyoruz. Bitti mi? Hayır, bitmedi. Kız çocukları evlendiriliyorlar, yaşıtlarıyla oynayacaklarına çocukken çocuk sahibi oluyor ve birçok sağlık sorunları yaşıyorlar. 4+4+4 sistemiyle de bu durum teşvik ediliyor. Bu bir insan hakları ihlali değil midir?
On iki-on beş yaşında kız çocuklarını okula değil, kocaya gönderiyorsunuz. Yoksul ailelerin kız çocuklarının başlık parası karşılığı yaşlılara satılmasına yol açıyorsunuz. Bu, köle ticaretini teşvik değil midir?
Onlarca kişi tarafından küçücük çocuklara tecavüz edenlere "Çocuklar istediği için birlikte oldular." diyerek ceza indirimi uygulayan zihniyet, çocuk haklarını, insan haklarını ihlal etmiyor mu?
Bir süredir, sistemli olarak ülkenin geleceğini değiştirme gayretiyle, önce kadına kaç çocuk istediğini sormadan "En az 3 çocuk doğurmalı." gibi söylemler başladı. Kadın kuluçka makinesi değildir, insandır.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Doğurmayın Hanımefendi. Zorla mı?
HÜLYA GÜVEN (Devamla) - Sayın Sağlık Bakanına soruyorum: Geçmiş yıllarda kürtajın serbest olmadığı dönemde kaç kadın çocuk düşürmek için ölüyordu? İstatistiklere bakabilirsiniz. Yine, çocuk düşürmek için doktora gidememesi nedeniyle evde tavuk tüyü, çöp ya da kocakarı ilaçları kullandıkları için kadınlarımız ölmüyor muydu? Yine bu günlere döneceğiz, geriye gideceğiz. Artık, parası olan, çocuk düşürmek için ya Kıbrıs'a ya da Yunan adalarına gidecek; gidemeyen yoksul ve eğitimsiz kadınlar da ölecekler. Kıbrıslılar ne diyorlar, biliyor musunuz? "Kumarı yasakladınız, biz zengin olduk. Kürtajı yasaklayınca da hastanelerden kazanacağız." diyorlar. Yunan adalarında da kadın doğum hastanelerinin açıldığını duyarsak şaşırmayalım.
Sayın Sağlık Bakanımız "Tecavüz sonucu doğan çocuğa bakarız, engelli doğan çocuğa bakarız." diyor. Bugün çocukların bakıldığı yuvalara, çocuk suçluların bulunduğu hapishanelerin durumuna bakın, nasıl yaşıyorlar? Çocukları canlı canlı yakıyoruz; yuvadaki çocukları da yakıyoruz, hapishanedeki çocukları da, Uludere'deki 34 çocuğu da.
Zengin olan yaşasın, sağlık hizmetinin en iyisini alsın, fakir olan başının çaresine baksın bakış açısı insan hakları ihlali değil midir?
Biz, artık, kadınların, çocukların şiddet görmediği, eğitim ve sağlığa eşit olarak eriştiği, her şeyden önce herkesin insan haklarının sağlandığı bir ülkede yaşamalıyız. Devletin görevi tüm bunları sağlamaktır ve bunun gerektiğini söylüyor, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.