| Konu: | TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 21.06.2012 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Kurumu bağlı olur mu Hükûmete? Yürekli insan hakları savunucuları risk alarak, cesaretle insan haklarını savunarak, raporlar düzenleyerek, hapis yatarak, bedel ödeyerek, can vererek insan hakları mücadelesini verir. Makama oturarak, makam arabası alarak, yüksek maaş alarak, dokunulmazlık alınarak hükûmetin atadığı kişilerin insan haklarında bireyi devlete karşı, hükûmete karşı koruması mümkün değildir, bunu bir kere çok açık söylüyoruz. Bunun için bu önergeleri verdik.
Ancak, "insan hakları" deyince, ülkemizin asıl gündemi, gerçek gündemiyle ilgili bir iki konuda söz söylemek istiyorum.
Şimdi, Diyanette 5 bin tane kadro var -bellek kadrosu- ataması yapılacak; din adamı, alim, bunlar belli bir eğitim görmüş, senelerdir de yapıyorlar. Fakat, doğu, güneydoğuda bilinçli bir şekilde Diyanet ayrımcılık yapıyor. Bugün yirmi tane telefon aldım. Bu insan hakları? Din alanında da yapılıyorsa bu ayrımcılık, apayrı bir konu, onu ifade edeyim.
Sayın Dışişleri Bakanı çıkıyor televizyona -moda oldu bu aralar, bakanlar tekli program yapıyor- Barış ve Demokrasi Partisine, -gerçekten bilmeden konuşuyor- diyor ki: "Yaşanan olayların iki tarafı var, ya barıştan yana olacaksınız ya savaştan yana olacaksınız." Biz başından beri, 2007'den beri burada, bu Mecliste ısrarla "Şunu araştıralım, bunu konuşalım, diyalog edelim, partiler görüşsün. Şiddet otuz sene çözüm olmadı, silah çözüm olmadı, dağ çözüm olmadı, askerî operasyonlar çözüm olmadı ve bunlar ölümden, cenazeden başka bir şey olmadı." diye beş yıldır durmadan bunu söylüyoruz. Sayın Davutoğlu, Ankara'da kalmadığı için, Meclise de az uğradığı için herhâlde bunları bilmiyor. Sayın Zana kardeşimiz gerçekten barış konusunda son derece samimidir. AK PARTİ'ye de ciddi eleştirileri olmuştur. O eleştirilerin altını çizmek lazım, o röportajın bir kısmı yayımlanmıştır, bir kere onu da ifade etmemde yarar var.
İkinci bir husus: Burada bizim bizatihi seçimi, sandığı, demokratik siyaseti ve? Bu Parlamentoda bulunmamız bile barışın güvencesidir, çözümün güvencesidir, Türkiye'de birlikte, bu çatının altında sorunları çözmenin güvencesidir. Bizim burada olmamız, gençlerimize, Mecliste çözüm umudunun adresidir, çözüm umudunun adresinin resmidir. Biz burada olduğumuz sürece gençler Meclisteki bütün konuşmaları canlı, Meclis TV'den izliyordu ama maalesef canlı yayınları kapattınız. Roj TV'den sonra en çok izlenen Meclis TV'nin yayınlarını halka kapattınız. Seçilmiş vekillerin 8'ini tutukladınız, 37 belediye başkanını tutukladınız. Kazanamadığınız Van, Edremit Belediye Başkanımızı özel yetkili mahkemeyle tutuklatıp kendi yandaşlarınızı, partililerinizi getirip seçtirdiniz. Hani bunun ahlakı, hani bunun siyaseti, hani bunun seçimi?
Şimdi, biz Mecliste, burada demokratik, barışçıl siyasetin çözümünü ısrarla savunuyoruz, savunacağız, devamlı savunacağız.
Yalnız Sayın Davutoğlu'na buradan açıkça söylemek istiyorum: Peki, 8 bin partilimizi terörist diye içeri atarken, en ufak düşünce açıklamasından insanları içeri atarken, ortalıkta vatandaşlarımız devlet terörüyle her gün sokaklarda dayak yerken bu şiddetin devlet boyutuna da "dur" demeyecek misiniz? Şiddet tek taraflı değil ki.
Gelin, bu konuda samimiyiz, vakit kaybetmeyin. Meclisi tatile sokmak vicdan konusudur. Bu sorunun çözümü için CHP'nin başlattığı bir görüşme var. Gelin, beraber bu görüşmeleri sürdürelim. Barış konusunda, siyasi çözüm konusunda, Meclis konusunda işte açık tavrımızı koyuyoruz, "Niye kaçıyorsunuz o zaman, niye projeniz yok?" diye sorma hakkını kendimizde buluyoruz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)