GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET SIRRI KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:123
Tarih:21.06.2012

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı'nı görüşüyoruz. "Devlet sırrı" kavramı, uzun zamandan bu yana, bir yanıyla siyaset literatürünü bir yanıyla da hukuk literatürünü çok yakından ilgilendiren bir kavram. "Devlet sırrı" kavramı, toplumların hem siyaset pratiğinde hem de hukuk pratiğinde çok tartışılmış kavramlar. Bir kere, demokrasi kültürü açısından çok ciddi tartışmalara konu olmuş. Biraz önce arkadaşlarımız da söyledi, tasarının gerekçesinde de var. Bilgi edinme hakkı ve şeffaflığın yaratılması sürecinde "devlet sırrı" kavramının mümkün olduğunca daraltılması gerektiği kabul edilmiş.

Değerli arkadaşlar, devlet sırrı, aynı zamanda, toplumsal yaşamımızda kötü tecrübeleriyle birlikte anılan bir kavram olmuş. Özellikle "derin devlet" kavramıyla beraber, devlet adına suç işlediğini söyleyenlerin soruşturulmasını engellemek, devlet adına suç işlemek ve derin devlet çerçevesinde hukuksuzluğa bir kamuflaj olarak çoğu zaman kullanılmış. Bu çerçevede, özellikle, demokratik devletlerde devletin denetimi, devletin hukuk çerçevesinde denetlenebilmesi esasına karşı, derin devlet ilişkilerini ve hukuksuzluğu yerleştirmeye çalışan anlayışların bir savunma mekanizması olarak kullanılmış.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeveden baktığımız zaman "devlet sırrı" kavramı, aslında özgürlüklerle ters orantılı bir kavramdır, bilgi edinme hakkıyla ters orantılı bir kavramdır. Bir terazinin iki kefesini düşünürsek, kefenin birisine "devlet sırrı" kavramını koyduğumuzda, diğer kefeye özgürlükleri ve bilgi edinme hakkını koyduğumuzda birbiriyle karşılıklı çalışan ve dengeyi kaçırdığımız anda hangisi lehine denge kaçarsa o ölçüde olumlu ya da olumsuz sonuçlanan bir kavramlar ilişkisi var devlet sırrıyla özgürlük arasında.

Değerli arkadaşlar, maalesef, biz toplum olarak bu noktada çok iyi bir geçmişe sahip değiliz. Uzun zamandan bu yana ülkemizde derin devlet, gladyo, kontrgerilla, suç örgütleri ve faili meçhuller çerçevesinde bütün bu sürecin, bu olumsuz, hukuksuz sürecin sorumluları, "devlet sırrı" kavramına yaslanarak, devlet sırrı silahını kullanarak soruşturmalardan kurtulmuşlar, kurtulma yollarını denemişlerdir. Tabii ki hâl böyleyken, toplumlar, bir taraftan da devlet sırrı, devletin özellikle savunma, millî güvenlik gibi konularda belli bilgileri de gizleme ihtiyaçları duymuşlardır. Aslına bakarsanız, esas olarak bunları gizleme ilişkileri uluslararası ilişkiler açısından söz konusuyken biraz önce söylediğim gerekçelerle devletin, siyasal iktidarların denetlenmekten kaçması, denetlenmek istememesi, otoritelerini sağlamlaştırmak istemeleri ve toplumların, halkın, sivil toplumun siyasal iktidarı kontrol etmesine tahammül edememesi, otoriter iktidar eğilimleri her zaman devlet sırrı alanını genişletmeye çalışmıştır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, önümüzdeki tasarıyla, görüşmekte olduğumuz tasarıyla aslında yeni bir tanım getirilmemektedir. Bizim mevzuatımızda devlet sırlarına ilişkin çeşitli düzenlemeler vardır. Türk Ceza Kanunu'nun 326'yla 339'uncu maddeleri arasında, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 47 ve 125'inci maddelerinde, Bilgi Edinme Kanunu'nda, Anayasa'da, Devlet Memurları Kanunu'nda, -sayabilirim- mevzuatımızda "devlet sırrı" tarifinin, kavramının geçtiği çeşitli hükümler var ve bu yeni getirilen düzenlemede de, öyle, anlatıldığı gibi şeffaflığın önünü açan, sınırları belli, tartışmaya neden olmayacak net bir devlet sırrı tanımı, tarifi maalesef yapılmamaktadır.

Peki, bu tasarıyla yeni olan nedir? Yeni olan şudur arkadaşlar: Bu tasarıyla bir devlet sırrı değerlendirme kurulu getirilmektedir. Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu, Başbakanın başkanlığında İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı ve Adalet Bakanından oluşmaktadır; 5 tane bakandan oluşmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu tasarıyla aslında iki temel ciddi problem, ciddi riskle karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi: Bu Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu, hangi bilgi ve belgelerin devlet sırrı olacağına karar verme yetkisini tekeline alıyor. Bu yetki mevcut sistemimize göre yargı organlarında. Şu anda mahkemelerde devam eden davalarda yargı organları devlet sırrını ifşa suçu var mı, yok mu diye bir değerlendirme yapıyor. Getirdiğimiz düzenlemede, biz, bunu Başbakan başkanlığındaki Devlet Sırrı Değerlendirme Kuruluna veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu şu demektir: Siyasi iktidar suç ve ceza tayin edebilecektir bundan sonra. Nasıl mı? Hangi bilginin ya da belgenin devlet sırrı olacağına karar verecek. Siyasi iktidara bağlı, aslına bakarsanız doğrudan doğruya Başbakana bağlı bu Kurul "Şu bilgi devlet sırrı." dediğinde o bilgiyi açıklayan, yayınlayan, o bilgiyi elde eden kişi suç işlemiş olacak, Türk Ceza Kanunu'nun 326 ila 339'uncu maddeleri arasındaki suçu işlemiş olacak. Bu, Anayasa'nın 38'inci maddesine açıkça aykırı arkadaşlar. Suç ve cezayı yasama meclisi koyar. Suçun unsurlarını, biz bu tasarıyla, doğrudan doğruya yürütmeye, hatta yürütmenin içerisinde 5 kişilik özel bir gruba veriyoruz, hatta hepimiz biliyoruz ki onun içerisinde aslında sadece Başbakana veriyoruz. Bakın, böyle bir tasarıyı geçirdiğimizde neyle karşılaşacağız? Başbakan fiilen elli yıl, istediği bilgi ya da belgeyi sır olarak ilan edebilecek. Mesela, bu bilgileri istendiğinde mahkemelere vermeyecekler, mahkemeler istese bile bu bilgilere sahip olamayacak. Gazeteciler bu bilgileri yazamayacak, yazarsa suç işlemiş olacak.

Değerli arkadaşlar, şöyle bir düşünelim, geçmişte TÜPRAŞ hisselerinin Ofer'e satışı sürecinde hani Sayın Başbakan otel odalarında bir pazarlık yapmıştı, yarın bu pazarlık görüşmeleri devlet sırrı olarak kabul edilip sır hâline dönüştürülebilecek, bunu ne biz açıklayabileceğiz ne gazeteciler yazabilecek. Mesela, hani yine Sayın Başbakanın bir gazete, medya patronuyla bir tartışması olmuştu bir santral işiyle ilgili, "O santrali bizim Çalık alacak." demişti. O görüşmelerin arka planı da devlet sırrı olarak yasaklanabilecek. Galataport'la ilgili, Kuşadası Limanı'yla ilgili ihaleye ilişkin perde arkasındaki görüşmeler de bu çerçevede yasaklanabilecek. Mesela, Kürecik Füze Kalkanı'nın aslında bir Amerikan projesi olduğu, NATO üssü olmadığına ilişkin bilgiler devlet sırrı çerçevesinde açıklanması yasaklanabilecek. Mesela, Dolmabahçe görüşmesi, hani o çok önemli Dolmabahçe görüşmesi, arka planda hangi pazarlıkların yapıldığını öğrenen bir gazeteci "Bu bilgi devlet sırrıdır." diye Başbakan tayin ettiği için, o mertebeye yükselttiği için o bilgileri, açıklanmayabilecek. Daha ötesi var, bakanların rüşvet, görevi kötüye kullanma suçlarıyla ilişkili herhangi bir konu mahkemeye devlet sırrı gerekçesiyle verilmeyebilecek bu tasarıyla, çok iddialı söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, işkence suçları devlet sırrı kapsamı altına alınıp doğrudan doğruya gizlenebilecek bu tasarı çerçevesinde. Şimdi, dönüp bakıyoruz, hani Sayın Demirel'in bir sözü vardı "Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz. Birileri de yarın çıkar, sizin bugün yaptıklarınızın hesabını sorar." demişti. Anlaşılan o ki, Sayın Başbakan, yarın birilerinin çıkıp bu hesabı sormasından korktuğu için bütün bilgileri devlet sırrı zırhına büründürmenin telaşı içerisinde. Bu tasarının geçmesiyle Türkiye'de faili meçhullerle ve derin devletle mücadele edilmez, tam tersine, en derin devlet yaratmanın kanunudur. Bu nedenle, tasarıya karşıyız.

Hepinize teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.