| Konu: | DEVLET SIRRI KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 21.06.2012 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bir konuyu açıklamak isterim. Biraz önce Hükûmet adına tasarı üzerinde konuşurken İç Tüzük gereğince verilen imkân ve izinle engellemeler yapıldığını, bunun tartışmalara yol açtığını söyledim. İşin bir tarafı böyledir, muhalefet bunu yapar, iktidar şikâyet eder. Ölçülü yapılır, ölçüsüz yapılır, onları ben bilmem ama bunu söylerken hüküm ifade etmek için şunu söyledim: "Milletvekilleri oylarından ve sözlerinden dolayı dokunulmazlık kapsamında olduğuna göre, kendisinden farklı düşünen ve oy kullanan milletvekillerine `Yazıklar olsun!' diye hitap etmek yakışıksızdır, yanlıştır." dedim. Söylemek istediğim buydu. Bunun üzerine 2 arkadaşımız söz aldılar, bu söze karşılık vermek yerine -yani "yakışıklıdır, yakışıksızdır"- benim şahsımla ilgili konuları ifade ettiler. Ben, her 2 arkadaşımın benimle ilgili çok müspet düşüncelere sahip olmadığını biliyorum, olmaları da şart değil ama lütfen, üsluplarına dikkat ederek, kişilik haklarını gözeterek konuşmaları gerekir. Ben yanlış yapmış olabilirim ama bu yanlışı herkes paylaşmaz. Size "Yazıklar olsun!" dendiği zaman bundan iktidar üzülmez sadece, muhalefet milletvekillerinin de üzülmesi gerekir. Farklı düşünebilir, farklı hareket edebiliriz. Bu, bütün milletvekillerinin şahsında Meclise yapılan bir aşağılamadır. Arkadaşımız kendini kaybetmiş bir hâlde bu sözü sarf etti, araya girdiler, susturmaya çalıştılar ama bu söz geri alınmadı. Ben sadece bunu ifade etmek istedim.
Şimdi sorular kısmındayız, bu sorular kısmında da?
LEVENT GÖK (Ankara) - Orada binlerce küfür yedik onları söylemediniz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - ? daha çok, konuyla ilgili olmayan, şahsımla ilgili olan hususlar soruldu; zamanım müddetince ve imkân bulabildiğim kadar cevap vermeye çalışayım.
Sondan başlayacağım, Nevzat Korkmaz Arkadaşım, kulaktan duyduğu şeyleri bana söylüyor.
Bir tanesi Bursa il kongresindedir veya ilçe kongresindedir. "Biat etmedim, etseydim Erbakan'a ederdim, ona bile etmedim." dedim. Bu, bir saatlik, bir buçuk saatlik konuşmanın içinde bir konudur. Sonra da "Hayatımın hatasını yaptım." sözü orada değil, başka bir yerdedir, yanlış takip ediyorsunuz. "Hayatımın hatası" dediğim şey, Sayın Oktay Vural çok güzel söyledi, şike davasıyla ilgili olarak, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildikten sonra, Sayın Cumhurbaşkanının gerekçelerinin Meclis tarafından paylaşılabileceğini düşündüm. Biraz da boş bir cesaretle, "Hiçbir milletvekili arkadaşım buna sahip çıkmaz." dedim. Nereden bilebilirdim Sayın Oktay Vural'ın, AK PARTİ Grubunun, MHP'nin, CHP'nin, BDP haricindeki partilerin buna sahip çıkacağını? Hakikaten büyük bir hata yaptım, bu bana ders olsun, Laz'ın dediği gibi "Ha bu bağa ders olsun."
OKTAY VURAL (İzmir) - Meclise bile gelemediniz. Meclise gelecek cesaretiniz bile olmadı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Evet, ben hayatımın hatasını biat etmemekle değil? Şike konusunda benim hiç paylaşmadığım bir husus -ki kanun tasarısı olarak gelmedi, tasarı olarak gelecek olsaydı ben Bakanlar Kurulunda gereğini yapardım- kanun teklifi olarak geldi ve hepiniz imza attınız. Ben yanlış düşünmüşüm, siz doğrusunu yaptınız. Yaşadığımız gelişmelerden de herkes kendi payını alır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Niye kürsüden muhalefetinizi dillendirmediniz Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Karşılıklı konuşmuyoruz. Cevabını ben vereyim, siz ondan sonra düşünürsünüz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ben merak ediyorum sadece.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Sayın Dilek Akagün Yılmaz, isminizi doğru biliyorum değil mi? "'Abdullah Öcalan ev hapsine alınabilir.' dediniz?" Ben "Abdullah Öcalan ev hapsine alınabilir." sözünü çıplak olarak böyle söylemedim. Dün de bunun açıklamasını yaptım. Gülümsemeyin Hanımefendi, bunlar kayıtlarda vardır.
Bana sorulan soru şuydu: "Sayın Leyla Zana, Abdullah Öcalan'ın da ev hapsine alınabileceğini veya alınması gerektiğini söylüyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" "Bunlar münferit taleplerdir. Geçmişte de yapıldı, bunların bir geçerliliği yok. Önce örgüt silah bırakacak, eylemlerine son verecek, bundan sonra da her şey konuşabilir." gibi bir cümle kurdum. Ben doğru bir cümle kurmuşum ki Sayın Genel Başkanınız da bunu paylaştı, "Dört parti ittifak ederse neden olmasın?" dedi. Siz herhâlde Sayın Genel Başkandan farklı düşünüyorsunuz?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Genel Başkanımız da söylese farklı düşünüyorum, evet.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Olabilir efendim.
Ben de aynısını söylemeye çalıştım; Türkiye'de terörün bitmesi için öncelikle örgütün silah bırakması, eylemlerine son vermesi mümkün olursa, ondan sonra herkesin taleplerinin barışçı bir ortamda ve diyalogla konuşulmasından kim ne zarar görebilir, ben bunu ifade ettim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne demek ya?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Beğenmiyor olabilirsiniz, ben cevap veriyorum, Hanımefendi'nin sorusuna cevap veriyorum, siz rahat olun lütfen.
Oslo müzakereleri süreci?
OKTAY VURAL (İzmir) - Bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirilecek konular değildir. Millet adına hüküm verilmiştir. Masalarda bunu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Olabilir efendim, ben size hitap etmiyorum, Sayın Hanımefendi'ye hitap ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - İrade, irade olacak.
BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen ama?
OKTAY VURAL (İzmir) - Böyle bir konunun görüşülebilir olması bile züldür.
BAŞKAN - Sayın Bakan cevap veriyor Sayın Vural, lütfen?
OKTAY VURAL (İzmir) - Pazarlık mı yapıyorsunuz?
BAŞKAN - Lütfen?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Hanımefendi, "Oslo müzakere süreci devlet sırrı mı?" dediniz. Oslo'da görüşmeler yapıldıysa, bu, Millî İstihbarat Örgütünün?
OKTAY VURAL (İzmir) - Şu işe bakın ya! Beşir Atalay onu düzeltiyor, bu, bunu düzeltiyor. Devlet mi yönetiyorsunuz, ne yönetiyorsunuz? Lafa bak!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - ?istihbarat amaçlı olarak kendisine verilen görev çerçevesinde yaptığı görüşmelerdir. Bir devlet sırrı noktasında şu anda değildir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - O zaman neden açıklanmıyor Sayın Bakan?
OKTAY VURAL (İzmir) - Herhalde kendi evine götürecek.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Sayın Serindağ, "Pek çok şey devlet sırrı kapsamına alınacak mı? Temel kanun olarak görüşülüyor. 2001'de, siz farklıydınız." dediniz. 2001'de DSP-MHP-ANAP hükûmetlerinin çoğunluk olduğu dönemde İç Tüzük'ün pek çok maddesinde değişikliğe gidildi. Ben buna karşı çıktım. Siz de kaynak olarak benim o dönemdeki konuşmalarımı, davranışlarımı verdiniz. Ben dürüst bir insanım, tutanaklara geçen bütün sözlerimin, davranışlarımın, oylarımın arkasındayım.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Dürüstlükle ilgili bir şey değil ki.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - O tarihte yapılmak istenen İç Tüzük değişikliği muhalefetin hiçbir söz hakkını bırakmıyordu, ne önerge olarak ne konuşma olarak ne bir başka şekilde. Sonunda da zaten Anayasa Mahkemesi iptal etti ama bir değerli milletvekili arkadaşımızı kaybettik. Şu anda yaptığımız şey farklı bir şeydir. Temel kanunla ilgili hüküm, Anayasa Mahkemesi tarafından bir taraftan iptal edilirken bir taraftan da düzenlendi. Maşallah, öyle bir düzenleme yapıldı ki, tekrar iptal edilmesin diye, belki bir sayfaya yakın, temel kanunla ilgili hüküm kondu.
Burada AK PARTİ Grubu grup önerisi getirdiğinde bunu temel kanun olarak görüşmek istemiş olabilir. Bu, benim dışımda olan bir hadise. Siz de mutlaka buna karşı çıktınız ama çoğunluk karar verdi. On üç madde, yani madde sayısına bakarak bir kanun temel kanun olarak düzenleniyorsa elbette itiraz edebilirsiniz, "Tek tek görüşülmesi gerekir." diyebilirsiniz ama grup önerisi, bildiğim kadarıyla, bu şekilde sonuçlandı.
Müşterek bir soru var, şunlar, şunlar, şunlar da devlet sırrı kapsamına alınacak mı veya Devlet Sırrı Kurulu bu konuda devlet sırrı olduğuna karar verecek mi diye. Bu kurul çalışmalarına başladıktan ve bu hususta karar vermeye başladıktan sonra ancak görebileceğiz.
Benimle ilgili suikast davası birkaç soruda var. Hasan Hüseyin Türkoğlu Bey, Ali Rıza Öztürk Bey. Aralık 2009 bildiğim kadarıyla, epey aradan geçti. 19 Aralık 2009'da ben İzmir'deydim veya Manisa'daydım. Evimin önünde böyle bir yakalama olduğundan bahsedildi. Ertesi gün geldim. O tarihte de Başbakan Yardımcısıydım. Aldığım bilgilerle o zaman yaşananları siz de biliyorsunuz.
Önce 2 subay sivil olarak bir taksiyle gelmişler, o sırada ihbar olmuş. Sivil ekipler, terörle mücadele midir, asayiş midir, hangisi bilmiyorum, onlar gelmişler, gözaltına almalar olmuş. Evlerinde, iş yerinde aramalar olmuş. Zannediyorum ki on-on beş gün sonra bir arama kararı çıktı. Önceleri giremediler, sonra girdiler. Ne yapıldı, ne edildi, aradan üç yıldan fazla bir zaman geçti. Ben de sizin kadar bu konunun neye bağlanacağını merak ediyorum. Bir, takipsizliğe bağlanabilir, ortada bir suç yoktur diye; iki, kimse onlar, haklarında dava açılabilir, suçun vasfını da öğreniriz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Bakan, iki buçuk yıl olmadı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Söyleyeceğim Ali Rıza Bey.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konu bana sorulmakla kalmadı, sözlü soru olarak, yazılı soru olarak da? Ben Adalet Bakanlığından, Meclis Başkanlığından rica ettim, soruları ve cevapları bana gönderdiler. Sanıyorum en son Sayın Oktay Vural'ın bir sorusuna karşılık olarak, Sayın Adalet Bakanımız "Bu konu hâlen derdest bulunmaktadır ama içeriği konusunda Anayasa'nın 138'inci maddesi gereğince bilgi vermemiz mümkün değildir." diye bir cevap verdi. Ben de bu cevabı vermekten başka bir iş yapacak durumda değilim. Dolayısıyla, bana karşı olduğu iddia edilen bu konunun, fiil olarak - bir ceza avukatı olarak söylüyorum- neyin karşılığı olduğunu şu anda bilebilecek durumda değilim; kimdir, kimlerdir, ne yapmışlardır?
O zaman için dikkat çeken husus şuydu: Bir rent a car firmasından araç kiralanmış. O bölgede defalarca gezmişler, gitmişler -görgü tanıkları onu söylüyor- sonunda da bir ihbar yapılmış. Bizim adresimiz olan bir kâğıt üzerlerinde bulunmuş. Bu, iddia. Bütün bunlarla da iz sürmek suretiyle, kozmik odada bir arama yaptılar, günlerce sürdü bildiğim kadarıyla.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Yirmi altı gün sürdü.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Orada hangi dosyalar bulundu, bulundu mu bulunmadı mı, oradan yola çıkarak ne yapıldı, yeminle söylüyorum, bilmiyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Efendim, nasıl bilmiyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Bu konuda Adalet Bakanımızın?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Hem avukatsınız hem de size suikast düzenlenmiş, nasıl takip etmezsiniz? Hiç inandırıcı geliyor mu bu size?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sormadınız mı neden?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Efendim, ben bunu sormaya kalksam, sizin burada başka türlü konuşacağınızı biliyordum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) - Kimi kandırıyorsunuz ya! Üç yıldan bu yana anlatıyorsunuz, ben de bilmiyorum!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - O zaman "Yargıyı etkilemek adına Adalet Bakanını, savcıyı her gün arıyor." diyecektiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Bakan, tutuklu milletvekilleri?
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.