| Konu: | DEVLET SIRRI KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 21.06.2012 |
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben öncelikle Sayın Bakandan Oslo müzakere sürecindeki gelişmelerin ve müzakerelerin devlet sırrı olmadığı sözünü gördüm, sözünü aldım, o zaman bu müzakere sürecindeki görüşmeler ve sonuçları açıklanmalıdır diye düşünüyorum.
Şimdi, devlet sırrı tasarısına gelince, sevgili arkadaşlar, çok güzel gerekçelerle bu tasarı getirildi önümüze. Şeffaf, denetlenebilir, demokratik bir yönetim sağlamak, AB'yle uyum gereği devlet sırrı ve gizlilik kavramlarına açıklık getirmek, vatandaşın bilgi edinme hakkını gereksiz kısıtlamamak, devletle vatandaşın menfaatlerinin uzlaştırılmasını sağlamak, bilgi edinme hakkı konusunda gerekli kolaylıkları, şeffaflığı sağlamak, gereksiz gizlilik kültürüne son vermek olarak tasarının amacı açıklandı. Hatta, tasarı gerekçesinde, Anayasa madde 13, temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulamayacak ilkesine; madde 26, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ilkesine; madde 28, basın hürriyetine atıf yapılmaktadır. Gerekçeler bu kadar göz alıcı bir şekilde sıralandıktan sonra tasarı metnine baktığımızda tam anlamıyla bu ilkelere aykırılığın söz konusu olduğunu görmekteyiz. Tasarıda, devlet sırrı, yetkisiz kişilere açıklanması devletin uluslararası ilişkilerine veya millî güvenliğe zarar verebilecek mahiyetteki gizli bilgi, belge ve kayıtlar olarak tarif edilmektedir.
Hemen hemen tüm ülkelerde devlet sırrı kavramı bir şekilde düzenlenmiş ve koruma altına alınmıştır ancak bu konunun en önemli yanı kişi hak ve özgürlükleri, demokratik haklar ve bilgi edinme özgürlüğü ile devlet sırrı kavramının dengelenebilmesidir. Bunun için de devlet sırrı kavramına karar veren birimin objektif kriterlere uygun karar vermesi ve denetlenebilir olması gerekmektedir.
Bu tasarıya göre, bir bilgi ya da belgenin devlet sırrı olduğuna Başbakanın başkanlığındaki Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Millî Savunma bakanları karar vereceklerdir. Bu kurul, Devlet Sırlarını Değerlendirme Kurulu olarak değerlendirilecektir. Bu kurulun kararlarına karşı bir itiraz yolu ve denetim mekanizması ne yazık ki yoktur. Sayın Bakan bu konuda yanlış bir şey söylemiştir. Bu durumda, devlet sırrı değil, hükûmet sırrı kavramı ortaya çıkacaktır. Bunu görmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Burada, size örnek aldığınızı iddia ettiğiniz Avrupa ülkelerinin uygulamalarını anlatmak istiyorum.
Fransa'da bilgi sistemlerinin reddine karşı CADA Komisyonuna başvuruluyor, bu komisyon kararına karşı ise yargıya başvurulabiliyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde yine bir Bilgi Edinme Komisyonu var, buna başvuruluyor, bunun isteminin reddi üzerine de yargıya başvurulabiliyor.
İtalya'da bir bilgi ya da belgenin devlet sırrı sayılması yetkisi Başbakanın başkanlık ettiği bir komisyona verilmiştir ancak bu konuda Senato ve Meclisin ortak toplantısında karar verilir yani son karar mercisi Parlamentodur. Yine, İtalya'da bir bilginin devlet sırrı olduğu gerekçesiyle tanıklıktan kaçınan kamu görevlilerinin bu talepleri komisyon tarafından karara bağlanır ancak mahkeme tanıklıkta ısrar ederse son karar yine Parlamento tarafından alınır.
Belçika'da bilgi alma hakkı reddedilen bir kişi önce ilgili komisyona başvurur, talebi reddedilirse yine yargıya başvurabilir.
Görüştüğümüz tasarıda ise, Başbakanın başkanlığında 4 bakandan oluşan Değerlendirme Komisyonu kararına karşı hiçbir itiraz yolu yoktur, yargı yolu kapalıdır. Bunun tek istisnası, beş yıldan fazla cezayı gerektiren suçlara ilişkin belge ve bilgilerin ceza mahkemesine gönderilmesine ilişkin CMK hükümleridir. Bu hükme göre, sadece mahkeme heyeti bu belgeleri inceleyebilir, ancak bunun dışında, doğrudan doğruya suç niteliğinde olmayan bilgi ve belgelere ilişkin devlet sırrı kararlarına karşı idari yargı yolu kapalıdır.
Tasarıda bu konuda bir düzenleme olmadığı gibi, İdari Yargılama Usulü madde 20/3 uyarınca, devlet sırrı niteliğindeki belgeler Başbakan ya da bakan tarafından mahkemeye gönderilmeyebilir.
Sonuç olarak, Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulunun kararlarına karşı idari yargı yolu kapalıdır. Bu konu Komisyonda ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve sonuç olarak bütün hukukçular aynı kanaate varmışlardır. Buna rağmen biz yargı yolunun açılması konusunda önergeler verdik ancak bu önergelerimiz de kabul edilmedi.
Bu tasarıya göre, Cumhurbaşkanı kendi birimine ait belge ve bilgilerin devlet sırrı niteliğine kendisi karar vermekte, mahkemeye gönderip göndermeyeceğine de kendisi karar vermektedir. Cumhurbaşkanının bu kararlarına karşı da bir denetim yolu yoktur.
Sonuç olarak, bu tasarıda bir yargı denetimi var mıdır, bir Parlamento denetimi var mıdır? Yoktur. O zaman bu tasarının neresi Avrupa Birliği mevzuatına uygundur, Sayın Bakan bunu bize açıklasın.
Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere, bizdeki devlet sırrı kavramı hükûmet sırrı olarak fiilen uygulanacaktır, bunun bir denetim mekanizması da olmayacaktır.
Sizlere bu ülkedeki hükûmet sırlarına birkaç tane örnek vermek istiyorum. Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde Trabzon Barosunun hangi evin çatısında baz istasyonu olduğuna dair Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna sorduğu soruya, devlet sırrı olduğu gerekçesiyle bilgi verilmemiştir. İşte, bu cevaba karşı idari yargı yolu kapalıdır.
Sayın Milletvekilimiz Mahmut Tanal Kürecik füze kalkanının yerleştirilmesine ilişkin ABD Büyükelçisi Ricciardone'yle imzalanan mutabakatı görmek istemiş, Dışişleri Bakanı devlet sırrı olduğu gerekçesiyle bu istemi reddetmiştir. Oysaki bir Amerikan tesisi olan Kürecik füze kalkanının daha yeni, on beş gün önce NATO'ya devredildiği, Obama'yla görüşmenin sonunda açıklanmıştır. Bu durumdan anlaşılmıştır ki, Anayasa madde 92'ye aykırı olarak, ABD askerleri, Meclisten onay alınmaksızın bu ülkede konuşlandırılmıştır. Anayasa'ya aykırı bu olay "devlet sırrı" denilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve kamuoyundan gizlenmiş ve açıkça Anayasa suçu işlenmiştir.
2009 yılında Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül'e son yirmi yılda intihar eden askerlerin doğum yerleri ve otopsi raporları bir milletvekili tarafında sorulmuş, devlet sırrı olduğu gerekçesiyle soru yanıtlanmamıştır.
Susurluk Raporu'nun 12 sayfası devlet sırrı olduğu gerekçesiyle açıklanmamıştır. Bu 12 sayfanın Ergenekon iddianamesinde yer almasıyla bu sırrın Özgür Gündem gazetesi muhabirinin cinayeti ve Musa Anter cinayeti olduğu anlaşılmıştır.
Bu tasarının yasalaşmasıyla beraber Deniz Feneri davasındaki yurt dışından yasal olmayan yollardan transfer edilen paraların kayıtları hükûmet sırrı olursa hiç şaşırmamak lazım. AKP'li belediyelerin yolsuzluk belgeleri hükûmet sırrı olursa şaşırmayalım çünkü asıl amaç budur. Bu tasarıyla AKP kendi yolsuzluklarının ve usulsüzlüklerinin üzerini örtmeyi amaçlamakta, bu nedenle de hiçbir denetim mekanizmasını kabul etmemektedir.
AKP, bir yandan devlet sırrı niteliğindeki belgelerin mahkemeye gönderilmesini engellerken, geçen hafta çıkarılan Kamu Denetçiliği Yasası'nda kamu denetçilerine devlet sırrı niteliğindeki belgeleri inceleme yetkisi tanımıştır. Biliyorsunuz, kamu denetçileri kanun gereği Meclis çoğunluğu yani hükûmet tarafından seçildiklerinden onların bu belgeleri görmesinde sakınca yoktur diyorsunuz ancak yargıçların görmesi size göre sakıncalıdır. AKP, yargıyı tümden dizayn etmesine rağmen, yine de bu ülkede korkusuz ve kahraman yargıçların olduğunu biliyor çünkü.
2003 yılında bu Hükûmet 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'nu çıkardı. O zaman bu iktidarın daha çıraklık dönemi olduğu için bu yasa AB mevzuatına daha uygun çıkarılmıştır, bugünkü tasarıdan daha ileri bir düzenlemedir. Demek ki o dönemde daha işin kurnazlığını iktidar öğrenememiştir. Oysaki, şimdi yasalar AB mevzuatına uygun çıkarılmış gibi yapılıp içi boşaltılmakta, olumlu yanları kaldırılmaktadır.
Bilgi Edinme Kanunu'nda vatandaş tarafından istenen bilgi idarece verilmezse Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna başvuruluyor. Bu Kurul ise Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği tarafından bildirilen kişiler, üniversitede alanında uzman olan profesörler ve Bakanlık görevlilerinden oluşuyor. 9 kişiden oluşan bu Kurulun 6'sı Bakanlıktan bağımsız kişilerdir. Bu Kurul tarafından verilen kararlara karşı yargıya başvurulabiliyor. Gördüğünüz gibi, Bilgi Edinme Kanunu Avrupa ülkelerindeki düzenlemeye paralel olarak çıkartılmıştır. Yani şimdi görüştüğümüz tasarıyı hazırlayanlar işin doğrusunu biliyorlar ama işlerine gelmiyor.
Şimdi, şöyle bir soru sorabilirsiniz: Bilgi Edinme Kanunu'nda bu olanaklar var ise eğer bu, devlet sırrı konusunu etkiler mi? Etkiliyor arkadaşlar çünkü Bilgi Edinme Kanunu'ndaki sınırlamalardan bir tanesi devlet sırrı. Oysaki olması gereken, devlet sırrı niteliğinde çıkacak bu kanunla da aynı şekilde yargı organlarına ve bağımsız kişilere bu konuda yetki vermek ve onların denetim mekanizmasını sağlamak gerekiyordu. Ama ne yazık ki Hükûmet bunu gerçekleştirmemiş, 2003 yılında bunu bilmesine ve yapmasına rağmen, şimdi görmezden gelmiştir.
Bugün yasalaşacak olan Devlet Sırrı Kanunu ile birlikte ne olacak biliyor musunuz? Bilgi Edinme Kanunu kuşa çevrilecek ve uygulamada pek çok yerde devlet sırrı örtüsü, yani hükûmet sırrı örtüsü bilginin üzerini örtecek, vatandaşların devleti denetleyebilmesi ya da bilgilere ulaşımı kısıtlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.