| Konu: | BAZI SORUŞTURMA VE OPERASYONLARDA KOLLUK GÜÇLERİNE HUKUKA AYKIRI UYGULAMALAR YAPTIRDIĞI, YARGIYA MÜDAHALE ETTİĞİ, AÇIKLAMALARINDA KULLANDIĞI BAZI İFADELERLE DEVLET ADAMI CİDDİYETİNDEN UZAKLAŞTIĞI VE YETKİLERİNİ HUKUKA AYKIRI OLARAK KULLANDIĞI İDDİALARIYLA İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN HAKKINDA BİR GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ (11/2) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 15.11.2011 |
AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi sunmak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Van ilimizde meydana gelen depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da bir kez daha başsağlığı dilemek istiyorum. Ayrıca, tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnet ve şükranla anarak sözlerimi sürdürmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye demokratikleşme yolunda AK PARTİ hükûmetleri döneminde ciddi mesafeler katetmiştir. Bu dönemde terörle mücadele, hukuk kuralları içerisinde bütüncül bir yaklaşımla ve çok boyutlu olarak sürdürülmektedir. Bugün bu yüce Meclis çatısı altında suçlama siyasetinden kurtulup milletin sorunlarına birlikte el atmamız, Türkiye'nin büyümesine ve güçlenmesine katkı koymamız gerekirken adli ve güvenlik birimlerimizin terörle mücadelede, tamamen hukuki bir çerçevede yürüttükleri çalışmalara yönelik eleştirileri konuşuyoruz. Esasen, parti sözcülerinin yaptığı konuşmalara baktığımızda özellikle gensoru veren partimizin grup sözcüsü gensoru gerekçesiyle ilgili hiçbir açıklama yapmadan, tamamen gensoru gerekçesi farklı, buradaki konuşmaları başka boyutlarda olmak suretiyle sanki bu gensoruyu iş olsun diye verilmiş bir gensoru gibi gösterme çalışması içerisinde olduğunu da görüyoruz.
Gensorunun özünü teşkil eden KCK yapılanmasına karşı adli ve güvenlik birimlerimizce gerçekleştirilen yasal operasyonların Anayasa ve hukuka aykırı yapıldığı şeklindeki iddiaların asılsız ve gerçek dışı olduğunu belirlemek için öncelikle KCK adlı terör örgütünün yapısını, faaliyetlerini ve amaçlarını irdelememiz gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, malumunuz üzere PKK terör örgütü zaman zaman değişik isimler altında eylem ve işlemlerini sürdürmektedir. Bir bakıyorsunuz ismini değiştiriyor KADEK oluyor, bir bakıyorsunuz PKK/ KONGRA-GEL oluyor, bir bakıyorsunuz TAK oluyor yani PKK isim değiştirmek suretiyle eylemlerini sürdürme gayreti içerisinde oluyor. İşte, KCK da PKK terör örgütünün yeni bir adı şeklinde karşımıza çıkıyor ve KCK ülkemizi terör yolu ile bölmeyi amaçlayan, PKK terör örgütünü de içine alan illegal bir çatı örgütüdür.
Esasen, KCK örgütü tarafından belirlenen yönetim şemasına baktığımızda, örgüt başının Abdullah Öcalan olduğunu ve Kandil'den yönetildiği çeşitli haber ajanslarında bile artık çok açık olarak yer almış durumdadır. Bugün KCK örgütünün fiilî elebaşısı da Kandil'den Murat Karayılan'dır. İşte, bunlar bir araya geldiği zaman KCK örgütüne bir demokratik örgüt veya bir sivil toplum örgütü adını takmak suretiyle bu KCK örgütünün bölücü amacını gizlemeye çalışmanın da hiçbir faydası olmadığı artık açıktır ve vatandaşlarımız, kamuoyumuz bu KCK örgütünün ne olduğunu, ne demek olduğunu ve ne yapmak istediğini çok iyi bilmektedir.
KCK örgütü kendisini sözde anayasa niteliğindeki sözleşmeyle tanımlıyor, diyor ki: "KCK sadece Türkiye'yi değil, İran, Irak ve Suriye'yi de içine alan konfederal bir devlet modeli oluşturma iddiasındadır." KCK sözleşmesinde ayrı bir bayrak, ayrı bir yurttaşlık, ayrı bir yasama organı, ayrı bir yargı sistemi gibi Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını hiçe sayan bir yapılanma içine girmeye çalışıldığı görülmektedir.
Teröristlerce kaleme alınan ve sözleşmeden anlaşıldığı üzere KCK aracılığıyla devlet içinde ayrı bir devlet oluşturmaya çalışılmaktadır ve KCK kentlerde faaliyet gösteren bir terör örgütü olarak gençlerin terör örgütüne katılmaya zorlanmasından, PKK yanlısı sokak eylemlerinden, araba yakmalardan, halktan zorla "vergi" adı altında haraç toplamaktan, terörü finanse etmek gibi, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi her türlü kanun dışı eylemde bulunmaktadır.
Bölgeye yatırım yapılmasını engellemek için, gerek kamu gerekse özel sektörün iş makinelerini tahrip etmekten, bölge halkının ticari faaliyetlerini engellemek için zorla kepenk kapattırmaktan, halk üzerinde fiziksel ve psikolojik baskı kurmaktan, "Artık silahlarla bir yere varılmaz." diyen seçilmiş belediye başkanları üzerinde dahi baskı kurmaktan, örgüte eleman sağlayan, onları eğiterek eli kanlı terörist hâline dönüştürmeyi amaçlayan, sözde siyaset akademisi faaliyetlerini yürütmekten, öz savunma birlikleri kurarak halkı zorla güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirmekten ve daha nice eylemlerden sorumludur. Bu eylemlerin hepsi illegaldir ve terörizmin bir parçasıdır.
Bu kapsamda, KCK'nın talimatları sonrasında büyük şehirlerimizde molotofkokteyli, patlayıcı madde, ses bombası atma, araç ve orman yakma eylemleri ile vatandaşlarımızın hayatını kaybettiği saldırılar gerçekleşmiştir. Ayrıca, güvenlik güçlerimize, kamu görevlilerine ve sivil vatandaşlarımıza karşı yapılan eylemlerin KCK tarafından planlandığı ve talimatlandırıldığı bilinmektedir.
Sayın milletvekilleri, tüm bu hususlar göz önüne alındığında son dönemde yapılan operasyonlarda hakkında yasal işlem yapılan şahısların hukuka aykırı ve keyfî bir şekilde tutuklandığı iddialarının gerçeği yansıtmadığı da açıktır. Evrensel hukuk mantığı gereğince bir insanlık suçu olan terörü öven, teröre, silahlı kadrolarına fikir, örgütlenme ve ideolojik destek sunanların yasaklanması ve bu yasağa uymayanlar hakkında yaptırımlarla karşılaşması da doğaldır ve bir kanuni zarurettir.
Demokrasinin hak ve nimetlerinden faydalanarak örgütsel terörü tüm ülkeye yayma ve devlet içinde devlet oluşturmayı dünya üzerinde kabul eden hiçbir ülke yoktur. Dolayısıyla KCK bünyesindeki şahıslar tüm bu faaliyetleri yürütürken bizim güvenlik güçleri ve devlet olarak bunları yapmalarına izin vereceğimizi zannedenler de büyük bir hata içerisindedir. Buna asla müsaade edilemez. Bu çerçevede, devlet ciddiyetine yakışır bir şekilde, tüm vatandaşlarımızın haklarını korumak ve suç işlemesini önlemek amacıyla gerekli adli işlemler yapılmıştır.
Unvanı ve titri ne olursa olsun ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı suç işleyenlerin yasalar karşısında gerekli cezaları görmeleri de kaçınılmazdır. Gensoru önergesinde iddia edildiği gibi, yerel yöneticiler siyasi gerekçelerle değil, az önce saydığım suçlara iştirak ettikleri gerekçesiyle göz altına alınmışlardır.
SIRRI SAKIK (Muş) - Siz savcı mısınız, hâkim misiniz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Bu bağlamda KCK operasyonuna karşı olmak, bir anlamda terörün sosyal ve siyasal örgütlenme ve gelişimini savunmak anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, bunların yanında tutuklu rakamları kasıtlı olarak çarpıtılmakta ve sayılar abartılarak verilmektedir. Binlerce tutuklu bulunduğu iddiaları da gerçek dışıdır. Doğru sayılar hakkında yetkili makamlarca zaman zaman gerekli açıklamalar yapılmıştır.
KCK operasyonlarında sadece terör örgütüne yönlendirilen ve biraz önce belirttiğimiz suçlara karışanlar göz altına alınmıştır. Böylece, örgütün şehirleri terörize etme, vatandaşlarımız arasında etnik çatışma çıkartma arayışları ve demokratik özerklik çalışmalarına da büyük bir darbe vurulmuştur.
Sayın milletvekilleri, öte yandan gensoruda iddia edildiği gibi, Barış ve Demokrasi Partisinin, KCK ve PKK ile organik bağ içerisinde olduğunu göstermek gibi bir çabamız da yoktur. Esasen, biz, demokrasinin temel unsuru olan siyasi partilerimizin hiçbir legal, illegal oluşumla birlikte hareket edeceğini düşünmek dahi istemeyiz. Barış ve Demokrasi Partisinin de bundan rahatsız olmasından memnun oluruz ancak Barış ve Demokrasi Partililerinin de terörist cenazelerinde boy göstermekten, PKK ve KCK'yı meşru gösterme çalışmalarından vazgeçmesinde yarar olduğunu da burada ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, operasyonlarda ve kitlesel gösterilerde güvenlik güçlerince hukuka ve insan onuruna aykırı davranışlarda bulunduğu iddiaları da asla gerçeği yansıtmamaktadır.
Devletin öncelikli görevlerinden birisi, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri bireylerin huzur, güven içinde kullanmalarına imkân tanıyacak ortamları oluşturmak, hepimizin malumudur. Bu görevi yerine getirirken bir yandan suç işlenmesini önleyici tedbirlere ağırlık verilmekte, öte yandan güvenlik güçlerimizin nitelik ve niceliğini artırıcı tedbirler alınarak hayata geçirilmektedir. Bu amaçla, özellikle toplumsal olaylarda görevli polisin eğitimine büyük önem verilmiş olup bugün de aynı hassasiyet devam etmektedir. Geçmiş yıllarda toplumsal olaylarda meydana gelen olumsuz görüntüler, AK PARTİ Hükûmetimiz zamanında mümkün olduğunca ortadan kaldırılmıştır.
Güvenlik güçlerimiz, sadece hukuka aykırı davranan şahısları, kanun çerçevesinde ve yetkili mercilerin emri doğrultusunda yakalamakta, toplumsal olaylarda örgüt ve yandaşlarının her türlü tahrik ve provokasyonuna rağmen gayet soğukkanlı ve duyarlı davranmaktadır. Güvenlik güçlerimizin yargıya müdahale, hâkim ve savcıları etkileme gibi bir iddiası da tamamen abesle iştigaldir ve adli makamlarımıza bir hakaret niteliğindedir.
Güvenlik güçlerimiz, sadece kanunların kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde görevini yapmaktadır. Elbette güvenlik güçlerine saldıran, kamu ve özel binaları, iş yerlerine, hatta çocuk kreşlerine pervasızca molotof atan, öğretmenevlerini, bankaları, içindeki insanlarla birlikte yakmaya çalışan gruplara kanunların verdiği yetki çerçevesinde müdahale etmek de devletin en öncelikli görevidir. Devlet olarak vatandaşımızın can ve mal güvenliğine yönelik bu saldırılara izin mi verseydik? Böyle bir şey mi bekleniyordu? Asla buna imkân vermeyiz ve eğer böyle bir şey olursa demokrasi, hukuk ve insan hakları o zaman hiçe sayılmış olur.
Sayın milletvekilleri, gensoruda Sayın Bakanımızın kendisine sürekli sorulan, merak edilen ve kamuoyunun aydınlatılmasına yönelik açıklamaları "yargıyı etkileme çabaları" olarak yorumlanmaktadır. Açıklamalar hâkimlerin ilgilileri tutuklaması sonrasında resmî ağızdan kamuoyunun bilgilendirilmesi ve vatandaşımızın doğru bilgilere ulaşması amacıyla yapılmıştır. Sayın Bakanımızın KCK dava iddianamesinde geçen konular ve basın organlarında çıkan haberlere dayanarak yaptığı konuşmalar yargıyı etkileme değil, kamuoyunu aydınlatma amacını taşımaktadır.
Sonuç olarak tüm bu bilgilerden, yapılanmanın niteliği ve amacı daha iyi anlaşılmaktadır. KCK bizatihi PKK terör örgütünü içine alan illegal bir çatı örgütüdür. Bu doğrultuda şehir merkezlerinde isyan havası oluşturma, konfederal bir devlet sistemi kurma, örgüt adına para toplama, kırsal alana destek sağlama gibi görevleri yüklenen KCK bünyesindeki oluşumlara yönelik operasyonlar terörle mücadelede de büyük önem arz etmektedir.
Gözaltıların keyfî olduğu, orantısız güç kullanıldığı ve hukuka aykırı hareket edildiği iddiaları kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Yakalanan şahıslar, hakkındaki kuvvetli suç şüphesine istinaden adli makamların emirleri doğrultusunda gözaltına alınmıştır. Bu nedenle umarım bundan sonraki süreçte herkes bu konuda daha duyarlı olup yapacakları açıklamaları anlattığım bu bilgiler doğrultusunda dile getirirler.
Demokratik ülkelerde hiç kimsenin fikir ve düşünce özgürlüğü engellenemez. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti devleti kanunlarını hiçe sayan, ülke bütünlüğünü bozacak, devlete alternatif bir yapı oluşturmayı amaçlayan, asker, polis, kadın, çocuk, yaşlı demeden birçok saldırıyı yönlendiren, ülkemizin yıllardır uğraştığı PKK terör örgütüyle birlikte hareket eden yapı ve şahısların faaliyetleri de hiçbir zaman savunulmamalıdır. KCK ve bünyesindeki oluşumların yaptığı faaliyetler bunlardır. Bu kişi ve yapıları savunmak, terörü ve suçu savunmaktır. Artık herkes bir olup, terörü meşru göstermeye çalışan bu anlayışa prim vermemelidir. Kimse terörle, şiddetle bir yere varılamayacağının farkına varmalıdır.
Biz AK PARTİ olarak, terör örgütünün büyük rahatsızlık duyarak engellemeye çalıştığı millî birlik ve kardeşlik projemizden taviz vermeyerek, ne kadar engellemeye çalışılırsa çalışılsın "inadına özgürlük" ve "inadına demokrasi" demeye devam edeceğiz.
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin'in basın toplantılarıyla ilgili eleştirilere gelince: PKK terör örgütünün masum vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerimize karşı yaptığı hunharca eylemleri konuşmak ve lanetlemek yerine, Sayın Bakanın ifadelerinden mana çıkartmaya çalışmayı olayın vahametini kamuoyundan saklama çabaları olarak görmekteyiz.
Van depreminde merkezî idare ve yerel yönetimlerin ortak çalışmalarının engellenmesi iddiasının da tutar tarafı yoktur. Valimiz ve Kaymakamlığımızın başkanlığında afet koordinasyonları sağlanmış, bu koordinasyon sağlanırken bir taraftan merkezî idare birimleri, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde olunulmuştur.
SIRRI SAKIK (Muş) - Doğru söylemiyorsunuz, hiç de böyle bir politika yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) - Ayrıca, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın Başkanlığında Van'da yapılan toplantıya yerel yöneticiler de davet edilmiş ve katılım da sağlanmıştır. Bölgedeki birimlerin çalışmalarını kontrol eden sayın bakanlar her fırsatta yerel yöneticilerle bir araya gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız bizzat deprem bölgesine giderek, vatandaşlarımızın dertlerini dinlemiş ve çalışmalarla yakından ilgilenmişlerdir.
Milletçe büyük bir dayanışma örneği verilen Van depremini siyasi polemik konusu yapmak bu ülkeye yapılan en büyük haksızlıktır. Ülkemizin her tarafında yaşayan vatandaşlarımız, her türlü provokasyona rağmen, arama, kurtarma ve yardım faaliyetlerinde âdeta birbirleriyle yarışa girmişlerdir. Amaç ve gayretimiz en kısa sürede yaraların sarılmasıdır. Bu konuda yeni tedbirler alınarak uygulamaya konulmaktadır.
Elbette ki yerel yönetimlerin görevleri arasında, afet ve buna benzer olaylarda vatandaşının hizmetine koşmak da vardır. Bu görevini yerine getirirken herhangi bir talimat da beklemek gerekmez. Nitekim Van Belediyesinin depremden iki gün sonra PKK'lı teröristler için yas ilan ederken, belediye araçlarını terörist cenazesine tahsis ederken depremden zarar gören vatandaşlarımıza yardım için talimat beklemesi de oldukça manidardır. Kimse mazeret üretmesin. Milletçe büyük bir üzüntü duyduğumuz deprem yaralarının en kısa sürede sarılması için gerekli her türlü tedbirin alınacağını ifade etmek isterim. Cenabı Allah'tan milletimize böyle bir acı bir daha göstermemesini niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, buraya kadar söylediklerimde gensoru önergesinin içerisindeki hemen hemen bütün sorunları, konuları açmış bulunmaktayız. Bir taraftan KCK'nın ne tip bir örgüt olduğunu, devlet yapısı içerisinde yeni bir devlet kurmayı amaçladığını, diğer taraftan Van depremindeki çalışmalarda tamamen büyük bir gayretle ve şu ana kadar Türkiye'de bu depreme en seri şekilde müdahale edilen bir çalışma yapıldığını hep birlikte anlattık. Esasen, başta da söylediğim gibi, muhalefet partisinin, özellikle önergeyi veren partinin sözcüleri de önerge içerisindeki konulardan ziyade başka konuları gündeme taşımışlardır ve diğer partilerimizin grup başkanlarının veya grup sözcülerinin yaptığı konuşmalardan da anlıyoruz ki aslında bu önerge tamamen, belki birazcık da İçişleri Bakanımızın şahsına özel bir gensoru anlamı taşımakta ve çeşitli donelerle de desteklenmemiştir. İşte bu noktadan baktığımızda şunu görüyoruz ki AK PARTİ olarak biz bu ülkenin harcıyız ve bu ülkeyi sağlam tutma gayreti ve azmi içerisindeyiz.
Sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum, yüce Meclisin kutsal çatısı altında da şunu ifade etmek istiyorum: Düşmanlarımız asla heveslenmesin, dostlarımız ve vatandaşlarımızın da şüphesi olmasın, AK PARTİ olarak şehit kanlarıyla sulanmış ülkemizi kimseye parçalatmayız. Ay yıldızlı, şanlı bayrağımızı gönderden asla indirtmeyiz. Minarelerimizden ezan sesini dindirtmeyiz. Yüzyıllarca birlikte yaşamış, kader birliği yapmış, acıyı ve mutluluğu paylaşmış, et ve tırnak gibi iç içe olmuş aziz milletimizi böldürtmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti devletini sonsuza kadar huzur, güven ve refah içerisinde yaşatmak azim ve kararlılığınızdayız.
Bu duygu ve düşüncelerle Barış ve Demokrasi Partisinin, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınması hususunda AK PARTİ Grubu olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)