GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TUTUKLU BULUNAN ÖĞRENCİLERİN DURUMLARINA VE ADİL YARGILANMA YAPILABİLMESİ İÇİN ALINMASI GEREKEN TEDBİRLERE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:16.11.2011

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) - Sayın Başkanım, çok teşekkürler.

Sayın Başbakan birkaç gün evvel Suriye'deki cezaevlerinde yatan insanların gördüğü işkencelerden duyduğu acıyı dile getirdi. Sayın Başbakana hatırlatmak isteriz. Aylardır bu ülkede gazeteler 500'ün üzerinde öğrencinin, aralarında çocukların da olduğu ve bir yandan da televizyonların utanmazca "Okula git." kampanyası yürüttüğü bu ülkede 500'ün üzerinde öğrencinin olduğunu herhâlde unutmuş. Başka bir ülkeye, Suriye üzerinden, nedense Suriye üzerinden ders verirken kendi ülkesinin gençlerinin ne hâlde olduğunu, en azından, bizim de herhâlde görmediğimizi zannediyor.

Sayın milletvekilleri, Malatya Hapishanesinde 2 genç, sadece duruşma sırasında, özel yetkili mahkemede birbirine baktıkları için bir kısmı Adıyaman'a bir kısmı Elbistan Cezaevine nakledildiler ve üç dört saatlik yoldan o mahkemeye getirilip götürülüyorlar, elleri kelepçeli, havasız ring araçlarında. Bunun nasıl bir zulüm olduğunu size, özellikle AKP Grubuna hatırlatmak isteriz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu öğrenciler, Hopa olaylarında Başbakanı suçlayanların kırk iki yıla varan hapis cezalarıyla cezalandırılmaya çalışıldığı bir ülkenin ne yazık ki gençliğini oluşturuyor ve F tipi hapishanelerde tutuluyorlar, yetişkinlerle bir aradalar. Ne yazık ki onların ne AKP Grubundan bakan ve milletvekilleri ne de diğer partilerimizin gruplarından giden herhangi bir ziyaretçileri yok. Öylesine ihmal edilmişler ki Avrupa Birliğinin ilerleme raporunda bile unutuldular, tek satır olarak yer almadılar.

Suçları? On beş yıl ceza avukatlığı yapmış bir arkadaşınız ve TBMM üyesi olarak bu dosyaları incelediğimde dehşete kapıldım. Marks'ın kitaplarını okumak, Deniz Gezmiş'i anmak, Mahir Çayan hakkında gösteri yapmak, İbrahim Kaypakkaya'nın posterini yurttaki odasına asmak, 1970'li yıllarda yayınlanmış eserleri okumak, kırk iki yıla varan cezaların istendiği bu dosyaların delilleri olarak özel yetkili savcılarca ileri sürülebiliyor.

Şu anda Sincan F Tipi Hapishanesinde bulunan Ali Haydar Yıldız dört silahlı örgüte birden üye olmakla suçlanıyor ve ailesi Ankara'da avukat aramakla meşgul. Dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir insanın, görüşleri ayrı dört ayrı terör örgütüne üye olması mantık kuralları açısından kabul edilemez olduğu hâlde, Türkiye'de Ankara'nın özel yetkili savcısı bu çocuğu hem eğitim hakkından mahrum ettiği gibi hem de dört silahlı örgütün üyesi yaparak toplum nezdinde hedef hâline getiriyor, ailesini de telafisi imkânsız acılara sürüklüyor.

Sayın milletvekilleri, AKP Grubu 12 Eylülle hesaplaşmayı gündemine alarak çok ciddi mesajlar verdi ve toplumun bir bölümünde büyük beklentiler yaratıldı. Kenan Evren'in yargılanacağı, darbecilerin hesap vereceğine dair söylemler nedense çabuk unutuldu. Size sadece bu konuda AKP'nin tutarsızlığını, samimiyetsizliğini, inandırıcı olmama niteliğini göstermek açısından bir tek örnek vereceğim. Sayısız örnek verilebilir, Mustafa Balbay verilebilir, Ergenekon'dan yatanlar, KCK tutukluları, çekilen acılar, Büşra Ersanlı'nın başına gelenler konuşulabilir ama tek bir örnek: 1985 tarihli bir öğrenci yönetmeliği var. Zahmet edip bakınız, bu yönetmelik okulda dernek kurmayı, okulda siyasi faaliyet yürütmeyi, okul yöneticilerini eleştirmeyi bir veya iki dönem okuldan uzaklaştırmayla cezalandırıyor ve biz inceledik, 1985'ten bu yana bu yönetmelikte ciddi hiçbir değişiklik yok, yapılan üç düzenleme esasa dair değil. Şu an Hopa olaylarından yatanlar, Malatya hapishanesinde tutulanlar, İstanbul'da yargılananlar, şu saatlerde sadece puşi taktığı için İstanbul Özel Yetkili Mahkemesinde hakkında verilecek kararı bekleyen kardeşimiz Cihan Kırmızıgül gibi arkadaşlar bu yönetmeliğin de ayrı mağdurları durumundalar çünkü okul hayatlarını da kaybediyorlar. Eminim pek çok milletvekilinin bu yönetmelikten, bunun 12 Eylül ürünü olduğundan dahi haberi yoktur çünkü pek çok milletvekilinin kendi mağdurlarını sadece Türkiye'de siyasi gündeminde tuttuğunu da acı bir deneyim olarak biliyoruz.

Çok kısaca benim önerilerim ve CHP'nin, mensubu bulunduğum partinin önerileri şu:

Özel yetkili mahkemeler hukuk katilleridir, bunların lağvedilmesi lazım. Adalet herkese lazım olur, geçmişte solcuları, devrimcileri, demokratları, yurtseverleri yargılayan bu mahkeme bir gün sizleri de yargılayabilir. Türkiye her türlü değişime gebe, garip bir ülkedir. O yüzden tutarlı olalım, hukuk devleti için adaletin, doğal hâkim ilkesinin hayata geçmesi için bence birazcık kafa yoralım. Bu mahkemeler bir an evvel lağvedilmeli.

Terörle Mücadele Kanunu'ndaki "terör" tanımı değiştirilmeli. Şiddet içermeyen eylemler terör kapsamı dışına çıkarılmalı.

TCK'nın çok tehlikeli bir maddesi, darbeyle hesaplaşan AK PARTİ Hükûmeti döneminde çıkarılan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

Buyurunuz.

HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) - Çok sağ olun, teşekkürler.

...2005'te sizin Hükûmetinizce çıkarılan TCK'nın 220/6 ve 7'nci maddeleri çok tehlikeli, kaldırılmaları lazım. Zira, örgüt üyesi olmadığı hâlde örgüt adına eylemlere katılan kişiler de terör örgütü olarak altı yıl üç ay ceza alıyorlar. Bu çok tehlikeli, sanatçılar da, şairler de, düşünürler de bu maddenin kurbanlarıdır. Bu maddelere dikkat çekmek istiyorum.

En son özel yetkili savcılarla, cemaat, oradan hükûmet arasındaki inanılmaz paralele  dikkat çekerek sözlerimi bitireyim.

Sayın Başkanım, mesela mezun olana da bir rektör soruşturma açmış. 4 Ağustos 2011 tarihli bir gazete haberine göre, rektörler o kadar AKP karşıtı öğrencilere ön yargılı ki Eskişehir Anadolu Üniversitesindeki Rıfat Çapar okulu bitirdiği hâlde rektörün gazabına uğramış. Yine, Sayın Bülent Arınç'ın "Okuldan at!" dediği öğrenciler okuldan atılmışlar.

Yargının, özel yetkili mahkemelerin ve üniversitelerin siyasallaşmadığı bir demokrasi istiyoruz.

Çok sağ olun, çok teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)