| Konu: | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 27.06.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı "torba" ile ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini anlatacağım.
"Torba" diyorum çünkü bu torbanın içinde her şey var. Ama bir utançla başlayayım. Bu utanç Mecliste bütün milletvekillerini rahatsız etmelidir. 2005 yılında bir yasa çıkarılıyor. Özürlü ve engellilerin erişimiyle ilgili bir süre konulmuş yasaya. İşte, kamusal alanlarda, parklarda, apartmanlarda rahat ulaşım, iletişimlerini sağlaması için bu kanun maddesine, bu kanunun içine, şimdi bu süre yakınlaştığı için tekrar uzatmak için bir madde konulmuş. İşte sosyal devlet rezaleti bunun adıdır, bunun adıdır. Bu sosyal devlet adına, özürlülerine, engelli yurttaşlarına karşı olan, kanunların bile uygulamasını erteleyen torbanın ayıplarından birisi.
Şimdi, bu ayıpla ilgili elbette ki grubumuz bir önerge sunacak. Zaten konfederasyonlar, hepsi grubumuzda idiler, geldiler, ziyaret ettiler ve sıkıntılarını anlattılar. İçlerinde eski AK PARTİ milletvekili Sayın Lokman Ayva da vardı. Umarım, o öneriler diğer gruplara da gider, bu rezalet son bulur, bu ayıp düzeltilir.
Size bir ayıptan daha bahsedeceğim çünkü aslında o kadar çok ayıp var ki. Ne diyor? Şu sözleri iyi dinleyin arkadaşlar. "Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. KPSS hangi akla hizmet ediyor?" Bu sözler size tanıdık gelebilir. Muhalefet liderlerinden biri mi söyledi? Muhalefetten bir milletvekili mi söyledi? Hayır. Bunu Başbakan söylemiş vakti zamanında. Bugün 300 bin tane öğretmen açığı var, öğretmen tayin bekliyor. Öğretmenler yıllarca tayin bekleyerek, bunların içinde onlarcası intihar ederek bu soruna çözüm getiriyor. Siz mantar gibi üniversiteler kuruyorsunuz. İyi de, öğretmen yetiştiren bölümler hepsinde de var. O da iyi de, peki, mezun olunca hepsi açıkta kalıyor; ne olacak? Maalesef, bu konuda, her gün, bununla ilgili mücadele veren eğitimciler gazlanıyor, coplanıyor, bombalanıyor.
Burada bir ayıp daha? Ayıplarla dolu bir torba bu. Bu kadar ayıp nasıl bir araya gelir? Uzmanlık komisyonlarını atlarsınız, İç Tüzük'ü ihlal edersiniz, Anayasa'yı da ihlal edersiniz; kendinize göre bir "babayasa" yaparsınız, bu torbanın içine her şeyi atarsınız. Sayıştay denetimini niye kaldırıyorsunuz arkadaşlar ya? Meclis adına Sayıştay denetim yapıyor, Hükûmeti denetleyecek ve siz kalkıyorsunuz, kendi denetim yetkinizi kaldırıyorsunuz. Siz çivi mi çaktınız iktidara yani hayatınız boyunca hep Hükûmet mi olacaksınız? Yani bir gün gideceğiniz aklınıza gelmiyor mu? Bu yasaların başkalarının eline geçeceğini düşünmüyor musunuz? Bir yasama organı üyesi olarak ben bunu utanç verici buluyorum. Meclisin denetimini, milletin iradesinin denetiminden Hükûmeti kaçıracaksınız. Nasıl kaçıracaksınız? TOKİ imparatorluğuyla kaçıracaksınız. İhaleden kaçırıyorsunuz, Sayıştaydan kaçırıyorsunuz, vergiden kaçırıyorsunuz, denetimden kaçırıyorsunuz; bütün yetkileri getiriyorsunuz TOKİ'ye bağlıyorsunuz, TOKİ de Başbakana bağlı. Vallahi bunun adı "müteahhitlik başbakanlığı"dır, bunun adı "başkanlık sistemi" değil arkadaşlar. Bu yasanın içindeki ayıp bu. Çok büyük bir ayıp bu, açık söyleyeyim.
Şimdi, burada, Sayıştayın denetimi torba kanunda ne arıyor? Sayıştay Meclis adına görev yapmıyor mu? Yapıyor. Galiba Sayıştayı tamamen ele geçiremedi Hükûmet on sene içinde, bunu anlıyoruz, tek anladığımız bu. Orada muhalif olanlar var, yasal denetim yapıyor; yerindelik denetiminden rahatsızlar.
Değerli milletvekilleri, burada vahim bir durum daha var: TÜBİTAK Bilim Kurulu olarak görev yaparken, bir kanunla, 7 tane yöneticisini seçme yetkisi Başbakana tanındı ve TÜBİTAK yönetimi iktidarın istediği kişilerden oluştu. Bilim Kurulu burası, şimdi şirketleşiyor, şirket kuracak, ticaret yapacak. Böyle bir anlayış olabilir mi? Siz ticaretle bilimi bir araya getirdiğiniz zaman, bilim özgürlüğünü yok edersiniz, onun adı "bilim" değil "film merkezi" olur, "TÜBİTAK film merkezi" olur. Onu açık söyleyeyim, TÜBİTAK'ın bütün saygınlığı biter, "TÜBİTAK film merkezi" olur artık.
Yine, bir şey daha ifade edeceğim: Adliyeleri kapatıyorsunuz, askerlik şubelerini kapatıyorsunuz, belde belediyelerini kapatıyorsunuz, millete hizmet gidecek kanalları kapatıyorsunuz; sonra enerji alanına geliyorsunuz, bu konuda iyisiniz, bütün yetkileri kendi elinizde bulunduruyorsunuz.
Şimdi, Sayın Enerji Bakanı, EPDK'nın yetkilerini kendisine bağlamak istiyor, enerji alanı. Ben, aslında, bu merakını enerji alanında Sayın Bakanın titizlikle izliyorum. Bakıyorum, enerji alanında, hemşehrileri sendikalarda var. Sendikalar, Sayın Bakanın hemşehrilerinden oluşuyor. Sayın Bakanın kendisi de enerji alanında son derece meraklı ama geçen gün bir söz söyledi ki güneydoğu halkına "Elektrikten hırsızlık yapıyorlar." dedi. Bir bölge halkını hırsızlıkla suçladı, açıkça suçladı, kayıp-kaçak konusunda suçladı ve benim ismimi vererek dedi ki: "Bölgeden bir Milletvekili, Hasip Kaplan, diyor ki: `Burada elektrik çıkıyor, batıya götürüyorsunuz.' Doğu neresi batı neresi?"
Arkadaşlar, dünyada gelişmiş bütün ülkelerde maden, elektrik nerede çıkıyorsa yüzde 15 oraya yatırım payı bırakılır, dünyanın her yerinde bu böyledir. Sen şimdi, kırk yıllık GAP projesinden yüzde 48,7 elektriği alıyorsun, götürüyorsun, kırk yılda da Şanlıurfa'nın Harran Ovası'nı sulamıyorsun, Mardin Ovası'nı sulamıyorsun. Sonra, Şanlıurfalı üreticilerin 2 milyar lira elektrik borçları var "hırsız" diyorsunuz. Borçlu vatandaş ne zamandan beri hırsız oldu? Eğer hırsızlıksa bu, Ankara Büyükşehir Belediyenizden daha büyük hırsız yok, açık söylüyorum; hırsızlıksa en büyük hırsızı kendinizde arayın.
Bir şey daha: Bakın, sulama yatırımlarında 1 milyon 862 bin hektardan, AK PARTİ İktidarı döneminde sadece yüzde 2 artış olmuş, 282 bin hektarın ötesine gidememişsiniz. Bu 282 bin hektarı da İşsizlik Fonu'yla götürüyorsunuz. Şimdi, burada EPDK Başkanı ile cevap vereceğim. Bakın ne diyor: "En büyük kaçak kayıp İstanbul'da." Buyurun! Ben iddia ediyorum, Şırnak milletvekiliyim, Sayın Bakan da Kayseri milletvekilidir, eğer Şırnak'taki elektrik borcunun 20 katı elektrik borcu kendi vilayetinde, kaçağı kendi vilayetinde yoksa ben milletvekilliğinden istifa edeceğim, değilse kendisi de Bakanlıktan değil milletvekilliğinden istifa etsin. Peki, Sayın Enerji Bakanı, o zaman "Kayserililer de hırsız." mı diyeceğiz? Sayın Elitaş'a böyle deme haksızlığını ben nasıl gösterebilirim? Göstermemek lazım arkadaşlar. Konuşurken, bölgeyi, insanları böyle suçlamak, ayrımcılık yapmak hiçbir bakana yakışmaz. Buradan, güneydoğudaki bütün yurttaşlarımızdan özür dilemeye davet ediyorum?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?yoksa hırsızlıklarını enerji alanında peşi sıra açıklamaya devam edeceğim.
Kimin hırsız olduğunu elektrikte, enerjide, kimin olmadığını da halkımız biliyor diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaplan.