GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:125
Tarih:27.06.2012

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Konuda sizin göstermediğiniz hassasiyeti gösteren grubuma ayrıca teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Biraz önce yarım kaldı ama baştan alayım. İç hukuktaki gerekli düzenlemeleri yapmadığınız zaman, hangi sözleşmeyi imzaladınız, Mecliste neyi onaylattınız; manası yok.

E.E. isimli hukuk fakültesi öğrencisi, bir kolu eksik, o kol eksiğiyle hukuk fakültesini 1'inci bitirmiş, hâkimlik sınavında Türkiye 2'ncisi olmuş, atama bekliyor, ataması yapılmamış. Bu tip engelleri, iç hukuktaki engelleri kaldırmaya söz vermişiz ama işi başından aşkın ve bütün meselesi "Hapishanelerdeki tecridi nasıl biraz daha artırabilirim." diye düşünen Adalet Bakanı bir fırsat bulup da bu kızın önündeki bu engeli ortadan kaldırmamış. (CHP sıralarından alkışlar)

Biraz daha ileriye bir adım atalım. Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde sizin bu onaylayıp da uygulamadığınız sözleşmenin bir de ihtiyari ek protokolü var. Biz diyoruz ki: "Bu ihtiyari ek protokol zaman geçirilmeden imzalanmalıdır ve Türkiye'deki engellilerin önündeki engellerin hızla ortadan kaldırılması sağlanmalıdır." Bu alanda o kadar fazla eksik var ama biz hâlâ daha fazladan ödenmiş bir şeyin faizinin ve tahsil kabiliyetinin peşinde koşuyoruz. Örneğin, sağlık kurulu raporları. Buradaki bütün milletvekilleri biliyor ki engelli maaşı almakla ya da engel durumunun tespitiyle ilgili sürekli bizlere başvuruda bulunuluyor. Aynı ilde farklı farklı hastaneler, farklı farklı oranlarda engellilik durumunu tespit ediyorlar. Onu bırakın, bugün üzerinde konuştuğumuz bu ağır düzeyde özürlüler için evde bakım parası var ya, bununla ilgili toplam 10 maddelik bir istenecek belgeler listesi var, 10 maddelik. Haydi bırakın onu, 10 maddeyi kabul ettiniz, bunun 6'ncı maddesi gelir durumunu gösterir belge. Ben Rize'deki il müdürlüğünün çıktısını aldım; örneğin, orada da 6 tane ilave şey istemiş, bir tanesi de çay gelir belgesi. 16 tane belge istiyoruz engellilerden evde bakım parasıyla ilgili ve bunların bir tanesi 3'üncü katta, bir tanesi yerin dibinde 2'nci katta. Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olmaz.

Ayrıca, şunu da açıklıkla ifade etmek gerekir ki: Evde bakım yardımı 2002'de Ocak-Haziran için 634, Temmuz-Aralık için de 673 lira. Bunun adı "tecrit"tir, bunun adı hem engelliye hem de kadına "Gözümün önünde durma, başka bir yerde dur." demektir. "Evde engelline bak, ben sana para vereyim; evde hastana bak, ben sana para vereyim." mantığı sosyal devletle bağdaşır bir mantık değildir; kadını sosyal hayattan tecrit eden, engelliyi de profesyonel bakımdan mahrum eden bir mantıktır. Bazen şiddete, bazen ölüme, bazen de akıl almaz işkencelere dönüşebilen ve evde zincirler içinde o vicdanları sızlatan görüntüleri ortaya çıkaran bir sistemdir. Devlet "Rehabilitasyon merkezi yapmakla, bakım merkezi yapmakla ilgili sorumluluklarımdan bir çırpıda kurtulmak istiyorum. Parası neyse vereyim, bu sorun gözümün önünden gitsin." demektedir. Böyle bir yaklaşım, "Al parasını, gerisine karışma, bunu bir kenarda tut." mantığı sosyal devlet mantığıyla bağdaşmaz.

Kadını bir üreme makinesi olarak gören, düğünlerden sonra evlenme cüzdanını verirken "5 çocuk iyidir ama en az 3 tanenin sözünü istiyorum." diyen mantık bu mantıktır. (CHP sıralarından alkışlar) Sezaryen ve kürtaj meselesiyle kadınların kendi bedenleri üzerindeki tasarruf hakkını yürütmenin en başına alan bu mantık, şimdi de "Sen evde otur, çocuk bak, hasta bak, engelli bak ama ortalıkta sen de dolaşma, bu çocuklar da, bu hastalar da buralarda olmasın." demektedir. Engellinin evde bakımı hem çok riskli hem de eğitimden yoksun kişiler tarafından yapıldığı için çok problemli bir durumdur.

Geçen seneki gazeteleri şöyle bir taradım, otuz beş tane örnek var altı ay içinde ama bir iki tanesini okuyayım zaman elverdiğince:

7 Mart 2011: "Engelli kızını döverek öldürdü."

6 Nisan 2011: "Denizli'de şüpheli ölüm. Ablası ve ablasının arkadaşı tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı, tutuklandılar."

27 Nisan 2011: "Zihinsel engelli kız yanarak can verdi."

20 Haziran 2011: "Zihinsel engelli kişi dere kenarında ölü bulundu."

21 Haziran 2011: "Kayıp zihinsel engelli genç ormanda ölü bulundu."

Böyle otuz tane örnek var altı ay içinde.

İşte, tüm bu sebeplerden dolayı, tanımından ismine, bakış açısından çözüm önerilerine Türkiye'nin meseleye bambaşka bir gözle bakan, gerçek bir sosyal devlet mantığının ürünü yepyeni bir engelli hakları vizyonuna ihtiyaç vardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özel.