| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 126 |
| Tarih: | 28.06.2012 |
CHP GRUBU ADINA ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyelere sağlanan olanaklar ve belediyelere yönelik soruşturma ve denetimlerde farklı uygulamalar yapılmasının yarattığı sorunların tespiti, belediye denetimlerinde objektif ilkelerin geçerli kılınmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin kendinden olmayan belediyeleri nasıl ötekileştirdiğini, muhalif belediyeleri nasıl ayrımcılaştırdığını ve kentlere nasıl baskılar kurduğunu şimdi sizlere İzmir örneğinden yola çıkarak açıklamaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, 5 Temmuzda İzmir'de sahneye konan trajik bir oyunun ikinci perdesi açılıyor; İzmir Büyükşehir Belediyesi davası 5 Temmuzda ikinci kez yeniden başlıyor.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, İzmir Büyükşehir Belediyesine 11 Haziran seçimleri öncesinde, mayıs ayında, 2 Mayısta gerçekleştirilen bir operasyonla başlayan bu süreç, daha sonra yine İzmir Büyükşehir Belediyesinin tam da Paris'te EXPO sunumunu yaparken ikinci kez yinelenmiştir ve bu dava açıldığında üç yüz sayfalık iddianamede gördük ki İzmir Büyükşehir Belediyesiyle ilgili en küçük zimmet, rüşvet, irtikâp, haksız zenginleşme, çıkar sağlama gibi herhangi bir suçlama yoktur. İzmir Büyükşehir Belediyesinin davasında ne vardır? Dokuz yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi izlenerek bu dava açılmıştır, dokuz yıldır dinlenerek ve kameralar yerleştirilerek açılmıştır. Haksız, hukuksuz deliller yaratılarak bu dava açılmıştır ama iddianamede ciddi hiçbir suçlama yoktur. Ne vardır? Sosyal projeleri vardır İzmir Büyükşehir Belediyesinin.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin, Seferihisarlı üreticilerden mandalina alarak yoksul halka dağıtması vardır. Yine, üreticilerden şal alarak öğretmenlerimize dağıtması vardır. "Vidanjör hizmetinden gelir elde ettiniz, niye vergi ödemediniz?" sorgusu vardır. 100 bin gıda yardımı paketi içindeki birkaç kilogram unun KDV'si sorusu vardır ve "Şevval Sam'ı niye ihalesiz, konsere getirdiniz?" sorgusu vardır. Sanki Şevval Sam'dan onlarca varmış gibi. Ve bu davada, böylesi bir davada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı için üç yüz doksan yedi yıl ceza istenmektedir. Bürokratlarıyla beraber bin yılın üzerinde bir ceza davasıdır bu dava, bu utanç davası. Ve İzmir Büyükşehir Belediyesini "suç örgütü", onun Belediye Başkanını da "çete reisi" ilan eden bir davadır. Benim bildiğim, çeteler hırsızlık yapar, gasp suçu işlerler, fuhuş yaptırırlar, kumar oynatırlar. Oysa Kocaoğlu'nun önce kendi rakipleri, sonra sayın bakanlar İzmir'e her geldiklerinde, ne kadar dürüst olduğundan övgüyle söz etmektedirler.
Değerli arkadaşlar, Turgutlu gibi, bakanla birlikte belediyeyi ciddi zararlara uğratan, belediyenin olanaklarını bakana peşkeş çeken; Kayseri gibi, rüşvet defterinin Başbakana iletildiği illerde, AKP'li illerde, bunlara bir müfettiş bile göndermekten Hükûmet imtina etmektedir.
Kayseri'de, Cumhurbaşkanı, Kayseri Belediye Başkanına kefil olduğunu belirtmiştir ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, defalarca kendisine "Gelin, İzmir'de yetkisiz, taraflı bu araştırmaların önüne geçecek Devlet Denetleme Kurulunu gönderin, İzmir'i denetlettirin, İzmir'de biz de aklanalım." demesine rağmen, bu feryatlara kulağını tıkamıştır ne yazık ki.
İzmir'deki bu denetlemeler 100'e yakın müfettiş, Sayıştay denetçisi, bilirkişiler, özel yetkili savcılar eliyle yürütülmektedir ama 5 milyonluk Ankara'da bu denetimler 10 kişiyle yapılmaktadır, 14 milyonluk İstanbul'da 20 kişiyle yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, sadece bu baskılar değil tabii, İzmir'in projeleri de sürekli olarak engellenmektedir. Özellikle bu Hükûmet "yerel demokrasi, yerinden yönetim." diye diye yerel yönetimlerin elinde ne kadar yetki varsa merkezî hükûmetlere almıştır ve bunlardan bir tanesi de 17 Haziran 2010'da çıkartılan Belediyeler Kanunu'ndaki 73'üncü madde, -şimdi 17'nci madde oldu- kentsel dönüşüm projelerinin Bakanlar Kurulu onayı olmadan yürürlüğe giremeyeceği maddesidir. Bu madde uygulanmaya başlandıktan sonra bugüne kadar Bakanlar Kurulunda 26 adet kentsel dönüşüm projesi onaylanmıştır arkadaşlar.
Sayın Şehircilik Bakanı burada "Van depreminden sonra İzmir birinci derecede risk taşıyan bölgedir, önce oradan başlayacağız." demiştir. Sayın Başbakan 61'inci Hükûmet Programı'nda aynı şeyi söylemiştir ama bakın, Bakanlar Kurulunda onaylanan projeler bugüne kadar 26 adettir; bunlardan 1 tanesi MHP'li, 25 tanesi AKP'li belediyelere aittir ve hepsi de üçüncü, dördüncü sırada, arada bir iki tane birinci sıra var. İzmir'in bekleyen kentsel dönüşüm projelerinin tamamı, gerçekten Bakanın söylediği gibi, birinci derecede riskli bölgelerdir.
Değerli arkadaşlar, bu yirmi beş projenin nasıl onaylandığını araştırdık, ne kadar sürede onaylandığını araştırdık; ortalama onaylanma süresi on beş gündür. İzmir'inkiler on altı aydır onay beklemektedir Bakanlar Kurulunda. Sayın Melih Gökçek, Başbakana projeleri için, fuar alanı için, kentsel dönüşüm projeleri için "Verdiğiniz destekten dolayı minnettarız Ankara olarak." demektedir. Sayın Gökçek'in aslında teşekkür edeceği daha çok şey var. Rantsal dönüşüm projeleri için, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir gecede çıkarılan yasayla EGO'nun BOTAŞ'a olan borçlarını sildiğiniz için, onun istediği yasaları incelemeden TBMM'den geçirdiğiniz için, on beş yıldır bir metre dahi ilerletemediği metroyu Hükûmet olarak devraldığınız için ve bütün hakkındaki yolsuzluk iddialarına rağmen, İzmir'deki gibi, en ufak bir soruşturma bile açmadığınız için teşekkür etmesi gerekmektedir. Hiç aklıma gelmezdi Gökçek'e teşekkür edeceğim. Gökçek'e teşekkür ediyorum. Tam da ben de bunları anlatmak istiyorum. En güzel şekilde Gökçek bunları, gayet güzel anlatmış değerli arkadaşlar.
Evet değerli arkadaşlar, İzmir'in engellenen projeleri yalnız kentsel dönüşüm projeleri değil. Bakın, İzmir'de 81 ille ilgili, kamu yatırımlarıyla ilgili, ödedikleri vergiler ve kamu yatırımlarından aldıkları payla ilgili bir araştırma yaptık ve bu araştırmadan şöyle bir sonuç çıkıyor: Değerli arkadaşlar, 2004'ten bu yana AKP hükûmetleri döneminde İzmir'in ödediği vergiler düzenli bir şekilde kırmızıdır, artmaktadır ve İzmir'in kamu yatırımlarından aldığı pay da düzenli bir şekilde düşmektedir. 10,88'le 3'üncü sırada vergi ödemiştir, 10,86'yla tahsilatta 2'nci sıradadır ama kamu yatırımlarından aldığı payda İzmir ne yazık ki 72'nci sıradadır.
Değerli arkadaşlar, İzmir'in içme suyu projesi, Çamlı Barajı engellenmektedir, tramvay projesi engellenmektedir. Birçok projesi engellenirken, şimdi de zorlama, dayatma projeler İzmir'e dayatılmaktadır. Liman ve Alsancak Stadı'yla ilgili, kent merkezine 150 bin metrekareye yaklaşan alışveriş merkezleri ve oteller yapma zorlaması Hükûmet tarafından dayatılmaktadır. İzmirliler olarak buna bütün gücümüzle karşı çıkacağımızı bu kürsüden bir kez daha belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yüksel.