GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:131
Tarih:03.07.2012

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık konusunda arkadaşlar söyleyeceğini söylüyor, söylemeye de devam edecek.

Şimdi, ben, birinci yasama yılı biterken AKP İktidarının envanterini, ağır hasar raporunu çıkarma zamanının geldiğini düşünüyorum. Artık, iktidarın sonunun yaklaştığına dair alametler belirdi. Bu alametlerden biri de şüphesiz, Suriye'yle yaşadığımız süreçtir. İşi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Şimdi, Sayın Başbakan, bu iki ucu pis değnek politikasına muhalefeti de ortak etmek istiyor, karizmasının çizilmesini de "soğukkanlı bir kriz yönetimi" diye sunmaya çalışıyor, ama satmaz. Çünkü bu defa mal kötü, yol kötü, niyet kötü.

Sayın milletvekilleri, hatırlarsınız, Cüneyt Zapsu, ilgililerine, Başbakandan yeterince yararlanmadan sifonu çekmemelerini tavsiye etmişti. Bu tavsiyeyi dinleyenler de Başbakana gerekli desteği verdiler. En son Sayın Bayraktar'ın ağzından kaçırdığı gibi, kayıtsız kuyutsuz, net hata noksan kaleminden milyar dolarlar gönderdiler. Siz de korku yöntemleriyle Türkiye'yi bir illüzyonlar sirkine çevirdiniz, en kötüyü mucize olarak sundunuz. Ama biliyorsunuz, her projenin sonu vardır. Siz size yaptırılacakların son evresine geldiniz. Bunları yaptıktan sonra iktidardaki ömrünüz bitecek, çünkü foyalarınız meydana çıkacak, sifonu millet çekecek. Değerli milletvekilleri, bu süreç Türk milleti için çok acı olacak. Bunun için Sayın Başbakanın zihin haritasına bakmak yeterli.

Değerli vekiller, geçen gün Sayın Başbakanın verdiği beyanatı okuyunca kanım dondu. Sayın Başbakan Rio'da "Benim liderliğimde, Türkiye'deki Yahudi topluluğu güvence altındadır, korumam altındadır." dedi. Bu cevap bir skandaldır değerli milletvekilleri. Başbakan bu cevabıyla Türkiye'yi mülkü, vatandaşları da tebaası olarak gördüğünü ikrar etmiştir. Meğer şüphelerimiz kuruntu değilmiş. Bu sözler ancak inanç ve etnisite takıntısı olan bir zihnin ürünü olabilir çünkü Başbakana vatandaşları koruması altına almak gibi bir görev verilmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti'nin zaten vatandaşlarıdır. Bizim temel hak ve özgürlüklerimiz Anayasa'nın koruması altındadır. Kimsenin kefaletine ihtiyacımız yok. Bu sözler, gerçek karşısında körleşmiş bir kibrin ifadesidir. Burada trajik olan nokta, bu arkaik zihniyetin "Yetmez ama evet."çiler tarafından Türkiye'ye bir demokrasi numunesi gibi sunulmasıdır.

Sayın milletvekilleri, Başbakan bu bakış açısı ile Suriye diktatöründen ne kadar farklıdır? Başbakan Yahudi asıllı Türk vatandaşlarını kimlere karşı korumaktadır? Yahudi asıllı vatandaşlarımız belli bir grubun tehdidi altında mıdır? Silivri'de ölümü bekleyenler, korumasına mazhar olmayanlar kısmına mı girmektedir? İşte, Rio'da verilen bu iki cümlelik cevap, Başbakanın gizlemeye çalıştığı gerçek yüzünü bir kez daha ele vermiştir.

Bakınız, değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, kendini ciddi ciddi derin stratejist zanneden ama Hillary Clinton "Haydi, çak aslanım." dediği zaman sevindirik olup kendinden geçen bir Dışişleri Bakanımız var. Bu Sayın Bakan cumhuriyetin kurucularıyla sorunlu. Bu nedenle, dış politikadaki bazı temel çizgilerin büyük tecrübelere dayandığını gözden kaçırıyor. Oysa bizim Arap devletleriyle ilişkimiz büyük bir tarihsel tecrübenin soğukkanlı bir değerlendirmesiyle oluşturulmuştur. Bunu bilmeyen birisi Türkiye'ye Dışişleri Bakanı olamaz, olsa olsa "düş işleri bakanı" olabilir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, onu oraya atayan Sayın Başbakana gelince; karizma çizildi, acze düştü ya, Atatürk'e doğrudan saldıramadığından, onun için tekrar tek parti döneminden dem vurmuş, "CHP dış politikada acziyet içindedir." demiş. Allah uzun ömür versin Sayın Başbakana, beni çok güldürdü. Yahu, şimdi, sizin haysiyet kırıcı tutumunuza bakın, bir de Hatay'ı Türkiye'ye katan acziyet içinde olmakla suçladığınız o kurucu ruhun ufkuna bakın. Siz nerede, o kurucu ruh nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkede acziyetten söz edecek son kişi Sayın Başbakandır. Suriye bunu yaparken Mavi Marmara acziyetinden cesaret almadı mı?

MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) - Başbakanı bırak da sağlığa gel.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Uygulanan ve eş başkanı olduğunuz proje herkesin malumu. Torpilli diktatörler hariç Orta Doğu yeniden tanzim ediliyor. Sizin varlık nedeniniz bu tanzimdir. Medyanın esaretinin, gerçeklerin ters yüz edilmesinin, Türkiye'nin yeniden yapılandırılmasının ardında hep taşeronluğunu yaptığınız bu proje vardır. Değerli arkadaşlar, bunu ben söylemiyorum; çoktan beri aranızdan su sızmayan Cengiz Çandar gibi gazeteciler söylüyor. Suriye'de üstlendiğiniz meşhur rol de bundan. Hiç kendinizi bölgeye model filan diye sunmaya kalkışmayın. Sizin ileri demokrasinizi artık bütün dünya gördü ve ne menem bir şey olduğunu öğrendi. Bunun için artık sade vatandaşlarımızın dahi yavaş yavaş uyandığı numaralar yaptınız. "Bak, sadece gürlemiyoruz, aynı zamanda yağabiliyoruz." propagandasını yaymak için "one minute çadır tiyatrosu"nu kurdunuz, sonra da canlara mal olan Mavi Marmara oyununu sahnelediniz. Elhak, hakkınızı yememek gerekir. Çok iyi oynuyorsunuz ama her tiyatrocu ve her oyuncu bilir ki hep makyajlı dolaşamazsınız. Ağlakların gözyaşlarının timsahların gözyaşları olduğu, silmek, adını anmak istemediğiniz Türk milleti tarafından fark edilmeye başlanmıştır. John Donne, gerçekle buluşmayı "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" diye dile getirmişti. Ben bunu kültürümüze uyguladım. Demokrasinin derinlerinden gelen, duyulmaya başlanan salalar "Kimin salalarıdır?" diye soruyorum.

Değerli arkadaşlar, neoittihatçı bir Dışişleri Bakanının politikaları, 2 pilotumuzun kaybıyla birlikte Doğu Akdeniz'e çakıldı. Söylemiştim "Sizleri kan tutacak." diye. Sizi buraya getiren güçler, size öyle son hazırladılar ki değme Hollywood senaristleri bile bunun sonunda şaşkınlığa uğrayacak. Yaşarsak göreceğiz?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yanlış metin okuyorsun!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Bana ne konuşacağımı öğretmeyin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yanlış metin o!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Eğer biraz merhametli olsaydınız, size verilenler için üzülebilirdim ancak sadece ve sadece sizin yüzünüzden şehit olanlar için üzülüyorum.

Değerli milletvekilleri, peki, siz Suriye'nin Rusya tarafından desteklendiğini, Suriye'yle karşı karşıya gelirseniz bunun doğrudan ve dolaylı sonuçlarıyla nasıl baş edilebileceğini bilmiyor muydunuz?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, hatlar karıştı, hatlar!

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Başlarına ne geldiğini hâlâ açıklayamadığınız gençlerimizi oraya nasıl gönderdiniz? Umurunuzda bile değil tabii. Şu hâle bakın! Yeter ki sifon çekilmesin, yeter ki rövanş planlarınızı tamamına erdirin diye şehitler veriyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sağlığın "S"si ile Suriye'nin "S"si karıştı!

 

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Yaşanan onca dış siyaset rezilliğinden sonra kimse gerçekleri yazamıyor bu ülkede. Arkadaşlar, bir ülkede hakikatler satır aralarına, bir ülkede hakikatler imalara, bir ülkede hakikatler dolaylı anlatımlara sığınmışsa, o ülke bir felaket yaşıyor demektir, o ülkede adalet sürgün edilmiş, hukuk çökmüş demektir. Hakikatler yalanlarla, kahramanlar alçaklarla takas edilmiş demektir. "Acziyet"miş! Suriye bize yaptığını İsrail'e yapsaydı başına ne geleceğini bal gibi bilirdi. Biz de biliyoruz, Sayın Başbakanın ise bugüne kadar bilinen en sert tavrı Davos'u bir kabadayı edasıyla terk etmekten ibarettir. Bu tavrıyla, sözde, Filistinliler üzerinden, güya vicdanların sesi oldu. Hâlbuki bizler, İstiklal Savaşı'mızla çoktan mazlumların hamisi, vicdanların sesi olmuştuk bile. Kısacası beyler, karpuzunuz kabak çıktı, anlaşılıyor, anlaşılacak.

Meselemiz şu: Türk milleti bütün bu gerçekleri anladığı zaman karşımıza nasıl bir hasar raporu çıkacak? Uğradığımız felaketlerin faturaları nereye varacak? Evimize kimler hacze gelecek? Dedelerimizin büyük fedakârlıklarla bize bıraktığı bu topraklarda kırılan haysiyetimiz ve gururumuz nasıl onarılacak? Hepimizi yutacak olan bu tehlikeye dikkat çekiyor, değerli AKP milletvekillerini zulme giden yolları döşememeye davet ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.