| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ROMANYA HÜKÜMETİ ARASINDA DENİZCİLİK ANLAŞMASININ İMZALANMASI HAKKINDA ( S.S.,41) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 16.11.2011 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 41 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu teknik sözleşmelerde zaman zaman hep deriz: "Bürokratlar bunları hazırlıyor." ama meraklısı, şöyle bir içeriğine baktığı zaman, içinde, teknik olarak gözden kaçan çok ciddi hatalar olduğunu da görebiliyor.
Tabii, Romanya'nın Türkiye açısından önemi üzerinde fazla durmak istemiyorum. Osmanlı döneminde uzun yıllar birlikte yaşanılan bir ortak yaşamdan, 1877'lerde bağımsız bir devlete, 47'de de cumhuriyete evrilmenin ötesinde, şu an, 15 bin, Türkiye'deki şirketin çalıştığı bir Romanya'yla karşı karşıyayız ve Karadeniz'den, Tuna deltasından ulaşımın yapıldığı, devasa bir ulaşımın yapıldığı ve Boğazlardan geçişin, gidip gelişin olduğu bir Romanya söz konusu.
Petrol haritalarında Azerbaycan'dan, Azerbaycan havzasından paralel olarak Bulgaristan, Romanya'ya kadar bir petrol havzası olayından bahsediyor haritalar. Ki bu, Osmanlı döneminde, Sultan Abdülhamit dönemindeki haritalarda da şimdi yapılan uydu tarama haritalarında da çok ciddi bir, doğal gaz, petrol -denizaltı ve karasal olarak- bulunduğunun tespiti var.
Şimdi, buradan baktığımız zaman, Tuna Nehri gibi ulaşım deltasından birçok ülkeden gelen gemilerin Türkiye'ye giriş yaptığı görülür ve bir kanal gibidir genellikle bu gemi seyri yapılan yer ve Türkiye'den geçişleri sağlanır.
Şimdi, burada denizcilikle ilgili bir sözleşme yapıldığı zaman şuna bakıyoruz: Tabii ki birçok ilişkimiz var Romanya'yla. Ticaretin geliştirilmesi, doğru. Adam, gemi adamı belgeleri, gemi sicili konusu -o teknik bir konu- doğru. Çevrenin korunması, doğru. Uluslararası platformlarda iş birliği, doğru. Gemi inşa, bakım, onarım ve diğer alanlarda iş birliği sağlanması. Şimdi, burada, bunu okuduktan sonra, eğer -bütün milletvekili arkadaşların önüne geliyor bunlar, ofislerine- şöyle bir çevirip hemen maddelerine baksalar şöyle bir şeyle karşılaşırlar; şimdi, bu sözleşme neyi kapsamıyor arkadaşlar, bunu size okuyayım: Savaş gemileri ve askerî amaçlı kullanılan yardımcı gemileri, balıkçı gemilerini, hidrografik, oşinografik ve bilimsel araştırma yapan gemileri, münhasıran idari ve devlet hizmeti veren gemileri, tehlikeli atık taşıyan gemileri, nükleer gemileri, ticaretle ilişkisi olmayan eğlence gemilerini, ticari amaçlar dışında kullanılan gemileri. Peki, ne giriyor şimdi bunun kapsamına bir değerlendirme yaparsak arkadaşlar? Mavnalarla şilepler kaldı geriye değil mi? Bu nasıl deniz ticaret anlaşması şimdi söyler misiniz? Mavnayla şilep için bu kadar sözleşme yapmaya gerek var mı Sayın Komisyon Başkanı? Ne kaldı geriye? Mavnaları bir römork çekiyor, zaten gerek de yok. Tuna deltasından gelen gemiler bir kanalla, motoru durduruyorlar akıyorlar, doğru İstanbul'a geliyorlar, o kadar rahat. Şimdi, şilepler de geliyor. Şimdi, Romanya'dan çıktı Tuna deltasından geldi gemi, Beğendik'te balıkçı barınağı var gemi sığmaz, İğneada Limanı'na hiç sığmaz açıklarında durur fırtına olunca, Kıyıköy'de zaten hiç duramaz, Karaburun'da da duramaz, boğaza geldiği zaman da Fener Limanı var, orada da durma imkânı yok, açıklarda duruyor, kala kala Marmara'da durabileceği bir alanı var.
Şimdi, buradaki sözleşmede, bu sözleşmede bu kadar unsuru siz kapsam dışı bıraktığınız zaman geriye ne kalıyor? Hakikaten kimin şilebi var -şimdi merak etmeye başladım- kimin mavnası var? Çünkü bunca büyük gemiyi kapsamıyorsa bu sözleşme burada bir sorun var.
Şimdi, bir şey daha: "Gemi" derken tanımlanıyor "Gemi siciline kaydedilmiş, devlet mevzuatına uygun gemi bayrağı taşıyan?" Bu da çok enteresan bir olay; Romanya'daki sicil ile Türkiye'deki sicilin yanında Romanya ve Türkiye gemilerinin çoğunun da başka sicillere bağlı olduğunu biliyor muyuz? Örneğin Malta'ya bağlı olduğunu. Şimdi, enteresan bir durumla daha karşı karşıyayız. Tamam, buradan elimizi kaldırır, oyumuzu veririz.
Şimdi burada ilginç bir noktaya daha değinmek istiyorum. Burada özellikle Romanya, Tuna Deltası'nın kirlenmesini, çevre yapısını kapsam dışı bırakmış, tekeline almış. Peki, Tuna'dan gelen gemilerin getirdikleri atıklar, kurşun, kirlilik nereye akıyor? Karadeniz'e. Karadeniz kime komşu? Bulgaristan ve Türkiye'ye komşu. Tuna Deltası'ndan akan bu ticari gemilerle gelen, tamam Romanya'da denetleniyor ama hangi deltadan dışarı veriliyor? Tuna Nehri'nden veriliyor. Ee, demek burada da Romanya'nın yetkisi ilginç bir şekilde korunuyor.
Yine buradan Türkiye'nin çıkaracağı bir derse değinmek istiyorum. Sene 1993 Romanya'ya gitmiştim, o zaman daha yeni Çavuşesku olayları yaşanmış, Romanya'da bir rejim dönüşümü var. O tarihlerde gittiğim, gördüğüm Romanya ile şu an Avrupa Birliği üyesi olan Romanya'dan bahsediyoruz. Son on beş sene? Avrupa Birliğinin ilk on beş ülkesi Gümrük Birliğine dâhil oldukları için Türkiye ile bir problem yok, çünkü Türkiye de o zaman 1995'te Gümrük Birliğine üye olmuştu. Ama bu son on ülke, Avrupa Birliğine üye olduktan sonra Gümrük Birliği sürecine girdiler. Şimdi, Türkiye ufak ufak problemler yaşıyor. Bu sözleşme bu problemleri aşıyor mu? Aşmıyor arkadaşlar. Yani Türkiye'nin on binin üstünde şirketi Romanya'dadır. Romanya'daki bu şirketlerimizin gemilerle diyelim ki taşımacılık yaptığını, iş yaptığını düşünün. Avrupa Birliği üyesi bir ülke karşınızdadır, çifte vergi vermeye başlarsınız. Buranın neresi, bu sözleşmelerin, sizin işinize yarayacak? Bu da ciddi bir problem olarak karşınızda duruyor.
Fakat buna rağmen, benim, Romanya'nın, bu geri kalmışlık sürecinden ve gerçekten o yoksul hâlinden Avrupa Birliği sürecine girdikten sonra hızla yaptığı ekonomik kalkınmadan sonra takdir ettiğim bir yanı var. Bu yazılım programları konusunda sıçrama yapan bir ülke ve 1 milyar euronun üzerinde yazılım programlarına sahip olan bu ülkeyle keşke yazılım alanında bir sözleşmemiz olsaydı. Biliyorsunuz, dünyada Hindistan, sonra İrlanda yazılım programları konusunda, yazılım endüstrisi konusunda son derece gelişmiş ülkeler. Ben mesela Romanya'nın katma değer konusunda bu kadar başarılı olduğunu bu alanda, bu sözleşme nedeniyle araştırma yaptıktan sonra öğrendim ve şaşırdım gerçekten, muhteşem bir şey. Yani Türkiye'de bunlar yapılamıyor mu? Yani yapılabiliyorsa karşılıklı ticari sözleşme kapsamında gemi ticareti için de, yani "gemiciliğin yazılımı" denen olay balıkçı gemilerinden koruma gemilerine, her alana o yazılım endüstrisi niye bu sözleşmelerin içinde yok? Bunu da anlamış değilim doğrusunu isterseniz.
Sayın Bakanımız Müsteşardı, Denizcilik Müsteşarıydı öncesi, gerçi bu konuları bilir fakat Millî Savunma Bakanlığı? Tabii bu yeni bir sözleşme imzası, yenilenmiş bir sözleşme. Burada, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi durumunda 80 civarında parlamenteri olacak, değil mi Sayın Başkanım?
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - 90.
HASİP KAPLAN (Devamla) - 90 mı? 90?
Arkadaşlar, 90 parlamenter ne demek biliyor musunuz? Demin Avrupa Birliği bütçesi görüşülüyordu. Egemen Bağış oradaydı. Gittim, biraz dinledim, biraz da takıldım Sayın Bağış'a. "Durumlar nasıl?" "İyidir." "Putin `İmza tamam, benim için problem yok.' diyor." dedim. Yani bu iş olsa, bir de 90 parlamenterimiz Avrupa Parlamentosunda olsa? 90 parlamenteri Türkiye'de seçtiğimizi düşünün. Romanya'nın 30 parlamenteri var. 30 parlamenter o, 90 Türkiye'den gidecek.
Avrupa Parlamentosunun filleri olarak tabir edilen Fransa, Almanya, birkaç ülke var ve Türkiye'nin parlamenter sayısı onlardan fazla olacak. Türkiye'nin Kafkaslar blokundaki ilişkilerinin iyi geliştirilmesiyle böyle bir olayı bağladığınız zaman, bir de özellikle Ermenistan, Azerbaycan, Türki cumhuriyetlerin de bu Avrupa Birliği sürecine üyelik için çalışmalarının devam ettiğini? Gerçi onları yakın bir zamanda görmemekle birlikte? Yakın planda Türkiye'yle yarışan ülkeler de var. Bunu iki noktada değerlendirmek lazım. Avrupa Birliğinin ekonomi politikalarıyla -küresel kriz sonrası seyriyle bu sözleşmelerin hepsi ekonomik politika- yeni süreci denk düşürmek lazım. Denk düşürmediğiniz zaman, imzalarsınız, iş yaptım zannedersiniz, aleyhinize döner ve burada yaptığınız sözleşmeler, sigorta alanından birçok yatırım alanına sadece üç beş kişiye veya şirkete yarayan birer sözleşme durumuna geçer.
Doğrusu ben burada şaşkınım. Son derece eksik bulduğum? Her tarafı -üç tarafı- denizlerle çevrili Türkiye'nin Marmara'sı ve? Dünyada ender bir şekilde deniz sahasına sahip olan Türkiye'nin yine bir deniz sahil şeridi olan Romanya'yla bunu imzalarken burada sadece Romanya'nın işine yarayan nüvelerin öne çıkarılması beni düşündürüyor. Yani ne kazanacağız buradan? Gerçekten, boğazdan geçen otuz tane Romanya bandıralı bayrak taşıyan gemiyle ticaret yaptığınız zaman, bunca saydığımız gemi bunun dışında kaldıktan sonra ne işe yarayacak? Koskoca balıkçı gemilerini kapsamıyor. Balıkçılar, o devasa büyük balıkçı gemileri ticaret alanına girmiyor mu? Nükleer araştırma yapanlar girmiyor mu? Petrol araması yapacak sismik gemiler girmiyor mu? Türkiye Sinop'ta sismik araştırma biliyorsunuz Brezilya'dan gelen büyük bir platformla. Yine Bulgaristan'ın Kırklareli sınırlarında biliyorsunuz senelerdir, birkaç senedir süren petrol aramaları var.
Peki, petrol hukukumuz çıktığı zaman ne olacak? Yani bunu da anlamış değiliz, NABUCCO'yu da anlamış değiliz arkadaşlar. NABUCCO enerji hatlarının geçişi hem Rusya'dan hem Azerbaycan'dan. Yine Romanya üzeri öngörülüyor. Bu da yok bu sözleşmede. Peki, borularla götürdük, NABUCCO Romanya üzeri Avrupa'ya gitti. Bu da yok sözleşmede. Biz ne ticareti yapıyoruz. Şimdi, orada nükleer santralleri zenginleştirip fazla elektrik satıyor Romanya, Türkiye de deniz altından kabloyla bu elektriği Türkiye'ye taşıma gayreti içinde şu an. Bunun için de bu sözleşmeye gerek yok. Yani bu kablo deniz altından döşenecek, bunun için buna bir gerek var mı? Yani sanıyorum, burada Dışişleri Komisyonu ile asıl ekonomiyi ilgilendiren ihtisas komisyonu arasında bir kopukluk var arkadaşlar. Niye burada enerji ihtisas komisyonunu atlamışsınız, görüşünü almamışsınız, Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmemiş, onun düşüncesi alınmamış? Yani bunlar hakikaten niye atlanmış? Bunu düşündüğümüz zaman şöyle bir durum belki zor gelebilir: Yani çabuk sözleşme, çabuk yasa çıkarma mantığıdır, yani "Bunlara gidersek takılır." eksiklikler? "Yok, bunlar bürokratik iştir, arkadaşlar, teknik iştir, biliyorsunuz, yani lüzumlu mevzuattır." deyip geçersek vallahi doğru bir şey yapmış olmayız. Bu "lüzumludur" dediğimiz bürokratik mevzuatların bazı vakalarda öyle önünüze çıktığını görürsünüz Çernobil faciasından sonra başınıza iş gelince. Niye? Şimdi, tekrar döneceğim ve sözlerimi bitireceğim.
Bu anlaşma, arkadaşlar, tehlikeli atık taşıyan gemileri kapsamıyor. Ne diyelim? "İsteyen Karadeniz'e atığını atabilir." öyle mi diyelim? Bakın, ticari amaçlar dışında kullanılan gemileri kapsamıyor. Hangi gemileri kastediyoruz? Karadeniz'de gemilerin bazılarında balık üretimi yapılıyor, biliyoruz, devasa bilmem kaç yüz tonluk gemiler var, farklı üretim için kullanılan var ve en önemlisi savaş gemileri, askerî amaçla kullanılan yardımcı gemiler, devletin idari ve devlet hizmeti gemileri ve SOS veren nükleer gemileri kapsamıyor bu sözleşme, nükleer gemileri de kapsamıyor. Yani nükleer çalışma yapan bir gemi Köstence'den veya deltasından Tuna'nın gelebilir, boğazdan geçebilir, gidebilir ve bu ticari bir gemi olarak adlandırılmıyor. Artık, nükleer santralleri gemilerde taşıyabilen ülkeler olduğunu biliyoruz.
Bu yönleriyle bu sözleşmelerin biraz daha titizlik gerektirdiğini, daha incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani "Yetmez ama evet." de diyecek hâlimiz yok. Oylarınız yetiyor, sizler çıkarın, sorumluluğuna katlanın. Onu değiştirmek sonra o kadar kolay olmuyor. Hakikaten bu tür uluslararası sözleşmeler onaya, kabule gidiyor, depo ediliyor ve belli bir sıkıntısı var dış ilişkiler ve diplomasi açısından. Ama kime yarıyor, vallahi Komisyon Başkanım biliyorsunuz. Kimlerin gemileri var, gemicikleri var?
Allah selamet versin, hepinize kolay gelsin.