GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:131
Tarih:03.07.2012

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözüme başlamadan önce kandilinizi ben de kutluyorum ve özellikle Atletizm Millî Takımımızı başarılarından dolayı kutluyorum; özellikle de kadın sporcularımızın başarıları, madalyaları gururlandırdı.

Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı torba kanunun 1'inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, torba yasalarla, iyi hazırlanmadan, iyi düşünülmeden apar topar çıkan yasalardan kimseye hayır gelmez, sorun çözülmez, hüzün getirir, üzüntü getirir. Sözün kısası, bohçacı kadının bohçasında ne varsa torba yasalarda da daha kötüleri var.

Bir "sezaryen" dedik, "hekim" dedik, maalesef, hırsızın hiç kabahati yok, hep ev sahibinin suçu var. Dolayısıyla ev sahibi olarak Sağlık Bakanlığının, sağlık sisteminin hiç kabahati yok mu? Özellikle Sağlık Bakanlığının ve sağlık sisteminin de iğneyi önce kendisine batırması gerektiğini düşünüyorum.

Sezaryen, oldukça güvenli bir operasyon şeklidir, doğum şeklidir. Royal College of Obstetricians and Gynaecologists'in 2011 yılında yayımladığı bu kitapta sezaryenin oldukça güvenli ve özellikle de planlandığı takdirde güvenli bir doğum yöntemi olduğu yazmaktadır. Dolayısıyla günümüzde, gelişen teknoloji sonrası sezaryenin bademcik ameliyatlarından daha güvenli olduğunu görüyoruz ama Sayın Bakan ve Başbakan ve buraya çıkan diğer hatipler sezaryenin ağır bir ameliyat olduğunu, kadınlar için tehlikeli olduğunu söylediler.

Ben kadın doğum uzmanıyım, 20 bine yakın doğum yaptırdım sayın arkadaşlar. Bunların yaklaşık 16 bini falan normal doğumdur. Eğer sağlıklı bir doğum olamıyorsa illa normal doğumda ısrar etmemek lazım çünkü en büyük komplikasyonlar forsepslerde veya tam değerlendirilemeyen doğumlarda oluşur. Türkiye'de sezaryen oranlarının arttığını gerçekten ben de kabul ediyorum ama burada ne hekim ne de sezaryenin kendisi suçludur. Özellikle 2003 yılında yüzde 21 olan oran 2011'de yüzde 48'lere çıkmışsa burada sistemin de kendisini sorgulamasında büyük yarar var diye düşünüyorum.

Dolayısıyla, Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla literatüre geçtiğini övünerek bizlere gösteriyor Sayın Bakan, sağlıktaki dönüşümü. Asıl bundan sonra dünya literatürüne geçeceğine inanıyorum.

Bilimsel tıbbın kurucusu olarak kabul edilen Hipokrat'tan bu yana ve dünya parlamentolarında ilk defa sezaryenin bu şekilde konuşulduğunu ve endikasyonların kanunla belirlendiğini görüyoruz. Bunu kısa sürede ortadan kaldırmamız, hatta geri çekmemiz gerekiyor.

Bu yasanın endikasyonlarına baktığımız zaman Sayın Bakanın kadın doğum stajından hep kaytarmış olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla büyük bir ihtimalle torpille geçtiğinin sonucuna varabiliyoruz, Sayın Komisyon Başkanının da aynı şekilde.

Bu endikasyonlarda, kalp hastalıklarında normal doğumun tercih edilmesi gerekirken burada sezaryen olarak gösteriliyor yani yıllardan beri ebelerin okuduğu bu endikasyonların burada kanun gerekçeleri olarak gösterilmesi ilginç bir durum. Dolayısıyla, hastanın psikolojisi ve sosyal durumu hiç dikkate alınmamış. Vajinismus dediğimiz bir durum var. Özellikle hasta, ayaklarını kitler ve sezaryene değil; bir tuşeye, bir muayeneye bile izin vermez. Amerika'da ve dolayısıyla bizim..

Özellikle de bu sezaryen konusu da bu kadar siyasetin işi değildir diye düşünüyorum ve bu yasanın çekilmesi gerektiğini öneriyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.