| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 131 |
| Tarih: | 03.07.2012 |
CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) - Günaydın arkadaşlar, tekrar merhaba.
Tabii ki bu saatlerde artık sabah oldu, birçok kimse uyandı ama sabaha doğru en çok fırıncılar ayakta olur, doğumcular ayakta olur genel olarak ya da uzak yerdeki işine giden insanlar.
Yorucu ve yoğun bir süreç geçirdik.
BAŞKAN - Sayın Demir, bir de milletvekilleri ayakta olur bu saatte.
Buyurun.
NURETTİN DEMİR (Devamla) - Evet, bir de milletvekilleri bu saatte ayakta olur. Sayın Başkan, doğru söylüyorsunuz. Uyanık olanlar tabii. Uyuyanlar da var ama olacak o kadar.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanım; ben, burada Adapazarı'nda geçtiğimiz ay yaşanan bir olay anlatmak istiyorum. Ayşe Tahmaz. Ayşe Tahmaz bir işçi eşi. Kırk üç saat travay çekiyor, yani bizim iki gündür çalıştığımızı hesaba katarsanız, kırk üç saat sancı çekiyor ve kırk üç saat sonra ebeler karnına bastırıyorlar ve zorla doğurtuyorlar. Çenesi kırılıyor, çenesi ikiye ayrılıyor ve yüzde 70 beyin oksijensiz kalıyor, çocuk -sakat şu anda- kuvözde kalıyor bir iki ay ve aileye veriliyor ve maalesef bebek sakat. Aile üzgün ve baba doktora gittiği zaman, başhekime gittiği zaman da başhekim ve o doktor, sorumlu olan grup "Bize yasayla gel, ne yapalım, böyle istiyorlar." deyip bu işi üstünden salıveriyor. Tabii ki önemli olan, sağlıklı nesli yakalamak, sağlıklı insanları mutlu etmektir. Acaba, bu bebeğin bakımını Sağlık Bakanının ya da Başbakanın üstüne alıp almayacağını merak ediyorum. Tabii ki bu çok önemli bir konu. Gerçekten, aldığımız karar ne kadar bizleri mutlu edecek, toplumumuzu, insanlarımızı mutlu edecek, çok merak ediyorum.
Özellikle, bu sezaryen konusuna bir daha döndüğüm için dönmekte zorlandığım bir konu var. Bu hekimleri normal doğum yapma konusunda kollayacağını söylediği, "Gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen doğumu takiben anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekim sorumlu tutulamaz." Kısmı, sezaryen ilk kez uygulanmaya başladığında bu fıkra konsa belki kabul edilebilir ama bırakın 20'nci yüzyılı, 21'inci yüzyılda bu yasa deve kuşu gibi bir şey oldu. Kanun teklifinde bu madde hekimleri koruyucu bir maddeymiş gibi gösterilmekte ancak hekimleri korumamaktadır saygıdeğer milletvekilleri. Siz, hukukta sorumsuzluğu öncelikle yasal düzenleme ile gideremezsiniz, hukukta böyle bir durum yok. Belki Cumhurbaşkanına bazı konularda böyle bir ayrıcalık tanınabilir.
Anne isteğiyle sezaryen ve hastaların sezaryen tercihi kamuoyunda yeteri kadar tartışılmadan hekimlerin karar verme ve hastayı değerlendirme yetkisi yok sayılarak kanunla önlenmeye çalışılmaktadır. Anne, yeterli aydınlatma yapılmamasına rağmen, kendi özgür isteğiyle sezaryen tercih edebilmektedir. Anne istemiş, sezaryenin tıbbi bir endikasyon olmadığı savıyla ötelenerek anneyi istemediği bir tıbbi müdahaleye nesne yapmak, hele hele bu nedenle istemi yerine getiren hekime hukuki sorumluluk yüklemek gerek tıp etiği ilkeleri gerekse çağdaş hukuk kuralları açısından kabul edilemez. Kanun teklifinin, tıbbi endikasyona dayalı sezaryende gerek sezaryenin uygulanmasında ve gerekse istenmeyen bir sonucun meydana gelmesi hâlinde medikal malpraktis açısından hekimin ceza hukuku, tazminat hukuk ve idare hukuku yönünden sorumluluğu ile ilgili bir yenilik getirmediği, sadece malumun ilamı olduğu görülmektedir. Eğer bu konuda gerçek bir katkı yapılması düşünülüyorsa malpraktis cezalarında, tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kurumsal sorumluluk ve ödeme gündeme getirilmelidir ve mesleki dokunulmazlığın önünün açılması gibi düzenlemeler tartışılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada sağlık çalışanlarının? Özellikle önemli kararlar alıyoruz fakat hâlen sağlık personelinin bir meslek oda kanunu bile yok. 2/438 ve mart ayında sağlık personeli meslek oda kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tarafımdan sunulmuş olmasına rağmen, hâlen komisyonda beklemektedir. Bu kanun teklifini Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın Erdöl ile görüştüğümüz hâlde, hâlen bir yanıt alamadık. Bence bu meslek oda kanunu bugün ele alınan konulardan daha önemlidir ya da en azından onlar kadar önemlidir. Darbe ürünü olarak kabul edilen 1982 Anayasası'na göre "Tanımlanmış mesleklerin meslek odası kurulması zorunludur." denirken, hâlen on yıldır tabip dışı sağlık mesleklerinin meslek oda kanunu tarafınızdan çıkarılmamıştır. Ters açıdan bakıldığında, 1982 Anayasası size göre daha adil durmaktadır. Siz, sivil örgütlerin olmasını istemiyorsunuz ve eleştirilmeyi asla kabul etmiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Akdağ'ın yanıtlaması için, yine mart ayında, hemşirelerin görevleri dışında çalıştırılmalarına, sağlık sektöründe çalışan personelin niteliğine ilişkin; yine nisan ayında, laboratuvarda çalışan sağlık personelinin çalışma şartlarına ve aile hekimliği uygulamasına dair sorularıma bugüne kadar yanıt alamadım. Mayıs ayında, sağlık hizmetlerinde çalışanların mesai saatlerine ilişkin olarak; yine mayıs ayında, sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirlerinde yapılan kesintilere ilişkin yazılı soru önergelerime Bakan Akdağ cevap vermemiştir. Böylece, aslında sağlık personelini düşünmediğini, sadece neoliberal ekonomilere hizmet ettiğini bir kez daha göstermiştir. Toplumda tartışılmadan, aceleyle çıkarılmaya çalışılan yasa taslağının hazırlanmasında gerekli özenin gösterilmediği ortadadır.
Sayın milletvekilleri, her tür konu bu torba taslağın içine sinsice sıkıştırılmıştır. Örneğin 8'inci, 9'uncu madderde tütün ve tütün ürünleriyle ilgili konu, tömbeki konusu, gerek nargile konuları getirilmiştir. Bu konuyu biz de destekliyoruz. Türkiye'deki özellikle iktidarın "Dumansız Türkiye" çalışmalarını ben de takdir ediyorum. Ancak, tabii ki, dumansız Türkiye oluştururken, biber gazıyla yoğunlaşan bir Türkiye'nin de altını çizmek istiyorum burada.
Özellikle, gezdiğim ve dolaştığım Türkiye'de, Viranşehir, Göcek, Milas, Fethiye gibi yerlerde köylere kadar inen ve dokuz on yaşlarına kadar inen uyuşturucu belasının çok daha önemli olduğunu ve bunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini, tuz politikalarında, obezite politikalarında gösterdiğimiz çabaların, gerek tütünde gösterdiğimiz çabaların özellikle uyuşturucu ve madde bağımlılığında da gösterilmesi gerektiğini bekliyoruz Sağlık Bakanlığından.
Ebelik ve hemşirelik konusunda, özellikle mesleklerin birbirine girecek şekilde çatıştırılması doğru olmamaktadır. Bu konuda da yine hemşireliğin üzerine ebelik, yenidoğan, ameliyathane ya da yoğun bakım hemşirelik konularının eklenerek eğitimlerinin tekrar düzenlenmesinin yararlı olacağı düşüncesindeyim.
2007 yılında -sayısal üstünlüğünüzü kullanarak- Hemşirelik Kanunu'nda ciddi bir düzenleme yapılmıştı ve o zaman ebelere hemşirelik konusunda bir fırsat tanınmıştı. Tekrar getirilmesinde mutlaka Bakanlığın önemli gereksinimleri vardır ama dediğim gibi, hemşirelik ve ebelik konusunda Türkiye'nin önümüzdeki dönemde oldukça yoğun çalışması gerekiyor.
11'inci maddedeki aile hekimliğiyle ilgili arkadaşlarımız yeterince konuştular ve bu konuda, sanıyorum, yoğun çalışmalar gerekecek diye düşünüyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının bugüne kadar aldatmacalarla halkımızın gözünü boyadığı sağlık politikaları, yine içine düşeceği kuyunun nedenlerinden biri olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyor, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, iyi tatiller diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.