GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:131
Tarih:03.07.2012

ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle günaydın diyerek ve kandilinizi kutlayarak başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün Tokat'tan bir beyin cerrahi uzmanı arkadaşım beni aradı, şu anda Tokat'ta hizmet veren tek beyin cerrahisi uzmanı. Hatırlayacaksınız, daha çok yakın bir zamanda bizim bir hekim arkadaşımız katledildi ve Sayın Bakan bu Mecliste dedi ki: "Bundan sonra sağlık personeline kaldırılan el bana kaldırılmıştır." Bütün samimiyetimle söyleyeyim ki bir hekim olarak Sayın Bakanın bu söylemini çok takdir ettim ve umutlandım fakat bu söylemden sonra gelişen olaylar -gerçekten büyük bir samimiyetle söylüyorum, Sayın Bakanın da alınganlık göstermemesini rica ederek söylüyorum çünkü daha kibar bir kelime bulamadım, kesinlikle de saygısızlık etmek gibi bir niyetim yok- fakat bu süreçten sonra gelişen olaylar bende Sayın Bakanın mazohist olabileceği endişesini uyandırdı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, Hatibi uyarır mısınız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan? Nedir bu ya, ne oluyor?

BAŞKAN - Söz vereceğim Sayın Bakanım.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Sayın Bakanım? Sayın Bakanım? Bakın, bütün samimiyetimle söylüyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ne oluyor? Ne samimiyeti canım!

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Saygısızlık etmek amacıyla söylemediğimi söyledim Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Böyle saçmalık mı olur! Türkçe konuşuyorsunuz.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Sayın Bakan, ben Türkçe konuşuyorum, evet.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Mazohistin ne anlama geldiğini biliyorsunuz o zaman.

BAŞKAN - Ama buna hakkınız yok Sayın Milletvekili.

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Bakın, Sayın Başkan, tekrar söylüyorum?

BAŞKAN - Lütfen Sayın Düzgün?

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sözünü geri alacaksın.

Neyse siz konuşun. Ben size cevabınızı veririm, biraz sonra.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Lütfen özür diler misin. Özür dile, özür dile! Sözünü geri al!

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Bana el, kol işareti yapma. Ben ne söylediğimi biliyorum.

Sayın Bakanım, bakın, bütün samimiyetimle söylüyorum?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Bütün samimiyetinle ne söylüyorsun?

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Başlamadan söyledim, "Bunun bir saygısızlık ve hakaret olarak algılanmamasını rica ediyorum." dedim.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sana yakışmadı.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen geri al sözünü, geri al!

ORHAN DÜZGÜN (Devamla) - Sayın Bakanım, eğer hakaret olarak algıladıysanız özür diliyorum ve sözümü geri alıyorum. Öyle bir maksatla söylemedim.

Kastetmek istediğim şey bu değil. Bu ülkede insanlar görevlerini yaparken dövülüyorlar. Daha bir ay önce Tokat'ta bir başka beyin cerrahının hem burnu hem kolu kırıldı; bunu anlatmaya çalışıyorum. Yoksa benim Sayın Bakana hakaret etmek gibi bir niyetim yok, bunu açıkça söyledim.

Evet, değerli arkadaşlarım, bu ülkede bu hizmeti yürütmeye çalışan insanlar yoğun bir baskı altındalar. Bu insanların özlük haklarıyla ilgili çok ciddi sıkıntıları var. Sayın Bakanın sağlık hizmetiyle ilgili başarılı çalışmaları olduğunu biliyorum, takdir ediyorum ama bu ülkede sağlıkla ilgili hâlâ çok ciddi problemler var. Biz bunları söylemek zorundayız, anlatmak zorundayız ve sizler de bunu değerlendirmek zorundasınız.

Değerli arkadaşlarım, gene Sayın Bakan buna kızabilir belki ama kendi cümleleriyle söyleyeceğim, bu kürsüden söylediği bir şey var, dedi ki "Mecburi hizmet insanın insana zulmüdür." Bunu söyledikten sonra da mecburi hizmeti kaldırdı Sayın Bakan fakat o gün sadece tıp fakültesini bitirdiğinizde olan mecburi hizmet bugün ihtisas yaptığınızda da yapılıyor, yan dal ihtisası yaptığınızda da yapılıyor ve bu insanlara bunun karşılığında hiçbir şey verilmiyor. Üstüne üstlük, bu insanların o gün en azından eşleri yanlarına tayin ediliyordu, bugün buna da bir sürü kurallar konularak bu ailelerin tamamı parçalandı. Sayın Bakanın bu konuda hassasiyet göstereceğini düşünüyorum.

Yine ben Sayın Bakana bir soru önergesi gönderdim, dedim ki "Sayın Bakanım, siz yirmi dört saatlik çalışmadan sonra hekimlerin mesai yapmasını doğru buluyor musunuz? Böyle bir uygulamanız var mı?" Henüz bugüne kadar bir cevap alamadım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bu gece sabaha kadar çalıştık. Kendinizi bir hekimin yerine koyun. Şimdi, bu saatte polikliniğe gideceksiniz, hastaları muayene edeceksiniz ve akşama kadar da hizmet vereceksiniz. Böyle bir şeyi yapabilir misiniz? Ya da yapabilirseniz ne kadar sağlıklı yapabilirsiniz? Ne kadar süreyle yapabilirsiniz? Ben gene Sayın Bakandan rica ediyorum ki lütfen, hekimleri artık nöbet ertesi çalıştırmaktan vazgeçin. Biz bunu söylüyoruz ama bakın, burada konuştuğumuz yasada diyoruz ki "Aile hekimleri de nöbet tutsunlar." Şimdi, aile hekimi belli bir kitleye bakıyor, nöbet tuttuktan sonra izin kullanma gibi bir şansı yok, akşam nöbet tutacak, akşama kadar tekrar devam edecek görevine.

Ben bu konuyla ilgili görüşlerimi aktaracağım tekrar arkadaşlar. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.  (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.