GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ROMANYA HÜKÜMETİ ARASINDA DENİZCİLİK ANLAŞMASININ İMZALANMASI HAKKINDA ( S.S.,41)
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:16.11.2011

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, denizcilik sektörü ülkelerin dünyaya açılımını ve entegrasyonunu sağlayan en önemli sektörlerden biridir. Bu açılım ve entegrasyon ne derecede güçlü olursa ülkelerin ekonomik gücü de o derece yüksek olmaktadır. Türkiye, denizcilik sektörü açısından jeopolitik ve jeostratejik bir öneme sahiptir. Dünyada değişen ekonomik şartlar, siyasi olaylar ve teknolojik gelişmelere paralel olarak deniz taşımacılığı dökme taşımacılıktan konteyner ve Ro-Ro taşımacılığına doğru kaymıştır. Ancak bu gelişmelerde, coğrafi konumu Asya ile Avrupa arasında bir köprü durumunda olmasına rağmen, Türkiye oldukça geride kalmıştır. Türk deniz ticaret filomuz taşıma taleplerini karşılayabilecek seviyede değildir. Denizcilik faaliyetlerinin önemli bir bölümünü teşkil eden Türk gemi ve inşa sanayisi uzun vadeli ve istikrarlı, bağımsız bir gelişme politikasına sahip değildir ve yeterince teşvik görmemektedir.

Ülkemizin uluslararası deniz ulaşım yollarının kavşağında bulunduğunu hepimiz biliyoruz ancak bu jeostratejik ve coğrafi konumuna rağmen, 8.333 kilometre kıyısı bulunmasına rağmen, dünya ticaretinde hak ettiği yeri ülkemiz maalesef alamamıştır. Bu nedenle, Türkiye'yi doğu-batı, kuzey-güney ulaşım koridorunda transit uğrağı konumuna getirmek için Türk deniz ticaret filosunun nicel ve nitel olarak taşıma talepleriyle uyumlu, dünya standartlarına ve teknolojik gelişmelere uygun bir yapıya kavuşturulması önem arz etmektedir.

Sayın milletvekilleri, ülkeler arasında yapılan anlaşmaların hangi alanla ilgili olursa olsun diğer alanlarda da o ülkelerin ilişkilerini olumlu yönde geliştirdiği bilinmektedir. O nedenle biz, Romanya ile Deniz Ticaret Anlaşması yapılmış olmasını bir bölge ülkesi olarak önemli görüyoruz.

Biliyorsunuz, AKP iktidara geldiği vakit, bölge ülkeleriyle ve komşu ülkelerle ilişkilere önem verdiğini belirtmiş ve bu konuda sıfır sorun politikası izleyeceğini deklare etmiştir. Ancak hepimiz biliyoruz ki ve son gelişmeler de gösteriyor ki, bu sıfır sorun politikası sorunlar yumağı hâline gelmiştir. Nasıl? İsterseniz sayın milletvekilleri, kısaca bir iki örnek vermek istiyorum.

Biraz evvel konuşan arkadaşlarımız, sayın milletvekilleri, grup sözcülerinin bir bölümü Libya'dan bahsettiler. Biliyorsunuz Libya, Türkiye ile ilişkileri fazla olan bir ülkeydi. Öyle fazlaydı ki, Kaddafi, Sayın Başbakanımıza İnsan Hakları Ödülü verdi, ilişkilerimiz o kadar ileriydi. Sonra, Libya'daki olaylar üzerine NATO'nun müdahalesi gündeme geldiği vakit Sayın Başbakanımız "NATO'nun orada ne işi var?" diye yüksek sesle görüşünü dile getirmişti. Ama sonra ne oldu? Hepimiz biliyoruz ki, denizden ablukaya bizim gemilerimiz iştirak etti ve sayın milletvekilleri, dünya literatürüne girmiş olan Türk usulü para taşımacılığıyla, biz, bir gruba 300 milyon dolar gönderdik ve bunun adı "Türk taşımacılığı" oldu.

Sonra ne oldu? Kaddafi hepinizin gördüğü şekilde ve zannediyorum gayriinsani bir şekilde hayatını kaybetti.

 Biz Kaddafi'yi savunuyoruz değiliz, kesinlikle. Biz, diktatörleri savunmayız ama ülkelerin diğer ülkelerle ilişkilerinde millî çıkarlarını göz önünde bulundurması gerektiğine inanırız. (CHP sıralarından alkışlar)

Daha sonra ne oldu? Suriye'yle ilişkilere bakalım: Suriye'yle ilişkilerimiz o kadar ileri dereceye vardırıldı ki ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptık. Başka ne yaptık? Beraber tatil yörelerine gittiler. Başka ne oldu? "Schengen yerine biz Şamgen'i kuruyoruz." dedi Sayın Başbakanımız ve kısa bir süre sonra, sanki o Suriye o Suriye değilmiş gibi, o Beşar Esad başka Beşar Esad'mış gibi, ilişkilerimiz bugünkü noktaya geldi. Savaş durumuna geldik. Ticaretimiz olumsuz etkilendi. O kadar olumsuz etkilendi ki komşu illerin esnafı feveran eder hâle geldi. İşte, Gaziantep'te, esnafın basına yansıyan görüşleri. Evet sayın milletvekilleri, şöyle diyor basın: "Gaziantep'in Laleli'si konumunda olan İnönü Caddesi'ndeki İran Pazarı'nda esnaf Suriye'nin ithalatı durdurma kararı ile yıkıldı. 6 aydan beri yaşanan sıkıntının son kararla doruğa çıktığını belirten esnaf, `Bu karar bizim kepenkleri kapatmamız anlamına geliyor.' şeklinde konuştular."

İşte, komşu ülkelerle yaratılan sorunların neticeleri bunlar ve şu soruyu hepimizin sorması lazım, aslında sayın milletvekilleri, bana göre, sizin de sormanız lazım: Beş altı ay içerisinde ne oldu? Suriye mi değişti, biz mi değiştik, Beşar Esad mı değişti? Beşar Esad önce çok demokrattı da sonra mı diktatör oldu? Bu soruyu niye kendimize sormuyoruz?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Beşar Esad da mı gömlek değiştirdi acaba?

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Şimdi, Suriye, bölgemizin önemli ülkelerinden birisi, gerek Orta Doğu politikasında ülkemizin komşusu olması nedeniyle gerekse bölgede önemli bir konuma sahip. Suriye egemen bir ülke, biz Suriye'nin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına önem veriyoruz. "Suriye'de sorun yoktur." demiyoruz ancak Suriye'de var olan sorunların Suriyeliler tarafından, Suriye halkı tarafından çözümlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Biz, başka ülkelerin iç işlerine karışmak gibi bir politikayı benimsemiyoruz. Sayın Başbakan, Suriye'deki sorunları bizim iç işlerimiz olarak görüyor. Bizim zaten kendimize yetecek kadar iç sorunumuz var, neden Suriye sorununu, Suriye meselesini iç politika meselesi hâline getirelim?

İngiltere'den gelen biri anlatıyordu, diyor ki: "Bir arabanın arkasında şu söz var: `Amerika'yı kızdırma, yoksa ülkenize demokrasi getirir.'" Değerli arkadaşlarım, işte bizim Suriye'yle ilgili geldiğimiz nokta burada.

Devam edelim, İsrail'le ilişkilerimize bakalım. İsrail'le görünürde çok? İsrail'e karşı sert politikalar izliyoruz ama bir yandan da füze kalkanını getiriyoruz, İsrail'i koruyacak şekilde Malatya'ya monte ediyoruz. Mavi Marmara gemisinde 9 yurttaşımız hunharca katledildi. Ne yaptık? Hani özür dileyeceklerdi, hani tazminat ödeyeceklerdi? Sesimiz çıkmadı.

Şimdi, Sayın Davutoğlu şöyle diyor: "Türkiye, Doğu Akdeniz'de seyrüsefer güvenliğini sağlamak için önlem alacaktır, gerekirse donanmasını gönderecek, uçaklarını kaldıracaktır." Peki, ne oldu? İşte hepiniz de biliyorsunuz ki İsrail dünyanın gözü önünde iki gemiyi durdurdu ve limanlarına çekti. Ne oldu arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başbakanımız Gazze'ye gidecekti. Neden gitmedi, ne oldu?

Değerli arkadaşlarım, işte bu soruları sizin sormanız gerekmektedir. Komşularımızla ilişkilerimiz, sözlerimin başında da söylediğim gibi, sıfır sorun noktasından sorunlar yumağına gelmiştir. İran'la ilişkilerimiz bozulmuştur. Azerbaycan'la ilişkilerimiz bozulmuştur, iki devlet tek millet olan Azerbaycan'la ilişkilerimiz bozulmuştur. Ve komşu ülkeler üzerindeki güvenimizi, maalesef, muhafaza edemedik. Türkiye çok önemli bir ülke, ben Sayın Bozkır'ın o konudaki görüşlerine katılıyorum, çok önemli ama AKP, maalesef, bu büyüklüğe uygun bir politika izleyememiştir. Sayın Bozkır'ın söyledikleri Türkiye güçlü?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Evet, güçlüdür; ama AKP döneminde askerlerimizin başına çuval geçirilmiştir, Gazze'ye müdahale meşru hâle getirilmiştir.

BAŞKAN - Sayın Serindağ, teşekkür ediyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)