GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:128
Tarih:30.06.2012

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 278 sıra sayılı Tasarı'nın birinci bölümünün 7'nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada getirilen bu düzenlemede, torba kanun niteliğindeki bu düzenlemede birkaç temel kanunda düzenlemeler yapıldığını, değişiklikler yapıldığını görüyoruz. Bu değişikliklerle ilgili değerlendirmelerimi, tespitlerimi ifade etmeden evvel, dün Yargıtay 11. Ceza Dairesinde tanık olduğumuz, gözlemlediğimiz bir tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dün, Yargıtay 11. Ceza Dairesinde, müştekisi Zahid Akman ve arkadaşlarının olduğu, şüphelisinin de, sanığının da Deniz Feneri yolsuzluğunu soruşturan 3 savcının olduğu, ibret verici, hukukumuz adına utanç verici bir davayı hep birlikte izledik, gözlemledik. Orada müşteki konumunda olanlar, zekât parasıyla yolsuzluk yaptıklarına dair ve devlet nüfuzuyla, Hükûmet nüfuzuyla himaye edildiklerine dair haklarında onlarca somut bulgular bulunan, dosyalar bulunan kişilerdi ve o kişiler, Hükûmet tarafından en üst düzeyde korunuyorlardı; kamu yönetiminde, RTÜK'lerde, üst kurullarda özel ve istisnai görevlere getiriliyorlardı. Aslında, bugün görüştüğümüz yargıya ilişkin sorunların özünü, orada ibret verici bir şekilde, ironik bir şekilde görüyorduk, gözlemliyorduk. Neydi o? Dokuz yılın sonunda, onuncu yılın içinde Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde yargının geldiği, getirildiği hazin tabloyu, dramatik tabloyu o yargılamada görüyorduk. Yolsuzluk yapanlar, yolsuzluk yaptıkları, haklarında hem de hayır paraları üzerinden zekât paraları üzerinden- yolsuzluk yaptıklarına dair dosyalar bulunan kişilerin müşteki olduğu, onları sorgulayan savcıların sanık olarak yargılandığı bir tablo. Bu, yargı mekanizmasının, adalet mekanizmasının bu siyasi iktidar döneminde geldiği tablodur, geldiği fotoğraftır, o fotoğrafın özüdür. Bunu yeri gelmişken ifade etmek gereğini duyuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla getirilen bu düzenlemelerin ortaya koyduğu ekonomik ve sosyal gerçekleri, aslında bu vesileyle bir kez daha özetlemek gerekiyor, bir kez daha değerlendirmek gerekiyor.

İcra iflasla ilgili bütün düzenlemelerde ortaya çıkan ortak özellik şu: Türkiye ekonomisinin küçüldüğünü, daraldığını, insanların gelirlerinin reel anlamda azaldığını görüyorsunuz. Temel harcamalarının, temel ihtiyaçlarının ve zatî eşyalarının haciz tazyiki ve tehdidi altında olduğunu ve bunun giderek daraldığı, böyle bir tabloyu görüyorsunuz.

Vatandaşın malı para etmiyor, mevcut malı para etmiyor. Taşınmazlar değerini kaybediyor; artık yüzde 60'larda bile taşınmazlar alıcı bulamıyor, bunun için bu oranı yüzde 50'lere düşürmek ihtiyacı doğuyor. Teraküm eden, biriken kayıt dışı sermaye ve kayıt dışı yapı, yüzde 60'larda bile taşınmaz almayı artık kârlı bir iş olarak görmüyor. Çaresiz ve mahkûm hâle gelen insanların malını ucuza kapatmak yolunu iktidar, eliyle sağlıyor, iktidar eliyle bu mekanizmanın oluşmasını sağlıyor. İktidar, haksız kazanç ilişkilerinin aracı hâline geliyor, kayıt dışılığı legal hâle getiriyor. Getirilen tasarı, aslında bu yönetim anlayışının aczini, bunu gösteren, bunu itiraf eden bir tablo niteliğindedir.

O sebeple şunu ilave etmek istiyorum, bu tasarının bir başka özelliği de şudur: Yolsuzluk üretenlerin ve ayrışma yaratanların adaleti tesis etmesi mümkün değildir, bu tasarı bir anlamda bunun bir itirafıdır değerli milletvekilleri.

Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kart.