| Konu: | 14-21 KASIM DÜNYA DİYABET HAFTASI?NA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 17.11.2011 |
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14-21 Kasım Dünya Diyabet Haftası nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sağlık planlamacıları, ilk kez dünya tarihinde bizden bir sonraki kuşağın, çocuklarımızın, torunlarımızın ömrünün önceki kuşaktan daha kısa olacağına dair hesaplar yapıyor. Nedeni açık. Yeni kuşak, ileri teknolojiyle sadece evde, kapalı ortamda, fast food ile besleniyor, spordan uzak, hareketsiz bir yaşam sürüyor.
Diyabet, bugün dünyadaki en yaygın hastalıklardan biri. Dünya Sağlık Örgütüne göre 300 milyondan fazla diyabetli var ve diyabetin artışı gittikçe hızlanmakta. Hastalığın son yıllardaki artışı o kadar yüksek bir safhaya geldi ki Dünya Sağlık Örgütü ilk kez bir salgından, diyabet salgınından, epidemiden bahsetmeye başladı. Yine, Birleşmiş Milletler diyabeti salgın bir hastalık olarak kabul edip, çok hızlı, acil önlemler alınması için çağrıda bulunmaya başladı.
Diyabet ülkemizde de son yıllarda yüzde 90'la yüzde 100 oranında artışlar göstermekte. 2000 yılında yapılan çalışmalarda 7,6 olan diyabet prevalans hızı bugün yüzde 14'e çıkmıştır arkadaşlar. Çalışmalar, ülkemizde 9 milyon diyabetli olduğunu göstermekte. Bu, şu demektir: 40 yaşın üstünde yüzde 25 kişi diyabet hastası olacak demektir.
Diyabet, kaynağını 21'inci Yüzyılın gündemimize getirdiği yeni hayat modelinden almaktadır. Hareketsiz bir yaşam tarzının yaygınlaşması, hazır gıdaların daha çok tüketilir olması, öğün zamanlamasının kısalması gibi faktörler bu yeni yaşam modelinin en çarpıcı özelliklerindendir.
Dünyada en önde gelen ölüm nedeni olan hastalıklar içinde ilk sıralarda olan kalp damar hastalıklarının, kronik böbrek yetmezliğinin, damar hastalıklarının ve felçlerin, yirmi yaş üstünde görülen körlüğün birinci nedeni diyabettir sevgili arkadaşlar.
Komplikasyonlar geliştikçe hastalığın tedavisi zorlaşmakta, normalde bin dolara bir yıllık maliyeti olan diyabet hastasının, eğer bu komplikasyonları gelişirse devlete maliyeti 15 bin dolar olmaktadır.
Diyabeti otlarla veya bitkisel karışımla tedavi ettiğini iddia eden ve tıp mensubu olmayan birçok kişi ve çeşitli görsel ve yazılı medyada sürekli yayınlara çıkarak hastalara yönelik bitki tarifleri ile tedavi reçeteleri öneren insanlar vardır. Diyabetli hastalardan, otlar veya bitkisel karışımlarla hazırlanan mamullerin "diyabetin kesin tedavi ilacı" diye ticari olarak pazarlandığı ve hastalara yüksek ücretler karşılığında satıldığı yönünde birçok şikâyet gelmektedir. Üzülerek belirtmek gerekir ki kontrol altına alınamadığı için bu kişilerin ve bu türden ürünlerin sayısı da her geçen gün artmaktadır. Bu tür bilimselliği kanıtlanmamış, Sağlık Bakanlığından resmî izin alınmamış mamullerin ilaç adı altında hastalıkları tedavi ettiğini iddia eden ilanlar hastaları yanıltmakta, hastalar hekimler tarafından verilen ilaçları bırakmakta, bu ilan ya da reklamlardan etkilenerek tedaviyi aksatmakta, bu ürünlere büyük paralar vererek satın almaktadırlar.
Diyabet gibi ciddi, komplike, iyi tedavi edilmediği zaman ağır organ kayıplarına neden olan, milyonlarca insanın hayatını ilgilendiren bir hastalığın tedavisinde, bu tür, etkinliği uluslararası kurallarla kanıtlanmamış bitkisel ürünlerin tedavide kullanılması birçok hasta için geri dönüşü mümkün olmayan ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Sağlık Bakanlığı, hasta tedavi yetkisi olmayan tıp dışı birtakım kişilerin hasta sağlığıyla oynamasını engelleyecek tedbirleri almalıdır. Radyo Televizyon Üst Kurulu bitkisel kökenli karışımların reklam ve ilanlarında hastaya tıbbi ilaç izlenimi verecek yazılar ve hasta ya da hastalıkları tedavi ettiğine dair ibareler kullanılmasını önleyecek önlemleri en kısa sürede almalıdırlar. Sağlık Bakanlığı bünyesinde bilimsel etik kurul oluşturulmalı, bu tedavi metotları ancak etik kurulun onayı alındıktan sonra açıklanmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Sevgili arkadaşlar, diyabet tanısı milattan önce 2500 yılında, yine bizim Kapadokya bölgemizde yaşayan Areteus isimli bir doktor tarafından konulmuş. Hastaların idrarlarını, genç yaşta ölen hastaların idrarlarını alarak güneşe koyup, üstüne arıların ve sineklerin geldiğini görünce buna "diabetes mellitus" yani "şekerli akıntı" adını vermiştir. O günden bugüne diyabette çok ciddi gelişmeler ve değişiklikler oldu. Ancak son yıllarda diyabetin hızında çok ciddi bir artış var. Bununla ilgili tabii ki bizim ülkemizde en büyük sıkıntı sevgili arkadaşlar, diyabetin tedavisine yönelik çok ciddi yatırımlar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞEKER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Diyabetin tedavisine yönelik, bütün hastalıkların tedavisine yönelik çok ciddi yatırımlar yapıyoruz ama koruyucu hekimliğe gerekli önemi vermiyoruz. Bunun için, sağ olsunlar, Cumhurbaşkanının himayesinde okullarda da artık diyabet eğitimiyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu konuda Türkiye Diyabet Vakfı'na da buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Bir sorunumuz daha var, o da şu: Diyabette takip çok önemli. Kan şekeri takipleri yapılırken, Sağlık Bakanlığımız yurt dışından gelen oyuncakların zararlı olduğu gerekçesiyle ithaline izin verilmemesini isterken, aynı şekilde diyabetle ilgili ölçümleri yapan şeker ölçüm cihazlarımız ve malzemelerimiz Çin'den gelmekte, Uzak Doğu'dan gelmektedir. Bunlara da engel olmak lazım. Çünkü bizim insanlarımızın sağlıklı bir sonuca ulaşabilmesi için uluslararası kabul görmüş makinelerle bu ölçümleri yapması lazım.
Hepinize sağlıklı ve mutlu günler diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)