| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 128 |
| Tarih: | 30.06.2012 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3'üncü yargı paketini tartışıyoruz, konuşuyoruz. "Yargı deyince aklınıza ne gelir?" diye bir soruyu 75 milyon insanımıza sorsak ne cevap verir? "Adalet tecelli etmiyor, kamu vicdanı rahatsız." Ama "yargı" deyince sadece mahkemelerdeki yargılama sürecinden ibaret değildir; gözaltından, polis hazırlık aşamasından, savcılıktan iddianameye, mahkeme sürecine kadar, tutuklamaya, ceza infaz sürecine kadar ve hükümden sonraki infaz sürecine kadar? Bu bütünlük içinde Türkiye'nin fotoğrafını, bir soru, bir anket olarak vatandaşa sordular, zaten birçok anketör bu konuda bir çalışma yaptı.
1) "Uzun tutukluluk kabul edilemezdir." deniliyor.
2) "Olağanüstü mahkemeler kabul edilemezdir." deniliyor.
"Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü yok." deniliyor.
"Poşudan, pankarttan, yumurtadan, her şeyden örgüt üyeliği yaratılıyor, ceza veriliyor." deniliyor.
Yargılama süreçlerinin çok uzun sürdüğünden şikâyet ediliyor. Duruşmalar, tutuklu davalarda üç dört ay atılıyor.
Şimdi, bütün bunları arka arkaya koyduğunuz zaman?
Toplantı ve Gösteri Yasası'nın işlemediği -çıkarılmasına rağmen- söyleniyor.
"Sıfır tolerans" denildi ama işkencenin hâlâ sürdüğü söyleniyor; kötü muamele örnekleri var.
Ve bütün bunları, yargı paketinin içinde, önümüzdeki sorunlar olarak göreceğiz. Basın özgürlüğü yok. Basın özgürlüğünden? En fazla gazeteci bizde tutuklu. Avukatsa avukatlar tutuklanıyor görevlerinden dolayı. En fazla avukat bizde tutuklu. Gazeteci tutuklu, avukat tutuklu, milletvekili tutuklu, belediye başkanı tutuklu, demokratik siyasetin içinde olan herkes tutuklu. O zaman, burada, çok somut, 3'üncü Yargı Paketi arkası 4'üncü yargı paketinde çok somut ne adımlar atabiliriz? Bakıyoruz, 2000 yılından bu yana, özellikle 2001 Ulusal Programı'na, verilen taahhütler bu Mecliste onaylandı, koalisyon hükûmetleri buna imza attılar. Buna sahip çıkmaları lazım, şimdi, mademki imza atılıyor. Arkasından, Katılım Ortaklığı Belgesi geliyor; arkasından Meclis 94 yılında Anayasa'nın 90'ıncı maddesini değiştiriyor ve sözleşmelerin iç hukukun üstünde olduğu söyleniyor. Peki, soruyorum size: Özel yetkili savcılar, hâkimler, mahkemeler Anayasa'nın üstünde midir? Değilse, niye 90'ıncı maddeyi uygulamıyorlar? Niye uygulamada buna uymayan yargıçların, hâkimlerin, savcıların karşısında hiçbir müeyyide yok? Aslında olayın özünde, tartışılması gereken çok şey noktalar var burada. Basın suçlarında, çocukların yargılanma sürecinde, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına kadar herkesin bir ev ödevi var. Şu anda Hükûmetin de önünde bir ev ödevi var. Hükûmetin önünde Ekim İlerleme Raporu var arkadaşlar. Açık konuşalım. Ekim İlerleme Raporu'nun iki tane önemli başlığı var, biri 23'üncü fasıl, yargıyı, adaleti direkt ilgilendiriyor; birisi 24'üncü fasıldır, özgürlük ve güvenlik hukukunu ilgilendiriyor. Şimdi, bu süreçle ilgili olarak elimizdeki takvime bakıyoruz, bu takvimde 2004 yılında verilen sözlerin hiçbiri daha yerine getirilmemiş, 2012'deyiz. Şimdi, sorun burada. Bu yükümlülükleri Avrupa Birliği istediği için değil, yurttaşlarımız istediği için yapmak zorundayız ve bu ülkenin demokratikleşmesi için yapmak zorundayız, barışı için, sorunların çözümü için, konuşan bir Türkiye için bunları yapmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bütün mesele bu. Doğruyu tartışabilsek daha faydalı olur diye düşünüyorum, yoksa beş saat daha geç yatarsınız bu kadar yani çok bir şey değişmez.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.